Mustafa Kır
ODTÜ Olayı ve Fitnenin Fitilini Ateşlemek
Biz
biliyoruz ki kardeşlik binasının malzemeleri birlik, beraberlik, dayanışma,
hoşgörü, merhamet ve güvendir. Bu unsurlar olmadan kardeşlik sarayı tesis
edilemez. Yine biz biliyoruz ki; kin, nefret, şiddet, tefrika ve düşmanlık ise
birlik, beraberlik ve kardeşlik sarayının temeline konulmuş tahrip kalıpları
gibidir. Bölücülüğün bir parçası olmak üniversitelerimize ve bin bir zorlukla
üniversiteyi kazanan ve ilim öğrenmeyi amaçlayan öğrencilerimize yakışan bir
durum değildir.
Bu
hareket ilericilik adına gericiliğin, özgürlük adına faşistliğin göstergesidir.
Özellikle
üniversitelerde başörtüsü karşıtlığının yerini normalleşmeye bıraktığı bir dönemde
kendilerini ilerici ve özgürlükçü olarak tanıtan ODTÜ öğrencisi olduklarını
iddia eden bir grub tarafından benzeri
diğer üniversitelerde de görülen, tamamen öğrencilere yardımcı olmak ve
rehberlik yapmak amacıyla açılan bir standın başında bulunan öğrencilerin
başörtüleri bahane edilerek stant açmalarının engellenmesi, “sizi burada görmek
istemiyoruz” “derhal burayı ter kedin” gibi aşağılayıcı ifadeler kullanılması ve
yerleşke den dışarı atılması ilericilik adına gericiliğin göstergesi, özgürlük
adına özgürlüğün baltalanması anlamına geldiği gibi her şeyden önce üniversite
yönetimine ve tüm ODTÜ’lülere karşı yapılan bir saygısızlığın ifadesidir.
Gezi
Parkında ateşlenen Fitne fitilini ateşleme çabasıdır.
ODTÜ’de
yaşanan bu olaya sadece başörtülülere karşı gösterilen Vandallıktan, barbarlıktan
ve zorbalıktan öteye; geçmişte solculara yataklık yapmasıyla bilinen ODTÜ’de
başörtüsü düşmanlığının yeniden hortlatılmaya çalışılmasından, Gezi Parkında
ateşlenen fitne fitilinin tekrar burada ateşlenmesi çabasından başka bir şey değildir.
Sanki hakarete uğrayan başörtülü öğrenciler
değil de faşizanca baskı yapan öğrencilermiş gibi yine bildik yerlerde bildik destek
eylemlerine kalkışılması bunun en bariz ispatıdır.
12 Eylül 1980 öncesinde çıkarılan öğrenci
olaylarında 5000 üniversiteli gencini toprağa vermiş ve bu yüzden çok acı tecrübeler
yaşamış bir milletin ve yöneticilerimizin sağduyulu davranışları Gezi
Parkında olduğu gibi bu tür kışkırtmalara pirim vermeyecektir.
Bu hareket başörtüsüne karşı gösterilen masum
bir tepki değildir.
Ortada
bir yasak, bir hukuksuzluk varsa buna müdahale etmek her şeyden önce ODTÜ
yönetiminin ve ODTÜ Öğrenci Konseyinin işi olup bunun jandarmalığına soyunmak işgüzar
öğrencilerin işi değildir. Üniversiteleri karalamaya yönelik bu tür davranış
içinde olanlar kesinlikle destek bulmamalıdır.
Nitekim
YÖK’ün, ODTÜ Yönetimin ve Öğrenci konseyi Başkanının açıklaması ve tepkisi bu
yöndedir. Bu hareketin başörtülü
öğrencilere karşı yapılan masum bir hareket olarak değerlendirilmesi mümkün
olmadığı gibi tüm ODTÜ camiasına mal edilmesi de mümkün değildir.
Başörtüsü bir suç unsuru,
başörtülülerde suçlu değildir.
Başını
örtmek isteyen öğrenciler YÖK’ün, Rektörün, Dekanın, Hocaların veya
arkadaşlarının müsamaha göstermesiyle değil, bizzat yasal ve Anayasal hakları
olduğu için başlarını örtmektedir. Zira mevcut Anayasa da ve yasalarda,
evrensel hukuk metinlerinde, Atatürk ilkelerinde ve devrim kanunlarında YÖK
Kanununda ve YÖK Disiplin Yönetmeliğinde başörtüsünü yasaklayan hiç bir hüküm
yoktur. Öyleyse ortada başörtüsünü yasaklayıcı bir hüküm yoksa başörtüsü yasağı
da yoktur.
Zaman,zaman
başörtüsü takmanın yasak, başörtülü öğrencileri de illegal bir eylemci
pozisyonunda göstermek eğitim-öğretimi engellemeye kalkışarak durumdan vazife
çıkarmak; haddini bilmezlik ve hukuk tanımazlıktır. Kişinin inanma ve inandığı
gibi yaşaması temel hak ve hürriyetler kapsamında evrensel bir haktır. Asla
engellenemez. Din ise toplumun ortak paydasıdır. Toplumları ayrıştıran değil,
birleştiren bir unsurdur. İnsanların gerçek anlamda dini yaşamaları veya dindar
olma talepleri bir toplum için asla huzursuzluk kaynağı olarak gösterilemez.
Huzursuzluğun kaynağı dindar olmaktan değil, dine karşı çıkıştan
kaynaklanmaktadır. Ne başörtüsü bir suç unsuru, nede başörtülüler suçludur.
Başta
ODTÜ ve diğer üniversitelerimizin öğrencilerin inançları gereği ibadet
etmelerini ve başlarını örtmelerini engelleyici bir tavır içine girmeleri teröre
boyun eğme bu tür fitne hareketlerine ve bölücü unsurlara pirim verme anlamı
taşır. Bunun altında hem terör çıkaranlara hem de onlara yataklık yapanlar
kalır.
Fitne adam öldürmekten daha tehlikelidir.
İnancımıza
göre toplumun huzurunu bozmayı insanları birbirine düşürerek iç ihtilaf, içtimai
bozukluk, kavga, kargaşa, anarşi ve kaos çıkarmayı amaçlayan fitne adam
öldürmekten daha tehlikeli görülmüştür. Fitnenin adam öldürmekten daha
tehlikeli görülmesi insanların birlik ve beraberliğini bozmasından ve toplumun
sosyal yapısını dejenere etmesinden kaynaklanmaktadır. Onun için
Peygamberimiz: ”Allah’ım kabir azabından deccalın fitnesinden, hayatın ve ölümün
fitnesinden sana sığınırım.”,Fitne uykudadır. Onu uyandırana Allah lanet
etsin.”Yüce Allah’ımızda fitne konusunda bizleri şöyle uyarıyor:”Ey müminler
öyle bir fitneden sakınınız ki O içinizde sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz.
Onun dehşeti günahsızları da kuşatır. Onun dehşeti günahsızları da kuşatır,
hepinizi perişan eder. Biliniz ki Allah’ın azabı şiddetlidir.
Dilimiz,
dinimiz, ırkımız rengimiz ve dünya görüşümüz ne olursa olsun bütün
farklılıklarımızla birbirimizi kucaklamaya sevmeye mecburuz. Bu ülke birimizin
olduğu kadar hepimizindir. Madden ve manen kalkınmış, huzur ve refahı yakalamış
bir ülke hepimizi kucaklayacağı gibi, olabilecek kaosta hepimizi rahatsız eder.
Bu ülke gemisi batarsa hepimiz birden boğuluruz. Herkesi sağduyulu olmaya çağırıyorum.