KÜLTÜR
Bosna Şehidi Selami Yurdan'ın Şehadet'inin 20. Yılı
Şehadet bir çağrıdır tüm nesillere ve çağlara....
19 Ocak 2013, Cumartesi
Selami Yurdan Kimdir! Selami Yurdan 1966'da Ağrı'nın Patnos ilçesinde dünyaya geldi. Yaşamı boyunca Müslüman sorumluluğunu ifa edeceği bütün görevlere koşarak katıldı. Son olarak tevhit bilincinin en ileri örneklerinden birini sergiledi. Bosnalı Müslümanların direniş mücadelesine destek vermek amacıyla Saraybosna cephesine gitti. "Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve "Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir veli (koruyucu sahip) gönder, bize katından bir yardım eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz?" (Nisâ/75) buyruğu ciğerlerini dağlayan Selami Yurdan, Bosnalı kadın ve çocukların "Nema niko da nas spasi?" (Bizi kurtaran yok mu?) feryadına daha fazla sabredemedi ve arkadaşları ile birlikte Bosna-Hersek'e gitmek üzere yola çıktı. Önce Bulgaristan-Romanya-Macaristan yolunu denediler. Ancak Yugoslavya'ya giremediler. Bu sefer dönüp Makedonya üzerinden, Arnavutluk'a ulaştılar. Arnavutluk'tan bir gemiyle, Hırvatistan'ın Split şehrine ve oradan karayolu ile Bosna-Hersek topraklarına girmeyi başardılar. On altı gün süren uzun bir yolculuğun ardından, Bosna-Hersek'teki, Zenica ve Travnik şehirlerinde Muslimanske Snage'ye (Müslüman Kuvvetler) katıldılar. Saraybosna yakınlarındaki Visoko'da büyük bir harekât yapılacağını öğrenen Selami Yurdan'ı zapt etmek mümkün değildi. Şehadete susayan Selami Yurdan, beraber geldiği arkadaşlarına, "illa oraya gidelim. Orda direniş var, biz oraya gidelim" diyordu. Ancak arkadaşları, o kadar büyük çarpışmaların olmadığı, Türbe cephesi'ne gitmek istiyorlardı. Birlilkte Bosna'ya geldiği arkadaşlarından Ufuk, cephede bulunan arkadaşlarına haber yolladı ve cepheye çağırıldılar. Bir gün silah atışı yaptıktan sonra ertesi gün sabaha karşı üçte yola çıktılar. Şehit Selami Yurdan, yolculuk boyunca, neredeyse hiç konuşmamıştı. Saat on birde, cepheye yakın bir yere vardılar ve bir gün orada dinlendiler. Selami Yurdan, tüm Boşnaklar gibi ilahiyi çok seven, oradaki çocuklara yaklaşık bir saat boyunca Yunus Emre'nin Boşnakçaya çevrilen Bajram Dode (Bayram Gelir) ilahisini söyletmişti. Öyle ki, Selami Yurdan'ın şehadet şerbetini içtiğini gören o çocuklardan bazıları"On je Bajram Dode, Bajram dode" (O, Bayram Gelir, Bayram Gelir) diyorlardı. Yurdan'ın şehadeti... Önlerinde Boşnaklar olmak üzere, sabah yedi sularında, 50-55 kişi ile bir Sırp kasabası (İljas) üzerine operasyona başladılar. Bosna-Hersek'e gelişlerinde olduğu gibi operasyon esnasında da birlikte olan Selami Yurdan ve Ufuk, çarpışma başladığında, ayrılıp Sırpların arasına girdiler. Doğu tarafından sürekli ateş ediliyordu. Önlerinde mayınlı bir bölge olduğunu önceden biliyorlardı. Geriye doğru çekilirlerken, mayınlı bölgenin Sırp tarafından, ağır silahlarla ateş edilmeye başlandı. Yüzlerce kurşunla birlikte havan mermileri de eşlik ediyordu. Bu esnada Selami Yurdan devamlı olarak "Arkadaş! Biz buraya şehit olmaya geldik" diyerek, "İnna Lillahi ve İnna ileyhi raciun" ayetini tekrarlıyordu. Yaprakların üzerinden kayarak geri çekilirlerken, arkadaşları, Selami Yurdan'ın tekbirlerini duydular. Selami Yurdan, yoğun Sırp ateşinden nasibini alarak vurulmuştu. Vurulduktan sonra, arka arkaya beş kere tekbir getirmişti. iki arkadaşı daha kol ve bacaklarından yaralanmıştı. Ancak şehadet sadece Selami Yurdan'a nasip olmuştu. Selami Yurdan bu şehadetiyle, 1992-1995 Bosna Savaşı'nın, ilk Türk şehidi sıfatına da erişti. Birlikte savaştığı arkadaşı Ufuk, Selami Yurdan şehit olduktan sonra yaşananları şu şekilde anlatıyor: "Birçok arkadaş vardık. Fakat tek vasiyet eden oydu. Silahlı olarak fotoğrafının çekilmesini istemiyordu. Daha önce gömüleceği yeri göstererek "Beni buraya gömün" demişti. "Beyazıt'ta benim için, cenaze namazı kılın" diyordu. Terlikler almıştı ve "Bunları benim kardeşime götür" demişti. "Sigaralarımı da içmeyin, onları Türkiye'ye geri götürün" demişti. Yani tek vasiyette bulunan Selami olmuştu. Herhalde kendisine malum olmuştu. Selami'yi, vasiyeti üzerine Travnik şehrinde bulunan, Osmanlı'dan kalma Hacı Ali Baba Camii mezarlığına gömdük. Defin olayı bittikten sonra, birden yağmur yağmaya başladı. Seksen dört günden beri yağmayan yağmur, akşama, hava kararana kadar devam etmişti. Bir daha da yağmadı." Selami Yurdan'ın annesi ve babası, ciğerparelerinin şehadet haberini alınca, buruk bir sevinç yaşadılar. Oğullarını, bu dünya gözüyle bir daha göremeyeceklerinden dolayı üzülüyorlardı. Fakat ciğerparelerinin, Allah yolunda Boşnak Müslümanların yardımına koşarak şehit olmasına da seviniyorlardı. Selami Yurdan'ın Halkalı'daki evine taziye için gelenleri, metanetle karşılıyorlardı. Selami'nin annesi, taziyeye gelenlerden birisinin sorusuna şöyle cevap veriyordu: "Müslümanların ezildiğini gördükçe çok üzülüyordu. Nerede bir şehit haberi alsa, onun resmini bulup getiriyor, şehitlerin resmini diziyordu. Hep düşüncesi şehitlikti. Bosna-Hersek'teki duruma çok üzülüyordu. "Orası İslam toprağı, mutlaka kurtulacak, ben gidip oraya yerleşeceğim" diyordu. Giderken Macaristan'a diye çıktılar.'Hakkınızı helâl edin. Kardeşimi evlendirin' dedi. Düğün istemedi, sırasını kardeşine verdi. İşte bu gün düğününü yaptık oğlumun, meğer o, böyle bir düğün istiyormuş." Selami Yurdan'ın şehadet haberini alan babası Fermani Bey de, "Allah'a şükürler olsun. Oğlumun şehadeti Müslümanlara kutlu olsun. Daha 5 yüz oğlum, 5 bin oğlum olsa bile onları da Allah yolunda feda etmeye hazırım. Davamıza hep birlikte sahip çıkalım" demişti. |