SENDİKA
Kamu-Sen'den Memur-Sen'e Cevap
“Malum konfederasyon toplu sözleşme masasında memurlara yaşattığı hayal kırıklığını unutturmak için yavuz hırsız ev sahibini bastırır misali Türkiye Kamu-Sen’e saldırmaktadır. Toplu sözleşme masasından kaçarak 2 oturumda sözleşme imzalayan ama attığı imzanın, hükümetin teklifinden bile daha az zam anlamına geldiğini dahi hesaplayamayan bu Konfederasyonun bizleri hesap bilmezlikle suçlaması, memurlarımız için tam da bir kara mizah örneğidir.
Malum Konfederasyon, resmi rakamlardan yola çıkarak yaptığımız ve memur pazarlamacılarının, iktidarla yaptığı işbirliğini ortaya koyan hesaplarımıza, tahmini rakamlarla cevap verip, bizleri yalancılıkla itham etmiştir. Bilinmelidir ki, Türkiye Kamu-Sen, 21 yıllık geçmişinde memurları hiçbir zaman yüzüstü bırakmamış, hiçbir iktidarla dirsek temasına girip memurların zararına olacak bir metne imza atmamış, hiçbir zaman yalana tevessül edecek kadar alçalmamıştır. Kamu görevlilerimiz yalanı kimin söylediğini, yalancının kim olduğunu çok iyi bilmektedir.
Konfederasyonumuz, 31 günlük yasal süresi olan toplu pazarlıkların, memurların çözüm bekleyen yüzlerce sorunu ortada dururken, 7. Gününde 2 oturumda sonlandırılmasının etik olmadığını, gerçek sendikacılık ilkeleriyle bağdaşmadığını, böyle bir tutumun memurları satmak anlamına geldiğini sonuna kadar haykıracaktır.
Evet, bu ucube toplu sözleşmeye imza atanlar, masada hükümetin teklifinden bile daha düşük zam içeren bir artışı kabul ettikleri için bütçede memura ayrılması planlanan paydan daha azını almışlardır. Bizlere “Hesap bilmez” diyen bu konfederasyonun hatasında bu denli ısrarcı olması, suç bastırma gayretinin de ötesine geçmekte yüzsüzlüğün sınırlarını zorlamaktadır.
“Zırva tevil götürmez” demiş atalarımız ama bu konfederasyonun zırvasında o denli tevil vardır ki, hangisini açıklayacağımızı şaşırıyoruz. Öncelikle iki açıklama arasındaki farkı ortaya koymakta yarar görüyoruz: Türkiye Kamu-Sen’in açıklamasında resmi veriler dışında hiçbir tahmine yer verilmemiştir. Malum konfederasyon, tahmin ve varsayımlara dayalı bir hesapla, manipülasyon yapmaya çalışmaktadır. Bu nedenle yaptığımız hesaplamayı bir kez daha açıklama gereği hâsıl olmuştur.
1- Bu konfederasyonun hesabına göre önümüzdeki yıl kamuya 120 bin fazladan personel alınacak ve tamamı 1 Ocak 2014’te göreve başlayacaktır. Bu nedenle de bütçede personel harcamalarına fazladan pay ayrılmıştır.
Türkiye’de kamu görevlilerinin sayısı hiçbir yıl 120 bin kişi artmamıştır. Raporumuzda da gösterdiğimiz üzere, resmi rakamlara göre 2003 yılında 1 milyon 603 bin 358 olan memur sayısı, 2013 yılında 2 milyon 84 bin 398 olmuştur. Yani 10 yılda toplam artış 481 bin 40’tır. Bu da her yıl için ortalama 48 bin 104 personel artışı anlamına gelmektedir. Yıl içinde emeklilik, istifa, ölüm gibi nedenlerle boşalan kadrolar hesaba katılmadan yapılan hesap yanlış olacaktır. Kaldı ki, her yıl kamu görevlilerinin sayısı artmak zorunda da değildir. Nitekim, 2004, 2005 ve 2006 yıllarındaki kamu görevlisi sayısı 2003 yılının gerisinde gerçekleşmiş, kamuya alınan yeni personel emeklilik, istifa, ölüm gibi nedenlerle boşalan kadroları doldurmaya dahi yetmemiştir.[1] Emekli olan kamu görevlilerinin maaşları Sosyal Güvenlik Kurumu’nun bütçesinden ödendiği için de Merkezi Yönetim Bütçesine yük teşkil etmemekte, emekliler için ayrı bir bütçe oluşturulmaktadır. Yani 2014 yılında da kamu görevlilerinin sayısının artacağına dair kesin bir veri, ne bizim ne de kamunun elinde bulunmamaktadır. Ayrıca göreve başlayacağı tahmin edilen yaklaşık 48 bin yeni personelin tamamı 1 Ocak itibarı ile değil, yıl içinde peyderpey işbaşı yapmakta, hatta birçoğu Eylül ayı itibarı ile göreve başlamaktadır. Bu nedenle de söz konusu personelin bütçeye getirdiği yük sınırlı kalmaktadır. Dolayısıyla 2014 yılında kamuya 120 bin yeni personel alınacağı ifadesi, gerçekleri çarpıtarak toplu sözleşmedeki hezimeti gizleme gayretinden ibaret bir yaklaşımdır.
2- Malum konfederasyon, bütçe kalemlerinden anlamadığını bir kez daha ortaya koymuş ve bütçede işçiler için yapılacak artışları hesaba katmadan yaptığı açıklamada Konfederasyonumuzun yanlış hesap yaptığını iddia etmiştir. Türkiye Kamu-Sen’in hesabında hata yoktur, malum Konfederasyonun bilgi eksiği vardır.
Şöyle ki, 2013 Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’nda personele ayrılan kaynak ile 2014 Orta Vadeli Mali Plan’da ayrılan kaynak arasındaki fark 11 milyar 625 milyon TL’dir. Ancak bu farkın içinde yaklaşık 1 milyar 467 milyon TL’lik tutar, işçiler ve kapsam dışı personele ayrılmıştır. Dolayısıyla 2014 yılında memurlara ayrılan fazladan kaynak net 10 milyar 158 milyon TL’dir. Toplu sözleşme hükümlerinin bütçeye getireceği yük ise tüm memurlara yapılacak brüt artış, öğretmenlerin eğitim öğretim hizmetleri tazminatı artışı, 4/C’li personelin ücretlerine yapılacak zam ve bu personele ödenecek aile ve çocuk parası ile bu ödemelerin sosyal güvenlik primleri de dahil olmak üzere toplamda 7 milyar 191 milyon TL’dir. Dolayısı ile 2014 yılında yalnızca memurlar için ayrılan kaynakla, toplu sözleşmenin maliyeti arasındaki fark hesaplandığında, masada hükümete peşkeş çekilen miktarın 2 milyar 967 milyon TL (10,158 – 7,191 = 2,967) olduğu açıkça görülmektedir. Malum konfederasyon açıklamasında kaynak artışının tamamının memurlara ayrılacağını söylediğimizi ifade ederek bir çarpıtma daha yapmıştır. Burada da malum Konfederasyon hesap bilmediğini ortaya koymuştur.
3- Malum Konfederasyon 2014 yılında memurlara ayrılan kaynağın içinde 2013 yılında yapılan artışların yansımasının da bulunduğunu, bunun da maaş zammı hesabından ayrı tutulması gerektiğini belirtmektedir. Ancak 2013 bütçesinde de 2012 yılının zamlarının yansıması bulunduğu için bu durum göz ardı edilmek zorundadır. Bir başka deyimle 2012 yılının ikinci yarısında memur maaşlarına yapılan artışların 2013 yılı bütçesine yansıması, 2013 yılının personele ayrılan payını belli oranda yükseltmiştir. Aynı şekilde 2013 yılının ikinci yarısında yapılan artışın yansıması da 2014 yılındaki payı artıracak ve 2012 ile 2013 yıllarındaki artışların bütçeye yansımaları birbirini mahsup etmiş olacaktır. Yani iki yılın hesabı birbirini götürmüştür.
4- Hesap bilmediğini, memur maaşından anlamadığını açıklamasının her satırında ifşa eden Konfederasyon, altına imza attırıldığı toplu sözleşmenin içeriğinden dahi bihaber olduğu için yalnızca öğretmenlerin eğitim- öğretim hizmetleri tazminatlarına yapılan brüt artışı, 4/C’li personelin maaşlarına yapılması planlanan artışları unutup, bu artışların brüt olduğunu da göz ardı ederek, bakkal dükkânı hesabıyla hareket etmekte ve Türkiye Kamu-Sen’in hesabının memurlara 250 TL artış öngördüğünü, bunun da yanlış olduğunu iddia etmektedir. Oysa yaptığımız hesaplamada elde ettiğimiz 7 milyar 191 milyon TL’lik kaynak brüt rakam olup ödenmek zorunda olan sosyal güvenlik primlerini, öğretmenlere yapılması öngörülen eğitim-öğretim hizmetleri tazminatı artışını ve 4/C’li personele yapılacak ödemeler için gerekli olan kaynağın tamamını kapsamaktadır.
Buradan kendisine bir çıkış yolu bulmaya çalışan malum Konfederasyon, hesapladığımızın toplu sözleşmenin bütçeye yükünün brüt tutarı olduğunu, bu tutarın içinde sosyal güvenlik primi çalışan ve işveren paylarının da bulunduğunu dahi bilmemekte ya da gerçekleri saptırmak amacı taşımaktadır.
5- Malum Konfederasyon masada vazgeçtiği rakam içinde derece ve kademe artışlarının bütçeye getireceği ek yük olduğunu, masada bırakılan tutarın büyük bir kısmının bu ödemeler için ayrıldığını iddia ederek bir yanlışa daha imza atmıştır.
15.derecenin 3.kademesindeki bir memurun 1.derecenin 4.kademesine geçmesi, yalnızca derece ve kademe ilerlemesinden dolayı maaşına brüt 0,38 TL fark getirmektedir.
1.derecenin 3.kademesindeki bir memurun 1.derecenin 4.kademesine geçmesi durumunda ise bu tutar brüt 4,6 TL olmaktadır. Memurların bir kısmı 9. dereceden 8. dereceye yükseldiklerinde, bir kısmı 5. dereceden 4. dereceye yükseldiklerinde ek gösterge almaya hak kazanmaktadır. Dolayısı ile derece ve kademe artışından faydalanacak memurların maaşındaki fark, ek göstergeden kaynaklı farktır ki, bu çerçevede derece yükselmesi nedeniyle yalnızca 9’dan 8. dereceye ve 5’ten 4. dereceye yükselecek olan memurlar, ek göstergeden faydalanmaya başlayacaktır ki, bu durumdaki memur sayısı da son derece sınırlı kalacak, bütçeye getireceği ek yük de bütçe için küsurat olmaktan öteye gitmeyecektir.
6- 2014 yılı toplu sözleşmelerinde yapılan fecaati daha iyi anlamak için 2012 ve 2013 yılları ile birlikte bir kıyaslama yapmak daha doğru olacaktır. Bütün hesapları ve tartışmaları bir kenara bırakırsak bile aşağıdaki tablo, 2014 yılında memurların nasıl aldatıldığını net bir şekilde ortaya koymaktadır:
Yıllar itibarı ile bütçede personele ayrılan pay (SGK Primi Devlet Payı Dahil)[2]
2012 | 2013 | 2012-2013 FARK | 2014 | 2013-2014 FARK |
101.191 | 114.015 | 12.824 | 125.640 | 11.625 |
Aslında yukardaki tabloyu fazlaca anlatmaya gerek yoktur. Tam anlamıyla bir rezalet olduğu konusunda bütün kamuoyunun hemfikir olduğu 2012 Toplu Sözleşme Görüşmelerinin sonucunda dahi 2013 yılında personele ayrılan ödenek 12 milyar 824 milyon TL arttırılmıştır. Malum Konfederasyonun tarihi başarı olarak yutturmaya çalıştığı iki günlük toplu sözleşme için bütçeden 2014 yılında ayrılması planlanan ek kaynak ise yalnızca 11 milyar 625 milyon TL’dir. Buna göre bütçede 2014 yılında personele ayrılan ek kaynak, 2013 yılından 1 milyar 199 milyon TL daha düşüktür. Yani malum konfederasyonun eseri olan toplu sözleşme felaketi, resmi rakamlarla bile “ben şikeliyim” diye bağırmaktadır.
Hem “2014 yılında kamuya ilave 120 bin personel alınacak” diyeceksiniz, hem “2013 yılının ikinci yarısında yapılan maaş zammının yansıması personele ayrılan paya eklenmiştir” diyeceksiniz, hem “2014 yılında derece ve kademe artışı nedeniyle ek kaynak bütçeye konulmuştur” diyeceksiniz, hem “2014 yılında memurlar için zafer kazandık” diyeceksiniz hem de bütün bunlar için aldığınız kaynak, bir önceki yıldan bile daha düşük olacak.
Biz 2013 yılında aldığımız maaş zammının ne denli düşük olduğunu gayet iyi biliyoruz. Hangi matematik hesabı ile 2014 yılında, daha az para ile daha fazla personele tarihi zafer yaşatacaksınız, doğrusu merak içindeyiz. Bu durumda insanın aklına Nasrettin Hoca’nın meşhur fıkrası gelmektedir. İnsana sormazlar mı, “Kedi buradaysa ciğer nerede; yok eğer bu ciğerse, o zaman kedi nerede?”
Fazla söze gerek yoktur, kimin yalan söylediğini, hayali, tahmini rakamlar değil resmi gerçekler ortaya koymaktadır.
Ezcümle malum Konfederasyon masada pazarlık yapamadığı gibi hesap yapmayı dahi bilmemektedir. Görülmektedir ki, bunlar değil 20 milyon kişinin hayat mücadelesinin pazarlığı, kurban pazarlığı bile yapacak durumda değildir.”