Mustafa Kır
Özel okullar dershanelerin alternatifi değildir
Özel okullar devlet okullarının paralı şeklidir
Özel okullar; gerçek veya tüzel kişiler tarafından açılan belirli ücret karşılığında hizmet veren eğitim kurumlarıdır., Devlet okullarında olduğu gibi Özel okulların da gözetimi ve denetimi Milli Eğitim Bakanlığı'nın ilgili birimleri tarafından yapıldığı halde giderleri devlet bütçesinden karşılanmaktadır.Özel okulları devlet okullarının paralı şekli olarak ta tarif etmek mümkündür.
Çünkü; devlet okullarında olduğu gibi özel okulların ders çizelgeleri ve müfredatları MEB Talim ve Terbiye Kurulu tarafından onaylanmaktadır.Doğrusunu ifade etmek gerekirse yabancıların ve azınlıkların açtıkları okulların dışında ülkemizde gerçek anlamda özel okuldan söz etmek mümkün değildir.
Ülkemizde özel okullar batılılaşma hareketinin başlangıcı sayılan Tanzimat döneminden itibaren yabancılar ve azınlıklar tarafından açılmaya başlanmıştır. Yabancılar ve azınlıklar tarafından açılan bu okullar zaman içinde devletin aleyhine adete bir misyoner gibi faaliyet gösterdikleri için Cumhuriyetin ilk yıllarında devletin gözetimi ve denetimi altına alınmış ve faaliyet alanları da sınırlandırılmıştır.1960'lı yılların sonlarına kadar durağan bir gelişim seyreden özel okulların sayıları, 1980'li yıllardan sonra devletin de teşvikiyle artmaya başlamıştır.
Özel okullar teşvik edilmeli Özel İmam-Hatip açılmasının engeli kaldırılmalıdır.
ABD ve gelişmiş Batılı ülkelerde kiliseler,vakıflar,dernekler,özel kuruluşlar ve yerel yönetimler ile dini gruplar tarafından sadece, kız okulu ya da sadece erkek okulu şeklinde özel okulların açılışına izin verildiği gibi devlet okullarına nazaran gerek ders çizelgesi, gerekse müfredat açısından çeşitlilik arz eden esnek bir yapıya sahip bulunmaktadır.
Ükemizde devlet tarafından başta okul öncesi olmak üzere özel İlkokul, Ortaokul, Fen Lisesi, Anadolu Lisesi, Turizm Otelcilik Ticaret ve Meslek Lisesi, Sağlık Meslek Lisesi, Anadolu Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi gibi özel eğitim kurumlarının açılmasının önünde yasal engel bulunmadığı halde gerçek anlamda özel ve özerk olan toplumsal ihtiyaçlara cevap verebilecek çeşitlilikte farklı eğitim sunabilen özel dini okulların ve İmam_Hatip Liselerinin açılmasına müsade edilmemektedir.
5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun 3.Maddesindeki “Askerî okullar, emniyet teşkilâtına bağlı okullar ile din eğitimi-öğretimi yapan kurumların aynı veya benzeri özel öğretim kurumları açılamaz.” ifadesine istinaden Özel İmam-Hatip Liselerinin açılması engellenmektedir Askeri okullar ile Emniyet Teşkilatına bağlı okulların özel öğretim kurumlarının açılmasının bir devlet için hangi sakıncaları doğuracağını anlamak mümkündür. Ancak İmam-Hatip Liselerinin veya din eğitimi-öğretimi yapan kurumların özelinin açılmasına yasak getirilmesinin gerekçesini anlamak mümkün değildir. İmam-Hatip Okulları dahil olmak üzere özel okul sayısının artırılması ve çeşitlendirilmesi mutlaka teşvik edilmelidir.
Özel okullar dershanelerin alternatifi değildir.
Son zamanlarda özel okullar;özellikle dershanelerin kapatılması ve dershanelerin özel okullara dönüştürülmesi projesinin tartışılması üzerine tekrar ülkemizin gündemine taşınmıştır. Ayrıca, Dershanelerin özel okullara dönüştürülmesi karşılığında devlet tarafından teşvik primi,özel arsa ve öğrenci başına para vaat edilmesinin dillendirilmesi elbette özel okulları özendirici bir yaklaşım olarak değerlendirilebilir.Ancak dershane dönüştürülmesinin dışında kalan özel okulların içinde bulunduğu sorunların görmemezlikten gelinmesi,zorunlu eğitime tabi okullarda öğrencilere dağıtılan bedava kitaplardan, tabletlerden,akıllı tahtalardan ve her sınıfa yerleştirilen projeksiyon gibi araç ve gereçlerden,vergi indiriminden,sıfır faizli kredilerden,teşvik primlerinden mahrum bırakılması devletin özel okullara bakışını yansıtmaktadır.
Dershaneler özel okulların alternatifi sayılmamalıdır.
Özel okulların teşviki mutlaka dershanelerden bağımsız yapılmalıdır.Çünkü dershaneler özel okulların alternatifi değildir.Dershaneler sadece orta öğretim ve üniversite sınavlarına hazırlık işlevi gören ticari işletmeler olarak değerlendirilirken, özel okullar sınavlara hazırlık işlevinin dışında nitelikli eğitim verme amacıyla ücret karşılığında hizmet veren eğitim kurumları olarak işlevlerini yürütmektedir.
Özel okulların ayakta kalabilmelerinin ve sayılarının giderek artması,okul ücretlerinin normal vatandaşların ve yoksulluk sınırının altında maaş alan kamu görevlilerinin ödeyebileceği miktara çekilmesi şartına bağlıdır.
Özel Okullaşmamız OECD ve Gelişmiş Batı Ülkelerinin Çok gerisindedir.
MEB'in verilerine göre 5 bini aşkın okul öncesi,ilkokul,ortaokul ve ortaöğretim özel okullarında toplam 600 bin civarında öğrenci öğrenim görmektedir. Bu rakam özel okullaşma oranı % 25 olan OECD ve bazı Avrupa ülkelerinin toplam öğrenci sayısından bile fazla olmakla birlikte ülkemizdeki özel okullaşma oranının % 3 civarındadadır. Verilere göre son beş yıllık süreçte özel okullaşma artışında bir ivme kat edilmiş olsa da hedeflenen rakama ulaşılamadığını da söylemek mümkündür.
Milletlerin kalkınmışlık düzeyi eğitime verdikleri önemle doğrudan ilgilidir.
Eğitim bir milletin geleceğini kurgulayan en önemli unsur ve eğitime yapılan yatırım en karlı yatırımdır. Çünkü fert ve toplumların kalkınmışlık düzeyi, refah seviyeleri o ülkenin eğitime verdiği önemle doğrudan alakalıdır.
Eğitim seviyesi yüksek bir milletin ekonomisi istikrarlı,siyaseti temiz ve demokrasisi kesintisizdir. Hem kamu, hem de özel alanda toplumun ihtiyaç duyduğu iş gücünün yaratılması nitelikli eğitim faaliyetlerine bağlıdır. Devlet;ekonomik kalkınmada, üretimin artırılması, işsizliğin önlenmesi için özel sektörü temsil eden sanayici ve iş adamlarının desteklenmesine büyük önem verirken, gerçek veya tüzel kişiler tarafından büyük zorluklarla açılan özel eğitim hizmetlerinin önündeki engelleri kaldırmakta ayak sürümektedir.
Şu iyi bilinmelidir ki sadece kamu yatırımları ile AB standartlarını yakalamak, muasır medeniyet seviyesine ulaşmak mümkün değildir. özel sektörün eğitim yatırımlarına özendirilmesi ve desteklenmesi ülkemizin hem geleceği açısından hem de nitelikli eğitime dayalı rekabet ortamının oluşturulması açısından büyük önem arz etmektedir.
Özel okullara teşvik, eğitim alanındaki devlet yükünün hafifletilmesidir.
Diğer taraftan özel sektörün eğitime yaptığı yatımların tümünün desteklenmesi eğitim alanındaki devletin yükünün hafifletilmesi anlamına geldiği gibi daha çok yatırım,daha çok vergi ve daha çok istihdam anlamı da taşımaktadır. Çünkü Özel eğitim kurumlarının özel şahıs veya tüzel kişiler tarafından açılmadığı zaman bu konudaki talepler devlet tarafından karşılanacaktır. TOBB verilerine göre tüm özel okulların yatırım maliyetleri. Anaokullarında, 196.666.404 TL İlköğretim Okulları 1.357.688.300 TL. Ortaöğretim Okullarında 1.287.218.300 TL olup, Toplam: 2.841.573.004 TL.ye baliğ olmaktadır. Halen özel öğretim kurumlarının okul öncesi,ilk okul,ortaokul ve orta öğretim okullarında 50 binden fazla öğretmen çalışmakta diğer yardımcı hizmetlerde dikkate alındığında bu rakam 100 bini aşmaktadır. Bu duruma göre özel okullarda çalışanlara maaş olarak özel sektör tarafından yılda yaklaşık vergilerin dışında net 1.103.697.600 TL ödenmektedir. Bu hizmet devletin bu alandaki istihdama yapacağı yatırım yüküne büyük katkı sağlama anlamı taşımaktadır.
Özel okulların artırılması işsizliğin önlenmesine katkı sunmak demektir.
Ülkemizdeki işsizlik sorunu ve özellikle üniversitelerin eğitim fakültelerinden mezun olup halen öğretmenlik bekleyen 300 bin civarında öğretmen adayının konumu ve dershanelerin kapanmasıyla birlikte açıkta kalacak 60 bine yakın dershane öğretmeninin ve 20 bine yakın çalışanının durumu dikkate alındığında özel okulculuk bu sorunu çözmede en önemli adres olarak görünmektedir.
Başta Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgeleri olmak üzere kalkınma da öncelikli yörelerde branş öğretmenlerinin yokluğundan dolayı boş geçen derslerin branş dışı öğretmen ya da öğretmenlik formasyonu olmayan yüksek okul mezunları tarafından doldurulması gerçeği eğitim sistemimizdeki imkan ve fırsat eşitsizliğini giderek derinleştirdiği gibi nitelikli eğitime de büyük bir darbe indirmektedir.
Nitelikli eğitim,eğitimde şartların ve imkanların eşitlenmesine bağlıdır.
Ortaöğretime ve yükseköğretime geçiş sistemi sürekli değişse de sınava dayalı eğitim olgusu gündemdeki yerini korumaktadır. Eğitim öğretimin niteliğinin artırılması için şartlar ve imkanlar eşitlenmedikçe eğitimin sorunlarını çözmede mesafe alınamayacağı bir gerçektir.
Devlet okullarındaki sınıfların aşırı kalabalık oluşu, gerekli fiziki ve altyapı imkânlarının eksikliği, öğretmen ve diğer çalışanların çalışma performanslarının istenen düzeylere çıkarılamaması gibi sebeplerle eğitim alanında ciddi sıkıntıların olduğu bilinmektedir.
Devletin çok geniş bir alanda hizmet sunmaya çalışan mevcut eğitim sisteminin bu sıkıntıları tek başına çözmesi zor görünmektedir. Bu nedenle özel sektör teşebbüslerinin de ortaya çıkan bu sorunların giderilmesinde devreye girmesi beklenmektedir.
Bu rakamlar göstermektedir ki eğitim toplumun geleceğini kuran bir güçse, özel okullar sektöre hem kalite hem rekabet getirmesi bakımından bu gücün en canlı ve dinamik ögesidir. Bu sektöre destek vermek ülkemizin geleceğine destek vermek demektir.