Cihan Asan
Anne ve Çocuk
Anne ve Çocuk
02 Şubat 2014, Pazar
Çocuk kişiliğinin temelleri 0-6 yaşları arasında atılmaktadır. Bu yaşlarda çocukla en çok ilgi kuran ve onunla sürekli temas halinde olan annedir. Bu sebepledir ki anne, çocuğun kişiliğini etkileyen en önemli baş faktördür.
Ailenin kutsallığı annelik duygusu içinde saklıdır. Anayasamız ''Aile, Türk toplumunun temelidir'' demektedir.'' Gerçekten de aile Türk toplumunun tem...elidir.
Çocuk geleceğin ta kendisidir. Çocuk çiçektir, çocuk filizdir. Çocuksuz bir millet eninde ve sonunda kurur ve yok olur gider. Bunun içindir ki, Başbakan'ımız sürekli çocuk sayısının arttırılmasını gündeme getirmektedir. Çocuklarına önem vermeyen toplumlar da er geç bir gün yozlaşır, dağılır ve çökerler.
Türk Milleti'nin geleceği bakımından bu denli önemli olan çocuklarımızın sağlıklı birer yurttaş olarak yetiştirilmelerinde annelere büyük görevler düşmektedir. Annelerin üstünlüğü, çocuklarına karşı olan engin sevgi içinde saklıdır. Çocuklarına yeterli bir sevgi veremeyen anne, iyi bir anne olamayacağı gibi, iyi bir eş de olamaz. O olsa olsa erkeye bir ortak olur. Yeni evli eşler arasında aile duygusu kökleşinceye kadar çocuk istenmemelidir. Çünkü annelik görevi, hem zor hem de yıpratıcıdır. Hayatını çocuklarına ve eşine adamayı göze alanlar çocuk sahibi-anne olmalıdırlar.
Çocuk yapmak kolaydır. Önemli olan husus çocuğu yetiştirmektir. Anne sevgisinden mahrum kalan çocuklar, topluma zararlı kişiler olarak yetişirler. Tembellik, inatçılık, şımarıklık, yalancılık, kırıcılık v.b. duygusal bozukluklar anne sevgisinin noksanlığından ileri gelen bozukluklardır. Mutlu ve başarılı kişiler, engin anne sevgisinin besleyici ve sıcaklığı içerisinde yetişmiş olan kişilerdir. Bu sebepledir ki annelik, kadınlığın en üst aşamasıdır.
Korkan yavru besine değil, barınağa gideceğinden, çocuk gelişiminde sevginin beslenmeden önce geldiğini söyleyebiliriz. Çocuk sağlığında da hastalığında da anne kucağına sığınır ve ondan yardım bekler. İşte anne sevgisinin yüceliği burdan gelmektedir.
Çocuğun; sevinç, üzüntü, korku v.b. duygularını çekinmeden anlatabileceği tek kişi annedir. Anne çocuğunun bu problemlerini sabırla dinlemeli ve ona gerektiğinde de arkadşlık ederek problemlerinde yardımcı olmalıdır. İçini annesine dökme fırsatı bulamayan çocuk kolay kolay boşalıp haz duyamayacağı gibi,bu sorunlar onun bilinç altında birikir. İçe atılan bu problemler çocuğun bilinç altını kaynayan bir tencere yapar. Çevre ise ateş olup bu tencereyi kaynatırlar. Kaynayan sudan dışarı sıçrayan damlacıklar ise çocuğun korku, üzüntü, uykuda bağırma gibi davranışlarıdır. Çocuğun bu davranışlarına kulak asmamak, kaynayan tencereye kapak koymaktır. Çocuğu susturmak, davranışlarını kısıtlamak ise tencerenin kapağını lehimlemektir. Kapağı lehimlenmiş, sağlam görünen, içi su dolu ateş üzerindeki tencere, basınç arttığında nasıl ansızın patlarsa, sevinç, korku, üzüntü v.b. duyguları içe atılan çocuk da bir gün ansızın patlayacaktır. Bu patlama çocuğun benliğini yitirip ağır ruh hastası olması demektir. Bu tencere örneği bize anne-çocuk ilişkilerinin ne denli olduğunu açıkça göstermektedir.
Zamanımız ne kadar az, işimiz ne kadar çok ve de önemli olursa olsun, çocuk sevgi istediğinde ona yaklaşmalı ve gereken sevgi gösterilmelidir. Zamanında ve yerinde gösterilern sevginin önemi çok büyüktür. Bu tıpkı, kişinin susadığı zaman ona o an sunulan suyun değerindedir. Çocuk:
- Anne bebeğim nasıl gülüyor bak. Dediğinde;
- Aman ne de güler yüzlü, ne de hoş bebek denilmelidir.
Böylece çocuğun sevgi duyguları paylaşılmış olur.
Dünyada en önemli iş annelik işidir. Atalarımız ''Yuvayı dişi kuş yapar'' sözünü boşuna söylememişler.
Peygamber'imiz Hz. Muhammed'in Hanımlarına ve diğer hanımlara gösterdiği hoşgörü ve saygı hanımların önemini bir kez daha doğrulamaktadır.
Yine, zalimliği ve Türk-İslam dünyasına olan düşmanlığı ile nam salmış olan bir Moğol Hükümdarı Cengiz Han'ın hanmlara verdiği önemi ortaya koyan bir hususu anlatmaktan geçemeyeceyim.
Cengiz Han, bir kurultay toplantısında, yanındaki eşine:
- ''Ben Cengiz Han, gördüğün bu Hanların Hanıyım. Ama sen de benim hanımsın'' der.
O günden bugüne kadar kullanıla gelen bu sözün sonuna zamanımızda bir de EFENDİ sözü eklenerek kimi kadınlarımız ''HANIMEFENDİ'' derecesine yükseltilmişlerdir. Ancak, her kadın hanımefendi olabilir ama ne var ki, her kadın gerçek anne olamaz. Çocukları da olsa bile...
Ailenin kutsallığı annelik duygusu içinde saklıdır. Anayasamız ''Aile, Türk toplumunun temelidir'' demektedir.'' Gerçekten de aile Türk toplumunun tem...elidir.
Çocuk geleceğin ta kendisidir. Çocuk çiçektir, çocuk filizdir. Çocuksuz bir millet eninde ve sonunda kurur ve yok olur gider. Bunun içindir ki, Başbakan'ımız sürekli çocuk sayısının arttırılmasını gündeme getirmektedir. Çocuklarına önem vermeyen toplumlar da er geç bir gün yozlaşır, dağılır ve çökerler.
Türk Milleti'nin geleceği bakımından bu denli önemli olan çocuklarımızın sağlıklı birer yurttaş olarak yetiştirilmelerinde annelere büyük görevler düşmektedir. Annelerin üstünlüğü, çocuklarına karşı olan engin sevgi içinde saklıdır. Çocuklarına yeterli bir sevgi veremeyen anne, iyi bir anne olamayacağı gibi, iyi bir eş de olamaz. O olsa olsa erkeye bir ortak olur. Yeni evli eşler arasında aile duygusu kökleşinceye kadar çocuk istenmemelidir. Çünkü annelik görevi, hem zor hem de yıpratıcıdır. Hayatını çocuklarına ve eşine adamayı göze alanlar çocuk sahibi-anne olmalıdırlar.
Çocuk yapmak kolaydır. Önemli olan husus çocuğu yetiştirmektir. Anne sevgisinden mahrum kalan çocuklar, topluma zararlı kişiler olarak yetişirler. Tembellik, inatçılık, şımarıklık, yalancılık, kırıcılık v.b. duygusal bozukluklar anne sevgisinin noksanlığından ileri gelen bozukluklardır. Mutlu ve başarılı kişiler, engin anne sevgisinin besleyici ve sıcaklığı içerisinde yetişmiş olan kişilerdir. Bu sebepledir ki annelik, kadınlığın en üst aşamasıdır.
Korkan yavru besine değil, barınağa gideceğinden, çocuk gelişiminde sevginin beslenmeden önce geldiğini söyleyebiliriz. Çocuk sağlığında da hastalığında da anne kucağına sığınır ve ondan yardım bekler. İşte anne sevgisinin yüceliği burdan gelmektedir.
Çocuğun; sevinç, üzüntü, korku v.b. duygularını çekinmeden anlatabileceği tek kişi annedir. Anne çocuğunun bu problemlerini sabırla dinlemeli ve ona gerektiğinde de arkadşlık ederek problemlerinde yardımcı olmalıdır. İçini annesine dökme fırsatı bulamayan çocuk kolay kolay boşalıp haz duyamayacağı gibi,bu sorunlar onun bilinç altında birikir. İçe atılan bu problemler çocuğun bilinç altını kaynayan bir tencere yapar. Çevre ise ateş olup bu tencereyi kaynatırlar. Kaynayan sudan dışarı sıçrayan damlacıklar ise çocuğun korku, üzüntü, uykuda bağırma gibi davranışlarıdır. Çocuğun bu davranışlarına kulak asmamak, kaynayan tencereye kapak koymaktır. Çocuğu susturmak, davranışlarını kısıtlamak ise tencerenin kapağını lehimlemektir. Kapağı lehimlenmiş, sağlam görünen, içi su dolu ateş üzerindeki tencere, basınç arttığında nasıl ansızın patlarsa, sevinç, korku, üzüntü v.b. duyguları içe atılan çocuk da bir gün ansızın patlayacaktır. Bu patlama çocuğun benliğini yitirip ağır ruh hastası olması demektir. Bu tencere örneği bize anne-çocuk ilişkilerinin ne denli olduğunu açıkça göstermektedir.
Zamanımız ne kadar az, işimiz ne kadar çok ve de önemli olursa olsun, çocuk sevgi istediğinde ona yaklaşmalı ve gereken sevgi gösterilmelidir. Zamanında ve yerinde gösterilern sevginin önemi çok büyüktür. Bu tıpkı, kişinin susadığı zaman ona o an sunulan suyun değerindedir. Çocuk:
- Anne bebeğim nasıl gülüyor bak. Dediğinde;
- Aman ne de güler yüzlü, ne de hoş bebek denilmelidir.
Böylece çocuğun sevgi duyguları paylaşılmış olur.
Dünyada en önemli iş annelik işidir. Atalarımız ''Yuvayı dişi kuş yapar'' sözünü boşuna söylememişler.
Peygamber'imiz Hz. Muhammed'in Hanımlarına ve diğer hanımlara gösterdiği hoşgörü ve saygı hanımların önemini bir kez daha doğrulamaktadır.
Yine, zalimliği ve Türk-İslam dünyasına olan düşmanlığı ile nam salmış olan bir Moğol Hükümdarı Cengiz Han'ın hanmlara verdiği önemi ortaya koyan bir hususu anlatmaktan geçemeyeceyim.
Cengiz Han, bir kurultay toplantısında, yanındaki eşine:
- ''Ben Cengiz Han, gördüğün bu Hanların Hanıyım. Ama sen de benim hanımsın'' der.
O günden bugüne kadar kullanıla gelen bu sözün sonuna zamanımızda bir de EFENDİ sözü eklenerek kimi kadınlarımız ''HANIMEFENDİ'' derecesine yükseltilmişlerdir. Ancak, her kadın hanımefendi olabilir ama ne var ki, her kadın gerçek anne olamaz. Çocukları da olsa bile...