Şükrü Kolukısa
Soysuzluk Çağı, Hoşgeldin!
“körlük, karanlığı bilcümle içip; harf harf kusmakmış”
Sürtünüyorsunuz her gün, kösnül bedenleriniz, mukayeseye köle olmuş süzüşleriniz, başkasının artığı gevişlik kelimeleriniz, özentili ödünç zevkleriniz, dipsiz çapsız iştahlarınız, kuyrukta bekleyen şımarık sıkıntılarınız, sale, damping, eşantiyon, promosyon kollayan açlığınız, üste tırmanan aşağı yuvarlanan gözleriniz, zamansız sırıtkanlıklarınızla dip dibe yaşıyorsunuz.
Ev adını verdiğiniz; kapısını sizden başka açanı olmayan, küçük gövdenizin devasa bekçisi, muhkem kalelerinizde geniş ama iç sıkıcı hayatlarınızla dip dibe çürüyorsunuz. Yolda, asansörde, otobüste, iş merkezlerinde, cafelerde, kaldırımlarda birbirinize bakarak ama görmeden, yan yana iki hayatın arasına üç dağ, beş ova, yedi vadi sığdırarak yuvarlanıyorsunuz. Yaşam merkezi adı altında pazarlanan devasa “kutucuklara kaldırılmış kuklalar” gibi çürüyorsunuz.
Memleketi yönetenler çok görünsün, iktidarın içine hırsızlar, rantçılar, katiller, sonradan görmeler, kartvizitini cilalamak isteyenler, şöhretini tahakküme tahvil etmek isteyenler yönetime sızabilsin diye ihtiyaç sayısına göre değil adam sayısına ayarlanmış meclisinizde “nevzuhur demokrasiler” icat edersiniz.
Devleti özne, insanı nesne haline koyduğunuz; adına“eğitim sistemi” dediğiniz fakat pedagojiyi değil ideolojiyi önemseyen sapkın fikirlerinizle beslediğiniz“insanı budadıkça” terbiye ettiğiniz sisteminizle; korkular yaratıp devleti tek sığınak, sürekli ötekiler yaratarak berikini ehveni şer, konfor vaat ederek uyuşuk vatandaşlar peyda ettiniz. Korkuyla; benliği, kamplar üreterek; bizliği, davetkâr konforunuzla; eleştirel aklı yok edersiniz. Darbe hazırlıklarıyla kaosprovalarına girer, korkularıyla korkuttuğunuz insanları sindirip, iktidarınızın dişlerini sürekli kılağılarsınız.
Özgürlüğü daha yüce şeylere bağlanmak için bir imkân olmaktan çıkartıp, ahlaksızlığa kapı aralar, aymazlığa garanti, çürümüşlüğe teminat edersiniz. Özgürlüğü ahlak, vicdan, toplumsal meşruiyet sarmalından söküp, egoizme teyellediniz. Bu sapık özgürlük anlayışınızla karmaşıklığı gelişmişlik kisvesiyle zoka olarak yutturmaya kalkarsınız.
Şişirme haber ve skandaldan başka hiçbir şeyle beslenmeyen,palazlanan ya da palazlanması istenen patrona peşkeş çekilen yosma kıvamındaki medya adını verdiğiniz hır-gür dalgasıyla “ontolojik kastlar” inşa ettiniz. Eğitim sistemiyle istiflediğiniz insancıklara; yukarda olanın aşağıda olana mütekebbirce, aşağıda olanın yukarda olana boynu bükük zelil durmasını en has ayin bildiğiniz“seküler dinler” icat ettiniz.
Hayatı podyumlaştırarak meşru olsun-gayrı meşru olsun illaki şöhret olsun diyerek meşhurluğu meşruiyetinden ettiniz.Şöhret olmazsan eksik kalırsıngoygoyu ile sıradan insanları bile ekran tuzaklarına çekerek ökseli kuşlara çevirdiniz. Basın özgürlüğü aymazlığı ile cellatlar, röntgenciler, kibir kumkuması anchormanlar yaratarak toplumsal “hıfzıssıhha”yıhercümerce uğrattınız. Kendine, kabiliyetlerine değil tanınmışlığına güvenen mantarımsı güdük adamlar türettiniz.
Kibrinden başka sermayesi olmayan aydınlar, üniversite kürsülerinde fikirleri buharlaşan akademisyenler, kendi mahallesinin bülbülü ezberlik kuş kıvamında gazeteciler imal ederek, realiteye uymaktan çok nabza şerbet yorumları kurtuluş reçetesi olarak bilinçlere zerk ettiniz. Herkesin kendi mahallesindeki varlığını koruyabilmesi için öteki mahalleden hiçbir şeye gönül değdirmemesini, değdirir ise sopalanması gibi ilkel töreler geliştirdiniz. Kıymeti kendinden menkul steril mahallelerinizde sıtma nöbetleri tuttunuz.
İnsanların iştahını azdırarak kapitalizmi, etnik kökenini cilalayarak faşizmi, arkalarından yaklaşarak şanlı tarih hastalıklarını, önlerinden yaklaşarak gelecek kaygılarını, sağlarından yaklaşarak minicik iyiliklerini kubbe, sollarından yaklaşarak en büyük kötülüklerini habbe gösterip; masun kalelerinizin modern inşaları için her şeyi yeniden yeniden dizayn ettiniz.
Kelimeleri, kavramları, manaları, fikirleri, akımları, tutumları soysuzlaştırarak flu bir dünya öngörüsüyle, gölge oyunları oynayarak, insanların komplo teorileriyle avunmalarını sağladınız. Sürekli inançları hocalarla manipüle, halkları liderlerle modifiye, sistemleri baharlarla reforme ettiniz. Ne yazık ki ortaya koyduğunuz başat diskura göre de, bunu hep halk için yaptınız. Çünkü siz halka rağmen halk için yapma istidadını hep tam iktidar saydınız.
Muasır medeniyetinizin sizler için döktüğü esnek, sınırsız kalıpları mucitlik sayarak; hoşunuza gitmeyen yerinizi kestirip, uzun dediğinizi kırptırıp, kalın yerlerinizi inceltip,çukurlarınızı doldurup, pütürlü yanlarınıza zımpara vurdurup, koyu yerlerinizi akça, sütçe yerlerinizi çifte kavrulmuş yaparak; inşaat sektörüyle paralel estetik cerrah müdahalelerinizle bedeninize yabancılaşıp “protez insan çağı”na erdiniz.
İhtiyacınızı değil; el de gördüğünüzü, beğendiğinizi değil; reklâmı çok olanı, uygun olanı değil; size sınıf atlatacak olanı, bilinmeyeni değil; markası görünür yerde olanı alırsınız. Bestseller ya da hayat yolunun gen haritasını çıkarmış kitaplar okuyup, gişe rekoru kırmış, ödül kapmış film izlersiniz, akşama kadar kulağınıza saldırısı düzenlenmiş günlük ilişkilerinizin tercümesi şarlak albümler alır, araba olarak jeep, telefonda iphone kullanırsınız. Sanatı eğlence, şarkıyı söylence, tatili sonradan görmeliğin piçi; açgözlülük ve kaçamak, tanışıklığı menfaat, selamı sadaka, yardımı caka bilirsiniz.
Manevi olan her kutsalın üstüne arsızca işediğiniz için maddi olan her şeyi kutsama gereği duyarsınız. Önceden belirlenmiş tarifeli günleriniz vardır. Üçyüzaltmışdört günün diyetini birgünde ödediğiniz anne gününüz, ne kadar çok harcarsanız o kadar büyük olduğunu ispatladığınız sevgi gününüz, “an”larıözel kılan insanları es geçip zamanı kutsadığınız kof, yılışık, arsız ve yarış bulaşmış günleriniz. Sakat yanlarınıza monte ettiğiniz soysuz, protez sevgiler edindiniz. Sevgiyi vicdan bağından boşadığınız için piç gibi bacak aralarınıza sıkıştırdınız. Ego patlamasıyla, libido çatlamasının bir birine sarılı helezonik girdabını “mutlu hayat” olarak çağdaş hayat müfredatına aldı(r)nız.
Merhametiniz kibir, öfkeniz güç gösterisi, dobralığınız kinaye, nezaketiniz çıkar, beğeniniz caka, iyiliğiniz yatırım, anlayışınız tav, sevginiz enaniyet, suretiniz imaj kokuyor. Siz, kapitalizmin imaj çalışmasından öte nesiniz?
Hep farklı olmak isteyerek aynılık yolunda yürümekten usanmaz, kaldırımda yürürken; çocukluktan dokunmuş masum bir kumaş gibi rüzgârla eş, kökünü dağların dibine salmış gibi kavi, başı güneşe eş gibi kurumlu, gözleri minik iki yıldız gibi aydınca, kısrak gibi rahvan yürürsünüz. Kimseye bakmaz ama herkes tarafından görülmek için can atarsınız.
Hayatları babalarınca istimlâk edilmiş varsıl, yüzleri dümdüz bayındır insanlar!
Şehrin kaldırımları kaldırılsa, sökülse tüm taşlar,şehir daha mı mamur olur?
Kaldırımsız yani sürtünmesiz bir hayat daha mı tanış olur.
Not: Diaspora_Hedonist rumuzuyla yazılmış bu yazıya estetik cerrahi uyguladık.
Bu yazının tüm hakları GazeteKamu.com'a aittir. "www.gazetekamu.com" biçiminde bağlantı kurulabilir, açık kaynak gösterilmek kaydıyla içerik kullanılabilir.