KAMU
Targel Köy Davasında Gözler Danıştay’da
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndaki Tar-Gel projesi kapsamında çalışan 4B’li personellerde kadroya alınmıştır. Tüm bakanlık (sağlık, adalet,maliye, milli Eğitim vs ) 4b’li personeller emsali olan 4A’lı personel ile aynı statüye alınmasına rağmen Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığındaki targel personeline bu durumun uygulanmaması haksızlığın ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu durum yargıya sendikalar aracılığı ile taşınmış olup yeni yılda Targel personeli 2014 te Danıştay’ın Köy mağduriyet davasının sonuçlanmasını dört gözle beklemektedir. Artık tüm gözler Danıştay’ın targel personelinin köy davası sonuçlanmasına çevrilmiş olup sonucun olumlu çıkacağı umudunu taşımaktadır. Targel çalışanları emsali olan il ve ilçe merkezinde kadrolarının verilmesini bu haksızlığın giderilmesini istiyor. Ayrıca personel bu durumun olumlu sonuçlanması halinde personelin il ve ilçe müdürlüklerinde daha verimli olabileceklerini dile getirmekteler. 3 yıldır devam eden bu sorunun üzerine Danıştay’ın vereceği karar Tar-Gel personelinin yüreğine su serpecek gibi gözüküyor...
DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULUNA SUNULMAK ÜZERE
DANIŞTAY İKİNCİ DAİRE
BAŞKANLIĞINA
ESAS
NO : 2011/8081
YÜRÜTMENİN DURDURULMASININ REDDİ
KARARINA
İTİRAZ EDEN ( DAVACI ) : -----------------------
VEKİLİ : ---------------------------
DAVALI : Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Eskişehir Yolu-
Lodumlu ANKARA
T.TARİHİ : 03.02.2012
KONU : Danıştay ikinci dairesinde görülmekte olan 2011/8081 esas sayılı davamızda verilmiş olan Yürütmenin Durdurulması isteminin reddine ilişkin 20.12.2011 tarihli kararın itirazen incelenerek kaldırılması talebinden ibarettir.
AÇIKLAMALAR
657 Sayılı Devlet Memurları Kanunun 4-B maddesine göre
sözleşmeli statüde çalışmakta iken 04.06.2011 tarihinde yayınlanan 632 sayılı
KHK ‘nın tanıdığı haklardan faydalanarak 4-A statüsüne geçiş yapan üyelerimiz
ve mensuplarımızın statülerinde mali haklar dışında hiçbir değişiklik olmaması
üzerine haksızlıkların giderilmesi için dava açılmıştı. Danıştay ikinci
dairesinde görülmekte olan bu davamızla ilgili 20.12.2011 tarihinde “
Yürütmenin Durdurulması isteminin Reddi” yönünde karar verilmiş olup sayın mahkemenin
bu kararı isabetli değildir ve itirazen incelenerek kaldırılması gerekir.
Sayın Mahkeme bu kararı alırken İYUK
‘ un 27 madddesi 2nci fıkrasındaki şartların gerçekleşmemiş olduğundan
bahsetmiştir. Tam aksine İYUK 27. Maddenin 2. Fıkrasındaki bütün şartlar
davamızda fazlasıyla mevcuttur. Yürütmenin durdurulmasının kararının verilebileceği
bir davadır. Şöyleki;
Dosya
dökümünden anlaşılacağı üzerine binlerce kamu çalışanı açık bir haksızlığa
muhatap olmakta, kanunun kendilerine tanıdığı haklardan istifade
edememekte,bunun yerine daha önce tabii oldukları sözleşme hukukuna göre
kamudaki statülerini ve günlük hayatlarını devam ettirmeye çalışmaktadırlar.
Yani 657 sayılı Devlet Memurları Kanunun 4-A maddesine geçen bu insanlar, 4-A
maddesinin sağladığı sosyal haklardan ve statüden faydalanmamakta bunun yerine
başka bir çalışma statüsü olan 4-B maddesine göre muamele görmektedirler.
Tam sayısı Bakanlık kaynaklarından
öğrenilebilir ama 10.000 ( On bin ) civarında olduğunu tahmin ettiğimiz bu kamu
çalışanları;
-
Tam bir
belirsizlik içinde yaşamakta, hayatları ile ilgili bir planlama
yapamamaktadırlar.
-
Bu insanların
tayinleri hala sözleşme hukukundaki belirlenmiş olan çok katı ilkelere tabidir.
Hâlbuki devletin bütün 4-A çalışanlarının yer değişikliği 657 sayılı kanunun
tanımladığı ( 72. Madde ve devamındaki maddeler ) esaslara göre yapılmaktadır.Bu
konu ile ilgili dava dosyamıza ek belgeler sunulmuştur. Böyle olunca da aynı
statüdeki insanlar arasında farklı uygulamalar yapılarak Anayasanın eşitlik
ilkesi ihlal edilmektedir.
-
Aynı statüde
çalışan iki 4-A lı arasında eşitsizlik yaratılmakta bir kısım 4-A çalışanı tabiri
caiz ise “ ÖZ 4-A lı olarak çalışmakta”
bir kısmı ise “ üvey 4-A lı muamelesi” görmektedir.
-
Devletin asli ve
sürekli kadrolarına atanan bu insanlar köy ve kasaba ortamında bürosuz, lojmansız,
arabasız ve hiçbir çalışma ortamı hazırlanmadan ve hiçbir imkân sunulmadan
sahipsizliğe terk edilmektedir. Bu kamu görevlileri kendi arabaları ile
yakıtlarını kendileri karşılayarak görev yerine gitme mecburiyetinde
bırakılmaktadır.
-
Bakanlık
bürokratları 657 sayılı Devlet Memurları kanununu uygulamaları gerekirken,
Kanunu bir tarafa bırakarak kendilerince bir takım kurallar ve ilkeler
belirlemekte ve bunları uygulamaktadırlar.
-
Bize mahkeme
kararı ile birlikte ulaşan idarenin savunmasında bu hususların hiçbirisi inkar
edilmemekte; aksine kabul ve itiraf edilerek “ İnsanları bu şartlarda
çalıştıracağı” açıkça savunulmaktadır.
-
Hayatlarındaki bu
belirsizlikten dolayı aile kurmakta tereddüt gösteren ve kurulu ailelerin bir
araya gelmesinde zorluklar ve imkânsızlıklarla karşılaşan bu insanların kaç
yılını bu şekilde kaybetmesi gerekir ki İYUK 27. Maddesindeki şartlar yerine
gelmiş sayılsın?
-
Bir insanın
kanunen tabi olduğu bir hukuktan bürokrat oluru ile çıkartılıp, başka bir
hukuka tabi tutulması isterse bir gün veya bir hafta sürsün “ telafisi güç ve
imkânsız zararlar” gerçekleşmiş demektir. Ortada 10.000 ( On bin ) civarında
mağdur edilmiş kamu çalışanı var. Ve bu insanların mağduriyetlerinin sınırı ve
sonu belli değil. Belki de bütün çalışma hayatları böyle geçecek? Hayatlarının
hiçbir döneminde İl ve İlçe merkezlerinde çalışma hakkı elde edemeyecekler.
Hayatları ile ilgili bir planlama yapamayacaklar. Bir belirsizlik ortamından
yaşayıp duracaklar..
SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda arz ve izah ettiğim üzere Danıştay İkinci Dairesinin 20.12.2011 tarihli yürütmesinin durdurulması isteminin reddi kararında isabet bulunmamaktadır. Bu kararın itirazen incelenerek kaldırılması ve dava masraflarının davalı idareye yükletilmesini saygılarımla arz ve talep ederim. ………………………………….