KAMU
Toplu sözleşme ve acı gerçekler
Memur Sendikaları, 2014-2015 yıllarında uygulanan toplu sözleşmenin nakısalarını gidermek için ellerinden gelen gayreti göstermeye çalışıyorlar. Özellikle memurlar adına toplu sözleşme imzalayan sendikanın ateşten gömleği giymiş olduğunu ifade etmek isteriz. Çünkü, ne kadar başarılı olurlarsa olsunlar, karşı sendikalar ilk günden itibaren imzalanan toplu sözleşmenin ne kadar başarısız olduğunu dillendirmeye çalışacaklardır.
Nereden mi biliyorum? Maalesef bu zamana kadar ortaya çıkan durum budur. Bundan sonra da farklı bir durum çıkması için önemli bir neden yoktur. Keşke sendikalar bir araya gelebilseler ve birbirinden rol çalma yerine ortak hareket edebilselerdi. Ancak, ideolojik farkların bu duruma ciddi bir engel olduğunu düşünüyoruz. Acı ama hangi sendikanın hangi partiye destek verdiği dahi bilinen bir gerçektir.
Sendikaların bazı taleplerine bakıldığında maalesef ülke gerçekleriyle çok da uyuşmadığı görülmektedir. Biz istedik ama hükümet vermedi mantığının ön plana çıktığı görülmektedir. Keşke ayakları yere basan talepler olsaydı. Elbette bütün talepler böyledir dediğimiz gibi bir anlam da çıkarılmamalıdır.
Toplu sözleşmenin mali yükü nasıl hesaplanmaktadır?
Bu köşeyi takip edenler Türkiye'de memur sayısının net olarak bilinmediğini yazdığımızı bilirler. Hatta Maliye Bakanlığı verileri ile Devlet Personel Başkanlığı verilerinin birbiriyle uyuşmadığını yazdığımızı ve bu durumun biran önce düzeltilmesi gerektiğini ifade ettiğimizi hatırlayacaklardır. Peki bu durum değişti mi? Değişmedi.
Personel sayısı net olarak bilinmeden toplu sözleşmenin Ülkeye çıkaracağı maliyet nasıl hesaplanacak? Tabii ki el yordamıyla. Peki el yordamıyla yapılan hesaptan fayda gelir mi? Elbette gelmez. Bundan daha acı bir gerçek olabilir mi? Daha acı olan ise bu durumun farkında olan ve rahatsızlık duyan kişi sayısının çok az olmasıdır.
SGK, toplu sözleşmeden çıkacak maliyeti biliyor mu?
Toplu sözleşmelerin bir çalışanlar, bir de emekliler boyutu bulunmaktadır. Her toplu sözleşmeden memur ve sözleşmeli personeller gibi bunların emeklileri de aynı şekilde etkilenmektedir. Çünkü, maaş katsayısındaki artışlar emekli maaşını doğrudan etkilemektedir. Emekli maaşı üzerinde taban aylık katsayısı ile memur maaş katsayısının doğrudan etkisi vardır. Yan ödeme katsayısında meydana gelen artışlar emekli maaşını etkilemez. Özellikle taban aylık katsayısındaki artışlardan en fazla düşük emekli maaşı alanlar etkilenmektedir.
Normal şartlar altında Sosyal Güvenlik Kurumu'nun, emekli olan sözleşmeli(KİT personeli) ve memur sayısını bildiği varsayılarak maaş katsayılarındaki artışlardan emeklilere yapılacak ödeme nedeniyle ne kadar mali yük geleceğinin bilindiği farzedilir. Ancak, bu kurum dahi maaş katsayısındaki artışlar nedeniyle ne kadar mali yük geleceğini el yordamıyla hesaplamaktır. Yani net rakamlar hesaplanamıyor. Elinde bütün veriler olan bir Kurumun bu halde olması ise tek kelimeyle üzüntü vericidir.
İşte ülkenin hali pür melali budur. Normal şartlar altında katsayı değişikliklerinde ülkeye gelecek mali yükün hem emekliler açısından hem de memurlar açısından anlık olarak bilinmesi gerekmektedir. Ama nafile.
Toplu sözleşmeden kaç milyon emekli yararlanacak?
SGK'nın 2015 yılı Nisan ayı istatistiklerine göre emekli maaşı alan 4-c sigortalıların sayısı 2 milyon 928 bin 695'dir. Bu rakamın hiç de azımsanmayacak bir rakam olduğunu dolayısıyla da ortaya çıkacak maliyetin de çok büyük rakamlara tekabül ettiğini ifade etmek isteriz.
Bu kapsamda olanları şu şekilde ifade edebiliriz; Memurlar, KİT'lerdeki sözleşmeliler, yargı personeli, askerler, polisler ve öğretim elamanları gibi sigortalılar 4-c sigortalıları olarak adlandırılmakta olup, bunların emeklileri de toplu sözleşmeden yararlanmaktadırlar.
Yukarıda da belirtmiş olduğumuz üzere, maaş katsayısındaki ve taban aylık katsayısındaki artışlar doğrudan 4-c sigortalılarının emekli maaşlarını etkilemektedir. Maalesef diğer sigorta emeklilerinin yani 4-a ve 4-b sigorta emeklilerinin böyle bir şansı olmadığını ifade etmek isteriz.
Bu haliyle memur toplu sözleşmesinin SGK'nın bozuk olan aktüeryal dengelerini daha da bozacağını ifade etmek isteriz. Ancak, aklımız aktüeryal dengeden yana iken, gönlümüzün emekli maaşlarının artması yönünde olduğunu da ifade etmek isteriz. Ümit ederiz ki bu dönemdeki toplu sözleşmeden hem emeklilerimiz hem de çalışanlarımız umduklarını bulurlar.
Bu işin sorumlusu kim ya da kimlerdir?
Kim ne derse desin Ak Parti İktidarı döneminde bürokrasi ödenek sorunu yaşamamıştır. Tasarruf tedbirleri dönemini hatırlayanlar ne demek istediğimizi daha iyi bilirler. Hal böyle iken bu zamana kadar yukarıda anlatmış olduğumuz sorunların çözülmemesi bürokrasi açısından utanç verici bir durumdur ve hiçbir mazereti olamaz.
Görüleceği üzere, hesabı siyaset kurumu veriyor ama siyaseti sıkıntıya sokan bürokrasi, maalesef hesap vermiyor ya da siyaset kurumunu yanıltıyor.
Sayın Bakan, bürokratlara gelecek mali yükü sorduğunda net rakamlar söylüyorlarmışcasına ifade kullanıldığını görürsünüz. Özellikle Maliye bürokrasisi bilgisayarına yüklediği gerçek olmayan verilere dayalı exel programıyla yaptığı hesaplamayı hemen sayın bakanlara sunarlar. Bakanlar oluşan mali yükün gerçek verilere dayalı olup olmadığını nereden bilsinler?
Sayın bakanlar da bürokratlardan aldığı bilgileri doğru bilgiymişçesine sayın Başbakana sunarlar. Sayın Başbakan da ortaya çıkan mali yükün gerçek olduğunu düşünerek kamuoyuyla paylaşır. Peki o zaman sorumlu kimdir? Elbette siyaset kurumu sorumludur. Çünkü, bürokratı seçen ve atayan kurum, siyaset kurumudur. Bürokrat ne kadar kaliteli olursa ortaya çıkan iş'te o kadar kaliteli olur.
İşte toplu sözleşme, bu ahval ve şerait altında yapılıyor. İsteyen ne istediğini, veren de ne verdiğini maalesef bilmiyor. Acı ama gerçek bu. Keşke bu yazdıklarım yanlış olsa. Ahmet Ünlü Yeni Şafak