SENDİKA
Yeni Hükümet Neyi Yapmamalı?
Teorik olarak; hızlı karar verebilme, TBMM’deki sayı üstünlüğünün sonucu olarak istediği yasayı hayata geçirebilme, kendi programını uygulayabilme, bürokrasinin direncini alt edebilme… vs gibi avantajları, tek partinin iktidarının artı hanelerine yazabiliriz.
Lakin;
Geçtiğimiz 13 yıllık tecrübemiz acı bir şekilde göstermiştir ki; demokrasi kültürünün tam anlamıyla yerleşmediği, demokrasi ahlakının siyasi ve bürokratik ilişkilerde yeterince yaşatılmadığı bizim gibi ülkelerde; tek parti iktidarı, tek parti rejimine hatta tek adam yönetimine dönüşebilmektedir.
Hele ki, bu tek başına iktidar bizde olduğu gibi, kendi siyasetini din gibi gören arazlı bir anlayışa sahip ise;
Kendi siyasetinin dairesi dışında kalanlara,
Kendine biat etmeyenlere,
Kendine teslim olmayanlara adeta nefes dahi aldırmamaya ant içmiştir.
İşte geldiğimiz nokta: Maalesef ülkemizde inanılmaz bir kutuplaştırma, ötekileştirme, sevgisizlik ve nefret iklimi hakim haldedir.
Tüm kurum ve değerlere karşı onarılamaz bir güvensizlik ve şüphe duygusu toplumun tüm hücrelerine sinmiş durumdadır.
***
7 Haziran seçimi yeni bir durumu ve belki de yeni bir fırsatı önümüze koymuştur.
Dilerim, toplumumuzda ve devlet yönetimimizde oluşturulan derin tahribatın onarılması için yeni bir iklime uyanırız.
Yeni bir siyaset ve yönetim anlayışıyla; hoşgörü ve sevginin hakim olduğu, faklılıklara tahammülün toplumun tüm kesimlerine yerleştiği, başta adalet olmak üzere tüm kurumlara karşı vatandaşımızın güveninin yeniden tazelendiği yeni bir döneme kapı aralarız, inşaallah.
İş başına gelecek 63 üncü Hükümetten yapmasını istediğimiz onlarca, yüzlerce hususu sıralayabiliriz.
***
Ancak burada, bir kamu çalışanı olarak, yeni Hükümetin asla yapmamasını dilediğimiz başlıklara değinmek istiyorum:
-Devlet memurlarının iş güvencesine takıntılı olmamalı, her ağzını açtığında “Artık köhnemiş olan 657 sayılı DMK’yı kaldıracağız, işçi memur ayrımına son vereceğiz, performansından memnun olmadığımızın vereceğiz tazminatını kapının önüne koyacağız” gibisinden lakırdılarla çalışanları huzursuz etmemelidir.
-4/C gibi modern kölelik sistemlerini çalışma hayatına mikrop gibi sokmamalıdır.
-Sözleşmeli çalışmayı asıl istihdam modeli haline getirmemelidir.
-Patronların servetine servet katmak uğruna, bu memleketin çocuklarının taşeron işçi olarak sömürülmesine zemin hazırlamamalıdır.
-Tasarruf aklına geldiğinde sadece memurun ücretine göz dikmemelidir.
-Kamu çalışanlarını enflasyon karşısında ezdirmemeli, 2014 yılında olduğu gibi enflasyon farkını iç etmemelidir.
-Bir yandan “IMF’ye 5 milyar dolar borç veriyoruz” diye caka satarken, diğer yandan memura zam gündeme geldiğinde “ama bütçe dengeleri” diye tutturmamalıdır.
-Tetikçi bürokratlar eliyle insanlara eziyet etmemeli, bürokrasinin gücünü tehdit aracı olarak kullanmamalıdır.
-Kamuda terfi ve görevlendirmelerde liyakat ve yeterlilik yerine, yandaşlığı ve taklacılığı ölçü almamalıdır.
-Okul yöneticilerine yapıldığı gibi, bir kanunla on binlerce çalışanın kazanılmış haklarını ellerinden almamalıdır.
-Rotasyon belasıyla öğretmenleri canından bezdirmemelidir.
-Eğitim çalışanlarını angarya görevler altında ezdirmemelidir.
-Anayasanın temel hükmü olan aile birliğini koruma görevini unutmamalı, eş durumu tayinlerinde saçma gerekçelerle zorluk çıkarmamalıdır.
-“Ben kralım, padişahım, sultanım, daha olmadı aşiret reisiyim” edalarını bir yana bırakarak hukuku katletmemeli ve mahkeme kararlarını sümen altı etmemelidir.
-Atama bekleyen öğretmenlere güvercin muamelesi yapmamalıdır.
-Milyonlarca gencimiz sınav engellerini aşarak devlet kapısında iş beklerken, KPSS’siz bir şekilde yandaşlarını memur yapma ahlaksızlığına düşmemelidir.
-Eğitim fakültesini başarıyla bitirmiş, KPSS engelini yine başarıyla aşmış ve öğretmen olmuş stajyerlerimize susuz dereden su getirtmemelidir.
-Yandaş çakma sendikalar vasıtasıyla çalışanlar arasına nifak sokmamalı, sendikacılığı iğdiş etmemelidir.
…
Ne güzel olur değil mi?
Talip GEYLAN
Türk Eğitim Sen Genel Başkan Yardımcısı