KÜLTÜR
Kraldan Çok Kralcılığın Psikolojisi Üzerine
Sol camianın F tipi cezaevleriyle ilgili protestosu ve eleştirisi en sonunda F tipi bir film meyve verdi.
Film F tipi hapishanelerde yaşanan acılar üzerine.
10 farklı yönetmenin çektiği 9 kısa filmin uzun metraj şeklinde yeniden kurgulanmasıyla adeta imece usulü bir iş çıkmış (Brecht bunu görse gözleri yaşarırdı tam marksizmin ruhuna uygun kollektif bir çalışma ).
Ezel Akay, Barış Pirhasan, Sırrı Süreyya Önder, Reis Çelik,Hüseyin Karabey, İlksen Başarır, Aydın Bulut, Vedat Özdemir, Mehmet İlker Altınay ve Grup Yorumun yer aldığı projede her yönetmen kendi senaryosunu yazıp 10 dakikalık bir kısa filme imza atmış.
Asıl söze gelelim. Bu filmle İstanbulun ana arterlerinde masa kurmak afiş asmak v.b tanıtım faaliyetler yapılmak istenmiş. Bu filmin ticari kaygılarla yapıldığını aklı başında kimse iddia edemez. İnsan haklarıyla ilgili bir durum ister kabul edin ister etmeyin ister inanın ister inanmayın ama bir dinleyin bu insanları ve kendilerini ifade etme imkanı verin.
Belediye aşağıdaki resmi cevabında göreceğiniz gibi zinhar olmaz diyerek reddetmiş.
Belediye bence tüm isteklere olmasa da en azından masa konuşlandırma vs.yi kabul edip istekte bulunanlarla anlaşıp belli noktaları gösterebilirdi.
İktidarımı sallayacak film yok zaten direkt kitabın ortasında konuşan bu tip siyasi filmler iş yapmaz ( Seyirci sayısına baktım 5 Hafta, 3 Günde 72.472 izlemiş)
Belediyeye ait yukarıdaki yazı geçen yılın Aralık ayına ait. Bu yazıyı yazmakta geç kaldım sebebi de bizimde yönetiminde bulunduğumuz Memur-Sene bağlı Eğitim-Bir-Seninde katıldığı kamu çalışanlarını kapsayan başta başörtüsü olmak üzere kılık kıyafet serbestliği için düzenlediğimiz özgürlük için on milyon imza kampanyası. Günlerimiz bir hayli yoğun ve yorucu geçiyor.
Bizde imza kampanyası için valiliğin izin verdiği yerlerde stant açıyoruz (İstenilen bir çok yere izin verilmedi, süre kısıtlandı ve bir çok şeyin yapılması da yasaklandı) ama izin verilmiş olsa da az sıkıntı çekmiyoruz. Zabıtanın standımızın hemen yanındaki kampanya bayraklarımızı yapmayın, etmeyin dediğimiz halde kesip atmalarından kimseyi rahatsız etmeyen afişlerimizi Ankara Ü. DTCFden okul mu ,sol bir grup mu, bir işgüzar mı artık orasını Allah bilir- edildiği iddia edilen Onların afişlerini neden indirtmiyorsunuz telefonuyla gelen kızgın ve emredici polislerin Valilikten aradılar hemen indirin emrivakileri neticesinde yüksek tansiyonlu tartışmalar neticesinde inen afişlerimize kadar. Sol ve laik camia ister inansın ister inanmasın durum böyle. Başörtüsüne özgürlük için düzenlenen kampanyaya devlet kapılarını sonuna kadar açmıyor. Kemalizmin zehirli ruhu her yere sızmış.
Sonuçta şunu söyleyeceğim; Bir fikrin ve ideolojinin gelişimi birazda rakip fikirlerin kalitesine bağlıdır. İslami camida bu anlamda kaliteli bir karşıt görüşe ve cepheye ihtiyacı vardır. Ak Parti ve bir kısım İslami camiadaki rehavet ve çürümenin sebebide budur bence. Başta İstanbul Büyükşehir belediyesi olmak üzere Ak Partiye bağlı yerler bu yasakçı tavırdan vazgeçmelidir.
Kuranı Kerimde Allahu teala bile sizi isteseydim tek ümmet yapardım diyorsa (Maide 48) bize de buna saygı duyup fikretmek düşer. Bu yüzden masa kurup halkı bilgilendireceğim diyen insanlara izin verilmelidir. Hatta hiç unutmam basın açıklaması için platform kurup izin verilmeyen Türk Eğitim Senin Kayseri 2 nolu şube başkanı da en sonunda ağaca çıkıp açıklama yaptı. Bu tip yasaklamalardan bir fayda çıkmaz. Sadece siz yasakladıkça mağdur olanlar tarafından Ak Parti faşizmine bakın oradan da dinciler işte böyle sonucu çıkar. Bu da bir Müslüman olarak beni rahatsız ediyor.
İbrahim Demirkan