Prof. Dr. Osman Köse
Siyasette Rüzgarlar Sertleşiyor
Son iki yıla bakıldığında Türkiye’de iç siyasetin gittikçe artan bir dozda sertleştiği görülmektedir. 2012 yılı sonunda “MİT krizi” olarak ifade edilen Hakan FİDAN’ın ifadeye çağrılmasıyla başlayan süreç, “dershaneler tartışması”, “17 Aralık dost modern darbe” girişimi ve “dışişleri konutunun dinlenmesi”ile farklı bir boyut kazandı. Tüm bu girişimler, Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN’ın Türk siyasi literatürüne kazandırdığı bir deyim olan “paralel yapı” tanımı ile tarihe geçti.
Geleceğin tarihçileri “paralel yapı”, “Mit krizi”, “17 Aralık dost modern darbe girişimi”, “Suriye’ye yardım götüren tırların durdurulması”, “dışişleri konutunun dinlenmesi”, “Pensilvanya”, ve “okyanus ötesi”gibi kavramlarla tanımlanan olayların gelişimini ve doğurduğu sonuçları elbette doktora ve benzeri araştırmalarla araştıracaklar ve anlamaya çalışacaklardır. Bu anları yaşayan bizler ise görünürde her şeye tanık oluyor ve biliyor görünmemize rağmen, gerçekte çok şey bilmediğimizin farkında değiliz. Olayların gerçek aktörleri bilinçli bir şekilde taşları yerine koyarken, bizler karanlık ve puslu havada taşların çıkardığı sesler ve gürültülere göre olaylaraanlamlaryüklüyoruz. Gelecek kuşaklar bu günleri anlama ve öğrenme konusunda her haliyle bizlerden çok daha şanslı olacaklardır.
İç siyasetteki bu gelişmelere paralel olarak Anayasa Mahkemesi ve Barolar Birliği başkanlarının resmi törenler zemini üzerinde fırtınalar koparan siyasi söylemlerine bu zaviyeden bakmak gerekir.
Ak Parti iktidarının, dış politikada takip ettiği geleneksel yolun dışında bir tavır almasıyla oluşan tablo da iç siyasi çekişmelerin tırmanmasına önemli malzemeler vermiştir. Komşularla “sıfır sorun” politikasıyla yola çıkan Türkiye, uluslararası gayretlerin de sonucu olarak tam tersi bir yola sokulmaya çalışılmıştır. Başbakanın son yıllarda Ortadoğu, Balkanlar ve Kuzey Afrika gibi eski Osmanlı coğrafyası üzerinde kurulu devletlerin halkları üzerinde oluşturduğu sempati ve bu sempatinin Türkiye’ye kazandırdığı liderlik psikolojisi, muarız çevreler tarafından aleyhte algı yaratma teşebbüslerine sebep olmuştur.
İç ve dış siyasette oluşan bu tabloya bakıldığında, sanki aynı merkezden hareketle Türkiye aleyhine bir yerlerden düğmeye basıldığı düşüncesini akla getirmektedir. Komplo teorilerinde bulunmanın elbette bir yararı olmayacağının bilincindeyiz. Fakat Türkiye’nin son yıllardaki ekonomik kalkınmasına eş zamanlı olarak uluslararası güç merkezlerinin dostane olmayan açıklamaları ve tavırları ile onların içerdeki uzantıları ve beslemelerinin söz birliği etmişçesine hareketleri bu yargıları güçlendirmektedir.
Yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimleri de, Çankaya’ya kimin oturacağı tartışmalarından ziyade, kararlı ve otoriter tutumuyla bilinen Recep Tayyip Erdoğan’ın bu makama gelmemesi yönünde bir cepheleşmeyi ortaya çıkarmıştır.
Tüm bunlara bakıldığında Türkiye’de iç siyaset bu zamana kadar görülmemiş bir şekilde gittikçe sertleşmektedir. Artık şunu kabul etmeliyiz ki, iç ve dış politikada köklü kırılmalar olmuştur. Bu kırılmalar, Türkiye’de geleceğe matuf büyük değişimlerin başlangıcını oluşturmaktadır. Türkiye’de siyasetin sertleşmesine de sebep teşkil eden temel olayları şu kategoride toplamak mümkündür:
1 – Türkiye’nin son yıllarda ekonomisinin büyümesi, teknoloji üretmeye başlaması, PKK, Ermeni meselesi gibi sorunları halletme yönünde çaba sarf etmesi ve mesafeler almasından, Türkiye’nin bölgesel bir güç olmaya doğru gideceğinden korkan çevreleri ve onların içerdeki uzantılarını tedirgin etmesi.
2 – Türkiye’nin son 10 yıllık zaman diliminde milli ve dini değerleri istismar ederek devlet içinde çeteleşmeler ve güç merkezleri oluşturan kesimleri tespit etmesi ve dağıtmaya çalışması. Fakat dış bağlantıları da olan bu oluşumların dağıtılması uzun bir zamanı alacaktır.
3 – Türkiye’nin iç ve dış politikasında oluşan köklü kırılmalarınve dönüşümlerinbirçok çevreyi tedirgin etmesi.
4 – On iki yıldır iktidarda olan ve siyaset teorisi gereği belli bir dönem sonra erime sürecine girmesi beklenirken, her seçimden oyunu katlayarak çıkan Ak Parti iktidarına karşı sayı itibariyle az, fakat etki itibariyle şayan-ı dikkat olan kesimlerde bir “bıkkınlığın” oluşması.
5 – Köşk seçimi ve buranın yeni sakininin Recep Tayyip Erdoğan’ın olmaması mücadelesi.
Bu maddeleri elbette daha da çoğaltmak mümkündür. Fakat ne olursa olsun 2014 yılı siyaseten çok daha büyük tartışmalara ve senaryolara gebedir.
Erzurumlu İsmail Hakkı Hazretleri en güzelini söylemiş:
“ Mevla Görelim Neyler,
Neylerse Güzel Eyler”
Bu yazının tüm hakları GazeteKamu.com'a aittir. "www.gazetekamu.com" biçiminde bağlantı kurulabilir, açık kaynak gösterilmek kaydıyla içerik kullanılabilir.