SENDİKA
YÖK'e Sorumluluklarını Yerine Getirme Çağrısı
Mağdur edilen üniversite akademik ve idari personelin hak kayıplarının giderilmesi için YÖK'ün vakit geçirmeden harekete geçmesi gerekmektedir. YÖK'ün yerine getirmesi ve müdahale etmesi gereken acil sorunlar aşağıda dört ana başlıkta toplanmıştır. Bu sorunlar şunlardır:
Bir: Öğretim Elemanlarının Maaş Yetersizliği
Ülkemizi daha güzel yarınlara ve aydınlık geleceğe taşıyacak temel etkenlerin başında üniversite öğretim üyelerinin yani akademisyenlerin geldiğini bilmeyen yoktur. Ancak akademisyenlerin hangi şartlarda çalıştığını, ekonomik durumlarının sefalet düzeyinde bulunduğunu bilen de yoktur.
Akademisyenler ülkemizde karın tokluğuna çalıştırılmaktadır. Nitekim 2014 yılı Nisan ayı sonu itibarıyla Yoksulluk Sınırı 3904 TL'ye dayanırken kıdemli profesörlerin dışında hiçbir akademisyen bu sınırın üstünde maaş alamamaktadır. En yüksek maaş alan kıdemli profesörlerin bile milletvekili danışmanlarından ve sekreterlerinden daha az maaş almaları, Kamu'da çalışan kıdemli bir işçinin çok altında bir ücrete mahkûm edilmeleri ve yeni mezun ettikleri öğrencilerinden daha az bir ücrete layık görülmeleri kabul edilebilir bir uygulama değildir.
YÖK Genel Kurulu ve Yönetim Kurulu acilen toplanarak kamuoyunu bilgilendirmeli ve konuya müdahil olmalıdır. Öncelikle akademisyenlerin büyük çoğunluğuna 2002 yılından beri verilmeyen makam tazminatı verilerek görev tazminatı artırılmalıdır. Araştırma Görevlilerinin ek göstergesi 3600'e, Öğretim Görevlilerinin ve Yardımcı Doçentlerin 4800'e, doçentlerin 5300'e, profesörlerin de 7000'e çıkarılması gerekmektedir. Yine memurların ve şeflerin ek göstergesi 3000'e, şube müdürü, fakülte ve yüksek okul sekreterlerinin 3600'e çıkarılması bir zaruret haline gelmiştir. Ayrıca şeflerin birinci dereceye kadar yükselmelerine imkân tanınmalı, şube müdürü, fakülte ve yüksek okul sekreterlerine makam tazminatı verilmelidir.
666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 1500 TL'ye varan ek ödemeler söz konusu iken; bu ülkenin itici gücü olan, bilimsel çalışma üreten, sürekli bilimsel yayınları takip ederek kendisini geliştirmesi gereken, gençlerimizi bilimin ışığında yetiştiren profesörlerin, doçentlerin, yardımcı doçentlerin, öğretim görevlilerinin, okutmanların, araştırma görevlilerinin tamamıve idari personelin büyük bir çoğunluğunun böylesine görmezden gelinmesi, onların geçim derdiyle baş başa bırakılmaları ülkemiz için utanılacak bir durumdur.
İki: Öğretim Üyelerinin Kadro Sorunu ve Öğretim Elemanı Açığı
Bugün doktorasını tamamlamış araştırma görevlileri, kadro yokluğu bahane edilerek yardımcı doçent olamamakta, doçentliği aldığı halde doçent kadrosuna ataması yapılmamaktadır. Aynı şekilde küçümsenmeyecek sayıdaki doçente kadro verilmediği için profesör olamamaktadır. Nitekim basına yansıyan bilgilere göre profesörlüğe hak kazanan 908, doçentlik unvanını alan 1266 akademisyene bu kadrolara atanması için YÖK izin vermemektedir. Peki, kadro mu yok? Hayır… Yeterli kadro mu yok? O da hayır… Milli Eğitim Bakanının açıklamalarına göreYÖK'ün elinde 6291 profesör, 8019 doçent ve 9561 yardımcı doçent kadrosu olmak üzere toplam 23871 boş kadro bulunmaktadır. YÖK Yürütme Kurulu bu boş kadroların kullanılması için neden izin vermiyor? Yoksa bu boş kadroların kullanılması için üniversite rektörlerinin bir talebi mi yok?
Şunu iyi biliniz ki, insanların özlük haklarıyla oynamanın vebali çok büyüktür.
YÖK Başkanı ve YÖK Yürütme Kurulu üyeleri bu özlük gasplarına daha ne kadar seyirci kalacaktır?
Durum böyle iken, diğer taraftan YÖK Başkanı Çetinsaya, 45 bin öğretim elemanı açığının bulunduğunu belirtmektedir. Boş kadro bulunduğu halde öğretim elemanlarının özlük hakları gasp edilirken ve öğretim elemanları sefalete mahkûm edilirken bu açık nasıl kapatılacak? Öğretim üyesi yetiştirmek kolay bir iş değildir. Birkaç yılda öğretim üyesi yetiştiremezsiniz. Bütün şartlar hazır olduğunda en az 6 ila 8 yıllık bir zamana ihtiyaç bulunmaktadır. Siz zamanı kısıtlayarak, ya da araştırma görevlilerinin önüne engeller koyarak bunu başaramazsınız. Araştırma görevlilerinin sorunlarıyla bire bir ilgilenmek ve çözüm bulmak zorundasınız. Başka türlü başarılı olmanız mümkün gözükmemektedir.
Nitekim 2010-2013 yılları arasında 310.835 üniversite mezunu Öğretim Üyesi Yetiştirme Programına (ÖYP) başvurarak araştırma görevlisi olmak istemiştir. Bu adaylardan 14.817 kişi bu programa yerleşmeye hak kazandığı halde sadece 10.086 kişi araştırma görevlisi olarak atanmıştır. Yaklaşık beş bin kişi kazandığı halde atanmak için başvuruda bulunmamıştır. Bunun nedenlerinin başında hiç şüphesiz adayların önüne konulan kefalet senetleri, kısa süredeyabancı dil öğrenme yükümlülüğü ve öngörülen maaş azlığıdır.
Öğretim elemanı adaylarının kefalet senetleriyle gözü korkutulmamalı ve yabancı dil öğrenme sorununu çözmek için biraz daha esnek davranılmalıdır. Yüksek lisans ve doktora süreleri ile ilgili zaman sınırlaması biraz daha uzatılmalı ve geçim sıkıntısı çekmeyecek düzeyde maaş verilmelidir. Yüksek lisans ve doktora yaptıkları illere eşlerinin tayini için gerekli kolaylıklar sağlanmalıdır.
Yeni açılan üniversitelerin öğretim elemanı ihtiyacı ÖYP ile karşılanırken, köklü üniversitelerin araştırma görevlisi ihtiyacı konusunda da gerekli önlemler alınmalıdır.
Üç: Araştırma Burslarının Akıbeti
YÖK, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu uyarınca, öğretim üyesi ve araştırmacı yetiştirilmesi amacıyla yüksek lisans, doktora, doktora sonrası araştırma için yurtdışına öğretim elemanları göndermeyi ve bunlara araştırma bursu tahsis etmeyi kararlaştırmıştır. Süreleri kısa olmakla birlikte yerinde ve doğru bir karar olduğunu belirtmek gerekmektedir. AncakYÖK, bu araştırma burslarına müracaat eden öğretim elemanlarının burslarını ilgililere haber vermeden dondurduğu sendikamıza yapılan şikâyetlerden anlaşılmaktadır. Burslar neden donduruldu ve ne zaman serbest bırakılacaktır?
Uzun çalışma ve gayretler sonrası yurtdışındaki araştırma merkezleri veüniversitelerden kabul alan ve hatta ucuz olsun diye önceden uçak biletlerini alan öğretim elemanları bugün bu belirsizlik karşısında hayal kırıklığına uğramışlardır. Konu ile ilgili sorun kısa zamanda çözülmeli ve akademisyenler bilgilendirilmelidir.
Dört: Yüksek Lisans Öğrencilerinin Askerlik Sevk Tehirleri
Sendika olarak Askerlik Sevk Tehiri Yönetmeliği’nin 12. maddesinde yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin sevk tehirine ilişkin hükmün yüksek lisans öğrencilerine de uygulanması gerektiğine ilişkin Milli Savunma Bakanlığı’na yazdığımız yazıya cevap verildi. Bakanlık cevabi yazısında; yurtiçinde yüksek lisans ve doktora eğitimi yapan yükümlülerin sevk tehiri işlemleri, eğitim gördükleri kurumlarının teklifi üzerine, 35 yaşını doldurdukları yılın sonunu geçmemek üzere tabi oldukları Lisansüstü Eğitim ve Öğretim Yönetmeliği’nde belirtilen azami süreler kadaryapılabileceğini tarafımıza bildirdi. Ancak bu konuda enstitülerin zorluk çıkardığı sendikamıza yapılan müracaatlardan anlaşılmaktadır. Öğretim elemanına şiddetle ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde, Enstitülerin, Lisansüstü Eğitim ve Öğretim Yönetmeliği’ndeki süreleri bahane ederekyüksek lisans yapanların araştırmalarını yarıda keserek askere alınmaları, buna karşılık para karşılığında askerlik hizmetinden muaf tutulanların varlığı büyük bir çelişki değil midir?
YÖK, Enstitülere birer yazı yazarak yüksek lisans öğrencilerinin askerlik sorununu çözmelidir.
Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan
Türkiye Kamu Sen ve Türk Eğitim Sen
İstanbul İl Başkanı