Mustafa Kır
Mevlana Çağlar Ötesini Aydınlatan Bir Işıktır
İslam dünyasında ve Dünya Milletleri arasında alim, arif, şair, mütefekkir, mütedeyyin ve mutasavvıf kimliği ile tanınan ve asıl adı Muhammed Celaleddin olan Hz. Mevlana, 30 Eylül 1207 yılında Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan'ın Belh şehrinde doğmuştur. Babası Sultanü'l-Ulema lakabıyla tanınan Muhammed Bahaeddin Veled'dir. Annesi ise Belh Emiri Rüknüddin'in kızı Mümine Hatundur.
Hayatını "Hamdım, piştim, yandım." Sözleri ile özetleyen, "Hayat bir nefestir, aldığın kadar.Hayat bir kafestir,kaldığın kadar.Hayat bir hevestir daldığın kadar" "Altın ne oluyor, can ne oluyor, inci, mercan da nedir? Bir sevgiye harcanmadıktan, bir sevgiliye feda edilmedikten sonra.” sözleriyle yaşamayı bir nefes kadar kısa,dünyayı bir kafes gibi dar, dünyanın nimetlerini bir anlık heves gibi geçici gören Hz. Mevlana, bundan 741 yıl önce 17 Aralık 1273 Pazar günü Konya'da vuslata ermiştir.
Allah ile olduktan sonra ömürde hoş, ölümde hoş!
"Allah ile olduktan sonra ömürde hoş, ölümde hoş!", Öğreneceksin yüreğim! Öğreneceksin ... Dünyanın hasret, ölümün vuslat olduğunu" sözleriyle ölümü yeniden doğuşa ve Rabbine kavuşmayı sevgiliyle buluşma anına benzeten Hz. Mevlana: Vuslatının üzerinden 741 yıl geçmesine rağmen hala asırlar öncesinden, asırlar ötesini aydınlatan çerağ gibi bir gönül mimarı ve mana aleminin sultanı olmaya devam etmektedir.
Mevlana'da Sema folklorik bir gösteri değildir.
Mevlana'nın sema etmesi sanıldığı gibi folklorik bir gösteri değildir. İslam düşüncesine ait inanç akidelerinin akıl, ruh ve sevgi üçgeni içinde sunulmasıdır. Zira Sema; sembolik olarak, kâinatın oluşumunu, insanın âlemde dirilişini, aşk ile kulluğunu idrak edip “İnsan-ı Kâmil” e doğru yönelişini ifade eden sonsuzluk alemine dalıştır. Semazenin siyah hırkası mezarın, hırkanın çıkarılması manen yeniden doğuşun ve ebedi aleme göçüşün, başa giyilen sikke mezar taşının, tennure kefenin,kolların çapraz bağlanması 1 rakamı gibi olup, Allah'ın birliğini tasdik edişin, sağ elin göklere açılması,sol elin yere dönük tutulması Haktan aldığı ihsanın geri halka saçılmasının "sağdan sola kalbinin etrafında dönülmesi bütün yaratılmışları aşk ve sevgi ile kucaklamanın sembolüdür. Onun için bu program Hz. Mevlana'yı anma değil, anlama programıdır.
O bir peygamber değildir. Ancak O'nun kitabı vardır.
Molla Camii Hazretlerinin: "O bir peygamber değildir ancak O'nun kitabı vardır." Dediği Mevlana’nın eserleri Kuran ve Hz. Muhammed’in sahih hadislerini ihtiva eden ‘Kütüb-i Sitte’ den sonra en muteber kitaplar olarak zikredilmiştir. Zira, Onun eseleri Kuran ayetlerinin yorumundan, Peygamberimizin hadisi şeriflerinin anlatımından başka bir şey değildir.
Mevlana derki," Aynalar türlü türlüdür. Yüzünü görmek isteyen cama bakar.Özünü görmek isteyen cana bakar. Bir ayağım sağlam bir şekilde şeriat üzerinde, diğer ayağım 72 Milleti dolaşır."Ne yazık ki; günümüzde Şeriatsız İslam, İslamsız tasavvuf, ibadetsiz din, Mevlasız Mevlana özlemi içinde olan, kendilerini entelektüel olarak tanımlayan çağdaş sosyeteler tarafından :
"Gel,gel,ne olursan ol yine gel,
İster kafir,ister Mecusi,ister puta tapan ol yine gel.
Bizim dergahımız ümitsizlik dergahı değildir.
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel "
Dizeleri ile Mevlana; Allah'a karşı insanı, Vahye karşı aklı, dine karşı pozitivist bilimi ilahlaştıran Hümanist ve mistik bir şair gibi tanıtılmaya çalışılmaktadır. Bu söz; "Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Muhakkak ki Allah bütün günahları bağışlayıcıdır." ayetinin yorumundan başka bir şey değildir.
Mevlana; insan severdir amma, asla bir hümanist değildir
Bu sözle İslam'da olmayan yeni bir çığır açılmamıştır. İslam'ın koyduğu sınırların dışına taşılmamıştır. Ancak Allah'ın bağışlayıcılığı ve ümitsizliğe düşülmemesi gerektiği hatırlatılmıştır. Çağrı İslam'ın evrensel çağrısıdır. Çağrılan dergah Mevlevilik dergahı olmayıp, bizatihi İslam'ın kendisidir. Mevlana da İslam dergahının bir müridi, bir mürşidi ve bir şeyhidir."Ey kızım Fatıma!, Babam Peygamber diye güvenme! Rabbine karşı kulluk vazifeni yapmazsan vallahi senin için hiçbir şey yapamam." Diyen Peygamber'in bile affetme yetkisinin olmadığı bir dinde, Mevlana'yı her türlü men ati, şenaati, mubah sayan ve hoş gören bir anlayışla özdeşleştirmek ona yapılabilecek en büyük bühtandır.
Şu iyi bilinmelidir ki dili, dini, ırkı, rengi ne olursa olsun bütün insanları Hak nurundan bir parça olarak gören Mevlana; insan severdir amma, asla bir hümanist değildir.
Mevlana'yı Mevlana yapan şey; Hümanistliği değil,Allah'a ve Resulüne bağlılığıdır
Onu mistik bir şair, hümanizmin öncüsü gibi tanıtma gayreti ve Mevlasız Mevlana arayışları beyhude bir arayıştır. Çünkü Muhammed Celaleddin'i efendimiz anlamına gelen "Mevlana" yapan şey; Hümanistliği ve şairliği değildir. "Aşk dediğin ya Allah'tan gelmeli, ya Allah için olmalı.. Ya da Allah'a ulaştırmalı, yoksa yerle bir olmalı, Aşk bir gül gibidir Yusuf'a benzer. Kokusunu almaya bir Yakup ister. Aşkı ALLAH korur, kurda yem etmez.
“Gönlümün içindeki ve dışındaki hep O'dur.
Tenimdeki can, damar ve kan hep O'dur.
Keyfiyetsiz olan benim, vücudum hep O'dur.”
Mısralarında olduğu gibi; Allah'ın “asıl sevgili” olduğu yerde başka sevgiye yer vermemesidir. Işığını güneşten alan ay gibi, feyzini İslam'dan, Kurandan ve âlemlerin sevgilisi Hz. Muhammed’den almasıdır.
Mevlana'yı bir hümanist olarak takdim edenlere ve turizmi teşvik edici bir malzeme olarak kullanmak isteyenlere inat Mevlana kendisini şöyle tanımlamaktadır.
Ben yaşadıkça Kuran’ın kölesiyim,
Seçilmiş Muhammed’in ayağının yolunun tozuyum.
Birisi beni bundan başka bir sözle naklederse,
Ben o sözü söyleyenden de, o sözden de şikâyetçiyim.
Küresel emperyalist batılı güçler ümmetleşiyor,İslam ümmeti parçalanıyor.
Bu gün, savaşların, işgallerin, haksızlıkların, şiddetin hüküm sürdüğü emperyalist batılı güçlerin ümmetleşerek birleştiği, İslam ümmetinin çatışarak, çarpışarak, savaşarak parçalandığı dünyamızda evrensel barışın, kardeşliğin,sevginin hoşgörünün simgesi olan Mevlana’yı daha fazla anlamaya ihtiyacımız vardır.
"Sende o var bu var, falan dedi var, falan anlattı var, peki sende senden ne var?", "Her yüze bakma can! Her gülüşe aldanma can! Her ele el uzatma Can! Her güzel söze kanma can.", "Nasihat verecek adama değil, örnek olacak adama ihtiyaç var.""Ey can kimseyi kırma, sözden ağırı yoktur. Beden her yükü kaldırır ama, gönül her yükü kaldırmaz.
"Sevgide güneş gibi ol, Dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, Hataları örtmede gece gibi ol, Tevazuda toprak gibi ol ,Öfkede ölü gibi ol, Her ne olursan ol, Ya olduğun gibi görün,ya göründüğün gibi ol." Hak yolunda hakikate varmak sözle olmaz! İnandığını yaşamakla olur.
Davet et, hayret et, ülfet et, affet ama ihanet etme!...
"Paranı ver, gönlünü ver, canını ver ama sırrını verme! ...İşini beğen, aşını beğen, eşini beğen ama kendini beğenme! ... Fidan büyüt, çocuk eğit, yoksul besle ama kin besleme! ... Davet et, hayret et, ülfet et, affet ama ihanet etme!...Kitap oku, meslek oku, dünyayı oku ama lanet okuma! ... Gönül al, dost al, yoldaş al ama beddua alma! ... Yaklaş, tanış, konuş,uzaklaş ama uşaklaşma! ... Doğrul, sayrıl, evril, devril ama eğrilme! . itil, ütül, atıl, katıl ama satılma! .
Sözlerinde ifade edildiği üzere sevgi, barış, tevazu,dürüstlük ve hoşgörü timsali bir hayatı turistik dansa dönüştürülen sema gösterileri ile gelecek nesillere taşımamız mümkün değildir.Bizim bir Müslüman olarak, Mevlana'yı Mevlana'ya yakışır bir tarzda anma ve anlama sorumluluğumuz vardır.
Biz olana Elhamdülillah, olmayana Eyvallah demesini biliriz.
Bu duygu ve düşüncelerle Mevlana’yı vuslatının 741. Yılında rahmetle anarken, sözlerimi yine Onun şu sözü ile tamamlıyorum." Allah adına savaş açanlar, kötülükte ısrar edenler, merhamet ve vicdan sahibi olmayanlar, insanlara zulmedenler Allah’ın sevgili kulu olamazlar. Ve onlar bizden değildir. Varsın olmasın hayatta her istediğimiz, Biz olana Elhamdülillah, olmayana Eyvallah demesini biliriz." Hırsını bırak, kendini boş yere harcama! Şu toprak altında çırak ta bir Usta da. Diyen söz ve yaşantısıyla adam gibi yaşamanın Müslüman olmanın ve Müslüman olarak, ölmenin gizemli sırlarını öğreten Hz. Mevlana'yı rahmetle anıyor ruhu şad mekanı cennet olsun diyorum.