KAMU
Sosyologların İtibarı Sağlıklı Bir Toplumun Bekasına Eşittir!
İşte YESO-DER'in Basın Açıklaması:
Sözlerimize başlamadan öncetoplumun ve sosyologların hal-i pürmelaline rağmen onuruyla duran ve mücadele edentüm meslektaşlarımızı saygı, sevgi ve hürmetle selamlar, mesleki yarınlarımızın dinamik, etkin, verimli ve aydın olmasını temenni ederiz. Bu temenninin ivedilikle gerçekleşmesini “Sosyologların İtibarı Sağlıklı Bir Toplumun Bekasına Eşittir” şiarından ötürü önemle arzulamaktayız.
Sosyologların hal-i pürmelali Fuzuli’ nin “Derdime vâkıf değil cânân beni handân bilir, Hakkı vardır şâd olanlar herkesi şâdân bilir, Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil, Çektiğim alamı bir ben birde Allah’ım bilir.” mısralarındaki manadan daha acı bir gerçek ve bir o kadarda paradoksaldır.
Ülkemizde yaşanan onlarca toplumsal olgu varken sözlerimizi uzatmamak adına sadece kadına yönelik şiddet olgusuna kısmen değinerek bu acı gerçekliği ve paradoksalı açıklamaya çalışacağız.
Ülkemizde içinde bulunduğumuz yılın en çok tartışılan gündemlerinden biri hiç şüphesiz kadına yönelik şiddet ve görünürlüğü gittikçe artan şiddetin nedenleriydi. Yapılan araştırmalar Türkiye’de her üç kadından birinin hayatlarının bir döneminde fiziksel ve/veya cinsel şiddete maruz kaldığını belgeler niteliktedir. Süregelen yıllar itibariyle bir yanda kadına yapılan şiddetle mücadeleye yönelik yapılması gereken düzenlemeler tartışılırken; yine yüzlerce kadın öldürüldü ve yine yüzlerce kadın kendilerine yönelik şiddet suçlarının mağduru konumuna itildi. Burada topluma mal olmuş, toplumda travmatik etkiler yaratan kadına yönelik şiddet olaylarını elbetteki toplumsal hasiyetleri gözettiğimizden ötürü yeniden paylaşmayacağız. Kadına yönelik şiddet ve diğer (şiddet, suç, intihar, sağlıkta ve sporda şiddet, göç, işsizlik vb.) birçok toplumsal konuda toplumun hal-i pürmelali kamuoyunca aşikârdır.
Toplumun hal-i pürmelali ortadayken diğer yandan bu sorunların çözüm merkezine oturtulması gereken 40 bini aşkın mezunu olan ve 2015/1 KPSS yerleştirmelerinde verilen sadece 10 kişilik kadro, atama taban puanlarının yüksekliği, atananların ise çalışmalarını kolaylaştıracak gerekli yasal düzenlemelerin olmaması ve ön lisans mezunlarının özlük haklarına reva görülerek emsallerine binaen itibarsızlaştırılan sosyologların hal-i pürmelalinin maalesef acı gerçekliğidir. Bu iki durum biz sosyologları çok daha fazla derinden yaralamakta ve üzmektedir.
Toplumun hal-i pürmelali ve sosyologların hal-i pürmelalinin acı gerçekliği bu paradoksalı özetler niteliktedir. Ülkemizin kanayan yarası toplumsal olgular iken en çok yanan ise biz atanamayan ve atanan ama mağdur edilen sosyologlarız. Çünkü biz mesleğin kazandırmış olduğu hassasiyetlerden ötürü çok yönlü içten içe yanmaktayız.
Bu paradoksal nasıl aşılmalı ve sosyologların hak ettiği itibar nasıl sağlanmalı? Bu noktada şimdiye değin ola gelene de dem vurarak “kervan yolda dizilir” yaklaşımı yerine sistematik bir oluşumun tüm aşmaları ivedilikle planlanmalı ve hayata geçirilmelidir. Çünkü toplumun bekası her şeyin üzerinde tutulması gereken büyük bir önem ve hassasiyete sahiptir. Bu anlamda ilgili kurumlar ivedilikle bir araya gelmeli, gerekli yasal düzenlemeleri toplumun bekası adına bir vatan borcu olarak görmelilerdir.
“Sosyologların İtibarı Sağlıklı Bir Toplumun Bekasına Eşittir” şiarı tüm yetkililerin ve kamuoyunun dikkatlerine önemle duyurulur.