Prof. Dr. Osman Köse
1 Mayıs Kaos Olmaktan Çıkmalı
1 Mayıs “Bahar” bayramı veya “İşçi ve Emekçiler” bayramı, modern dünyanın 19. Yüzyılın yarılarından beri kutladığı bir sosyal ve geleneksel etkinliktir. Avustralyalı işçilerin çalışma şartlarının düzenlenmesi için 1 Mayıs 1856 yılında yaptıkları yürüyüş, daha sonra geleneksel olarak yaygınlaştı ve dünyada 1 Mayıs İşçi bayramı olarak kabul gördü. Bu nedenle dünyanın her tarafında her yıl 1 Mayıs günü,“işçi bayramı” olarak kutlanır. Bazı ülkelerde bu gün,“eğlenceli ve coşkulu” olarak bir nevi baharın gelişinin müjdecisi olarak kutlanırken, bir kısım ülkelerde ise şiddet ve kaos içinde yad edilmektedir.
Türkiye’de ise 1 Mayıs her yıl kavga, gürültü, kargaşa ve olaylar içinde kutlanmaktadır. Çarşamba’nın gelişi Perşembe’den bellidir misali, 1 Mayıs’tan bir ay önce bu günün nerede ve nasıl kutlanacağı ile ilgili tartışmalar başlamaktadır. Bu kavgalı günün Türkiye’de ilk kutlanmasının tarihi Osmanlı dönemine kadar gitmektedir. Bu dönemde ilk kutlama 1 Mayıs 1909 tarihinde Üsküp’te oldu. İstanbul’da ise ilk defa işçilerin katılımı ile 1 Mayıs 1912 yılında kutlandı. 1913- 1920 yılları arasında ise ülkenin yaşadığı Balkan savaşları, Birinci Dünya Savaşı ve Milli Mücadele yılları sebebiyle 1 Mayıs kutlaması yapılmadı. 1920’de işgal altındaki İstanbul’da tramvay, vapur ve tersane işçileri 1 Mayıs’ı kutladılar. 1922 yılında da bezer kutlama olurken, ilk defa 1923 yılında 1 Mayıs resmi olarak kutlandı. 1924 yılından 1975 yılına kadar 1 Mayıs, terör örgütlerinin kargaşa ve şiddet için bahane olarak bu günü kullanması sebebiyle yasaklandı. 1975 tarihinden sonra da her yıl 1 Mayıs büyük tartışmalar ve gürültüler içinde kutlanmaktadır. 1 Mayıs 1977 yılında Taksim’de çıkan olaylarda 37 kişinin ölmesi, 1 Mayıs deyince hafızalarda olumsuzlukları canlandırmaktadır. Türkiye’de 2009 yılında TBMM’de kabul edilen bir yasa ile de “1 Mayıs” resmi tatil olarak kabul edildi.
Yine önümüzde yeni bir, 1 Mayıs daha yaklaşıyor. Daha önceki yıllarda yapılan 1 Mayıs tartışmalarına baktığımızda aynı cümleler ve kelimeler kullanılarak bir tartışma yürütülüyor. Bir tarafta, buna taraftar olan bazı sendikalar,siyasi partiler ve örgütler, diğer tarafta da devleti yönetenler var. Tartışmanın odaklandığı nokta 1 Mayıs’ın “Taksim “de kutlanması veya kutlanmaması. Eğer o gün Taksim’e çıkılmazsa “1 Mayıs’ımızın kabul olmayacağı”havası estirilmeye çalışılıyor. Siyasi yelpazenin sol tarafında olan örgütler, sendikalar ve partiler ne olursa olsun 1 Mayıs’ta “Taksim’e çıkma” tehditleri savururken hükümet, amacın terör havası estirmek olduğunu vurgulayarak buna “asla izin vermeyeceğini” ifade etmektedir. 1 Mayıs’a kadar bu restleşmelerin süreceği tahmin edilmektedir.
Türkiye’de artık bu tür basit ve kısır tartışmalar bitmelidir. Bu ülkede 90 yıldır 1 Mayıs’ın kutlanıp kutlanmaması veya nerede kutlanacağı tartışmaları ülkenin neredeyse en önemli sorunu haline gelmemelidir. Türkiye yasaklar ülkesi değildir. Bu dönemler artık geride kaldı. Bu nedenle 1 Mayıs’ın Türkiye’de kutlanmayacağını söyleyen hiçbir kurum ve yetkili yoktur. Hatta son yıllarda Türkiye’de her kesim bu günde sokaklara çıkarak bazı programlar icra etmektedirler. Elbette yaygın ortak kabulle bu günün yad edilmesi milletçe ve devletçe olgunluğumuzu ifade etmektedir.
O halde sorun nereden kaynaklanıyor? Sorun 1 Mayıs’ın kutlanacağı yer konusunda bazı örgütler ve siyasi partilerin dayatmalarından kaynaklanıyor. Bu kesimler 1 Mayıs’ın mutlaka Taksim’de kutlanmasını istiyorlar. Taksim konusunda bir dayatmanın olması elbette bir takım ön yargılardan kaynaklanıyor. İstanbul artık 1970’lerin şehri değildir. Şehrin nüfusu 17 milyonlara dayandı. 17 Milyonluk şehirde belli bir hacmi olan Taksim’in 1 Mayıs gibi görkemli bir kutlamayı kaldıracak büyüklüğü ve alt yapısı bulunmamaktadır. Sadece İstanbul’da değil, Ankara, İzmir, Bursa, Adana ve Diyarbakır gibi büyük şehirlerde şehir merkezlerinde hiçbir miting ve gösteriye artık izin verilmemelidir. Bu şehirlerde şehir dışında, halkı rahatsız etmeyecek ve şehirdeki günlük akışı etkilemeyecek şekilde tespit edilen yerlerde “miting ve gösteri alanları” tahsis edilmelidir. Yüzbinlerce insanı şehrin merkezine toplayarak, trafiği felç etmelerine artık müsaade edilmemelidir. Herkes şehirden uzak bu alanlarda istediği sloganları atabilir ve sesinin çıktığı kadar da bağırıp çağırabilir. Merak edenlerde gidip mitingleri izleyebilir veya onlara katılabilirler.
Fakat Taksim ve benzeri sembolik yerler olarak algılanan noktalara ise, organizasyonu yapan grupların seçecekleri bir heyetin çelenk koyması veya nostaljik ziyarette bulunmasına elbette müsaade edilmelidir.
Taksim olmazsa olmazı artık bırakılmalıdır. Taksim olmazsa Kuruçeşme, Çağlayan, Tuzla vs olur. İstanbul’da yer eksikliği yoktur. Amaç bir programı icra etmekse her yer Taksim’dir. Eğer maksat problem çıkarmak, kaos estirmek, gürültü koparmak ise Taksim’e çıkılsa bile artık orada eski Taksim yoktur.
Türkiye’deki tüm kesimlerin artık 1 Mayıs konusundaki bu restleşmeleri bir kenara bırakması temennimizdir. Yoksa her yıl bu gülünçlükleri izlemekten usanacağız.
1 Mayıs’ınız şenlik ve eğlenceli olsun.
Bu yazının tüm hakları GazeteKamu.com'a aittir. "www.gazetekamu.com" biçiminde bağlantı kurulabilir, açık kaynak gösterilmek kaydıyla içerik kullanılabilir.