KÜLTÜR
Mevlana hoşgörüye hapsedilmemeli
Artık her şeyin bir töreni var. Törenle cami yapar, törenle açarız. Gün gelir bize ve hayatımıza ışık olacak kimi zatları da törenle anarız. Anarız. Tarihimiz bize önce unutmamak için hatırlanan, sonra da sadece anılan, daha sonra ise fecaate kadar giden anma süreçlerini anlatır.
7 Aralıkta Konyada Mevlanayı anma törenleri başladı. Hazretin deyimiyle şeb-i arus, yani düğün gecesi. Hasretine, Rabbine kavuştuğu an. Ama ne var ki Allaha ve onun kitabına âşık bir âlim yerine, dünyaya sadece sevgi ve hoşgörü(!) mesajları yayan bir bilge kişi portresi var önümüzde.
Bugünlerde Konyada şehrin her yanı Mevlanadan sözlerle dolacak. Ama ne var ki içinde hiç Allah,Hz. Muhammed ve Kuran kelimeleri yok. O nasıl bir Allah dostudur ki, çevresindekilere sadece sevelim sevilelim gam alalım dünyadan dercesine mesajlar vermiş.
Hoşgörü yürüyüşü
Programda yer alan hoşgörü yürüyüşü bana yollar yürümekle aşınmaz sözünü hatırlattı nedense. Kime ve hangi şartlarda hoş görüye çağırmıştı diye düşünenimiz olmadı. Kendisini Kuranın bendesi (kölesi) olarak tanıtıp, Hz Muhammed (AS)in ayağının tozu olmakla övünen bir Mevlana vardı. Ama şimdi Allah ve peygamberden uzak, içinde sadece insan sevgisi dolu (nasıl bir insan sevgisi ise) bir Mevlana var.
Uçuk bir hayal olacak ama kabrinden kalkıp kendisi adına yapılan törenleri izleme şansı olsaydı bunları nasıl karşılardı diye düşünmeden edemiyor insan.
Tamamen müzikal bir halkoyunu etkinliğine dönüşmüş, Allaha kulluk ve zikir amacı taşımayan sema gösterisi içinse tavrını merak ederdim doğrusu. Körlerin fil tarifine benzeyen Mevlana anlayışımıza ilk tepkiyi kendisi verirdi herhalde.
Aşktan nereye geldik
Mevlananın anladığı aşk ile bizimkisi farklı olunca, bizi rahatsız etmedi. Bu farklılığı anlamadık, anlamazdan geldik. Nasıl olsa bizim de önemsediğimiz ve işimize yarayacak bir kelime kullandı ya deyip aldık. Hem de hoyratça kullanmak amacıyla. O, Ne olursan ol, gel! diye tövbeye çağırdı. Ümitsizliği yıkmaya çalıştı. Biz değişmeden ve olan halimizle gelmeyi anladık. Gelecektik, gidecektik. Ama aynen, istediğimiz gibi kalarak. Değişim yok. Çünkü bu bizim Mevlana. Bizi eleştirmeyen, var olan halimize aferinler çeken bir bilge dede. Sığınak.
Mevlanayı hatırlasak mı unutsak mı?
İnsan bazen amacına ulaşmayınca, tüm bu ve benzeri anma törenleri için keşke olmasıydı diyesi geliyor. Kendine özgü edebin, kulluk bilinci ve yaşantısının öğütlendiği ve sergilendiği bir önder şahsiyetin ardından onun adına yapılan folklorik etkinlik ne kadar Mevlanayı anlamaktır?
Bir gün; bu anma törenleri, onu anlama ve hayatından hayatımıza bir şeylerin aksetmesi amacına yönelirse, işin ekonomik çıkarlarından daha çok insanlara mesaj ulaştırma boyutu öne çıkarsa, sema ayinini izleyince İçinde Allahın zikri karşısında kendini kaybetmiş bir zakirin duyguları var diyebilirsek Ben sizi davet edeyim. Hem de misafir edeyim. Uzak bir hayal gibi görülse de inşallah.
Haşim Akın