Kadının Sesi
Çalışan Kadının Çıkış Yolu
Kadınlarımızın iş ve aile yaşamındaki etkinliğini nasıl artırabiliriz?
Yakın bir tarihe kadar, bir yanda kısıtlanan özgürlüklerle, kadınlarımızın eğitim alma ve mesleğini icra etmekten alıkonulmaları, diğer yanda da çalışan kadının ağır yükü.
Gelişen teknoloji, artan ve ortaya çıkarılan ihtiyaçların getirdiği ekonomik talep, kentleşmedeki hız vb. kadınlarımızın işgücüne katılmalarını artırmaktadır. Bugün daha fazla genç kızımızın eğitime ulaşabilirliği, mesleki eğitim alma imkanının artması pek çok kadınımızın eğitim almasını ve bir meslek edinmesini kolaylaştırmaktadır. Yakın zamanda sağlanmış olan Eğitim ve Kamu alanındaki “kılık-kıyafet özgürlüğü” de kadınlarımızı iş yaşamında etkili kılacaktır.” Kadınlar evde oturur, çoluğuna-çocuğuna bakar.” Anlayışı yerini “anneler eğitimli olmalıdır. Evine, ailesine, çocuğuna bakarken, bir yandan da iş ve meslek yaşamında mesafe almalıdır” Düşüncesine bırakmaktadır. Kadınlarımız, çalışma hayatında başarılı olmak hatta kariyer yapmak istemektedirler. Bu konuda haklıdırlar da.
Çalışan kadının sıkıntı ve zorluklarına çözüm odaklı bakmak durumundayız. “Bir mekanda yaşayan herkesin o mekanın sorunları ile ilgili sorumlulukları olduğuna, insanların en büyük ortak mekanının Dünya olduğunu”(1) hatırlamalıyız. İnsan dilini geliştirebilen, çevresini değiştirebilen bir varlıktır. İnsanın bu mükemmelliğinin yanında; insan nüfusunun yarısı olan kadının sorunlarını bugün yeterince çözememiş olması üzücüdür.
Her geçen gün toplumumuzda , özellikle çalışan kadının lehine sosyal ve hukuki iyileştirmeler yapılmaktadır. Kadınlarımız aile içinde daha rahat, sosyal yaşamda katılımcı ,ekonomide üretici, daha iyi anne ve eş olmalıdırlar. Ancak,bunu onların tek başına başarmalarını beklememeliyiz. Ailedeki tüm bireylerin, her kademedeki yöneticilerin, işverenlerin, sivil toplum örgütlerinin, özellikle meslek kuruluşları ve sendikaların kadının statüsünün için mesai ayırmaları gerekmektedir. Tabii ki “ yasa koyucular” da doğru, ileriye yönelik kararlar almalıdırlar. Kadının özel sektördeki ve kamudaki çalışma şartları adaletli ve sağlam bir yasal zemine oturtulmalıdır.
Kavram olarak “anne-ana” aile kurumunun bütünleştirici adıdır. “Anasız kuzu melemez. Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar. Ana gibi yar olmaz.” Şeklindeki Ata sözlerimiz annenin ailedeki yerini açıklamaktadır. Kadının analık konumu hiçbir zaman göz ardı edilmemelidir. Ancak, annenin iş yükünün hafifletilmesinde aile fertlerine ve yakın çevresine düşen görevler vardır. Ev işlerinin aile bireylerince paylaşılarak yapılması, yakın akrabaların biraz daha hoşgörüsü, evle ilgili işlerin planlı ve programlı yürütülmesi vb. çalışan kadının yorgunluğunu azaltacaktır. Fakat hiçbir sorunun tamamen dış etkenlerle çözülemeyeceğini de bilmeliyiz. Kalıcı çözümler emek ister. Kadınlar kendi sorunlarının çözümü için yine kendileri öneri getirmelidirler. Sorun çözücü yeni fikirler üretilmelidir.
Çalışan kadın, kendi sorunlarına çare aramada faal olmalıdır. Bunu nasıl yapacaktır?
Öncelikle kadın, çalışsın ya da çalışmasın tam donanımlı olmak zorundadır. Mesleğini iyi bilmek , okumak, düşünmek, yeniliklere açık, iletişim becerilerine sahiplik, empati yapabilirlik kadının kendi yeterlilik duygusunu artıracaktır. Ona özgüven verecektir. “Diğerinin duygularını anlayabilme ve bu duyguları yönlendirmek amacıyla harekete geçebilmek. Diğerinin duygularını yönetebilmek insanlarla ilişki yürütme sanatının özünü oluşturur.”(2) Bilgi de sahibine güç verir. Kişinin kendini güvende hissetmesini, işini doğru yapmasını sağlar. Öyleyse kadınlar, öncelikle de çalışanlar; sorumluluklarını, sorunlarını, sıkıntılarını önlerine sermelidirler. Bilimsel ve profesyonel bir yaklaşımla bunları analiz etmelidirler. Çözüm yollarını da değerlendirerek işlerini planlamalıdırlar. Yardıma ihtiyaç duyulan noktalarda da destek alınmalıdır.
Kadınlar kendilerine “ işim, eşim, çocuğum ve çevremle mutluyum.”Gibi bir slogan geliştirebilirler.
Kadın sorununu “gelenek, modernizm, kapitalizm, karşı cins, özgürlük vb. kavramlara doğrudan bağımlı olmadan tartışabilirsek daha objektif, geçerliliği olan sonuçlara varabiliriz. Çok dertlenmek sorunu karmaşıkmış gibi gösterebilir. Çalışan kadının işyerinde daha az yorulan, evinde kendisine, çocuğuna, ailesine zaman ve enerji ayırabilen, sosyal hayatta mutlu olabilmesini, kendi kişisel gelişimini sağlayabilmesini sağlayacak tedbirler alınmalıdır. Zira bunlar toplumun bugünü ve yarını için zaruri olan çalışmalardır.
HATUN ÖZKÜMÜŞ
Eğitimci-Yazar
1-Perese;Sorumluluk, Nobel Yayınları ,2003
2-Duygusal Zeka;Danıel Goleman, Varlık/Bilim Yayınları, 2003, sayfa;145
Bu yazının tüm hakları GazeteKamu.com'a aittir. "www.gazetekamu.com" biçiminde bağlantı kurulabilir, açık kaynak gösterilmek kaydıyla içerik kullanılabilir.