Prof. Dr. Osman Köse
1915 Olaylarına Yeni Yaklaşımlar
20.
asrın başlarında Osmanlı devletinin en önemli sorunu Ermeni terörüydü. 1880’li
yıllardan beri Ermeni tedhişçiler, bu günkü doğu ve güneydoğu vilayetleri dahil
ülkenin tamamında terör estirmekteydiler.
Yol kesmeler, evleri yakmalar, mal
ve mülkleri gasp etmeler, akla ve hayale gelmeyecek iğrençliklerde işkencelerle
Müslümanlara zulümler ve katliamlar alıp başını gitmişti. 21. asra girerken
aynı topraklarda PKK terör örgütünün masum insanlara yaptıklarını bundan 100 yıl
önce Ermeniler yapmaktaydı.
Bu dönemde Osmanlı devleti güçsüzdü
ve yıkılma sürecine girmişti. O dönemin dünya devletleri Rusya, Fransa,
İngiltere, Amerika, Avusturya, Almanya velhasıl Osmanlı devleti coğrafyasında
gözü olan tüm ülkeler kendi menfaatleri uğruna Osmanlı devletinin yıkılması
için Ermeni terörüne destek vermekteydiler. Bunların kullandıkları silahlar,
mühimmatlar ve paralar bu ülkelerden geliyordu. Bir avuç Ermeni terörünün
arkasında duran koca dünya, aynı zamanda Osmanlı devletinin ve terörün hedefi
olan Müslüman camianın ise karşısındaydı.
Osmanlı devleti, Birinci Dünya
Savaşı içinde korumasız insanlara ve köylere saldıran Ermeni terörüne çözüm
bulmak için çareler aradı. İlkönce 24 Nisan 1915’te terörün
yönlendiricilerinden ve ona bulaşmış Ermeni militanlarından 250’ye yakınını
tutukladı. 27 Mayıs 1915’te de “Tehcir Kanunu” olarak bilinen yasayı çıkararak,
savaş bölgesinde teröre bulaşmış ve bulaşma potansiyeli olan Ermenileri
toplayarak ülkenin daha emin bir yeri olan Urfa- Halep hattına doğru çekti.
Bunlar savaştan sonra tekrar geri dönmek üzere buralara mecburi iskâna tabi
tutuldu.
Nitekim savaş bittikten sonra
bunlardan önemli bir kısmı da geri döndü. Peki tüm bu olaylar karşısında hiç
Ermeni ölmedi mi ?.Elbette savaş yıllarında savaşın getirdiği sıkıntılar,
salgın hastalıklar, aileleri terör saldırılarından ölenler tarafından
düzenlenen saldırılarla ölenler oldu. Yıkılmakta olan devletin enkazı altında
nasıl milyonlarca Müslüman kaldıysa, ülkenin vatandaşı olan Ermeniler de bu
yıkıntının altında kaldı.
Osmanlı arşivleri açıktır. Her şey
ortadadır. Devlet eliyle yapılan bir “soykırım” yoktur. Sadece bu dönemde değil,
Türk tarihinin hiçbir evresinde toplu katliam ve soy kırım olayına
rastlanılmaz. Zaten olsaydı devlet yıkılırken yaşanan bir olayı nasıl asli
şeklinden çıkarıp farklı bir boyuta getirdilerse, onları da Türkiye’nin önüne
getirirlerdi.
1915 tehciri bu tarihten sonra
sürekli Türkiye’nin önüne getirildi. Bu mesele artık dış politikada Türkiye’nin
zayıf noktası olarak görülmeye başlandı. Ne zamanki Türkiye bir alanda gelişme
gösteriyorsa, 1915 olayları hemen gündeme getirilmektedir.
Elbette her devlet tarih ile ve
tarihte yaptıkları ile yüzleşmek zorundadır. Tarih ile sadece Türkiye
yüzleşmemelidir. İngilizler, Fransızlar, Ruslar, Almanlar, Portekizliler,
İspanyollar..vs de tarih ile yüzleşmelidir. Amerikan kıtasındaki katledilen
milyonlarca yerliler, Orta Asya, Afrika, Uzakdoğu, Balkanlar, Kafkaslar vs
dünyanın her yerinde katledilen milyonlarca masum insan ile yüzleşilmelidir.
19. asır, sömürgeci devletlerin milyonlarca insanı katlettiği bir dönemdir.
Masumane bir şekilde katliama maruz kalan bu milyonların hesabını henüz hiçbir
devlet vermedi.
Bu nedenle Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan’ın mesajının dünya ülkelerinin topyekün tarih ile hesaplaşmasının ve
yüzleşmesinin başlangıcı olmasını diliyoruz.
Başbakanın taziye içerikli mesajının
bundan sonra fiili yansımaları olacaktır. Elbette bu konuşma soykırımı kabul
olarak yorumlanmamalıdır. Fakat son yüzyıllık bir sürece bakıldığında 1915
olaylarına yaklaşım noktasında bir kırılmanın başlangıcı olarak görülmelidir.
Türk arşivleri ve kütüphaneleri her
türlü araştırmaya açıktır. Önemli olan Ermenilerin, kendilerini iki yüz yıldır
yanlış yönlendiren ülkelerin sözlerine kulak vermeden kendi sağ duyularıyla
meseleye yaklaşmalardır.
Tarih hiçbir şey gizli kalmaz.
Bu yazının tüm hakları GazeteKamu.com'a aittir. "www.gazetekamu.com" biçiminde bağlantı kurulabilir, açık kaynak gösterilmek kaydıyla içerik kullanılabilir.