KAMU
Taşeronla mücadeleye devam...
İstanbul Üniversitesi hastanelerinde taşeron şirket bünyesinde çalışan işçiler ülkenin dört bir yanındaki taşeron işçiler gibi ücretlendirme, yıllık izin hakları, sendikal örgütlenme, işçi sağlığı gibi çalışma ortamının her alanında yıllardır ciddi sorunlarla karşı karşıyadır.
Üç yıl öncesine kadar İstanbul Tıp Fakültesi’nde çalışan taşeron işçiler yıllık izinlerini kullanamamaktaydılar. Hastane yönetimi, hizmet satın aldıkları şirket yönetimleri ile işbirliği içinde olarak işçilerin yıllık izinlerini kullanmasını engellemekteydi. Taşeron işçilerin birlikte yürüttüğü fiili ve hukuki mücadele sonucunda geriye dönük hakları da kapsayacak şekilde yıllık izinlerini kullanma hakkı geri alındı.
İki yıl önce hastane yönetiminin ‘tasarruf’ politikaları kapsamında toplu işten çıkarma uygulamaları gündeme geldi. İşçi arkadaşların hastane bahçesine kurdukları çadır ile simgeleşen uzun soluklu mücadeleleri ile işten çıkarmalara büyük oranda engel olundu.
Üniversitenin asli çalışanı olma yolunda taşeron çalıştırma biçimlerine yönelik yürütülen hukuki mücadelenin sonucu olarak mahkeme, hizmet satın alarak yapılan çalıştırma biçimleri hususunda muvazaa kararı aldı. Bu karar üniversite hastanelerinde tıbbi hizmetlerde çalışan işçilerin üniversitenin asli çalışanı statüsüne geçirilmesini hukuki olarak teminat altına aldı. Ancak mahkeme kararı görmezden gelinerek uygulamaya konulmadı.
Temmuz 2012’den bu yana İstanbul Üniversitesi yönetimi, taşeron işçilerin yol ve yemek ücretlerinde kesintiye gitti. İşçi arkadaşların Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü’ne yaptıkları başvuru sonucu müfettiş raporları gereği İstanbul Üniversitesi yönetimi, yol ve yemek ücretlerinde yapılan kesintinin geriye dönük olarak tümünü işçilere ödenmekle mükellef bulundu. İşçi arkadaşlar müfettiş raporlarını gerekçe göstererek yapılan usulsüz kesintilerin geri ödenmesi için mahkeme sürecini başlattı.
Taşeron işçilerin sendikalı olarak örgütlü mücadelelerinin önünü kesmek için hastane ve şirket yönetimleri tarafından çok ciddi usulsüzlükler uygulanmaktadır. İşçi arkadaşların sağlık iş kolunda üye oldukları sendikalardan üyeliklerini düşürebilmek için farklı iş kollarında çalışıyormuş gibi göstermektedirler. Örneğin İstanbul Tıp Fakültesi’nde temizlik iş kolunda çalışan bir işçi yeni ihale dönemiyle birlikte başka bir ilde enerji iş kolunda çalışıyor olarak gösterilmektedir. Böylece iş kolu sağlık olmayan işçilerin sağlık iş kolunda örgütlenme yetkisi olan sendikalara olan üyelikleri bir günde düşürülmektedir.
Biliyoruz ki hastaneler çok tehlikeli işyerleri arasında yer almaktadır. Hastanelerde, enfekte atıkların oluşturduğu riskler, radyasyona bağlı artmış kanser riski, kas-iskelet sistemi hastalıkları, gürültü, uzun, yoğun ve nöbetli çalışmanın getirdiği depresyon ve kaygı bozuklukları gibi birçok meslek hastalığı ve iş kazası riskiyle iç içe çalışılmaktadır. Tüm bu risklere, hastane yönetiminin usulsüz uygulamaları eklendiğinde ciddi sağlık sorunları kaçınılmaz olmaktadır. Nitekim taşan kanalizasyon çukuruna idari amir baskısıyla sokulan temizlik işçisi Zafer arkadaşımız ölümden dönmüş olup şu an için ciddi sağlık sorunlarıyla boğuşmaktadır.
Tüm bunlar yetmiyormuş gibi işçi arkadaşların önemli bir kısmı aldıkları düşük ücret nedeniyle hastane haricinde ek işler yaparak geçimlerini sağlamaya çalışmaktadırlar.
Şimdi, başta siyasi iktidar olmak üzere tüm yönetici konumundakilere ve sermaye sahiplerine sormak gerekiyor; İstanbul’un göbeğinde Türkiye’nin en köklü üniversitesinin hastaneleri, çalışanlarına neden bu kadar zulmetmektedir?
Bir hukuk devletinde mahkeme kararları nasıl yok hükmünde sayılabilir?
İşçi sağlığı nasıl hiçe sayılabilir?
İşçilerin ücretleri usulsüzce, hukuksuzca nasıl kesilebilir?
Başka illerde başka iş kollarında çalışıyor gösterecek kadar belgede sahtecilik nasıl yapılabilir?
Yine sormak gerekiyor bu üniversiteyi, bu hastaneleri yönetenlere;
Her gün önünüze gelen yemeği kim pişirmektedir, kim taşımaktadır, kirli tabak yığınlarını kim yıkamaktadır?
Hastane binalarının kapılarında güvenlik için tek bir sandalye üstünde gece gündüz kim nöbet tutmaktadır?
Her yıl binlerce yatıp çıkan hastanın çarşafını değiştiren, altını değiştiren, sedyelerde tekerlekli sandalyelerde tetkik için hasta taşıyan, gece gündüz kan tüpleri ile tahlil sonuçları için hastane içinde mekik dokuyanlar kimdir?
İçinde onlarca mikrobun olduğu enfekte atık torbalarını taşıyanlar, hastane koridorlarını hasta odalarını her gün defalarca paspaslayanlar, lüks otomobillerinizi park ettiğiniz otoparkları temizleyenler kimdir?
Her gün bilgisayar başında bel ve boyun ağrıları içinde binlerce hasta kaydı yapanlar, tetkik kodu girenler kimdir?
Saymadığımız ve sayamayacağımız kadar irili ufaklı işi her gün aralıksız yapanlar kimlerdir?
Bu güne kadar cevapsız kalan onca sorumuz gibi bunların da cevapsız kalacağını bilerek cevabını da biz verelim;
Tüm bu işleri yapanlar, bu emeğin sahipleri; her türlü özlük haklarına, her fırsatta, her gün saldırdığınız taşeron işçileridir. Bu emeğin sahipleri, işten atmak için fırsat kolladığınız, zaten düşük olan maaşlarından kesintiler yaptığınız, en ufak bir itirazlarına baskıyla, tehditle karşılık verdiğiniz taşeron işçilerdir.
Bu kurumlar, siyasi iktidarın piyasacı sağlık uygulamalarıyla, performans politikalarıyla, döner sermaye hesaplarıyla, toplum sağlığını hiçe sayan ilaç politikalarıyla, tıp eğitimini niteliksizleştiren uygulamalarla, hukuku hiçe saymakla, çalışanlarının hakları gasp edilerek, baskı ve tehditlerle ayakta tutulamaz.
Başta siyasi iktidar olmak üzere, üniversite yönetimi, hastane yönetimleri şunu iyi bilmelidirler ki bu kurumları ayakta tutan sağlık emekçilerinin emeğidir.
Taşeron işçiler tüm bu zulme karşı mücadele için buradalar. Emeğimizin karşılığını alarak, sağlıklı koşullarda insanca yaşayabilmek için kararlı bir mücadele süreci örmek için buradalar.
Tüm sağlık çalışanları olarak, hastalarımızla hasta yakınlarıyla hep birlikte, omuz omuza mücadele ederek bu taşeron zulmünü bitireceğiz. Gasp edilen haklarımızı geri alacağız. (sendika.org)