SENDİKA
Üniversitelerdeki Geliştirme Ödeneği Kesilemez
Bilindiği üzere 2 Kasım 2011 tarihinde, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 666 sayılı KHK ile, kamuoyunda eşit işe eşit ücret olarak bilinen, uygulama hayata geçirilmişti. Fakat başta akademisyenlerimiz ve öğretmenlerimiz olmak üzere, bazı meslek grupları bu iyileştirme kapsamı dışında tutulmuştu. Sebep olarak da bu meslek gruplarının başka kurumlarda muadili olmadığı gibi, yersiz ve geçersiz bir gerekçe öne sürülmüştü.
Zaten çok ciddi ekonomik sıkıntılarla meşgul olan bu eğitim çalışanları, söz konusu KHK ile bir kez daha gözden uzak tutulmuş ve bunun yanı sıra yine bir kez daha hak ettikleri itibarı görememenin üzüntüsünü yaşamışlardı.
Üniversitelerimizde bilimsel faaliyet yapmakla yükümlü olan akademisyenlerimizin içerisinde bulundukları ekonomik ve sosyal problemlere sendika olarak sıklıkla dikkat çekiyoruz. Üniversitelerimizde araştırma görevlisi olarak görev yapan bir akademisyenin, aldığı ortalama 2400 TL aylık ücretle nasıl geçinebileceğini ve nasıl bilimsel çalışma yapabileceğini defalarca ilgililerin yüzüne karşı dile getirdik. Bir profesörün, bir doçentin aldığı aylık ücret ile gelişmiş dünyadaki meslektaşlarıyla eşit koşullarda nasıl yarışabileceğini her düzeyde gündeme taşıdık.
666 Sayılı KHK ile akademisyenlerimiz ve öğretmenlerimiz düzenlemenin kapsamı dışında bırakıldığında, ülkemizin dört bir yanında ve bütün üniversitelerimizde eylemler yaparak meselenin ehemmiyetine dikkat çekmeye çalıştık. Siyasi partilerimizle, TBMM’nde hem iktidar hem de muhalefet partisi temsilcileriyle defalarca bir araya gelerek başta akademisyenlerimizin ücretlerinin iyileştirilmesi olmak üzere, eğitim çalışanlarının ekonomik taleplerini dile getirdik.
Fakat gelinen noktada görüyoruz ki, akademisyenlerimiz, bırakın durumlarının iyileştirilmesi çalışmasını, mevcut kazanımların bile kaybedileceği tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Çiçeği burnunda Başbakanımız sayın Ahmet Davutoğlu’nun “akademik zam konusu ilk ele alacağımız konulardan olacaktır” açıklamasıyla bir kez daha ümitlenmişken; üniversitelerdeki Geliştirme Ödeneği’nin kaldırılacağı haberleri akademisyenlerimizi bir kez daha hayal kırıklığına sevketmiş ve yeni ekonomik sıkıntılarla karşılaşacağı endişelerine neden olmuştur. Habere dayanak olarak, Geliştirme Ödeneği’ni sağlayan Bakanlar Kurulu kararı alınırken 15 yıl kısıtlaması getirilmiş olmasından dolayı ödeneğin otomatik olarak yürürlükten kalkacağı ifade edilmektedir.
Kimse 2005 tarihli Bakanlar Kurulu kararının bu gerekliliğinin arkasına sığınmasın. Kendisi de bir akademisyen olan sayın Başbakan’a sesleniyorum: Akademisyenlerimiz 666 sayılı KHK çıkarılırken zaten mağdur edilmişlerdi. Bilim hayatımızın taşıyıcıları olan akademisyenlerimizin, bir kez daha mağdur edilmesine müsaade etmeyin. Sözkonusu Bakanlar Kurulu kararında yapacağınız çok küçük bir değişiklikle ödeneği kısıtlayan süre tahdidini kaldırarak akademisyenlerimizi muhtemel bir sıkıntıdan kurtarabilirsiniz. Siz de çok iyi biliyorsunuz ki, ülkemizde akademisyenlerimiz mesleki standartlarının gerektirdiği bir yaşamı sürdürecek ve bilimsel çalışmalarını rahatlıkla yapabilecekleri ekonomik koşullardan çok uzaktırlar. Akademisyenlerimizin ekonomik şartlarını daha da iyileştirmek dururken, ellerindeki bir ekonomik imkanı daha kısıtlamak sadece akademisyenlerimizi değil aynı zamanda ve dolaylı olarak akademik eğitim ve bilimsel hayatımızı da olumsuz etkileyecektir. Bundan dolayı 62. Hükümetin ilk icraatı olarak, hem Geliştirme Ödeneği’nin devamını sağlayacak Bakanlar Kurulu kararını hem de akademisyenlerimiz başta olmak üzere bütün eğitim çalışanlarının ekonomik koşullarını iyileştirecek düzenlemeleri hayata geçiriniz. Bir akademisyen olan sizden beklenen akademisyenlerimizin mağdur olmasına göz yummanız değil; hem akademisyenlerimizin hem de bütün üniversite çalışanlarının koşullarının daha da iyileştirilmesini sağlamanızdır.
Buradan ayrıca YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya’ya da çağrıda bulunuyorum: Sayın Başkan, YÖK Başkanı olmanız üzerinden önemli bir zaman geçmiş olmakla beraber, henüz üniversite çalışanlarının beklentilerini karşılayacak ciddi adımları atmış olduğunuzu göremiyoruz. Başta akademisyenlerimiz olmak üzere, üniversite çalışanlarının özlük ve ekonomik haklarının iyileştirilmesi doğrultusunda zatınızın ve YÖK’ün daha etkin, aktif ve talepkar bir tutum içerisinde olması gerektiğine inanıyoruz. Türk Eğitim-Sen olarak, bu meyanda atacağınız adımların hem çalışanlar hem de sendikamız nezdinde destek bulacağı aşikardır. Aksi takdirde bundan önceki bir çok Başkan gibi Gökhan Çetinsaya da pek hayırla yad edilen bir başkan olmayacaktır.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.