Mustafa Yıldız
Bakanlık yüksek okumuş öğretmen istemiyor mu?
Mustafa YILDIZ-GazeteKamu Özel
Ak Parti sözcüleri politikalarının önceliklerini ifade ederken sağlık ve ulaşımın yanı sıra eğitimi de her zaman ne kadar önemsediklerini vurgular, bütçede en yüksek payı eğitime ayırdıklarının altını çizerler. Ne var ki uygulamalara yansıyan kimi durumlar bu önceliklerin ve vurguların çok da anlamlı olmadığını göstermektedir.
Uzmanlar sağlıklı bir iletişim için ortam, muhatap, mesaj ve kaynak unsurlarını belirterek bu dört maddeyi olmazsa olmaz olarak sıralarlar. Ortam; okul bağlamında sınıf ve eğitim-öğretim için gerekli diğer eğitim ortamlarını ifade ederken muhatap devam-devamsızlıktan tutun da öğrencilerle ilgili her türlü düzenlemeyi kapsar.
Başrol oyuncusu bu kadar önemsizleştirilir mi?
İletişimin diğer iki unsuru ise doğrudan doğruya öğretmenle ilgili: Mesaj öğretmenin ifade ettiği sözler olduğu gibi ortaya koyduğu her türlü tutum ve davranıştır da. Kaynak ise öğretmenin ta kendisidir, belki mesajı da içine alacak şekilde; giyim-kuşam, sosyo-ekonomik durum, kültürel birikimler, rol model olma, liderlik, dönüştürücü etki
Ek ödeme, ek ders ücretleri, Kariyer Basamakları ile ilgili yıllardır bitirilemeyen(!) çalışmalar, 2012 yılında zirveye çıkan öğretmenin itibarsızlaştırılması konusundaki demeçler konumuzun dışında olduğu için bunlara değinmiyoruz. Asıl konumuz lisans eğitimini tamamlayarak MEB bünyesine katılan eğitimin amiral gemisi öğretmenlerin yüksek lisans ve doktora çalışması yaparken bakanlığın teşvik edici uygulamalar bir yana bu yöndeki kimi uygulamaları ortadan kaldırıp aynı zamanda öğretmenlerin önüne çıkardığı engellerdir.
Ek ders konusundaki özendirici uygulamalar rafa kaldırıldı
Geçen yıllarda 5473 Sayılı Kanunun 3. Maddesinde yapılan değişiklikle yüksek lisans yapmış olan öğretmenlerin ek ders ücretlerine ilâve olarak verilen % 25 zam ile doktora yapan öğretmenlere ilâve olarak verilen % 40 zamdan vazgeçilerek okul-aile-üniversite arasında büyük emekler sarf ederek çırpınan öğretmenler ek çabalar nedeniyle âdeta cezalandırılmıştı. Öğretmenlerin çok önemli bir kısmı görevli olduğu şehrin dışında yüksek lisans ve doktora yaptığı için hem ailesini ihmal ederek hem de ciddi masraflar ve sorumluluklar altına girerek taş üstüne taş koymaya çalışmış yapılan sözüm ona düzenlemeyle bütün bu fedakârlıklar hiçe sayılmıştı.
Eğitim özrü neden atama gerektiren bir durum sayılmıyor
Sağlık ve eşlerin ayrı ayrı illerde olmaları özür grubu sayılıyor da neden öğretmen ve eğitimin yapıldığı illerin farklı farklı olması bir özür sayılmıyor? Yoksa bu durum özür sayılmaz, özürlük bir durum değil denilip(!) öğretmenler takdir edilerek bu teşviklik bir durumdur denilerek istedikleri illere mi tayin edilecek!
Velev ki öğretmenler istedikleri illere gitmek için yapmış olsunlar
Kimi öğretmenler istedikleri illere gitmek için yüksek lisans ve doktora yapıyor denilerek yasakçı tutumlar âdil uygulamalarmış gibi gösterilmeye çalışılıyor. Elbette insanın olduğu her yerde sorunlar, istismarlar olacaktır. Önemli olan bakış açımız. Neyi görmek istersek çoğunlukla onu görmez miyiz? O halde eğitim ortamının katma değerini artırmaya çalışan, bu yolda fedakârlık yapan, cefâ çeken, bin bir zahmete katlanan; öğrencilerini, arkadaşlarını, yöneticileri, sivil toplum örgütlerini dönüştürme potansiyelini her geçen artıran ya da potansiyel olarak kalmasına izin vermeyerek süreç içerisinde zaten tüm paydaşları dönüştüren yüksek okumuşlara kapıları kapatmak mı yoksa kapıları sonuna kadar aralamak mı lazım? Son zamanların moda deyimiyle velev ki öğretmenler istedikleri illere gitmek için kandırarak yapmış olsun yine de öğretmenlerimizin yüksek lisans ve doktora yapmaları takdire şayan değil de nedir?
İletişim uzmanı bakan neden harekete geçmiyor
Son zamanlarda özür grubu ile ilgili mahkemelerde yaşanan iptallere rağmen iletişim uzmanı yeni bakanımız neden hâlâ ölüm sessizliğine bürünmüş durumda? Neden bu konuda ivedilikle adım atıp zararın neresinden dönülse kârdır mantığıyla eğitim özrü nedeniyle çözüm bekleyen eğitim camiasının öncüleri olabilecek akademi dünyasına adım atan, atmaya çalışan öğretmenleri sevindirmiyor?