Cihan Asan
Eğitim ve Çocuk
Yurdumuzun kalkınmasında eğitimin yeri ve önemi oldukça büyüktür. İlim adamları eğitimin tanımını bir çok şekilde yapmışlardır.
07 Şubat 2014, Cuma
Yurdumuzun kalkınmasında eğitimin yeri ve önemi oldukça büyüktür. İlim adamları eğitimin tanımını bir çok şekilde yapmışlardır. Bu ilim adamlarının eğitimin tanımında birleştikleri husus; ''Eğitimin, ferdin davranışlarında toplumun istekleri doğrultusunda davranış değişikliği meydana getirme süreci'' hususudur.
Eğitimin önemini bir Çin Ozanı Kuan Tzu şöyle belirtmektedir:
''Bir yıl sonrasını düşünüyorsan tohum ek.
Ağaç dik, on yıl sonrası ise tasarladığın.
Ama, yüzyıl sonrası ise düşündüğün, halkı eğit.
Bir kez ürün verir ekersen tohum.
Bir kez ağaç dikersen on kez ürün verir.
Yüz kez olur bu ürün eğitirsen halkı.''
Eğitimin yaşı yoktur. eğitim beşikten mezara kadar devam eder. zaman ve sınır tanımayan eğitimin bu sürecinden çocuklarımızı geçirerek onlara; temizlik, sağlık ve tututmluluk gibi müsbet alışkanlıkların yanısıra sevme, sayma, koruma gibi iyi davranışlar da kazanmalarına yardımcı olup, hepsinin yurda hayırlı birer yurttaş olarak yetişmelerine rehberlik etmeliyiz.
Bugünün çocukları yarının büyükleri olacaklardır. Yarının büyüklerini bugünden yetiştirmek anne-baba, öğretmen ve bir yurttaş olarak hepimizin görevidir. Çocuklarımızı en iyi bir şekilde yetiştirmek en büyük istek ve arzumuzdur.
Mevlânâ iyi eğitilmiş ahlaklı bir çocuğun önemine şöyle değinmektedir:
''Yok olmayı istemiyor musun?
İyi şeylerden evladın olsun.''
Çocukların eğitimine çok küçük yaşlarda başlanmalıdır. Bu yaş çocuğun doğumuna kadar, hatta doğum öncesine kadar bile götürülmelidir. Bugün okul öncesi eğitimin önemine ve gereğine inanmış olan ülkeler, çocuklarını bu eğitimden faydalandırarak geleceğe daha ümitle bakmaktadırlar. Bizde de bu eğitimin önemi ve gereğine çok yakın bir zamanda inanılmışsa da, bütün çocuklarımızın faydalanmayışı yürekler acısıdır.
Çocuklarımıza, öğütlerimizden çok davranışlarımızla etkili olmalıyız. Onları korkutup sindirerek, suçluluk duygusu aşılayarak uslandırmaya çalışmayalım. Çocuklara oyunlarında özgürlük vermeliğiz. Onu her yerde ve her işinde korumaya çalışmayın ki, davranışlarının sonuçlarını kendisi görsün ve daha iyisini öğrenerek büğüdüğünün farkına varsın. Onları yeteneklerinin üstünde işlere zorlamamalıyız. ama başarabilecekleri işleri de yapmalarını beklemeliğiz. İşi başarabilmesi için çocuğu desteklemeliğiz. Bu destek de övgü olmalıdır.
Çocuklarımızı başkaları ile karşılaştırıp, onların kıskançlık ve umutsuzluğa kapılmalarına sebep olmamalıyız. Çocuklarımıza karşı anlayışlı ve sevecen olmalıyız. Çocukların bazı yanlışlıklar yapmaları normaldır. Her şeyde cezalandırmamalı, toleranslı davranılmalıdır.
''Sen adam olmazsın'', ''Tembel'' gibi sıfatlar çocuğun kendine güvenini azaltır ve daha ciddi meseleler karşısında şaşırıp kalmasına sebep olur.
''Şimdi başımdan git.''
''Hadi sokağa çık.''
''Beni rahat bırak.''
''Babası şu çocuğu başımdan al.'' gibi...
O anınızın rahatlığını düşünürseniz, bu bir çıkış yolu değildir. Çünkü aynı davranış yarın da, bir sonrası gün de olacaktır. Bu şekilde zahmeti rahmet bilmemelidir.
Çocuğa geçici değil kalıcı bir terbiye vermeye çalışalım.
Çocuğunuz olarak doğmak onların elinde değildir. ama seçme hakkı çocuklara verilse, yine de kendi ana-babalarından başkasının çocuğu olmak istemezler.