Mustafa Yıldız
Toplu sözleşmede erken uzlaşının kodları, kazananlar ve kaybedenler
Toplu sözleşme görüşmelerinden önce “araba çamura battıktan sonra yol gösteren çok olur” durumuna düşmemek için“Toplu sözleşmede başarı için yol haritası” ve “Toplu sözleşme görüşmelerindeki tehlikeler” başlıklı iki makalede taraflara ilgili uyarıları, önerileri yapmıştım.
Erken uzlaşının kodları
Peki, 2013 toplu sözleşme görüşmelerini bir öncekinden ayıran nedenler ne? Öncelikle hem hükümet hem sendika tarafları, sütten dilleri yandığı için bu yıl kendilerini, yoğurdu üfleyerek yemek zorunda hissettiler.
Geçen yıl yaşanan skandal toplu sözleşme, hükümet açısından ölümü gösterip sıtmaya razı etmek şeklinde bir malzeme sağladı. Bu sıkıntıyla masaya oturan Memur-Sen, aynı acıyı bir daha yaşamamak için kendisini acele davranmak zorunda hissetti.
Maalesef 90 yılda oluşan siyasi kültürümüz ve yüzyıllardır oluşan yöneten-yönetilen mirasımız, bir yönetişimi neredeyse imkânsız kılıyor. Bu sebeple de sosyal taraflar, müzakere, pazarlık... kavramlarıaslında daha çok kâğıt üstünde kalan, içi doldurulmaya çalışan kavramlar olarak karşımızı çıkıyor. Siyasi kültürümüz talep, baskı, kamuoyu oluşturma ile sonuç almaya endeksli değil. İşte birkaç örnek:
-1 Mayıs resmî tatil îlan edildiğinde kimi sendikalar rol çalmaya, direndik kazandık nârâları atmaya kalkıştığında daha kötü bir demeç Başbakan Erdoğan’dan geldi: “Siz kazanmadınız, siz sağlamadınız; ben size verdim!”
-Yılarca üniversite öğrencilerinin harçların kaldırılması talep edildi, eylemler yapıldı. Hiçbirine olumlu yaklaşılmadı. Birgün bir de baktık ki hükümet harçları kaldırmış.
-2011 genele seçimlerinde milletvekillerinin yemin etmeyerek meclisi boykot etmelerine karşılık Başbakan çok sert ifadeler kullanmış geri adım atmayarak vekillerinin taviz vermelerini,meclise gelmelerini sağlamıştı.
-Başörtüsü ve sivil kılık-kıyafet için 12 milyon 300 bin imza toplandı, hükümet harekete geçmedi? Neden?
Bu minvalde hatırladığım neredeyse tek olay Ecevit’in başbakanlığı döneminde kadınların kamuda pantolon giyebilmek için eylem yapmasının hemen akabinde bu yönde düzenleme yapılmasıydı.
İlginç bir garabet ise geçtiğimiz günlerde yaşandı: Toplu sözleşmenin imzaları henüz kurumadan hükümetin eğiti-öğretim yılı hazırlık ödeneğini artıracağı basına yansıdı. Bu, tam da şüyuu vukuundan beter bir durumdur. Madem öyle masada neden görüşülmedi. Böyle bir durum yoksa bile kimse çıkıp “Hayır efendim, masadan yeni kalktık, olsa masada konuşulurdu. Hem hükümet sosyal taraflarla görüşmeden kendi kafasından hareketle bu tarz düzenlemeler yapmaz” diyebiliyormu?
11. yılını iktidarda geçiren hükümetbugüne kadar Gezi Parkı nedeniyle yaşanan olaylar ve tahribatların akabinde “karşı tarafı=sosyal tarafı” muhatap kabul etmiş, görüşmeler yapılmış, ancak sözcülerin talepleri karşılanmamış, arzu edilen adımlar atılmamıştır.
Diğer taraftan 90 yıllık tarihimizde kronikleşen Alevî Sorunuve şiddet sarmalıyla hükümetin karşısına çıkan Kürt Sorunu, nadiren muhatap alınan sorunlar ve muhataplar olarak karşımıza çıkıyor.
Tüm bunlar ne anlama geliyor:“Hükümettir, ne yapsa yeridir”ya da her şeye razı olmak mı gerekiyor? Elbette hayır! İşte bundan önceki iki yazıda hem sendikal hem de siyasal kültürün paradigmasını değiştirmeyi sağlayacak adımlar manzumesini sunmaya çalışmıştım. Maalesef sendikalar bina okumaya devam ettiler!
Bütün bunlara rağmen hükümet kendince, görece taban aylığa zam yaptı ve öğretmenlere ekstra ek ödeme sağladı. Peki, buna rağmen bu iyileştirmeleri nelere borçluyuz(!). Yapılan –güya- iyileştirmeler iç ve dış olaylarla da yakından ilgili… Sıralamaya çalışalım:
-Hükümet Arap Uyanışı sonrasında arkasına aldığı rüzgârı kısmen kaybetmiş durumda. Tunus, Libya’da yaşanan hareketlenmeler, Mısır’da ve Suriye’de olan bitenler, Irak’ta yaşananlar hükümeti zora soktu.
-İçeride ise Gezi Parkı olayları, Barış Süreci’nde yaşanan sıkıntılar ve belirsizlikler, geçen toplu sözleşmedeki hükümetin tavrı nedeniyle olumsuzlaşan sabıkası, domino etkisi yapacak yerel seçimler ve ardından cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği genel seçimlerini etkileme endişesi…
Asıl sorumluluk Memur-Sen’de olmak üzere diğer iki konfederasyon birlikte hareket edebilseydi yukarıda anlatmaya çalıştığım nedenlerden dolayı daha büyük bir kazanım elde edilebilirdi. Ne var ki sendikaların dünyaya bakış açıları da çok farklı olduğu için birlikte hareket etmekte zorlanıyorlar: Kılık-kıyafet serbestisi için toplanan imzalar, Gezi parkı olayları ve Mısır’da yaşanan darbe süreciyle ilgili konfederasyonların aldıkları tavır, fotoğrafı daha net görmemizi sağlıyor.
(Görece) Kazananlar:
Memur-Sen bir büyük bir zafere, tarihi bir başarıya imza atmadı. Ancak hem 2012 toplu sözleşme görüşmelerine göre daha iyi olması, hem geçen dönem yıpratılmaya çalışılması hem de eğitim hizmet kolunda açılan ve sonrasında kendisini fesheden Aktif Eğitim-Sen’in yaşattığı üye kaybına rağmen yetkiyi kaybetmemiş olması Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen adına kazanımdır.
Memur-Sen “Evet, ama yetmez!” sloganını kendine şiar edinmeli
Memur-Sen -tekrar ifade ediyorum-büyük bir zafere, tarihi bir başarıya imza atmadı. Bu gerçekten hareketleliteratüre yeni bir şey kazandırma denemesine girişelim: Memur-Sen referandum süresinde gündeme gelen “Yetmez, ama evet”i değiştirerek “Evet, ama yetmez!” sloganını kendine şiar edinmeli,memnuniyetsizliği doğrultusundaüyeleriyle, gönül dünyasını oluşturan kitlelerle, medyayla ve daha da önemlisi hükümet kanadıyla yeni ilişki biçimleri, iletişim kanalları oluşturmalı, baskı unsuru olmayı sağlamalıdır.
Sendikal hayatın amiral gemisi olan eğitim hizmet kolunda Eğitim-Bir-Sen, gelecek kongre döneminde büyük değişimler yaşayacak. Başbakan Erdoğan sonrası yeni siyasi atmosferin daha yumuşak olması muhtemel göründüğüne göre Memur-Sen’in bu tabloya göre gelecek dönemlerde de üye sayılarını artırmasını öngörmek mümkün.
Bu anlamda hükümet de görece kazançlı çıkmış görünüyor. Hem kısmen memurları memnun etti hem de makro dengelerin alt üst (!) edilmesini engelleyerek ülkeyi kurtardı!
Kaybedenler:
Bu süreçte asıl kayıp sendikal kültür, siyasal kültür ve uzlaşma kültürüdür. Bu anlamda tüm taraflar ciddi itibar kayıpları yaşadı. Bir önceki yazımda dile getirdiğim “Emek Platformu yeniden canlandırılamıyorsa hiç olmazsa TOPLU SÖZLEŞME PLATFORMU kurulabilmeli” talebimizin hayata geçirilememesi de bu anlamda en büyük kayıplardandır. Dolayısıyla sendikalaşma kültürü de kamu çalışanları da kayıp yaşadı.
Diğer kayıplara bakacak olursak:
Her ne kadar oransal ve yetki anlamında kayıp yaşasa da kimi iş kollarında sayılarını koruması ve bir miktar rakamsal anlamda artışa rağmen bu sürecin en zararlısı kanaatimce Türkiye Kamu-Sen olmuştur. Gelecek toplu sözleşmede oransal anlamda daha kötü bir düşüş yaşaması muhtemeldir.
KESK ise neredeyse her ihtimale karşılık her şeye muhalefet prensibini her daim sürdürüyor. Bu anlamda geleneksel çizgisini koruyacak gibi görünüyor. Ancak hem “Türk Solu”nun güçlenmesi, hem de ulusalcı dalganın diğer iş kollarına da yansımasıyla Birleşik Kamu-İş daha da güçlenecektir. Buradan hareketle KESK rakamsal olarak düşüşler yaşayacak, bir süre sonra ise etki olarak da zayıflayacaktır. Bir de Barış Süreci beklendiği gibi başarıyla yoluna girerse KESK daha da sıkıntılar günler yaşayabilir.Bu durumda küçük bir farkla tek yetkili olduğu kültür hizmet kolundaki başarısı da gelecek dönem tehlikeye düşebilir.
Sendikasızlar, elektronik ortam sendikacıları ve memur siteciliğinin kayıpları:
Önceki yıllarda sendikasızlar, pasif sendikalılar; internet sitelerinde, memur sitelerinde yazdıkları görüşlerle her şeyi hizaya getirebileceklerini sananlar, bu yıl yanıldıklarını daha iyi gördüler ve geçen toplu sözleşmeye göre nispeten daha sakin bir dönem geçirdiler.
Son kayıp basın ve medyadünyasında… Konunun yeterince işlenmemesi, tartışılıp analizlerin ortaya konulmaması, grafiklerin, verilerin konuşturulmaması, yazı dizilerinin olmaması açısından basın ve medya yaşadı büyük kayıp yaşadı; üstelik böyle bir kaybı yaşadığını, güven tesis edemediğini, göz dolduramadığını fark etmedi bile! Çünkü birçoğunun mutfağında konuyla ilgili muhabir yok, tamamına yakınında ise editör…
Sendikaların 2013-2014’ü, üyelerinin niteliklerini artırmak, 2014-2015 yıllarını ise niceliklerini de göz önünde bulundurarak geçirmelerini dileyerek 3 yazıdır işlediğimiz toplu sözleşme yazılarını noktalamış olalım.