Prof. Dr. Osman Köse
Pedagojik Formasyon ve Zorlukları
Türkiye’de
lise öğrenimini tamamlamak üzere olan öğrenciler, hayatlarının dönüm
noktasını üniversite kavşağına geldiklerinde yaşarlar. Lise son sınıfa gelinceye
kadar iyi eğitim alanlar bir üniversiteye kolayca girerken, bazıları bu süreci
zaman içinde yaşarlar ve bir kısmı da bu hayali gerçekleştiremeden farklı iş
kollarında hayata atılırlar. Üniversiteye giren öğrencilerden Eğitim Fakültesi
mezunları hariç, öğretmenlikle ilgili diğer fakülteleri seçenlerin mezun
olduktan sonra karşılaştıkları büyük zorluklardan birisi de öğretmen olarak
atanabilmek için “pedagojik formasyon”
sahibi olmaktır.
YÖK,
2010 – 2011 eğitim öğretim yılından itibaren Fen Edebiyat, İlahiyat ve Dil
Tarih ve Coğrafya fakülteleri mezunlarının öğretmen olabilmeleri için pedagojik
formasyon almalarını şart koşmuştur. Bu zamana kadar, öğretmen olabilmek için
geçerli olan Tezsiz Yüksek Lisans eğitiminin yerini Eğitim Fakültelerinde Sınıf
yönetimi ve öğretmenlik mesleğine giriş gibi eğitim derslerinden oluşan
Pedagojik formasyon programı almıştır.
Bu kapsamda her yıl Pedagojik Formasyon Programı verecek üniversiteler
ile bu programa hangi fakülteler ve bölümlerin müracaat edeceği YÖK tarafından önceden
ilan edilmektedir.
Eğitim
Fakültelerinden mezun olanlar formasyon derslerini dört yıllık eğitim döneminde
aldıkları için onların böyle bir dertleri bulunmamaktadır. Fakat Türkiye’de
hâlihazırda lise ve dengi okullarda öğretmen ihtiyacını Fen Edebiyat, İlahiyat,
Dil Tarih ve Coğrafya gibi fakülteler karşılamaktadır. Bu fakültelerde öğretmen
olmak için gerekli olan formasyon dersleri eğitim döneminde verilmediği için
burada okuyan öğrenciler, mezuniyet sonrası formasyon alma veya alamama
konusunda karamsarlığa düşmektedirler.
Pedagojik
formasyon programının çıktığı zamandan beri öğrenciler bir çok problemlerle
karşılaşmaktadırlar. İlk zamanlar sadece mezuniyet notuna göre bu programlara
kabul eden YÖK, daha sonra mezuniyet notuna ilaveten ALES not ortalamasını da
katmıştır. 2014 yılı Şubat ayında Formasyon programına kabulde % 60 ALES ve %
40’da mezuniyet notu dikkate alınmıştır. Fakat mezuniyet notunun hesaplanması
konusunda öğrenciler 100’lü ve 4’lü not sistemlerinin dönüşümünde büyük
sıkıntılar yaşamışlar ve mağduriyetlere uğramışlardır. Buna Pedagojik Formasyon
Programı’na müracaat edebilecek fakülte veya bölümlerin not sistemleri ve
üniversitelere göre notların veriliş biçimleri de eklendiğinde, pedagojik
formasyon almanın öğretmen adayları için ne derece büyük bir kabus haline
geldiği rahatça anlaşılabilir.
Aslında
yaşanılan sıkıntıların kaynağında öğretmen yetiştirme konusunda Türkiye’nin bir
politikasının olmaması yatmaktadır. Cumhuriyet tarihine bakıldığında, en çok
eğitim sistemi konusunda gel-gitlerin ve politika değişikliklerinin olduğu
görülmektedir. Türkiye’nin 1980’den sonraki tarihine bakarak da bunu kolayca
görmek mümkündür. Gelen her hükümet eğitim konusunda farklı uygulamalar ve
politikalar geliştirmiştir. Fakat bu konuda bir sistem oluşturacak istikrar
sağlanamamıştır. Pedagojik Formasyon Programı’nın uygulanmaya konulduğu 2010 –
2011 öğretim yılından itibaren yaşanılanları da bu kapsamda değerlendirmek
mümkündür. Program uygulanmaya konulduktan bir yıl sonra yani 4 Mayıs 2012’de
YÖK Pedagojik Formasyon programını kaldırdığını duyurmuş, aradan geçen bir ay
zamandan sonra 4 Mayıs 2012’de tekrar devam kararı almıştır. İlk zamanlar
sadece mezuniyet ortalamasına göre adayları bu programa kabul ederken sonradan
ALES puanını da buna eklemiştir. 2013
Eylül – Ekim aylarında açılacak formasyon programı için duyuruları yapan ve
müracaatları alan YÖK, adayları büyük stres içinde bekleterek müracaatları
tekrar revize etmiş, daha önce 20 bin olarak ilan ettiği kontenjanı bu sefer 30
bine çıkarmıştır. Son üç yıllık dönem içinde yukarda saydığımız bu uygulamalar
da YÖK’ün ve MEB’in bu konuda şimdiye kadar bir politikaya sahip olmadıklarını
göstermektir.
YÖK,
son aldığı kararla Eylül 2014’te 30 bin adayı daha formasyon eğitimi için kabul
edeceğini açıklamakla, bu alanda oluşan yığılmayı ortadan kaldırmayı planladığı
anlaşılmaktadır. Bu makul ve yerinde bir karardır. Yani buna göre 2014 yılı
itibariyle formasyon eğitimi almak için bekleyen kalmayacaktır. Fakat bundan sonrası için YÖK ve MEB
koordinasyon halinde Türkiye’nin geleceği ve en önemli meselesi olan öğretmen
yetiştirme konusunda bir politika oluşturmak zorundadır.
Türkiye,
Mevcut eğitim sistemiyle öğretmen yetiştirmeye devam ederse ülkenin geleceği
karartılmaktadır. İlkokuldan itibaren büyük yarış içinde eğitim hayatını
tamamlayan bir aday, tüm engelleri geçip öğretmen olduğunda enerjisi ve gücünü
büyük ölçüde kaybederek bu mesleğe başlamaktadır. Mesleğe başlayıncaya kadar
zorlu sürecin yorduğu bir öğretmenden ne derece istifade edilebilir sorusu
ayrıca cevaplamaya değerdir. Bu nedenle öğretmen yetiştirme konusu acilen
gözden geçirilerek bu alanda bir rahatlama oluşturulmalıdır. Bu konuda elbette
yapılacak şeyler ve alınacak çok kararlar olabilir:
1
– 2014 yılı itibariyle Fen Edebiyat, Dil, Tarih ve Coğrafya ve ilahiyat
fakülteleri gibi YÖK’ün öğretmen adayı yetiştiren kurum olarak belirlediği
fakülte mezunlarının ALES ve mezuniyet notlarına bakılmaksızın hepsine Pedagojik
Formasyon hakkı verilmelidir.
2
– Öğretmen adayı yetiştiren fakültelerde
köklü düzenlemeler yapılıncaya kadar eğitimlerine devam eden öğrencilere bu
süre zarfında Pedagojik Formasyon dersleri verilmelidir. Öğrenciler
mezuniyetten sonra formasyon programı almak için yıllarca uğraştırılmamalıdır.
3
–Mevcut haliyle verilen Pedagojik Formasyon Programı’ndaki dersler yeniden
düzenlenerek, bu derslerden bir kısmı kaldırılmalıdır.
4
– Öğrenciler pedagojik formasyon alabilmek için ücret ödememelidir.
4
– YÖK, Eğitim fakültelerini ve diğer öğretmen yetiştiren fakültelerin durumunu
yeniden gözden geçirmelidir. Bu kapsamda, 2002’de 63 olan Eğitim Fakültesi
sayısını 2012’de 97’ye ve 91 olan Fen Edebiyat Fakültesi sayısını 184’e çıkarma
gibi günlük politikalarla artık bu alanda fakültelerin açılması durdurulmalıdır.
5
– Eğitim Fakülteleri, 1998 yılına kadar Türkiye’deki en başarılı fakülteler
arasında bulunuyordu. 28 Şubat sürecinin tozlu ve dumanlı havasında bu günkü
şekle dönüştürülenbu fakülteler bir daha bu başarıyı yakalayamamışlardır. Bu nedenle
öğretmen yetiştiren yer olarak Eğitim fakülteleri yeniden düzenlenmelidir.
6
– Alan öğretmenlerinin yetiştiği fakülteler de yeni şartlara göre bir sistem
içine konulmalıdır. Bu fakültelere öğretmen ihtiyacı kadar öğrenci kabul
edilerek mezun olanların beklemeden öğretmen olmaları sağlanmalıdır.
7
– Fakültelerde yapılacak yeni düzenlemelerden sonra
farklı bir şekilde öğretmen alımı yapılmamalıdır. Pedagojik Formasyon dersleri
her ne olursa olsun eğitim süresi boyunca verilmelidir. Bu şekilde öğretmenlik
mesleği cazip hale getirilerek yetenekli öğrenciler buraya çekilmelidir.
YÖK ve MEB koordineli olarak bu alanda
işbirliği yaparlarsa atama bekleyen 295 bin öğretmen kısa zamanda mesleklerine
kavuşacakları gibi 121 bin civarında oluşan öğretmen açığı da ortadan
kalkacaktır. Ayrıca öğretmenlik mesleği en gözde meslek haline gelecektir.
Hiçbir şey zor değildir, yeterki isteyelim.
Bu yazının tüm hakları GazeteKamu.com'a aittir. "www.gazetekamu.com" biçiminde bağlantı kurulabilir, açık kaynak gösterilmek kaydıyla içerik kullanılabilir.