Prof. Dr. Osman Köse
Akademisyen Maaşları
Son 15 yıldır Türkiye kamuoyunda çok konuşulan konulardan biri de üniversitelerde görev yapan akademisyenlerin maaşlarının iyileştirilmesi meselesidir. 15 yıldır bu konu hakkında konuşulduğuna ve yazılıp çizildiğine göre, bu zamana kadar Ak Parti hükümetleri de dahil daha önceki iktidarlar döneminde bir çözüm arayışına gidilmediği anlaşılmaktadır. Üniversite mensupları maaşları konusunda en son iyileştirmeyi 1996 yılında Refahyol hükümeti döneminde görmüş ve bu zamandan sonra bu kesimin maaşları her geçen gün eriyerek geri kalmış ülkelerdeki üniversite mensuplarının maaşları düzeyine kadar inmiştir.
Türk-İş’in 2013 yılı Kasım ayında yaptığı bir araştırmaya göre dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 3 bin 470 Tl olarak belirlenmiştir. Türkiye’deki üniversitelerde akademik hayata girişin başlangıcı olan Araştırma Görevliliği maaşı 2.200, Yardımcı Doçent maaşı 2.700, Doçent maaşı 3.400 ve Profesör maaşı 4.300 TL civarlarındadır. Bu rakam 100-200 Tl aşağı veya yukarı değişebilir. Buna göre bir ülkenin geleceğini belirlemede mühim işlevi olan ve en önemli kurumları arasında yer olan üniversitelerde Doçentler, Yardımcı Doçentler, Araştırma Görevlileri, Öğretim Görevlileri ve Okutmanlar yoksulluk sınırının altında gelir düzeylerine sahiptirler.
Yoksulluk sınırının altında gelire sahip olan bir akademisyen ülkenin geleceğine ışık tutabilecek araştırmaları geçim sıkıntısı içinde nasıl yapacaktır? Bu şartlar altında bir öğretim elemanının rutin işlerinin dışında bir performans sergilemesi çok zordur. Fırsatını bulanlar üniversite dışında ikinci ve hatta üçüncü bir ek işler yapmaktadırlar. Elbette pazarlarda patates, soğan veya simit satmamaktadırlar ama öğretim elemanlarının iş gücünü dışarıya yönlendirmeleri üniversitelerin başarısını ve üretimini düşürmektedir. Bu gün dershanelerden şirketlere ve daha değişik kurumlara kadar olan yerlerde üniversite mensuplarını artı ücret almak için çalışanlar olarak görmek mümkündür.
Türkiye’de akademisyenler yoksulluk sınırı ve bunun altında bir hayat sürerken bu durum dünya ülkelerinde nasıldır? Akademisyen maaşları konusunda en son Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırma Vakfı ( SETA)’nın hazırladığı bir rapora göre dünyada en yüksek öğretim elemanı maaşı 9 bin 485 dolar ile Kanada bulunuyor. Amerika ve diğer Avrupa ülkeleri ise bu sıralamanın ardında yer alıyor. Akademisyenlere en düşük maaş veren ülke ise 664 dolar ile Ermenistan’dır. Türkiye’deki öğretim üyelerinden Malezyalı öğretim üyeleri yüzde 78, Arjantinli öğretim üyeleri ise yüzde 46 fazla maaş alıyor. SETA’nın yaptığı araştırmaya göre Türk öğretim üyeleri; Nijerya, Hindistan, Malezya, Güney Afrika, Brezilya ve Arjantinli meslektaşlarına göre daha az maaş alıyorlar. Kıdemli öğretim üyeliği maaşları sıralamasında Türkiye 28 ülke arasında 20. sırada yer almaktadır. Yani neredeyse Türkiye’deki Akademisyenler gelir olarak Ermenistan ile aynı sıraları paylaşmaktadırlar.
Türkiye’nin son yıllarda her alanda yeterli kalkınma içinde olduğu cümlenin malumudur. Bu kalkınmada enerjilerini harekete geçirmek için, yıllardır ihmal edilen üniversite mensuplarının maaşları bir an önce iyileştirilmelidir. Bu iyileştirmeyi yaparken dostlar alışverişte görsünler kabilinden değil, gerçek durumu iyi kavrayarak bu kesimin mağduriyeti giderilecek düzeylerde olmalıdır. 2003 – 2013 yılları arasında kamu çalışanlarının maaşları reel olarak yüzde 61 artarken, bu oran öğretim elemanlarında sadece yüzde 6 olarak kalmıştır. Göstermelik bir maaş düzenlemesi değil, gerçekçi ve yıllardır ihmal edilen bu kesimibn gönlünü alıcı ve yaralarını sarıcı bir adım atılmalıdır.
Bir yıldır hükümetin üniversite mensuplarının maaşlarının iyileştirilmesi konusunda çalışmalar yaptığı duyulmaktadır. Daha önce Başbakan yardımcısı Bülent Arınç, Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu’nun akademisyen maaşlarının artışı ile ilgili kamuoyu önünde umut verici konuşmalarına ilaveten son olarak Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve Sanayi Bakanı Fikri Işık da benzer tarzda konuşmalar yaptılar. Bu nedenle üniversite camiası dört gözle hükümetten maaşlarındaki adaletsizliğin düzeltilmesi ile ilgili somut adımlar beklemektedirler.
Üniversite mensuplarının maaşları uzun yıllara varan ihmalin sonucu olarak yüzde 70- 80’lere varan erimeler göstermiştir. Bu nedenle 800- 1000 lira gibi artışlar yerine mevcut maaşları ikiye katlayan bir artış olmadığı sürece yapılacak düzenlemeler görüntüyü kurtarma olarak kalacaktır. Bu şekilde yapılacak düzenlemelerde Türk üniversitelerinde görev yapan akademisyenler gelir olarak dünya standardının çok çok altında kalacaklardır.
Yapılacak olan düzenlemeyle başarılı gençler akademik hayatın içine çekilmelidir. Mevcut haliyle üniversiteler, başarılı gençlerin istihdam edildiği yerler değil, iş bulma yerleri haline gelmiştir veya gelmeye devam edecektir. Başarılı gençler daha çok ücret alabilmek için özel şirketlere gitmektedirler. Daha iyi iş imkanı bulanlar üniversiteleri terk etmektedirler. Özel sektörün daha yüksek maaş ve iyi gelecek sunması sebebiyle Türkiye’deki üniversitelerde bazı bölümler Araştırma Görevlisi ve Öğretim elemanı bulmakta zorluklar yaşamaktadır. Bu durum Türk üniversitelerinin geleceğini tehdit etmektedir.
Bu nedenle üniversite camiası, maaşların iyileştirilmesi adına hükümetin gerçekçi ve somut adımlar atacağını ümit etmekte ve seçimlerden önce müjdeli haber beklemektedir.
Bazıları şu şekilde düşünebilir: Refahyol hükümeti askerlerin maaşlarında büyük iyileştirmeler yaptı ve onlar da karşılığında “28 Şubat Post-Modern Darbe”sini yaptılar. Ak Parti hükümetleri de polis ve yargının maaşlarında büyük iyileştirmeler yaptı, onlar da buna karşılık “17 Aralık Dost – Modern Darbe”sini yapmaya kalkıştılar. Yani hangi kesime iyileştirmeler yapıldıysa karşılığı olarak da arkadan vurmalar fazlasıyla görüldü diye düşünülebilir. Fakat şu artık iyi bilinmelidir ki Türkiye bu badireleri artık atlatmıştır. 17 Aralık’ta ortaya çıkan son teşebbüs de tamamen bertaraf edildikten sonra Türkiye’nin önünde bir engel kalmayacaktır.
Üniversite mensuplarının maaşlarında yapılacak olan iyileştirmeler, ülkenin gelişmesinin önüne bir engel olarak değil, bu kesimi daha verimli hale getirmek için bir teşebbüs olacaktır.
Bu yazının tüm hakları GazeteKamu.com'a aittir. "www.gazetekamu.com" biçiminde bağlantı kurulabilir, açık kaynak gösterilmek kaydıyla içerik kullanılabilir.