Mustafa Kır
MEB’in Kanayan Yarası: Atanamayan Öğretmenler!
Öğretmen olmak amacıyla eğitim fakültelerinden mezun olup, atanma bekleyen öğretmen adaylarının 2014 yılı şubat ayında MEB tarafından yeniden öğretmen alımı yapması için destek arayışları sürüyor.
Bu
yüzden öğretmen adayları MEB bürokratları, siyaset çevreleri, STK ve sendika gibi
kurum temsilcilerini ziyaret ederek, hem içinde bulundukları dramı anlatmaya çalıyor,
hem de 2014 yılı şubat ayında yeni bir atama yapılması için destek arıyor. Bu
amaçla atanma bekleyen bir grup öğretmen adayı Eğitim-Bir-Sen Ankara 1 No’lu
Şube Başkanı ve Memur-Sen Ankara İl Başkanı olarak bizleri de ziyaret etmek
suretiyle hem destek istediler hem de sıkıntılarını bizimle paylaştılar.
Öğretmen
adayları özetle: “Biz öğretmen olma arzusuyla okuduk ve bu amaçla eğitim
fakültelerinden mezun olduk. Ancak şimdi sınıflarımızda öğrencilerimizin
başında olmamız gerekirken, zamanımızı, enerjimizi, bunca yıldır edindiğimiz
bilgi birikimimizi öğretmen olarak atanabilmek ve mesleğimize kavuşabilmek için
kapı, kapı dolaşarak harcıyoruz. Atanabilecek sınıf veya branş öğretmen
sayılarının sınırlı olması sebebiyle her defasında atamanın eşiğinden geri
dönüyoruz.
Günlerimiz öğretmen atamaları ile ilgili
gazete kupürlerinde, internet sayfalarında, televizyon ekranlarında yüreklerimize su serpecek, yetkililerin ağzından
çıkacak bir umut sözcüğünü
aramakla geçiyor. Bu amaçla arkadaşlarımız tarafından oluşturulan platformlar vasıtasıyla her gün Milli Eğitim Bakanlığı, Başbakanlık,Cumhurbaşkanlığı makamlarına,kamu
sendikalarımıza, telefon, Fax, SMS ve sosyal medya
aracılığı ile ulaşmaya çalışıyoruz. Ancak; giderek umutlarımız
umutsuzluğa, çareler çaresizliğe dönüşüyor.”
Bizler; bir an önce öğrencilerimize kavuşmak eğitim öğretim
alanında hizmet sunmak istiyoruz. Artık hayatımızdan bezer olduk. Askerlik, evlenme ve yuva kurma
planlarımız altüst oldu. Ailelerimiz bizler okurken; çocuğumuz üniversiteyi bitirip, öğretmen
olacak, bize yardım edecek hayalleri kurarken, ne yazık ki biz hala onlara
muhtaç olarak perişan bir hayatın içinde yüzüyoruz. Giderek psikolojimiz
bozuluyor. Ailemizden ve çevremizden utanır hale geldik. Milli Eğitim Bakanlığının verilerine göre 130
bin civarında yeni öğretmene ihtiyaç olduğu ifade edilmekte, özellikle Doğu ve
Güneydoğu illerinde ve mahrumiyet bölgelerinde 80 bin ücretli öğretmenin derse
sokulduğu, 50 bin civarında öğretmen açığını kapatacak ücretli öğretmen bile bulunamadığı
için derslerin boş geçtiği yazılmakta ve çizilmektedir.
Bu
gerçekler karşısında şubat ayında yeni bir atama yapılır mı? Bu konuda bir
duyumunuz var mı? Biz bu gün size atanamayan tüm öğretmenler adına 2014 Şubat
ayında atanmamız için sesimize
ses katamaz mısınız? İsteğimizin Başbakanımıza, Milli Eğitim
Bakanımıza iletilmesinde aracı olamaz mısınız?” Demeye geldik. Bu konuda sendika olarak duyarlılığınızı
biliyoruz. Ancak sizden daha fazla destek istiyoruz ve bekliyoruz.” Şeklinde
ifadelerde bulundular.
Üç
tane üniversite mezunu çocuğu olan ve üniversiteyi bitirdikten sonra KPSS
kazanmak için 1 yıl, 2 yıl çocuklarıyla birlikte stres yaşayan bir baba, bir
eğitimci ve atanamayan öğretmenlerin yaşadığı çileden kendisini sorumlu tutan
bir sendikacı olarak anlatılanları “damdan düşenin halini damdan düşen anlar.”
Ciddiyetiyle dinledim. Ve gerçekten çok duygulandım. Fakat onlar duygulanmaktan
ziyade çilelerine ortak olacak, hem de sorunlarına çözüm bulacak bir merciye
taleplerinin iletilmesini ve sorunlarına çözüm bulunmasını istiyorlar.
Ne dememiz
gerekirdi? Milli Eğitim
Bakanımızın zaman zaman atama bekleyen
öğretmenleri umutlandırmama adına “Şubat ayında yeni bir atama yok” sözcüğünü hatırlatarak,felaket tellallığı mı yapmalıydım? Yoksa burası Türkiye her an her şey olabilir. Umudunuzu
yitirmeyin mücadeleye devam mı demeliydim?
Ama ne söylersek söyleyelim sonuçta söylenecek söz; öğretmen açığının
hat safhada olduğu, bazı bölgelerde derslerin boş geçtiği hatta ücretle bile
sınıfa sokacak öğretmenin bulunmadığı bir ülkede 300 binden fazla öğretmen
adayının hangi gerekçeyle olursa olsun atamalarının yapılmamasının eğitim-öğretim
ve geleceğimiz adına işlenen bir cinayet olduğu gerçeğidir.
Bilindiği
üzere atanmayı bekleyen öğretmen adayları çeşitli devlet üniversitelerinin öğretmen yetiştiren bölümlerinin açtığı kontenjanları tercih
ederek öğretmen
olmayı ve diploma almayı hak kazanmışlardır. Sınıflar öğretmensiz dururken, Maliye
Bakanlığınca yeterli kadro verilmediğini gerekçe göstererek bu kadar bilgi
birikimine sahip olan genç nesli eğitim öğretimin dışında tutmak ve ders
boşluklarını ücretli veya vekil öğretmenlerle doldurmaya çalışmak gençliğimizin
değerini bilmemek ve eğitim öğretimden anlamamak demektir.
Her
yıl tahsis edilecek öğretmen kadro sayısı Maliye Bakanlığının lütfuna göre
değil, eğitim öğretimin gerçekleri yıllık öğrenci artışı, OECD ve gelişmiş
ülkelerin normları esas alınarak belirlenmelidir. Ayrıca okul ve derslikler bu normlara göre
üretilmelidir.
Öğretmen eğitim öğretimin en önemli unsuru
olduğu gibi, eğitim öğretime yapılan yatırım da yatırmların en verimlisidir.
Ülkemiz de dünyanın en genç nüfusuna sahip bir ülkedir.. Sadece ilk ve orta
öğretim öğrenci sayımız 17 Milyonun üzerinde olup çok ülkenin toplam nüfusundan
daha fazladır. Her geçen yıl nüfus artışına paralel olarak okul yapmak ve derslik
üretmek duyulan ihtiyaç kadar öğretmen atamak başta Milli Eğitim Bakanlığı
olmak üzere hükümetlerin en başta gelen sorumluluğudur. Bu sorunluluğun ihmali
ise geri telafi edilemeyecek kadar ağırdır.
Ne yazık ki ülkemizde öğretmen normu öğrenci
sayısına göre değil mevcut derslik sayısına göre belirlenmektedir. Oysaki bazı
okullarda sınıf mevcudu 30,35 öğrenci ile sınırlanırken bazı okullarda öğrenci sayısı
50,60’i bulmaktadır. Bu da iki sınıflık bir öğrencinin bir öğretmen tarafından
okutulması demektir. MEB’in
rakamlarına göre halen 130 Bin civarında öğretmen ihtiyacının olduğu OECD
rakamları ve 12 Yıllık Zorunlu Eğitim ve tekli eğitime geçiş hesaba
katıldığında okul ve derslik sayısına duyulan ihtiyacın yanında gerek branş gerekse sınıf öğretmenlerine
duyulan ihtiyacın da 150 bin ila 180 bin arasında değiştiği tahmin
edilmektedir.
4+4+4 olarak ifade edilen 12 yıllık
zorunlu eğitimin başarısı sadece eğitim öğretimin kademelendirilmesi ile mümkün
olmayıp sistemin gereklerine göre öğretmen, okul ve derslik ihtiyacının
karşılanması ile mümkün olacaktır. 4+4+4
lük kademeli eğitim sisteminde ilkokulların 4 yıla çekilmesi ile birlikte sınıf mevcutları da OECD
normlarına çekebilme imkanı zorlanmalıdır.
Böylelikle 40 binin üzerinde gösterilen sınıf öğretmeni norm fazlalığı
ortadan kalkacağı gibi eğitimin başarısını engelleyen kalabalık sınıflardan
doğan dez avantaj avantaja dönüşecektir.
Yine ortaokulların müstakil hale gelmesi ve
İmam-Hatip ortaokullarının yeniden açılması ve seçmeli derslerin sayılarının
artırılmasına paralel olarak ihtiyaç duyulan branş öğretmenlerinin
atanabilmesinin önü açılabilirse bu gün sayıları 300 bin civarında gösterilen
öğretmen adayının çoğunun atanması için büyük bir fırsat doğacaktır. Böylece
okullar arasında oluşan fırsat eşitsizliği fırsat eşitliğine
dönüştürülebilecektir.
Ülkemizde sık sık
sistem değişikliği ile birlikte sınav sisteminin de değiştirildiği bilinen bir
gerçektir. SBS sınavının kaldırılmasıya geçilen Temel Eğitimden Ortaöğretime
Geçiş sisteminin (TEOG) başarıya ulaşması, öncelikle var olan öğretmen okul,
derslik araç-gereç ve donanım açısından şartların eşitlenmesine bağlıdır.
Nitekim MEB insan kaynakları Genel Müdürlüğü tarafından
okullara gönderilen 01.10.2013 tarih ve 2013/27 Nolu TEOG sınavı ile ilgili genelgede;”
Ortaokulların 8’inci
sınıflarında görev yapan öğretmenlerden rapor, izin ve başka mazeretlere bağlı
olarak göreve gelmeyenlerin yerine, öğretmen görevlendirilmesi suretiyle
derslerin işlenmesinde herhangi bir aksaklığa meydan verilmemesine özen gösterilecektir.
Alınan
tedbirlere rağmen öğretmen temininde güçlük çekilen derslerde okul
müdürlüklerince ivedikle il/ilçe milli eğitim müdürlükleriyle iletişime
geçilerek boş geçen derslerle ilgili gerekli tedbirler zamanında alınacaktır.
Ortak sınav yapılacak dersler için, okullardaki kadrolu branş öğretmenleri
öncelikle 8’inci sınıflarda görevlendirilecek, okullarda branş öğretmeninin
eksik kalması halinde okulun bulunduğu eğitim bölgesindeki diğer
ortaokullarından, ortaöğretim kurumlarından veya ilçe-il genelindeki diğer
eğitim kurumlarından branş öğretmenleri görevlendirilecektir. Tüm bu tedbirlere
rağmen ihtiyacın karşılanmaması halinde ise alan mezunlarından ücret karşılığı
görevlendirmeler yapılarak gerekli tedbirler alınacaktır. İfadelerine yer
verilmesi fikrimizin doğruluğunun ispatıdır.
Atama bekleyen öğretmenlerin
atamalarının yapılması talebiyle ilgili maksadımız işsize iş bulmak değil
eğitim için gerekli olan öğretmen ihtiyacının gerektiği zamanda karşılanmasını
istemektir.
Eğri otursak ta, doğru konuşalım. Suç öğretmenlik mesleğini tercih edenlerde değil, hangi alanda ne kadar öğretmene ihtiyaç duyulduğu yönünde MEB ile
üniversiteler arasında Planlama yoluna gitmeden öğretmen yetiştiren eğitim fakültelerine
gelişi güzel kontenjan ayıranlarda, hatta öğretmenlik mesleğini ilk on tercih
içinde yer verenlere burs vaat ederek, tercih yapmaya yönlendirenlerdedir.
Devlette devamlılık esasına göre
önce öğretmenliğe teşvik edip , iş atama noktasına gelince; “Şubatta yeni atama yapmayacağız” ,”yeni atama yapmayı
düşünmüyoruz” ifadeleri çözüm olmayıp, soruna kayıtsız kalmanın
yanında acımasızlığın bir ifadesi olarak
anlaşılmaktadır.
Eğitim öğretimin kanayan yarası haline gelen atanamayan öğretmenlerin
sorunları sorumlular tarafından dikkate alınıp çözümü yolunda
mutlaka adım atılmalıdır. Seçim öncesine rastlasa bile eğitim öğretimin
ihtiyaçlarını giderme yönünde atılan adımlar gerçekleştirilen icraatlar hiçbir
zaman popülist bir yaklaşım olarak değerlendirilmeyecektir Çünkü eğitim öğretim
her zaman ve her dönemde tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizin de
öncelikli sorunudur. Herkesin ortak paydasıdır.
Gelinen noktada Hükümeti ve
Milli Eğitim Bakanımızı zaman kaybetmeden hem atanma
bekleyen öğretmen adaylarının ve ailelerinin mağduriyetini sonlandırma, hem devlet tarafından yapılan hatayı tamir etme, hem de resmen ve fiilen
açık bulunan öğretmen açığını giderme amacıyla
2014
yılı şubat ayında ihtiyaç
duyulan sayı kadar yeniden
öğretmen
alımı yapılarak bu kanayan yara tedavi
edilmelidir.. Bireysel duamız ve kurumsal desteklerimiz atanma bekleyen
öğretmen adaylarımızadır.
Bu yazının tüm hakları GazeteKamu.com'a aittir. "www.gazetekamu.com" biçiminde bağlantı kurulabilir, açık kaynak gösterilmek kaydıyla içerik kullanılabilir.