Mustafa Yıldız
Toplu Sözleşme öncesi sendikalara uyarı!
Toplu sözleşme sürecinde hükümet, siyaset, basın, 10 hizmet kolunda yetkili konfederasyon Memur-Sen, 1 hizmet kolunda yetkili KESK, Türkiye Kamu-Sen, diğer sendikalar, kamu çalışanlarına yönelik yayın yapan siteler ve diğer ilgili sosyal taraflara yönelik uyarılar ve beklenen tehlikeleri bu yazımızda ele almaya çalıştık.
Geçen yazımızda da değindiğimiz gibi yapılan bir dizi çalışmanın sonunda sendika ve konfederasyonlar; çok geniş kapsamlı raporlar, broşürler ve kitaplar hazırlayarak ciddi bir emeğin göstergesi çalışmalara imza atmalarına rağmen istenen başarıyı elde edilemiyorlardı. “Toplu sözleşmede başarı için yol haritası” yazımızdan sonra bu yazı; toplu sözleşme görüşmelerinde başarıya giden yoldaki engelleri, tehlikeleri, uyarıları kapsıyor:
Tehlikeler-Uyarılar:
1) Memur-Sen, oluşan sendikal kültüre rağmen toplu sözleşme görüşmeleri süresince diğer konfederasyonlardan uzak durmak yerine işbirliğine gitmeli, bunu sonuna kadar zorlamalı ve eylem kararlılığını harfiyyen uygulamalıdır.
2) KESK’e uyarı: Toplam memur sayısının 2.134.638 olduğu ülkemizde sendikalı memur sayısı % 68,77 oranıyla 1.468.021 olarak gerçekleşerek bu yıl rekor kırdı. Kültür ve Sanat Hizmetleri ise toplam 16.340 çalışanı barındırmakta olup KESK’e bağlı KÜLTÜR SANAT-SEN 4.307 üye ve % 26,36’lık oran ile MEMUR-SEN’e bağlı KÜLTÜR MEMUR-SEN’e 263 üye farkıyla yetkili sendika oldu. KESK bu yıl da geçen yıl yaptığı gibi 263 üye farkıyla kazandığı Kültür ve Sanat çalışanlarının haklarını talep etmek yerine daha ilk dakikalardan itibaren masaya gelmeyip gündemde kalmayı yeğlerse evet, belki kendi içinde pirim yapabilir ancak geçen yazıda ve yukarıda Memur-Sen’e yaptığımız bütün uyarılar havada kalır. Dolayısıyla oluşan bu sendikal kültürde her zaman hükümet kazançlı(?) çıkar!
3) Türkiye Kamu-Sen hiçbir hizmet kolunda yetkili olamamayı içine sindirememe sorunuyla boğuşmak yerine yukarıda tüm konfederasyonlara yaptığım uyarılar çerçevesinde katkı vermelidir. Elde edilecek başarıda Kamu-Sen’in de payı olacaktır.
4) Konfederasyonlar birbirlerine eylem süresince ‘sen bana geldin, ayağıma geldin, kendin masadan bir şey alamadın’ yaklaşımlarından uzak durmalı, zafer elde edilen bir toplu sözleşme sürecinden sonra birbirlerine teşekkür ederek işbirliğini sürdürme kararlılığını ortaya koymalılar.
5) Hükümet yetkilileri yatırım takvimi, asgari ücret, farklı hizmet kollarını birbirine kırdırtmak, istihdam politikaları, işsizler üzerinden ölümü gösterip sıtmaya razı etme politikasına yeniden düşmemelidir.
6) Medya, basın-yayın organlarının tamamına yakını, hâlâ -bırakın sendika veya çalışma hayatı editörü-ilgili, alanında uzmanlaşmış bir muhabiri bile istihdam etmiyorlar. Bu konuda daha duyarlı davranmalı, ivedilikle konu hakkında çalışma yürütmeliler.
7) Toplu sözleşme görüşmelerinde bekleyen bir diğer tehlike de küçük sendikaların gündeme gelme çabalarıdır. Yıllar önce kurulduğu halde 300-400 üye sayısını aşamayan kimi sendikalar çıkıpta rol çalmaya çalışınca işler daha da karmaşık hale geliyor.
8) Hiçbir sendikaya üye olmayıp sendikalardan da hiçbir yarar gelmeyeceğini söyleyen sendikasızların bu süreçteki aymazlıkları, işgüzarlıkları ve gündeme gelişleri de hiç ahlâkî değil. Hem üye olmayacaksın hem çok şey bekleyeceksin hem de toplu sözleşme süreciyle ilgili dünya kadar laf edeceksin forum sitelerinde, kamu çalışanlarına yönelik yayın yapan sitelerde…
9) Hükümet, ben karar verdim yaklaşımından vazgeçmeli, Başbakan Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı dönemindeki gibi davranmalı: Sözkonusu dönemde büyük bir borç batağıyla belediyeyi devralan Erdoğan çalışanlarına “1 yıla kadar benden bir şey istemeyin” demiş, mali durumlarda yaşanan iyileşmelerle 6 ayın sonunda çalışanların yüzünü güldürmüştü. Erdoğan Başbakanlık koltuğuna oturduğunda 3 yılın sonunda cebinizde bir şeyler hissedeceksiniz demişti ama 13 yıla yaklaşıyoruz hâlâ tatmin edici iyileştirmeler yapılmadı.
10) Başbakan artık yetki devri yapmalıdır. Günlerce süren işkenceden sonra Kamu Görevlileri Sendikaları Heyet Başkanı, son olarak gidip başbakanla görüşmemeli, bu sayede Başbakanın son sözüyle ölümü gösterip sıtmaya razı etme çabası engellenmelidir. Toplu sözleşme görüşmeleri Kamu İşveren Heyeti ile Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti arasında zaten cereyan ediyor. Hükümet kanadının son sözünü, aldığı yetki ile Kamu İşveren Heyeti Başkanı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik söylemeli. Yoksa kamu işveren kurulu da günlerce süren toplu sözleşme görüşmelerine yardımcısını göndersin, en nihayetinde başkanlar (Başbakan ve Kamu Görevlileri Sendikaları Heyet Başkanı) kendi aralarında görüşsün!
Toplu sözleşme görüşmelerinin başlamasından imzaların atıldığı son ana kadar hatta sonraki sürece ilişkin 10’u öneri, 10’u ise sosyal taraflara uyarı olmak üzere toplam 20 maddeden oluşan bir dizi noktadan oluşan yazımız burada sonuçlanmış oluyor. Her iki yazıda da gayretimiz, araba çamura battıktan sonra yol gösteren çok olurdurumuna düşmemek içindi. Toplu sözleşme görüşmelerinin sonunda “Ben size dememiş miydim?” demek istemiyorum. Çünkü haklı çıkmak, insanı yoruyor!