SENDİKA
Talip Efendinin Hezeyanları Cesaret mi Cehalet mi?
Eğitim-Bir-Senin kamuda kılık kıyafet özgürlüğü konusunda bir biri ardına kararlı adımlar atması Türk Eğitim Sen tarafından önce eleştirildi. Kamuoyuna Koncukun ağzından Hükümet çözsün desteklemeyen namerttir türünden karikatürlere taş çıkartacak komiklikte demeçler yansıdı. Sürece katkı anlamında hiçbir olumlu adım atılmadı. Başörtüsü istismar ediliyor gibi saçma sapan çıkışlarla ortaya konulan emek sulandırılmaya çalışıldı. Eğitim Bir Sen 18 Martta süresiz sivil itaatsizlik başlatıp, Eğitim Sen ve Eğitim-İş karşı duruş sergileyince muhafazakâr üyelerin baskısından köşeye sıkıştırılan Türk Eğitim Sen şubeleri istifaları önlemek için destek mesajları attı. Baskı merkeze yönelince ve bir günde binlerce istifa verdiği duyumları ortalıkta dolanınca Türk Eğitim Sen 4 gün öncesine karar alıp bizde varız demek zorunda kaldı. Zararın neresinden dönülürse kardır. Bu konuda rötarlı hareket etseler de (etmek zorunda kalsalar da) teşekkür ediyoruz. Bu sorun sadece Eğitim Bir Sen üyelerinin sorunu değil. Bütün toplumun sorunudur. Bu giriş kısmından sonra sadede gelelim isterseniz.
Türk Eğitim Sen ucuz polemikler üretmeyi ve ürettiği polemik üzerinden teşkilatını motive etmeyi maalesef alışkanlık haline getirdi. Genel Teşkilatlandırma Sekreteri Talip Geylan uyguladıkları stratejinin gereği olarak olsa gerek, durup dururken eline aldığı çamuru Eğitim-Bir-Sene sürmeye yeltendi. Baktım ki Genel Merkez Yöneticilerimiz il programlarında ve tarihi bir sürece tanıklık etme adına alanlardalar. Onları yormama adına mütekabiliyet esasına göre Şube Başkan Yardımcısı olarak ben cevap vereyim dedim.
B. Disraeli Üç türlü yalan vardır; basit yalan, kuyruklu yalan ve istatistikî yalan der. Basit yalan Eğitim-Bir-Senin çözüme kavuşturduğu konuları Türk Eğitim Senin biz çözdük diye dışarıya satmaya çalışmasıdır. Öğretmenlerin ara dönemde eş durumu tayin problemlerinin çözümü ve toplu sözleşme masasında 4/Cli personelin çalışma sürelerinin 11 ay 28 güne çıkarılması gibi kendi kazanımı olmadığı halde çözdük diye pazarlamaya çalıştığı konular buna örnek olarak verilebilir. İstatistikî yalan konusuna şimdilik girmiyorum ama kuyruklu yalan nasıl olur derseniz ona Talip Geylanın Çadır Tiyatrosuna İzin Vermeyeceğiz başlıklı yazısını gösterebilirim. Yazılanları okuduğumda bunları söylemek için art niyet taşımak yetmez aynı zamanda izan fukarası olmak lazım dedim.
Öncelikle yazıya; CHP, MHP, DİSK, KESK, YARSAV, İP, ERGENEKON hatta BDP ve KCK ile birlikte Hayır oyu kullandığımız ama bizim her türlü gayretimize rağmen Memur-Senin desteği sonucu yüzde 58le geçen referandumda diye başlamak yerine hakkı teslim etmeyerek eksik başlanmış bu büyük eksiklik.
İkinci olarak halvet oldukları makamların sözlerine güvenerek diye boyundan büyük laflar edip, üzerinizdeki pislikleri nasıl 3 günde temizlemeye çalıştığınız darbecilerle halvet maceranızdan söz etmeden tecrübelerinizi paylaşmadan giriş yapmışsın bunlar sana yakışmamış. Çalışanları satmaktan falan gibi cümleler kurmuşsun. Bu memleketin anasını satmaya kalkan darbecilerle kucak kucağa verdiğiniz pozları bu kadar kısa sürede unutmak Alzheimer hastalığı başlangıcı olsa gerek. Şener Eruygurun darbe planlarında darbeye zemin hazırlamak için sokağı ısıtmakta kullanılacak sendika=ırgatkodlamasındaki ırgat kim derlerse ne cevap vereceksin merak ediyorum. Adam satmakmış. Adamlıktan nasibi kalmayanlar meydanı boş sandı sallıyorlar anlaşılan. Açtırmayın adamın ağzını.
Biliyorum Mayıs sendromunuz yaklaştı. Tüm cinlikleriniz salı verdiğiniz şu günlerde bu tür çarpıtma yazılarınızı bekliyordum doğrusu. Her adet döneminde olduğu gibi masalara imzasız bildiriler ve iftiralarla dolu künyesiz dergiler atmanızı da bekliyorum. Bu konuda beni yanıltmayacağınızı adım gibi de eminim. Toplu sözleşme masasında diklenmekten bahsediyorsun. Ama Memur-Sen taleplerine kayıtsız kalan kamu işveren heyetine rest çekip masayı terk ettiğinde şaşkınlıktan masaya yığılıp kaldığınıza girmiyorsun. Memur-Senin Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna restleştikten sonra gittiğini söylüyorsun ama hakem kurulu üyeleri yerine masada hazır bekleyen Kamu-Sen temsilcilerinin karşıladığını söylemiyorsun. Eğitim çalışanlarının sorunlarını çözmek için yanıp tutuşuyormuşsun gibi davranıyorsun ma KESKe bağlı sendikanın kültür iş koluna ait taleplerinde bile masada oturan İsmail Koncukun eğitim öğretim ve bilim hizmet kolu görüşülürken masadan kalkıp dışarılarda gezdiğini ve bitince geldiğini yazmıyorsun.
8 yıl Toplu Görüşmelerde Kamu-Sen yetkiliydi ve 6sında mali konularda mutabakatsızlıkla sonuçlandığı halde bir kez bile iş bırakma kararı almadığınıza hiç ama hiç girmiyorsun. İlk toplu sözleşmede; işçiler 3+3e imza attığı halde ek ödeme talebi yerine getirilmediği için 4+4e imza atmayan sendikaya çamur atmaya çalışıyorsun. Bir yıl boyunca eylemlilik sürecini devam ettirip mutabakatsızlık sonrası da iş bırakan ve aynı zamanda bir gün boyunca Ankara Güvenparkta oturma eylemi yapan, hükümeti küplere bindiren adam gibi duruşu itibarsızlaştırmaya çalışıyorsun.
Parti Sendikacılığı konusunda ansiklopedi oluşturacak eşek yükü kadar bakiyeye sahip olmanıza rağmen tecahül-i arif (edebiyatçıların deyimiyle bile bile eşek olma sanatı) yapıp aklın sıra sortiler yapıyorsun. Üstelik özgünlüğü ve özgürlüğü konusunda bir tek leke bulamayacağın bir sendikaya mesnetsiz salvolar gönderirken eteğinle başını örttüğünün farkında bile olmadan
Adama sormazlar mı sendikal tarihte bir siyasinin tokatlayarak baştan indirdiği konfederasyon başkanı kim diye. Devlet sendikacılığı ile toplum sendikacılığının yarışa girdiğini ama toplum sendikacılığının kaybettiğini söyleyip Biz iki devletle uğraştık, küçük Devlet'i geçemedik diyen Resul Akayın Kamu Sen Eski Başkanı olduğunu sana öğretmediler mi? Türk Haber Sen'in Olağan Genel Kurulu'nda seçimi devlet müdahalesi ile kaybeden Resul Akayın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcılığı koltuğundaki bir şahsın, bir sendikanın kongresine müdahale etmesini, bütün Türkiye'nin çok iyi değerlendirmesi lazım. Türkiyenin bu durumdan kaygı duyması lazım dediğini sağır sultan duydu sen hala duymadın mı koçum?
"Akay ne yapmak istiyor? Kamu Sen'de neler oluyor? Gerekeni yapmanızı istiyorum." Diyen Bahçelinin talimatı üzerine "Kongreye giremezsiniz, kafanızı gözünüzü kırdırırız" diyen MHP Milletvekilinden ve MHPden gördüğü baskı ve yıldırmalara nedeniyle DYPye yanaşmaya çalışan ve sorulduğunda ise "Anadolu'da abisi olmayan kızların evinin önünden, genellikle delikanlılar geçip dururlar. Kızın abisi olmadığı için, o delikanlılara kimse bir şey diyemez. Kızı taciz ederler yani. Ancak abisi olan evin önünden iki defa geç, (Sen buradan niye sık sık geçiyorsun?) diye adamın alnını karışlarlar. Bizim durumumuz da biraz buna benzedi." Diyen Resul Akayla hiç mi karşılaşmadın ki sen böyle derin sularda yüzüyorsun.
Hadi, 2001 yılını uzak geçmiş sayalım ve biraz daha yakına gelelim istersen. Bir önceki Genel Başkanın Şuayip Özcanın bir internet sitesine verdiği röportajdaki Kamu-Sen Genel Kurulundan bir hafta önce bir siyasi parti Genel Başkanı, sendikaların genel Merkez yöneticilerini toplayarak Genel Başkan adayının şimdiki Genel Başkan olduğunu ifade ile herkesin ona göre davranması gerektiği talimatını vermiştir. Her zaman olduğu gibi parti teşkilatları harekete geçerek delege üzerindeki baskı artırılarak, Kongrede TES Başkanının, şimdiki başkanın listesinden Genel Sekreter adayı olması ve konuşmasında Genel Başkan olmayanlara oy verilmemesi yönündeki çağrısı ve sabahlara kadar yapılan psikolojik taarruz seçimi kaybetmeme neden olmuştur. Cümlesini de mi okumadın.
Siyasal vesayet altında bulunup, sarılık nöbetine giren bir sendikada Genel Teşkilatlandırma Sekreteri olmak için maharete gerek yokmuş anlaşılan. Cehalet tek başına yeterliymiş. Cahil cesur olur derler. Bu kadar cesur cümle kurmak demek ki cesaretinden değil cehaletindenmiş.
Neymiş efendim: güçlü, ilkeli, adam gibi sendika
Hadi ordan be, siz kim adamlık kim.
Melih DURMAZ
Eğitim-Bir-Sen İstanbul 4 Nolu Şube Başkan Yardımcısı