Prof. Dr. Osman Köse
“Dershane” Tartışmaları Nereye Kadar Gider?
Türkiye son yıllarda yakaladığı büyüme hızı ile siyasi, sosyal ve ekonomik alanlarda büyük değişimler geçirdi. Türkiye’ye dış dünyadan bakıldığında bu değişimleri kolayca görmek mümkündür. Bu nedenle 2014 yılının Türkiye’si sahip olduğu potansiyel ile 2000’lerin Türkiye’sinden çok farklıdır. Bu günün sorunları da o günlerin sorunlarından farklıdır.
Ak Parti hükümeti, 2011 yılı seçimlerinden sonra Türkiye’deki gelişim ve değişim içinde dershanelerin Türkiye’nin kaderi olmaması gerektiğini düşünerek bu özel kuruluşları tedrici olarak kaldırmak için çalışmalar başlattı. İşte bu saatten sonra da taşlar yerinden oynadı ve bu gün “yolsuzluk ve rüşvet operasyonları” olarak adlandırılan gelişmelerin yaşanmasına kadar ilerleyen bir sürece kadar gelindi.
Mevcut eğitim sistemi içinde okullardaki eğitime ek olarak bir eğitim desteği almadan öğrencilerin iyi bir bölümü kazanmaları pek mümkün değil. Sadece üniversite sınavlarına yönelik değil, devlet kurumlarına girmeye yönelik olarak da yarışı başarıyla göğüslemek için adayların uzun süre devam edecek bir eğitim desteği almaları şart. Bu da şimdiye kadar ve hâlihazırda dershaneler ile karşılanıyor. Öyle ki, dershaneler, Türkiye’de başarının perçinlenmesi ve hayallerdeki mesleğe ulaşmanın bir aracı olmuş durumda. İlköğretim ve liseler sadece diplomaları veren eğitim kurumları, dershaneler de bilginin alındığı ve sahip olunduğu yerler halini almıştır. Bu gün 5000’e yakın dershane, yılda 1.300 bin civarında buralarda ders alan öğrenciler ve 5 milyar civarındaki cirosu ile Türkiye’de sosyal ve ekonomik hayatın bir gerçeği olarak karşımızda duruyor.
Peki bu böyle mi devam edecek ?
Dershaneler Türkiye’nin kaderi mi olacak ?
Bir kere şunu açık bir şekilde belirtmek gerekir ki dershaneler, mevcut eğitim sisteminin bir yansıması olarak şimdiye kadar Türkiye’nin bir gerçeği ise de, bunun ülkenin bir yazgısı olarak devam etmesi Avrupa yolunda ilerleyen Türkiye’ye yakışan bir görüntü değildir. Türkiye, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, okullarda alınan eğitimle ve zaman kaybetmeden tüm öğrencilerin eğitim hayatı boyunca elde ettikleri başarı düzeyinde rahatça üniversitelere girebilecekleri bir ülke olmak zorundadır. Gelişmiş ülkelerde nasıl ki bizdeki dershane benzeri aracı kuruluşlar yoksa gelişen Türkiye’de de bu tür aracı kurumlara yer olmamalıdır.
Hükümetin, mağduriyetleri de önleyecek bir takvim içinde dershaneleri tedrici olarak kaldırma ve dönüştürme projesini açıkladıktan sonra ortaya çıkan kavga bu sürecin pek de kolay başarılamayacağını göstermektedir. Türkiye’de dershane deyince akla haklı olarak kamuoyunda bilindiği şekliyle “Hizmet”e bağlı dershaneler gelmektedir. Dershane sektörü içinde ortaya koydukları başarı ile “Hizmet”e bağlı dershaneler öğrencilerin genelde öncelikle rağbet ettikleri yerler olmuştur. Fakat bilinenin aksine dershane sektöründe “Hizmet”e bağlı dershanelerin yüzdesi o kadar da fazla değildir. Bunun net bir rakamını vermek elbette zorsa da tahmini olarak tüm dershaneler içinde bu oranın % 30’lar civarında olduğu tahmin edilmektedir.
Dershane tartışmaları bu sebepten gittikçe tüm kesimlerin bir sorunu olmaktan çıkarak zaman içinde “Hizmet – Ak Parti” çekişmesi şeklini almaya başladı. Bu durum bazı çevreler tarafından da körüklenerek katmerleşen bir sorun durumuna geldi. Son gelişmelerden de anlaşıldığı üzere aslında görünürde dershanelerin dönüşümü meselesi bir problem olarak ortaya çıkmışsa da gerçekte meselenin çok daha farklı ve derin olduğu anlaşılmaktadır. Dershane üzerinde ortaya çıkan kavganın altında geleceğe matuf bazı siyasi ve sosyal hesapların ve hedeflerin olduğu görünmektedir.
Bundan da anlaşılıyor ki son zamanlarda iç siyasette büyüyen kavganın başlamasına vesile olan mesele dershane meselesi değildir.
Hükümet, AB yolunda ilerlemenin bir gereği olarak dershaneleri dönüştürmede kararlıdır. Bu gün ülke yönetiminde Ak Parti hükümeti söz sahibi olduğu için bunu Ak Parti’nin bir meselesi olarak görmek isteyenler olabilir. Başka bir deyişle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’nın isteğiyle dershanelerin kapatılmasında hükümetin ısrar ettiği sanılabilir. Türkiye’nin son 10-20 yıllık geçmişine bakıldığında bunun böyle olmadığı kolayca anlaşılabilir. Ülke yönetiminde bu günkü hükümetin aksine CHP veya MHP gibi partiler de olsaydı Türkiye’nin gelişimine paralel ve AB yolunda ilerleyen bir ülke olarak dershanelerin dönüşümü meselesi yine Türkiye’nin gündeminde olacaktı.
Eğitim camiasında 30- 40 yıllık bir birikime sahip olan dershanelerin kapılarına bir günde kilit vurulması elbette makul bir şey değildir. Bu sektörün kendi içinde bir dönüşüm sağlayarak ülkeye katkı sağlaması mümkündür. Bu nedenle hükümet, bu konuda adım atarken belirli bir tarihte tüm dershanelerin bir günde kapılarına kilit vurmasını değil, makul bir zaman dilimi içinde dershane sektörüne özel okul veya daha farklı bir şekle dönüşmesine imkan sağlama ve seçenekler oluşturma şansları tanımaktadır. Bu öneriler dershane çevrelerinin epey bir kısmında olumlu karşılık bulmuştur.
Son olarak ÖZDER tarafından önerilen “Charter Scholl” modeli yani eğitim kalitesinde geride kalan okullardaki öğrencilerin hazırlık ve eğitiminin dershaneler tarafından yapılması yöntemi makul bir öneridir. Günümüzde ABD’de uygulanan bu yönteme benzer farklı önerilerin daha çıkması mümkündür.
Türkiye’nin yarım asırlık tarihine damgasını vuran bir sektörün dönüşümü elbette kolay değildir fakat imkansız da değildir. Eğitim, ülkenin en hassas ve önemli bir meselesidir. Bu nedenle bu meseleyi siyasi hedefler için araç olarak kullanmak kimseye yarar sağlamaz. Bu ancak Türkiye’yi sevmeyenlere fayda sağlar. Dershanelerin dönüşümü meselesinde buna engel ve köstek olmak değil, çözüm önerileri getirerek bu alanda katkılar sağlamak vatanı sevmenin bir gereğidir.
Dershane tartışmalarında veliler, elbette çocuklarının daha iyi eğitim alması taraftarı oldukları için meseleyi uzaktan takip ederek bilgi sahibi olmuşlardır. Çocuklarının aldıkları eğitimle bir üniversite programına yerleşmesi ve okullardaki eğitimin yeterli olması her velinin temennisidir. Bu nedenle bir geçiş sürecinden sonra dershane dönüşümünün tamamlanmasına kamuoyu sıcak bakmaktadır.
Bu nedenle 2-3 yıllık bir geçiş dönemi ile dershanelerin dönüşümünün tamamlanacağını ümit ediyoruz.
Dershanelerin Türkiye’nin kaderi olmaktan çıkacağı günlerin yakın olduğuna inanıyoruz.
Prof. Dr. Osman KÖSE
Bu yazının tüm hakları GazeteKamu.com'a aittir. "www.gazetekamu.com" biçiminde bağlantı kurulabilir, açık kaynak gösterilmek kaydıyla içerik kullanılabilir.