SENDİKA
Sorun öğretmen performansı değil, yanlış eğitim politikalarıdır
Millî Eğitim Bakanlığı, her başarısızlığın veya her olumsuz gidişin tek sorumlusunun öğretmen olduğu düşüncesinden vazgeçmeyeceğini 24 Ekim 2017 tarihinde bazı illere gönderdiği yazıyla bir kez daha ortaya koymuş oldu. Her seferinde alanda uygulayıcı olan öğretmenin performansını ölçmek isteyen anlayışın aldığı kararların sıhhati konusunda hiç düşünmemesi, sürekli her şeyden müstağni bir ruh haliyle hareket etmesi eğitimin en büyük sorunudur. Kaldı ki öğretmenlik, doğası itibarıyla sürekli denetime, eleştiriye ve değerlendirmeye açık bir meslektir. Bir öğretmen başarı ya da başarısızlık durumuyla sürekli yüzleşme içerisindedir. Asıl sıkıntı, başarısız olduğu halde hiçbir şekilde değerlendirmeye tabi tutulmayanların bulunmasıdır.
Son yıllarda özel sektör özentisiyle iş dünyasının dinamiklerini ve çalışma ilişkilerini kamuya aktarırsak, kamu hizmetinin niteliğinin artacağı şeklindeki ‘patron anlayışı’ bizim için bazı maceraları da beraberinde getirmektedir. Bu hatalı düşünce tarzının son örneği Milli Eğitim Bakanlığı’nca hazırlanan Öğretmen Strateji Belgesi’ne yansımış, söz konusu belgede “bütün öğretmenler için zorunlu bir performans değerlendirme sisteminin geliştirilmesi” eylem hedefi yer almıştır.
Öğretmen Strateji Belgesi, taraflarca istişare edilip revize edilmeye muhtaç, yürütülebilirliği tartışmalı bir belgeyken, bakanlığın bunu pilot illerde seçilen okullarda alelacele uygulamaya koymaya çalışması asla kabul edilemez. Millî Eğitim Bakanlığı’nın aceleci ve plansız bir tavırla hukuki ve kanuni dayanağı olmayan, öğretmene, öğrenciye ve eğitime somut hiçbir katkısının olmayacağı açık olan performans değerlendirme sistemini uygulamaya koymaktaki bu gereksiz ısrarı, hatalara ve mağduriyetlere sebep olacaktır.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın performans ölçümü, başarı değerlendirmesi, rotasyon gibi konularda son on yıllık süreçte yaptığı hazırlıkları ve girişimleri biliyoruz. Bunların hepsinin tek ortak noktası, ilgili tarafların fikirlerinden ve paydaşların katkısından yoksunluktur. Öğretmen Strateji Belgesi’ndeki öğretmenin mali ve sosyal haklarıyla ilgili özendirici başlıklarla ilgili hiçbir adım atılmamışken, performans konusunda acele adım atılmış olması da öğretmenler adına ayrıca düşündürücüdür. Bunların olmadığı bir zeminde başarıyı, performansı ölçme iddiası, başarı ilanı ya da başarısızlık ithamı yapmaya yönelik bir sistemi hayata geçirme aceleciliği artık alışkanlık haline gelmiş; her işin ya geri döndüğü ya atıl kaldığı ya da mahkemeye konu olduğu bir kaotik durum hasıl olmuştur.
Öğretmene not vererek değerlendirme çabası, daha önce farklı bir şekilde denenmiş ve okullarda huzurun kaçtığı, motivasyonun bozulduğu, iş barışının sarsıldığı çok net bir şekilde görülmüştür. Mahkemelik olan bu tecrübeden istifade etmeyen, yaşananlardan ibret almayan, sahadan değil, masadan politika belirleyen bu anlayışın performansının değerlendirilmesi bugün eğitimin en büyük ihtiyacıdır.
Motivasyon üretmek yerine motivasyonu bitirmek anlamı taşıyan bir içerikle performans sistemi kurulacağını düşünmek hem yorucu hem de yıpratıcı süreçlere kapı aralayacaktır. Sınıfta ter akıtan bir öğretmeni çalışmadığı iddiasıyla yaftalamak yerine fedakârlığı ve başarısı görülmeyen bir öğretmeni bulup ödüllendirmek daha iyi bir kamu hizmetinin anahtarıdır. Bakanlık bu konuda ille de bir çalışma yapacaksa mahkeme kararlarıyla felç olan kariyer basamakları sistemini yeniden ele alarak başarılı olan öğretmenlere bir kariyer koridoru açmalıdır.