KAMU
Tarım Bakanlığı'na 1700 Kişi Alınacak
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker, Ak Parti Genel Merkez Teşkilat Başkanlığıtarafından Adana'da düzenlenen Teşkilat İçi EğitimSemineri bünyesinde parti teşkilatına tarım politikaları konusunda bir sunum gerçekleştirdi.
Milletvekilleri Şükrü Erdinç, Fatoş Gürkan, Necdet Ünüvar ile Kayseri Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki'nin de katıldığı seminerde konuşan Bakan Eker, Ak Parti iktidarı döneminde tarım ve hayvancılık alanında yapılan çalışmalar, katedilen aşamalar ve 2013 yılında hayata geçirilecekprojeler konusunda partilileri bilgilendirdi.
Bakan Eker seminerde şu konuşmayı yaptı:
Türkiyede tarım sektöründe önceki bütün dönemlerle mukayese edildiğinde çok farklı bir süreci yaşadık. Çok farklı gelişmeler sağlandı. Biz tarım sektörünü önceden anlaşıldığı gibi, sadece bir sosyal politikaalanı olarak değil, yani kırsal alanda yaşayan vatandaşlarımızın maişetlerini temin ettikleri bir sosyalpolitika alanı olarak görmedik. Biz tarımı Türkiyenin kalkınmasında Sayın Başbakanımızın ifade ettiği gibi, tarımı Türkiyenin kalkınmasında temel bir stratejik sektör olarak değerlendirdik ve bu anlayışla da cumhuriyetin kuruluşundan 83 sene sonra ilk tarım kanununu çıkardık. Önem vermenin en önemli göstergesi bu. Eğer tarım önemli idiyse, tarım sektörü bu memleket için önemli idiyse neden Türkiyede bizden önce bir tarım çerçeve kanunu çıkartılmadı bizden önce? Tarım Çerçeve Kanunu ne demek? Siz tarım sektörünü nasıl tarif ediyorsunuz, tarım deyince aklınıza ne geliyor? Tarımın hangi temel kavramları var? Hangi temel meseleleri var? Destekleme nedir? Hedefimiz nedir? Çerçevemiz nedir? Yarın ne yapacağız? Bu gün ne yapmalıyız? En acil konularımız nedir? Dünyadaki gelişmelere göre biz bu tarımsektörünü nasıl şekillendireceğiz? Tarım Çerçeve Kanunu deyince biz bunu anlıyoruz? Bu tarım kanunuyla biz bütün bu çerçeveyi belirlediğimiz stratejiyle ortaya koyduk. Bunu Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk Ak Parti hükümeti gerçekleştirdi. Ak Partinin meclis grubu, milletvekilleriyle biz bu kanunun arkasında durduk ve bu kanunu çıkardık. Sadece tarım kanunu değil, tarımla ilgili temel 14 kanunu biz hayata geçirdik. Sigorta Kanunundan tutun Gıda Kanununa. Toprak Koruma ve Arazi Kanunundan tutun,Organik Tarım Kanununa kadar. Üretici Birlikleri Kanunundan tutun, Biyogüvenlik Kanununa kadar bir çok sahada 14 tane temel kanun çıkardık.
Değerli kardeşlerim. Bunu bütün partili arkadaşların bilmesini istiyorum. Bu önemli bir bilgi. Bundan 10 sene önce Ak Parti iktidara geldiğinde Türkiyede yaklaşık 7.5 milyon çiftçi 24 milyon hektar tarım arazisini işliyor. Ekiyor, biçiyor, tamamını bu arazide üretiyor. Ne elde ediyordu? 23 milyar dolar.Türkiyenin tarım hasılası buydu. Bu hasılayla Türkiye dünyadaki 190 ülke içerisinde 11. sıradaydı.Avrupada da 4. sıradaydı. Avrupada kim vardı önümüzde? İspanya, İtalya, Fransa önümüzdeydi. Değerliarkadaşlarım. Ak Parti hükümetlerinin uyguladığı politikalarla, yaptığı stratejiyle, desteklemeuygulamalarıyla 2011 yılında Türkiyenin tarım hasılası 62 milyar dolara çıktı. 23 milyar doları 62 milyar dolara çıkardık.
2011de tarım sektöründe 6 milyon 200 bin kişi çalışıyordu. Aynı alanı ekiyor, aynı alanı biçiyor, aynıalanda yine buğday yetiştiriyor, mısır yetiştiriyor, sebze meyve, et, süt yetiştiriyor. Ama bu defayetiştirdiğinin değeri 62 milyar dolar. Biraz sonra teferruatını vereceğim. Size dağıtılacak olan kitapçıklarda da gerek Adanayla ilgili, gerekse Türkiyeyle ilgili de bilgiler özet şeklinde, cepte taşınabilecek küçük bir kitapçık şeklinde de sizlere dağıtılacak. Orada da bunların detaylarını görebileceksiniz.
Değerli arkadaşlar. Tarımsal hasılamızı 62 milyar dolara çıkartarak Türkiyeyi artık dünyanın 7. büyük tarım ekonomisi yaptık. 11. sıradan 7. sıraya yükseldik. Avrupada da İspanya, İtalya ve Fransayı geçtik. Bu gün Türkiye Cumhuriyetinin tarım sektörünün büyüklüğü Avrupadaki bütün ülkelerin önünde 1. sırada.
Değerli kardeşlerim bundan 10 sene önce Türkiyede 4 milyar dolarlık tarım ürünü ihraç ediyorduk. Bu gün2011 yılında bunu 15 milyar dolara çıkardık. Geçen hafta Türkiye İhracatçılar Meclisi 2012nin ihracat rakamlarını açıkladı ve bu verilere göre Türkiyenin tarım ürünleri ihracatı 19 milyar 100 milyon dolara çıktı ve bu da Türkiyenin toplam ihracatı içerisinde tarım sektörünün %12.6 olarak gerçekleşmesine ulaştık. Bunun manası şu arkadaşlar. Türkiye 75 milyon vatandaşının karnını doyuruyor. 32 milyona yaklaşan turist geliyor. Onlar da bu ülkede misafir ediliyor. Onlar da besleniyor. Üstüne 19 milyar dolar da tarım ve gıda maddesi ihraç ediyor Türkiye dünyaya. Türkiye Cumhuriyeti artık böyle bir tarım sektörüne sahip. Bunlar Ak Partinin uyguladığı politikalarla, yaptığı doğru stratejiyle sağlandı.
Değerli arkadaşlar. 10 yıl önce Türkiye çevresindeki ülkelere ithalatında sadece %1.7lik paya sahipti. Yani bizim çevremizde, Ortadoğu ülkeleri olan komşularımız var. Bunlar gıda maddesi, tarım maddesi satın alıyor ama Türkiye onların ithalatında sadece %1.7lik bir paya sahip. Bizden almıyorlardı. Başkalarından alıyordu. Bu bizim hem dış politikamızı, uluslar arası siyasetimizi, komşularımızla olan ilişkilerimizi hem üretimdeki gelişmemizi, hem ticaretimizdeki gelişmemizi göstermesi bakımından önemli. 2011 yılında %1.7 olan bu oran %12.5e çıktı ve Türkiye komşu ülkelerinin en büyük tedarikçisi konumuna geldi. Daha önce bu alanda 17. sıradaydı Türkiye.
Tabi bunları bir dizi politikayla yaptık. Bunlardan bir tanesi şuydu: üretimi arttırmak için bir takım politikalar uyguladık. Çiftçinin daha ucuz krediye ulaşması için bir takım tedbirler aldık. Bunlardan bir tanesi de kredi faiz oranlarının sıfırlara kadar aşağı çekilmesi idi. Ziraat Bankasının kullandırdığı tarım kredilerinin geri dönüş oranı eskiden %38di şimdi %99a kadar ulaştı.
Destekleme politikasını değiştirdik. 10 sene önce Türkiyenin tüm çiftçilerine devletin ödediği hibe desteği 1 milyar 800 milyon Liraydı. 2012 yılında 7.5 milyar lirayı geçti. 2013 yılındaki tarımsal destek bütçemiz ise 9 milyar liranın üzerinde. Bu para, çiftçiye nakden ve hibe olarak verdiğimiz destektir. Yani karşılığı alınmadan. Bir üretimde bulunuyor, buna prim desteği olarak ödüyoruz. Üretim yapıyor, mazot desteği, gübre desteği, sertifikalı tohum desteği, toprak analiz desteği gibi çeşitli ürünlerin üretiminde verdiğimiz desteklerin toplamı. Bununla ilgili kredi faiz sübvansiyonları var. Devlet eskiden çitçiye kredi verirken %59 faiz alıyordu. Biz bunu durdurduk. Zaten genel ekonomiyle ilgili düzenleme yapıldı, faizler aşağıya çekildi. Dedik ki piyasa faizi %10 mu? Dedik ki çiftçiye bu oranla vermeyin. Çiftçiye sıfır faizle verin, biz hazine olarak farkı biz ödeyelim.
Değerli arkadaşlar 10 yıllık iktidarda bizim toplam tarımsal destek miktarımız 21 Aralık 2012 itibarı ile 50 milyar liranın üzerinde. Yani Türk çiftçisine Ak Parti hükümetleri ne verdi diye soran olursa, yani bazen kahvede falan duyuyorsunuzdur Ne verdiniz? diyenler oluyor. Sizi kışkırtmak için falan söyleyenler olabiliyor. Kendileri vaktiyle Türk tarımını, Türk siyasetini olduğu gibi kötü noktalara taşımış olanlar bir de dönüp siz ne verdiniz? diye sorabiliyorlar. Sizler de onlarla karşılaşıyorsunuzdur. Bu noktada bizim verdiğimiz miktar, nakden çiftçinin cebine giren karşılıksız hibe miktar olarak 50 milyar liralık üretim desteğidir.
Değerli kardeşlerim. Hayvancılıkta devlet 100 lira desteğin 4.4 lirasını hayvancılığa veriyordu ve onun da karşılığı 83 milyon liraydı. Bu gün bizim 2012de ödediğimiz 2.2 milyar lira ve burada da %2500lük bir artış var. Hayvancılığa 9.4 milyar lira toplam destek verdik. Daha önce sadece 4 tane tarım ürününe prim desteği veriliyordu. Biz bunların sayısını 17ye çıkardık.
Değerli kardeşlerim. Çok önemli bir çalışma yaptık. Bu Ak Parti hükümeti tarafından yapılmış tarihteki ilk çalışma. Nedir bu çalışma? Eskiden ben Tarım Bakanlığında çalışırken bütün toplantılarda şu denirdi: Türkiyenin bir tarım politikası yok. Türkiyenin üretim planlaması yok. Türkiyenin tarım envanteri yok. Hep böyle şikayetler yapılırdı. Ne zamana kadar? 2009 yılında Ak Parti hükümetinin Tarım Bakanlığı şu çalışmayı yapana kadar: Biz Türkiyenin bütün tarım arazilerinin tabiri caizse MRını çektik. Nasıl? 24 milyon hektar tarım arazisinin tamamının topoğrafya, toprak, iklim verilerini aldık. 528 milyon data kullandık. Bunları Türkiyenin tarım arazilerinin ilgili bölümlerine uyguladık. Bu proje için iki sene 200 kişi çalıştı ve şöyle bir şey çıkardık. Türkiyenin her bir tarım havzasında hangi ürün hangi verimlilik düzeyinde yetiştirilebilir. Bunun haritasını çıkardık. Yani manası şu: birbiriyle ekolojik özelliği aynı olan bölgelerde hangi ürünler yüksek verimlilik düzeyiyle yetişiyor. Artık bunu biliyoruz. Bilgisayarımızda düğmeye basıyoruz. Türkiyenin herhangi bir ilinde, diyelim ki Adananın Ceyhan İlçesinin herhangi bir köyünde hangi tarım ürünü belirli bir verimlilik düzeyinin üstünde olmak kaydıyla hangileri yetiştirilebilir. Bu bilgiye sahibiz. Bu bizim için hem planlamanın kolaylaştırılması, hem bunun üzerine bir politika inşa edilmesi hem de elimizde bir envanter oluşmasına yol açtı. Yan bir üretim planlaması yapabilmenin alt yapısını biz bu şekilde hazırladık. 30 tane havzaya biz ayırmak suretiyle 30 havza içerisinde Türkiyenin verimlilikle ilgili haritasını belirledik.
Değerli kardeşlerim 1930lu yıllardan beri tarım sigortalarından bahsedilir, acaba tarım sigortaları çıkartılsa nasıl olur? Diye konuşulurdu. Ama bu tarım sigortası uygulamasının başlatılması için daha 70 sene beklemek gerekiyordu. Ak Partinin iktidara gelmesi gerekiyordu. Ak Parti hükümetinin 2005 yılında meclise bir kanun tasarısı getirmesi, meclis grubundan bunu geçirmesi ve 1 Haziran 2006 tarihinde de bunu uygulaması gerekiyordu. Bunu da yine Ak Parti başlattı. İlk başlattığımız çalışmalardan biri de bu.
Bir kırsal kalkınma hamlesi başlattık. Dedik ki: müstahsil, köylü, çiftçi, sadece ham madde üretmesin. Ürettiği hammaddeyi işleyecek, paketleyecek, pazarlayacak, dolayısıyla biraz daha sanayiyle entegrasyonunu sağlayacak tesisler kursun. Bu tesislerin kurulmasıyla ilgili olarak da biz %50 hibe destek getirdik. Bizim getirdiğimiz uygulamalardan birisi de bu. Elinizdeki kitapçıklarda tüm Türkiyeyle ilgili, aynı zamanda Adanayla ilgili kaç tane tesisin böyle desteklendiğiyle ilgili bilgi var.
Değerli kardeşlerim yine çiftçilerin kullandığı 30un üzerindeki makine ve ekipmana destek getirdik. Çiftçi hangi ekipmanı kullanıyor? Çiftçi hangi hasat makinesini kullanıyor? Süt soğutma tankı mı alacak? Özel donanımlı mibzer mi alacak? Pulverizatör mü alacak? Bahçe traktörü mü alacak? Çayır biçme makinesi mi alacak? Balyalama makinesi mi alacak? Yani tarım ve hayvancılıkta kullanılan 30un üzerindeki makine ve ekipmana destekleme getirdik. Amaç ne? Çiftçi mekanizasyona geçsin. Daha verimli bir üretim yapsın. Daha ucuza maletsin. Bu makine ve ekipmanlara da %50sini hibe desteği ödeyerek destekleme kapsamına aldık.
Kırsal kalkınmada 3970 tane tarımsal sanayi tesisi hizmete girdi. Türkiye genelinde 180 bin makine ekipman projesine destek sağlamış olduk. Bu aynı zamanda kırsalda işsizlere de iş imkanı sağlamış oldu. 40 binin üzerinde insan bu tesislerde çalışmak suretiyle iş bulma imkanına kavuştu.
Damla sulama ve yağmurlama yatırımlarını ilk defa destekleme kapsamına almak suretiyle bunu yaygınlaştırdık. Bu bizim başlattığımız bir şeydi. Şu anda artık bir çok bölgemizde bu yaygın bir şekilde kullanılıyor. Çünkü buna hem faizsiz destek getirdik 2007de hem de ekipmanlarına %50 hibe destek getirmek suretiyle bunu sağladık.
Toplulaştırma çalışmalarına büyük bir hız verildi. Şunu da bilmenizi istiyorum sevgili arkadaşlar. 1961 yılında Türkiye toplulaştırma çalışması başlattı. Ak Partiden önceki 40 yıl içerisinde devlet 450 bin hektar arazide toplulaştırma yapmış. Yılda ortalama 10 bin hektar gibi bir miktar ediyor. Ak Parti döneminde şu anda 3 milyon hektarın üzerinde bir alanda toplulaştırmayı tamamladık ve hizmete geçirdik. Şu anda 1 milyon hektarın üzerinde de devam ediyor. Bu senenin sonunda da bu sona erecek. Biz de 10 yılda 4 milyon hektar arazinin toplulaştırılmasını ya tamamladık ya da tamamlamaya yakın bir hale getirdik.
Gıda güvenliğiyle, gıda denetimleriyle ilgili yeni uygulamalar getirdik. Geçen sene 100ün üzerinde yeni yönetmelik hayata geçirdik ve artık eskiden olduğu gibi sadece bunlara belirli cezalar vermekle kalmadık, en büyük cezanın millet ve tüketici tarafından verileceğini bilerek, gıdada taklit ve tağşiş yapanları, bunda ısrar edenleri, halkın sağlığıyla oynayanları da teşhir ettik, halka şikayet ettik.
Çocuklarımızın daha sağlıklı beslenmesi için okul yaşından itibaren beslenme alışkanlıklarında hayvansal ürünlerin daha fazla yer almasını temin için de okul sütü projesini başlattık. Birkaç gün önce bu seneyle ilgili okul sütü ihalesi de kesinleşti ve yeni sömestrin ilk gününden itibaren de Türkiyedeki özel okulları da kapsayacak şekilde çocuklarımız okul sütünden istifade edecek.
Araştırma merkezleri açtık. Türkiye dünyanın 3. büyük tohum gen bankasını açtı. Tohumla ilgili hep konuşulur. Bu bölgede de tohumculuk faaliyeti yaygın. Arkadaşlar Türkiye 2010 yılında Sayın Başbakanımız Recep Tayip Erdoğanın uğurlu elleriyle dünyanın 3. büyük tohum gen bankasına sahip oldu. Çin, ABD ve Türkiyede bu bankalar. 250 bin çeşit örnek muhafaza kapasitesine sahip özel iklim odalarında, özel atmosfer basıncı altında özel ambalajlar içinde şu anda 83 binin üzerinde Tohum çeşidi burada güvence altında. Türkiyede yetişmiş ne kadar sebze veya hububat tohumu varsa hepsinin örnekleri orada canlı olarak muhafaza ediliyor. Bunların belirli aralıklarla canlılık testleri yapılıyor. Gerekirse yenileriyle yenileniyor. Ne için? Türkiyenin bu zenginliğini muhafaza etmek, bunu geliştirmek. Hem yeni nesiller için, hem sanayici için, hem üretici için, hem araştırmacılar için orada özel bir kaynak oluşturduk.
Değerli kardeşlerim 2011 yılında Türkiye 66 ülkeye 109 milyon dolar tohumluk ihracatı gerçekleştirdi. Türkiye artık dünyaya tohum satan bir ülke haline geldi.
Su ürünlerinde kültür balıkçılığını biz destekleme kapsamına aldık ve şu anda çipura, levrek ve alabalık üretiminde 190 bin tonlara ulaştık ve Avrupaya da en çok çipura ve levrek ihraç eden ülkeler arasında Türkiye ilk 3-4 devlet arasında. Avrupa başkentlerindeki restaurantlarda tüketilen her 3 çipura ve levrekten bir tanesi Türkiyeden giden balıklar. Bundan da haberiniz olsun.
Değerli arkadaşlar keza hayvan hastalıklarıyla mücadele konusunda önemli çalışmalar yapıldı. Bundan sonraki süreçte bunlar daha da önem kazanacak.
Peki bütün bunlar ne şekilde oldu? Sözlerimin başında dedim ya biz bir kanun çıkardık. Bu kanunu çıkarmadan önce bir sektörel derinlik analizi çalışması yaptık. 35 bin kişiyle yüz yüze anket yapmak suretiyle bir sektörel derinlik analizi çalışması yaptık. İnsanlara sorular sorduk. Çiftçilere, üreticilere, muhtarlara, sanayicilere, tedarikçilere, bakanlık çalışanlarına, akademisyenlere... toplumun bütün kesimlerine. Onlardan bilgiler aldık. Siz sorunu nasıl görüyorsunuz diye sorduk. Sizce bir sorun var mı. Sorun varsa bu nasıl çözülür? Siz ne düşünüyorsunuz bu konu hakkında? Bunun sonucunda bir stratejik plan hazırladık tarımla ilgili ve bunun ardından da bir değişim dönüşüm programı hazırladık. Değişik kanunlar çıkardık. Destekleri yeniden yapılandırdık. Biz iktidara geldiğimiz zaman devlet sadece tapusunu gösterene dönüm başına bir para veriyordu, başka da bir şeye karışmıyordu. Doğrudan Gelir Desteği denilen şey. Biz bunu tamamen değiştirdik. Bir eylem planı yaptık ve buna göre bundan sonraki süreçte de devam edeceğiz.
2013 yılında biz 9 milyar 160 milyon lira Türk çiftçisinin cebine nakdi karşılıksız destek ödemesi yapacağız. Bunların esasları belirlendi. Hangi ürüne ne şekilde verileceğini belirledik. Hayvancılığa 2 milyar 462 milyon lira ödeme yapacağız. Hayvan başına destek devam edecek. Yani kayıtlı, kulağına küpe takılarak kaydedilmiş gerek büyükbaş hayvan, gerek küçükbaş hayvan için bir destek ödemesi yapıyoruz. Süt prim desteklerini arttırarak devam edeceğiz. Değerli arkadaşlar bizim coğrafyamızın olmazsa olmaz hayvanı küçükbaş hayvancılıktır. Anadolunun bir sözü vardır. Siz de duymuşsunuzdur. Buğdayla koyun, gerisi oyun diye. Bu doğru bir sözdür. Özellikle yağışın az olduğu bölgelerde, meralarda düşük miktardaki ot veriminin olduğu yerlerde koyunculuğun yapılması gerekiyor. Bizim devletimizde maalesef şehirleşmeyle birlikte bu hayvancılığın aleyhine gelişmiştir. Devlet zaten hayvancılığa da yeteri kadar destek vermiyordu. Biraz önce söyledim. Ne dedim? Devlet tarıma 100 lira destek veriyordu, 4 lirasını hayvancılığa veriyordu. Yani 1.8 milyar liranın sadece 83 milyon lirasını hayvancılığa veriyordu. Biz bunu tamamen değiştirdik. %28-29lara çıkardık. Bu sene de yaklaşık 2 milyar 462 milyon lira hayvancılığa destek vermek suretiyle hayvancılığın tarım içerisindeki etkisini arttıracağız. Koyun ve keçi desteğini de bu manada destekliyoruz. Bunları da Cumhuriyet tarihinde ilk olarak bizim iktidarımız destekleme kapsamına aldı.
Değerli arkadaşlar bu ürünlerle ilgili en önemli konulardan bir tanesi sadece bunları üretmek değil, bunları pazarlamaktır. Dolayısıyla piyasa fiyatlarının belirli bir şekilde hem tüketici lehine, hem üretici lehine regüle edilebilmesi için bu alanda bir müdahale kurumuna ihtiyaç var. 61. Ak Parti hükümetinin hükümet programında da et ve sütle ilgili böyle bir müdahale kurumunun kurulması var ve biz bununla ilgili çalışmalarımızı da son aşamasına getirdik ve bu sene içerisinde inşallah sayın Başbakanımızın da talimatı doğrultusunda bunu hayata geçireceğiz. Bu ne demek? Bu kurum et ve sütle ilgili piyasada düşme var ise ürün fazla ise bunun bir şekilde piyasadan çekilmesini sağlayacak bir mekanizma kuracak, böylece fiyatların üretici aleyhine aşağıya düşmesini engelleyecek, tersi durumda da, yani fiyatların çok yükseldiği durumda da bu sefer tüketici zarar görüyor. Bu durumda da piyasaya bu ürünleri vermek suretiyle bu defa da tüketici lehine düzenleyecek bir denge kuracak, merkez bankasının ekonomi için yaptığı işi bir manada et ve süt müdahale kurumu, et ve süt ürünleri piyasası için yapacak. Toprak Mahsulleri Ofisi bunu, hububat ürünleri için çok başarılı bir şekilde yapıyor. Dünyadaki fiyat dalgalanmaları Türkiyede olmadı. Dünyada bu sene ve geçen sene hububat fiyatlarında anormal iniş ve çıkışlar oldu ama biz bunu Türkiyede buna müsaade etmedik. Şimdi benzer bir mekanizmayı et ve süt ürünleri içinde yapıyoruz ve bu sene içerisinde bu hayata geçecek.
Yine Et Balık Kurumunun aktif hale gelerek daha başarılı bir hizmet vermesi için çalışmalar yapılıyor.
Piyasada gıda takviyesi adı altında çeşitli ürünler var. Bunlar bitkisel ürünler. Hap gibi, kapsül gibi satılıyor. İçinde çeşitli bitkilerin tohumu, kökü, yaprağı olduğu söyleniyor. Bu aslında sadece gıda takviyesi. Ama bazen bunu alıyorlar, amacı dışında, sanki bir ilaçmış gibi veya bir hastalığı iyileştiriyormuş gibi söylüyorlar. Biz bunlarla ilgili yaptığımız denetimlerde bunların içine hileli bir şekilde kimyasal ilaçları koyup bunu tamamen doğal bir ürünmüş gibi satanlarla karşılaşıyoruz. Bunları da yakalayıp gerekli cezaları veriyoruz. Bunların önüne geçmek maksadıyla da gıda takviyeleriyle ilgili yeni düzenlemeler getiriyoruz. Bununla ilgili Sağlık Bakanlığıyla müşterek çalışmalarımız var. Buraya ait çok daha sıkı bir denetim mekanizması getiriyoruz. Örneğin bunların her yerde satışına sınırlama getireceğiz. Bunları herkes her yerde satamayacak. Sadece eczane benzeri sözleşme yapmış, özel yetkilendirilmiş yerlerde satılabilmesine imkan getireceğiz.
Özellikle okul kantinlerinde çocuklarımızın beslenmesiyle ilgili hususlarda yeni düzenlemeler getiriyoruz. Milli Eğitim Bakanlığımız ve Sağlık Bakanlığımızla birlikte çalışarak bu alanda yeni düzenlemeler getirilecek.
Ürün ihtisas borsalarını geliştireceğiz. Hani demin bir şey söylemiştim. Müstahsilin ürettiği tarımsal ürünlerde en önemli sorunlardan biri pazarlama sorunudur. Bunun değerinden satılması, üreticinin gelir kaybına uğramaması, gelirinin belirli bir düzeyde muhafaza edilmesi son derece de önemli. Onun için de ürün ihtisas borsalarının mutlaka geliştirilmesi gerekiyor. Onun için de çalışıyoruz.
Jeotermal alanlarda seracılığı geliştirme programımız var. Bu sene içerisinde bu da hayata geçecek. Türkiyede termal suların bulunduğu yerlerde bunlardan bir şekilde istifade ediliyor. Gerek sağlık amacıyla, sağlık turizmi amacıyla bunlar kullanılıyor. Buralarda kullanılan sıcak suyu toprağa geri enjekte edilmeden borularını uzatıp o boruları seraların içinden geçirip, seraları da ısıtıp ondan sonra toprağa verilmesini sağlayacak. Bu şekilde seraların ısıtılmasında termal bölgelerdeki yer altı sularından istifade edelim istiyoruz. 2013 yılında buna dönük bir programımız var. İnşallah 50 bin dekarlık bir alanda ilk planda bir çalışma yapacağız.
Türkiyenin bütün arazilerinin toplulaştırması bizim hükümet programımızda var. Tarım arazilerinin bölünmesi hususu Türkiye tarım sektörünün önündeki en büyük sorun. Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde böyle bizimki gibi bir uygulama yok. Dünyanın hiçbir yerinde tarım arazileri miras yoluyla babadan evlada geçerken bölünmüyor. Bölünmesine izin verilmiyor. Hiçbir ülkede yok. Ne Avrupa ülkelerinde, ne Amerikada, ne İsrailde. Bir tek bizde var. Bizim medeni kanunumuz maalesef İsviçreden alınmış. İsviçrede kanton sistemi var ve bu yetki kantonlara bırakılmış. Bizde de kanton uygulaması yok. Dolayısıyla bizim uygulamamız sanki bu menkul bir malmış gibi, altın gibi, para gibi, babadan evlada kaldığında tarım arazisi mirasçılar arasında bölünmüş. Şimdi size bir rakam söyleyeceğim. Bu çok ibretlik bir durum. Bunun ne kadar önemli olduğunu ve eğer biz bu sorunu çözmezsek bunun gelecekte bizi ne kadar büyük bir tehlike beklediğini bilmemiz açısından son derece de önemli. Değerli arkadaşlar Amerikada ortalama bir çiftliğin büyüklüğü 181 hektar. Yani 1810 dönüm. İngilterede 45 hektar civarında. Fransa ve Almanya ona yakın. Avrupada bize en yakın olan ülke İspanya. Burada 24 hektar. Yani 240 dönüm. Şimdi sıkı durun. Türkiyeyi söylüyorum: Türkiyede sadece 5.5 ile 60 hektar arasında. Yani 55-60 dönüm. Şimdi ben size soruyorum. 55 dönümlük bir işletme, 1800 dönümlük bir işletmeyle veya 450 dönümlük bir işletmeyle veya 240 dönümlük bir işletmeyle nasıl rekabet edecek? Maliyetini nasıl kurtaracak? Maliyeti nasıl eşitleyecek? Kullandığı gübre, mazot, makine ekipman, traktör, işçilik vesaire Bunlarla nasıl rekabet edecek? Hangi ürünün standardını tutturacak ve uluslar arası pazarlarda bu ürünlerle o ülkelerin ürettikleriyle nasıl rekabet edecek? Hayvancılık yapıyorsa, yem bitkileri üretecekse bunu nasıl ucuza getirecek? Böyle bir şey mümkün mü? Bir şey daha söyleyeyim. Türkiye ile ilgili bu 6 hektarlık ölçek bir parça değil. 7 ayrı parçadan oluşuyor. Demin söylediğim toplulaştırma bunu çözmek için. Sadece sınırlara bölünmüş olmakla bile büyük bir arazi kaybımız ortaya çıkıyor. Değerli arkadaşlar. Yakın yıllarda sırf bu parçalanmalardan ötürü, artık küçülmüş ve kullanılamaz hale gelmiş arazi miktarı 2 milyon hektar. 2 milyon hektar 20 milyon dönüm yapar. Türkiye bu arazisini sadece bu sebepten dolayı kullanılamaz hale getirmiş. Eğer Türkiye bu sorunu yakın bir tarihte çözemezse gelecekte 40-50 sene sonra bu ülkenin çocukları, bu ülkeni topraklarında sürdürülebilir verimli bir tarımsal faaliyeti yürütemezler. Mümkün değil. Onun için önümüzdeki en büyük sorunlardan biri bu. Miras yoluyla tarım arazilerinin bölünmesini önleyecek düzenlemenin mutlak suretle yapılıp hayata geçmesi gerekiyor ve biz toplumun tüm kesimlerinin bu konuda bize destek vermesini istiyoruz. Çünkü tehlike Türkiyeye zarar verecek düzeyde yakın bir tehlike ve bu tarım sektörünün önündeki en büyük problem. Bunun mutlaka çözülmesi lazım.
Biz Ak Parti hükümeti olarak bu konuda önemli adımlar attık. 2005 yılında çıkardığımız Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunuyla bu bölünmeye bir limit getirdik. Önce 10 dönüm, sonra 20 dönüm sınırı getirdik. Şu anda 20 dönümün altına zaten bölünemiyor ama demin size dünyanın gelişmiş ülkelerinin örneklerini verdim. Oralarda 1800 dönümken bizim 40-50 dönümü konuşmamız bir şeyi ifade etmiyor. Bunu itiraf edelim. O nedenle bunu mutlaka çözmemiz gerekiyor. Bu da bizim gündemimizde 2013 yılında bu konuyla ilgili yasal düzenlemenin de adımlarını atmış olacağız.
Tarıma dayalı ihtisas organize sanayi bölgeleri konusunda Adananın da beklentisi olduğunu biliyorum. Milletvekillerimiz bunu sık sık söylüyorlar. Bu çalışmalar daha önce Sanayi Bakanlığının bünyesindeydi. Oradan Tarım Bakanlığının bünyesine alındı. Dolayısıyla bu konuyla ilgili çalışmalarımızı da yapacağız.
Değerli arkadaşlar. Eskiden ziraat mühendisleri, veteriner hekimler, il ve ilçe tarım müdürlüklerinde çalışıyorlardı. Merkezlerde masa başında oturuyorlar, kravat takıyorlar, eğer vatandaş gelirse, ulaşabilirse ve bir şey sorarsa cevap verirlerdi. Biz Ak Parti hükümeti olarak dedik ki bu olmaz. 2500 ve yine 2500 olarak başladık ve 10 gün önce son 2600 kişiyi de atadık. Şu anda Türkiyenin 10 bin köyünde Tarım Bakanlığının ziraat mühendisi ve veteriner hekimi köyde çalışıyor. İlçede ilde değil. Köyde çalışıyor. Bu, sayın Başbakanımızın da sıkı sıkıya takip ettiği ve talimat verdiği bir husus. Biz bunu yaptık. Şu anda 10 bin köyümüzde veteriner hekim ve ziraat mühendisimiz var. Bu arkadaşların işi ne? Bu arkadaşlar merada, tarlada bağda bahçede ahırda ağılda çiftçinin yanında. Onunla irtibat halinde olmak suretiyle danışmanlık verecek. Bunların her birinin sorumluluğuna ikişer üçer köy verdik. Bunların her birine iki köy versek 20 bin köy yapar. Türkiyede potansiyeli olan aşağı yukarı bütün köylerin tamamına biz bu şekilde ulaşmış olduk. Geçen Ankara Kızılcahamamda il müdürleri toplantımız vardı. Tüm il müdürlerimiz oradaydı. Onlara da sıkı sıkıya talimat verdim. Sakın sakın bu arkadaşlarımızı başkaca hiçbir görevde çalıştırmayın. Bunların işi orası. Orada nasıl faydalı hale gelirler? Oradaki eksiklikleri nasıl giderilir, orada daha iyi nasıl hizmet verirler onun üzerinde çalışalım. Ne ihtiyaçları varsa giderelim ve arkasından bu kardeşlerimiz orada daha iyi hizmet versin.
2013 yılı içerisinde Tarım Bakanlığı 1700 yeni personel alımı yapacak. Böylece kadrolarımız daha da güçlenmiş olacak.