Kadının Sesi
Paşalar Unutmasın Ki, Unutmak Suçun Rengini Soldurmaz!
Tutuklu, tutuksuz sanık yakınlarının hayli ilgi gösterdiği 28 Şubat davasını, bu dönemde mesleğinden çıkartılmış bir öğretmen olarak ben de izliyorum. Daha önce mahkeme kapılarını ve duruşmaları bilmezken, 28 Şubat döneminin öğrettiği ve gösterdiği pek çok şey gibi bunu da gördük. Belki de hiçbirimiz hayatımızda bir mahkeme salonunda duruşma takip etmemişti.
Sanıkların ve sanık yakınlarının hâlleri görülmeye değer. Bir dönemin egemenlerinin, hukuksuzluğu sıradan hale getirenlerin sanık sandalyesinde olduğunu, hakim önüne çıktıklarını görmek, kendini dokunulmaz sananların yargılanabileceğine şahit olmak, hukuk ve adalet açısından bakıldığında oldukça önemli. Bu durum, aynı zamanda ülkemizin, hukukun eşitliği alanında kat ettiği mesafenin de önemli bir göstergesi. Dönemin siyasileri de dahil, bir zamanlar insanları hizaya çeken; zorba, despot ve militarist yaklaşımlarıyla asıl görev alanı olan TSK dışında hemen her konuya el atan, neredeyse ülkedeki herkesi fişleyen bu seçkinler, bugün gerçekten hazin durumdalar. O zorba tavırlar, kibirli, şahin bakışlar gitmiş, Kur’an’ın ifadesiyle ‘ömrün rezili’ olan yaşlılık yakalarına yapışmış. Yine Kur’an’ın ifadesiyle yaratılışları baş aşağı çevrilmiş, gözlerinin ışığı sönmüş ve belleri bükülmüş…
Hakimin, darbeyi gerçekleştirmek için planladıkları eylemlerle ilgili sorduğu soruların çoğuna bu paşaların hemen hepsi hafızalarının zayıfladığını ileri sürerek, ‘hatırlamıyorum, bilmiyorum, aradan çok zaman geçti, nasıl hatırlayabilirim’ gibi yaş gerekçesine sığınan cevaplar veriyorlar. Unutmanın karanlık dünyasına sığınmak vicdanlarını gerçekten rahatlatıyor mu? Unutmak, paşa paşa yaptıklarınızın sorumluluğunu kaldırır mı sanıyorsunuz! Mahkeme önünde ‘unuttum’ diyebilirsiniz, en doğal hakkınız. Ama şunu unutmayın ki, unutmak suçun rengini soldurmaz.
Merak ediyorum, yıktığınız umutlar, kararttığınız hayatlar, geleceklerini soldurduğunuz insanlar aklınıza gelip yaptıklarınızdan dolayı hiç rahatsızlık duydunuz mu acaba? Az da olsa vicdanlarınız sızlıyor mu? Oysa bizlerin uğradığı zulümler, yaşadığı acılar hâlâ dün gibi canlı ve hafızalarımızda. Aradan yıllar geçmesine rağmen belleklerimizde o kadar taze ki, hatırladıkça yüreğimiz sızlıyor, içimiz ürperiyor. Kaskatı kesilmekle gözlerine yaş hücum etmek arasında tarifi imkânsız kaygı verici bir duygu ruhumuzu sarıyor.
Davaya müdahil olmak için gelen bir grup öğretmenle duruşmayı izledik. Hayatlarının en verimli yıllarında mesleklerinden ve ekmeklerinden olan bu insanların birçoğunun ağzından ‘acıdım bu adamlara, yazık, ne hâllere gelmişler’ sözleri döküldü. Sana zulmedene merhamet göstermen, acıman, üzülmen. Nasıl bir erdemlilik örneği, nasıl bir geniş yürekliliktir.
Bizimle beraber izleyici sıralarında oturan sanık yakınları ise bizlere, mahkeme heyetine ve sorulan sorulara oldukça tepkililer. Zaman zaman mahkemenin yanlı olduğundan, kendilerinden öç alınmak istendiğinden, asıl suçlular olan dönemin cumhurbaşkanı ve genelkurmay başkanının neden yargılanmadığından şikâyet ediyorlar.
28 Şubat davasının sanıklarından, emekli Orgeneral İlhan Kılıç’ın savunmasında söylediği sözler ise oldukça manidar. Kılıç, kendisinin neden sanık sandalyesinde olduğunu anlayamadığını ve alınan kararlarda asıl sorumluluğun kendisinde olmadığını öne sürerek, ifadesinde, ‘28 Şubat ile ilgili bir davanın sanığı olmaya hiç hazır değildim’ diyor. Bu sözler beni yıllarca geriye götürdü. Okullarından atılan, umutları çalınan, hayatları karartılan binlerce masum insan sizin müsebbibi olduğunuz bu duruma çok mu hazırdı? Peki ya ekmeğinden aşından olan binlerce memur, öğretmen ya da askeri personel hazır mıydı işinden olmaya, sakıncalı ilan edilmeye, dışlanmaya, ötelenmeye? Bu insanlar ne suç işlemişlerdi, kabahatleri neydi ki!
İnsanlar, başını sizlerin çektiğiniz baskıcı ortamda, bin yıl sürdürmeyi hayal ettiğiniz despotik düzende, yarattığınız korku ikliminde yıllarca ezilip horlandılar, sindirildiler. Şimdi kalkıp bu davada sanık olmaya hazır değildim diyorsunuz. Medyaya, bürokratlara, adli mekanizmalara, devletin her kademesindeki yöneticilere her gün direktif vermek, onları askeri tesislerde toplayıp birifingler düzenlemek sizin işiniz miydi! Bütün bunları yaparken, yetkiyi nereden aldınız. Bu tertiplerin, seçilmişlerden rol çalmaların, toplum mühendisliği yapmanın, sizin için, bu ülke için en iyisini ben bilirim edasına bürünmenin askerlik mesleğiyle ne ilgisi vardı! Hem, Allah aşkına söyler misiniz, sizin darbe yapıp yönetime geçtiğiniz hangi dönemde bu ülke bir arpa boyu ilerleme kaydetti? Demokrasiye darbe yapmaya hazırsınız ama darbenin sanığı olmaya hazır değilsiniz, öyle mi? Siz 28 Şubat’ın baronları, kendinizi hep hukukun üstünde gördünüz. Hiçbir zaman hukukun üstünlüğüne inanmadınız. Çünkü hukuk size asla dokunamaz, hesap soramazdı. Şimdi hukuk karşısında herkesin olduğu yerde olmayı, eşit şartlarda bulunmayı içinize sindiremiyorsunuz. ‘28 Şubat ile ilgili bir davanın sanığı olmaya hiç hazır değildim’ diyorsunuz.
Kimse korkmasın ve çekinmesin. Bizim amacımız rövanş almak ya da güç bende artık mantığıyla bana yapılanı benim gibi olmayana yapmak değildir. Sahip olduğumuz hiçbir değer ölçüsü böyle bir anlayışa izin vermez. Tek isteğimiz, adaletin yerini bulması ve gasp edilmiş haklarımızın iadesidir. Yargılama sadece bu yaşlı ve aciz subayları değil, o sürece destek veren siyasileri, bürokratları, iş adamlarını, medya patronlarını, üniversite yöneticilerini de kapsamalıdır. Ancak o takdirde bu sürecin milletimize ve ülkemize verdiği zararlar gerçek boyutlarıyla ortaya konabilir. Yoksa geleceği elinden alınıp evine dönmek zorunda bırakılan üniversiteli genç kızın, yıllarca toprağa fidan diker gibi ülkesinin geleceğine insan yetiştiren öğretmenin, görevinde başarı belgesi almışken bir günde sakıncalı ilan edilip itibarsızlaştırılan memurun kaybedilmiş yıllarını kimler ya da hangi mahkeme kararı geri getirebilir! Yaptığınız bu zulüm ve kötülüklerin, kararttığınız gönüllerin, sindirdiğiniz, hayata küstürdüğünüz insanların hakkı mahşere mi kalacak? Cezası ne olacak!
Tabi ki sanık sandalyesine oturacaksınız ve tabi ki yargılanacaksınız beyler! Burası artık bir hukuk devleti.
Eğitim-Bir-Sen Kadın Kolları Başkanı
Safiye Özdemir
Bu yazının tüm hakları GazeteKamu.com'a aittir. "www.gazetekamu.com" biçiminde bağlantı kurulabilir, açık kaynak gösterilmek kaydıyla içerik kullanılabilir.