A. Kadir Yüksel
Akıl Tutulmasının Gölgesinde Dersane Tartışması
Kamplaşma ve kutuplaşmanın kimseye faydası yoktur. Bir konu üzerinde konuşacak, mülahaza edeceksek aklı selim, soğukkanlı ve konuyu kendi mecrasında tartışmakta büyük fayda var. Demokrasisi bile tam olarak oturmamış ülkemizde tartışma kültürü diye de bir şey yok.
Gündem belirleyen
bir başbakanımız var. Şimdi de gündem dersaneler. Zaman Gazetesi bir taslak
yayınladı. Bakanlık önce taslağı yalanladı, Başbakan’ın medyası hemen suçlamaya
geçti; Zaman yalan yazdı, diye. Halbuki her geçen gün o taslakta yazılanların
gerçek olduğu ortaya çıktı. Hatta bakan, o ifadelerin kes-kopyala/yapıştır
yaparken olduğunu söyledi.
Devlet eliyle ticari bir işletmenin kapatılması, demokrasi olduğu söylenen bir yerde mümkün değil. Dersaneler bir ticari işletmedir. Kapattım, diyerek kapatamazsın. Hukukçular uyarıyor; yapılacak değişiklik, Anayasa Mahkemesi’nden döner. İstanbul’daki Gezi Parkı için bile gerekirse referandum yapalım diyen bir iktidarın, toplumun tamamını ilgilendiren bir konuda, kimseye sormadan karar alması ve uygulaması anlaşılır gibi değil. Konu paylaşıldı denilse de, kimseyle bir paylaşma olmadı. Zaman’dan Ekrem Dumanlı, dersanelerin kapatılmasından her söz edişte, endişelerini paylaştıklarını da duyurdu. Sanırım, MEB de en çok taslağın nasıl sızdığı konusunda çalışıyordur.
Dersaneler
kendiliğinden ortaya çıkmadı. Okullardaki eksiklik, dersane üzerinden
gideriliyor. Okullardaki eğitim, dersaneleri ihtiyaç yapıyor. Bakanlık,
kendisine bağlı okullardaki eğitimin kalitesini eşitlerse, bu insanlar deli mi,
avuçla parayı dersanelere versin? Ankara’daki bir okulla, Hakkari’deki aynı
şartlarda, aynı eğitimi almıyor. Ama ikisi de aynı sınava tabi olacak. Deniyor
ki, bunlar düzeltilecek. O zaman önce düzelt, sonra ötekini yık. Milli Eğitim
politikasının sicili bu kadar açık bir şekilde ortada iken, insanlar
düzelteceğinize nasıl inansın?
Memur-Sen, diyor ki; Dersaneler kapatılmasın, kapansın. En doğrusu bu. Milli eğitim en iyisini yapsın, çocuğu okulda iyi eğitim alan veli, niye dersaneye para ödesin?
Bunun yanı sıra, lise son sınıfta üniversiteyi kazanamamış bir öğrenci, gelecek yıl sınava nasıl hazırlanacak? Dersanelerin kapatılmasını savunanlar, bunun da cevabını vermeli. Buna ek olarak, dersanelerin kapatılmasını isteyenler, çocuklarını dersanelerden alsalar, zaten dersanelere gerek kalmaz, kendiliğinden kapanır. Tuzu kuru bir kalabalığın yürüttüğü, dersane kapatılsın tartışması, gerçeklikten uzaktır.
Kapatma yok, dönüşüm olacak… Kos koca bir yalan. Değişiklik ne getiriyor; Dersane kapanacak, yerine özel okul olacak. Pahalı olduğu için çocuğunu dersaneye gönderemeyenler, özel okula gönderecek. Dersaneler, ortalama 2-5 bin lira arasında. Hatta ekonomik durumu zayıf olan kırsal yerlerde çok daha ucuz fiyatlara dersane hizmeti sunuluyor. Özel okullar ise 15-20 bin TL. Gerçekten eşitlik sağlanmış olacak. Zengin çocuğunu özel okula gönderecek, özel öğretmen tutacak. Yoksul çocuklar ise ellerindeki dersaneden de olacak. Ama dönüşüm sağlanacak.
Yeni konu ise amaç
dersane mi, cemaat mi? Bunun yanı sıra kullanılan üslup.
Dersaneler, cemaat için önemli kurumlar. Oradan para kazanılması ya da kazanılmaması, hizmet edilmesi veya edilmemesi kimseyi ilgilendirmez. Neticede bir özel sektör hükmünde ve bu işletmelerin kapatılmasını istemiyorlar. Buna yönelik kampanyayı bile, bu insanlara çok gören bir anlayış var. Ayrıca, kullanılan üslup yerden yere vuruluyor. Halbuki, cemaatin tavrı siyasi ve politik değil; sadece dersanelerin kapatılmasını istemiyor ve bu yönde sosyal medyada bir hak arayışını dile getiriyor.
Ama, dersanelerin
kapatılmasını savunanların diline, üslubuna bir şey denmiyor. Cemaati rantçılık
ve devleti ele geçirmek istemekle bile suçladılar. Bu dili niçin kullanıyorlar;
kutsal otoriteyi savundukları için mi; ya da had bildirme yetkisini
kendilerinde gördükleri için mi? Herkes, cemaate ders verme yarışına girmiş.
Cemaatle Ak Parti, geçmişte olduğu gibi gelecekte de aynı davanın gönüllüleri
olarak el ele, kol kola girdiklerinde bugünkü had bildiriciler acaba nerede
olacaklar?
Yoksa, bugün nimetlerinden faydalandıkları köşelerini, ekranlarını başkalarına mı kiraya verecekler? Dün başkasına kiraya verip, bugün Ak Parti’li oldukları gibi.
AK PARTİ-CEMAAT YAKINLIĞI
Son konu ise;
Cemaat-Ak Parti savaşı isteyenlere. Gördüğüm ve anladığım şu ki; birileri
sürekli cemaati hazımsızca istekte bulunan, doymak bilmeyen bir yapı olarak
sunuyor. Başbakan’ın, ‘ne istediler de vermedim’ sözü de bunun göstergesi.
Cemaat, ihale istemiyor ki. Cemaatin istediği en fazla açılacak üniversitenin
onaylanması, yurt dışında açılacak bir okulda yaşanan sorunların çözülmesidir.
Bundan kimsenin bir rantı söz konusu değildir.
Bir başka boyutu; cemaat devleti ele geçirdi; niye izin verilmiş ki? Cemaat parti mi kuracak; cemaati azıcık tanıyan, bunun olmayacağını bilir. Bütün bunlar, karalama ve yıpratma politikası.
Daha düne kadar,
cemaatçi görünmek için yarışanlar, birden dersane üzerinden eteğinde
biriktirdiği taşları dökme yarışına girdi. Yarın, Fethullah Gülen ile Başbakan
yan yana gelir de, o taşları size atarlarsa, görürsünüz.
Bu yazının tüm hakları GazeteKamu.com'a aittir. "www.gazetekamu.com" biçiminde bağlantı kurulabilir, açık kaynak gösterilmek kaydıyla içerik kullanılabilir.