Mustafa Yıldız
Asıl kayıp promosyonda mı, sınav görevi vermemede mi?
Yetkililer kronik sorun olmaya başlayan bu iki konuda, ne zaman dur diyecek? İşte konunun detayları ve çözüm önerilerimiz…
Promosyon zulmü ve son yıllarda ÖSYM’nin yaptığı sınav görevlendirmelerinde yaşanan adaletsizlikler, eğitim camiasında bıçağın kemiğe dayanması şeklinde bir hâl almaya devam ediyor.
Bilindiği üzere öğretmenlerin gelir kalemi; maaş, yılda bir defa ödenen ‘kırtasiye yardımı’ ve ek ders ücretlerinden oluşmaktadır. Özellikle branş öğretmenleri açısından kurumdaki veya eğitim bölgesindeki ders yükü müsaitse, ancak o zaman ek dersin esamesi okunabiliyor yoksa gelir kalemleri ikiye düşüyor. Bu durum, ayrıca ele alınması gereken başka bir sorun olarak varlığını sürdürüyor.
Promosyonlar, son yıllarda tek seferde verildiği için yaşanan kayıplar, eğitim çalışanlarının dikkatini çekmesine rağmen asıl kayıp, dolayısıyla asıl sorun sınav görevlendirmelerinde!.. Öncelikle promosyon konusunu ele almaya çalışalım:
Başbakanlık; kamu kurum ve kuruluşları ile bankaların ödeme protokolleri yaparak sunulacak bankacılık hizmetlerinin yanı sıra ayni ve/veya nakdi, ek mali imkânların da sağlaması üzerine kamu kurum ve kuruluşlarında uygulama birliğinin sağlanması amacıyla promosyonlara yönelik farklı tarihlerde 3 genelge yayımladı. Genelgelerin konumuzla ilgili bölümlerini irdeleyelim:
2007/21 no’lu genelge: 4. madde: Yapılan protokoller uyarınca, banka tarafından verilecek promosyon miktarının tamamının personele dağıtılması, genel ilke olarak benimsenmekle birlikte, toplam miktarın üçte birini geçmemek üzere Komisyonca belirlenecek tutar, birim personelinin ihtiyaçları doğrultusunda kullanılmak üzere ayrılabilecektir.
5. madde: Dağıtılacak promosyonlar, ilgili banka tarafından personel adına açılan hesaba her personel için eşit tutarlarda aktarılmak suretiyle altı aylık periyotlarla ödenecektir.
2008/18 no’lu genelge: Söz konusu genelge ile 5. maddede değişikliğe gidilerek eşit tutar ve altı aylık dönemlerle ödenme düzenlemesinden vazgeçilerek kaosa neden olundu.
2010/17 no’lu genelge: 20 Temmuz 2007 Tarihli ve 26588 Sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmış bulunan 2007/21 sayılı genelgenin 4’üncü maddesiyle esas değişikliğe gidilerek promosyonların tamamının çalışanlara verilmesi kararlaştırılmıştı.
Çözüm önerileri
Verilecek promosyon miktarının tamamının personele dağıtılmasının öngörülmesiyle pastanın sanıldığı kadar küçük olmadığı anlaşıldı. Kurumlarda kurulan komisyonlar ince eleyip sık dokuyarak en kârlı anlaşmaları yapmaya çalıştı.
Hem süreç içerisinde hem de özellikle 4+4+4 kademeli, yönlendirmeli, zorunlu eğitimle birlikte dönüşen okullar nedeniyle öğretmenlerin hızlı sirkülasyonu, tam bir kargaşanın yaşanmasına neden oldu. Kimi çalışanlar, okul dönüşümlerinin kesinleşmesi üzerine fırsattan istifade hemen 3 yıllık anlaşmalar yapıp birkaç ay sonrasında gideceği yeni kurumunda yeniden promosyon alma hesaplarını yapmaya başladı. Böylelikle çalışanların bir kısmı 1-2 yılda, 2-3 kez promosyon alabilirken diğer büyük çoğunluk ise bazen 3-5 yıl geçmesine rağmen promosyon alamamaktadır / alamayacaktır.
Çözüm, kamu çalışanlarının birtakım kazanımlarını merkeze alarak hareket etmemesiyle sağlanabilir: Eylül ayında ilk atamaların, ocak-şubat, mayıs-haziran dönemlerinde yönetici ve öğretmenlerin atama, yer değiştirme, yeniden atanmaları gibi durumlar göz önünde bulundurularak 2007/21 no’lu genelgedeki eşit tutarlar halinde altı aylık periyotlarla ödemelerin yapılması uygulaması, hayata geçirilecek şekilde yeniden düzenleme yapılmalıdır. Bu konu bankaların inisiyatif almasıyla çözüme kavuşturulabilir. Aksi halde Başbakanlık yeni bir genelge ile düzenleme yoluna gitmelidir. Bu da olmadığı takdirde sorun, 2013 toplu sözleşme masasında çözüme kavuşturulmalıdır.
Getirilecek düzenlemeyle promosyonların belli bir yüzdesinin dağıtılması, geri kalanın sonradan kuruma atananlara tahsis edilmesi sorunu da ortadan kalkmış olur. Kaldı ki promosyon anlaşması yapıldıktan sonra ataması yapılan ve banka promosyon ücreti alamayan çalışanlar da bu ücreti alma hakkı kazandı. Bu konuda çok sayıda mahkeme kararı varken aklın işaret ettiği yoldan gitmek gerekir.
Gelelim ÖSYM’nin yaptığı sınav görevlendirmelerindeki adaletsizliklere:
ÖSYM’nin sınav görevlendirmelerinde yaptığı haksızlıklar, promosyon düzenlemesinden kaynaklanan haksızlıklardan kat be kat daha fazladır. ÖSYM’nin web sayfasına göre 2013 yılında gerçekleştirilen ve yapılması öngörülen toplam sınav sayısı 38 olarak görünüyor. Hadi diyelim ki bu sınavlardan çoğu, az sayıda ilde ve çok az oturumla gerçekleştiriliyor. Peki, ya diğerleri… YGS, 5 oturumdan oluşan LYS, 2 adet ALES, 3 adet KPSS’yi kattığımızda bir yılda yaşanan kayıp 3-5 yılda alınamayan promosyondan daha fazla olmaktadır.
O halde; her sınav için ayrı ayrı profesörden başlayıp Doç., Yrd. Doç., sekreter, öğretim görevlisi, okutman, müdür, müdür yardımcısı -kalırsa!- öğretmen görevlendirmeleri de ne oluyor? ÖSYM de tıpkı il ve ilçe milli eğitim müdürlükleri gibi sınavları bir havuzda değerlendirip okulları da sıraya koyarak âdil bir sınav görevlendirme sistemi, dağılımı gerçekleştirmelidir.
Son söz zulmeden ve zulme uğrayanlara: Âdil olmak, adâlet talep etmek bu kadar zor mu?