Şükrü Kolukısa
Türkiye’de Sendikacılığın Serencamı - 3
SOSYO-POLİTİK EVRİM
Sendikacılık hareketlerini belirleyen ana etkenlerden birincisi sanayileşme ise, ikincisi de çoğulcu demokrasinin tüm kurum ve kuralları ile yerleşmesi, toplumda bir yaşam biçimi haline gelmesidir. Bu açıdan da Türk sendikacılığının pek şanslı olduğu söylenemez. Zaman zaman çoğulcu demokrasiye ara veren askeri rejimler, sivil toplum örgütlerinin yasama ve yürütme organları üzerinde yeterince etkili olamaması, siyasal faaliyetlerin halkın özlemlerine cevap vermekten uzak kalması, başta Anayasa olmak üzere birçok yasada kişi hak ve özgürlüklerini kısıtlayan hükümlerin bulunması, yargı mekanizmasının işlevsellik sorunları çoğulcu demokrasinin yerleşmesini güçleştiren nedenlerden sadece bazılarıdır.
Her şeyden önce Türkiye gibi devlet geleneği güçlü toplumlarda devlet kutsaldı, halk tebaaydı, devlet söz konusu olunca gerisi teferruattı. Böyle bir algının siyasi kültürü boyunduruk altına aldığı bir ortamda kendi çalışanının devlete karşı örgütlenmeyi düşünmesi, devlet bilinci konusunda halkın şuurunda büyük yaralar açmak olacaktı.
Zaten Osmanlıdan tevarüs edilen devlet kültürü mucibince devlette “zabit” ya da “kâtip” oldun mu en önemli adam oluyordun paşalar gibi yaşıyor, annelere damat adayı olarak “kolalıda gömlek kâtibime yaraşır” nakaratlarıyla toplumda büyük yer tutuyordun. Ülke burjuvazisinin gelişmemiş olması, memur kesiminin ağırlıkla temsil edildiği, asker sivil bürokrasinin damgasını taşıyan bir ittifak, sanki ayrıcalıklı ve bağımsız bir sınıfmışçasına hareket ediyor, iktidarın başlıca sahibi görüntüsü halka empoze ediliyordu. Piramidin en uç kısmında yer alan elit bürokratlar ayrıcalıklarını kaybetmemek, kendi maiyetindeki memurlar hiyerarşisinde emir-komuta dışında başka bir düzenekle karşılaşmamak için hiçbir zaman sivil örgütlenmelerden haz etmediler.
Memurlar da konumları gereği devleti yöneten erke yakın durdukları için bir sürü ayrıcalıklar elde ediyor, kendi şahsi işleri olunca; “hamili kart yakinimdir”, “benim memurum işini bilir” düsturu ile hallediyordu. Halkın devlete beslediği yücelik algısının içinde devlete ilikli bir şahsiyet olarak saygı derliyor, devleti onu temsil eden olarak karşına almak istemiyor bunun için ne bir ihtiyaç ne bir gereklilik ne de bir zorunluluk duymuyordu.
Ekonomik ve sosyal durumları devlet tarafından garanti altına alınan ve devletin bir parçası addedilen memurların sendikalaşmasını gereksiz gören egemen siyasi irade, işçi sendikacılığına gösterdiği olumsuz yaklaşımı, memur sendikacılığı için daha keskin bir yasakçı tavırla ortaya koyuyordu.
Daha sonraki dönemlerde toplumsal hafızalar genişledikçe, sosyal gerçekler değiştikçe yani “en büyük devrimci; gerçeklerdir” sözü mukabilince devletlerde evrim geçirdiler. Devlet ve halk arasındaki skalada devletin lehinde duran ibre halkın lehine doğru kaymaya başlayınca, demokratik, sosyal, hukuk devleti adı verilen devlet şekilleri teşekkül etmeye başlayınca, halkın teferruat değil asli unsur olduğu, önce insan demeyen hiçbir sistemin uzun süre ayakta kalamayacağı gerçeği anlaşılmış oldu. Memurluk eskisi gibi kısıtlı özel bir kadro olmaktan çıktı, devletin sosyalleşmesi neticesinde birçok hizmet kolunda faaliyet göstermesi memur sayısının artmasına,farklı statülerde çalışanların ortaya çıkmasına, artan bu pozisyonlar ve sayılar, ayrıcalıkların azalmasına ve devletin en büyük işveren konumuna gelmesine neden oldu. İşçilerin sendikalaşarak birçok hak elde etmesi özellikle ücret konusunda büyük artışlar sağlayarak devletin işçisi konumunda olan bir sekreterin sekreterliğini yaptığı vali yardımcısından daha fazla ücret alması, aynı şekilde KİT’lerde çalışan düz bir işçinin müdüründen daha fazla maaş almasıv.s örnekler işçilere verilen bu artıların memurlardan esirgenmesi veya onlardan kırpılarak verilmesi memurları da sendikalaşmaya doğru götürdü.
Özetle olarak memurların ayrıcalıklarının azalarak özgürlükler konusunda imkânları artmaya başlayınca örgütlenmelerde kaçınılmaz oldu. Örgütlenmelerin düşünülmediği için değil imkân verilmediği için gerçekleşmediği gerçeği de ayrı bir gerçek olarak tarihe damgasını vurdu.
Gelecek hafta: “Sendikalarda İdealizm-Realizm Sarkacı ve İdeolojiler”
Bu yazının tüm hakları GazeteKamu.com'a aittir. "www.gazetekamu.com" biçiminde bağlantı kurulabilir, açık kaynak gösterilmek kaydıyla içerik kullanılabilir.