KAMU
Sendikacılık Bahaneymiş Vekillik Şahane…
Sendikadan siyasete giden yolun yasal anlamda ve de siyaset yapma hakkı anlamında olumsuz bir yanı yoktur aslında. Ancak sorun sendikal faaliyetin siyasete giden bir yol olarak görülmesindedir. Zira ülkemizde özellikle kamu çalışanlarının yaklaşık % 40'ının herhangi bir sendikaya üye olmadıkları dikkate alındığında bu tür samimiyet sorgulamalarının da etken olduğunu düşündürmektedir. Nitekim insanlar, içinde özel bir menfaat barındıran her türlü söylem ve eylemleri inandırıcı bulmamakta, ona karşı da mesafeli durmaktadır.
Sendikaların asıl varlık sebebinin demokratik sistemin sağladığı imkândan yararlanarak kuruldukları hizmet kolunda çalışan üyelerinin “hak ve menfaatlerini” korumak ve geliştirmek olduğu bilinmektedir. Ancak buradaki hak ve menfaatin genel manadaki ortak noktaya işaret ettiği açıktır. Zira “menfaat” kelimesini bireylerin özel çıkarları anlamında kullandığımızda Türkçemizde sevimsizleştiği ve hatta mide bulandırdığı bilinmektedir. Bu manada sendikalarla ilgili yasal düzenlemelerde “menfaat” kelimesinin kullanılması bir talihsizlik olmuştur bana göre. Sadece “hak” kelimesinin kullanılması yeterli olacaktır. Çünkü “menfaat” kelimesinin Türkçemizdeki sevimsizliğinden de öte bireysel çıkarların ahlaki sınırları zorlayarak meşrulaştırılmasına zemin hazırlamaktadır. Bu yanlıştan hareketle hem memuriyet hayatında hem de siyaset yolunda sendikacılığın tamamen bireysel çıkar amacına dönük bir anlama büründüğü ne yazık ki bu adaylıklarla daha net görülmektedir. Dolayısıyla da sendikacılığın ciddi manada sorgulanmasına, ahlaki erozyona uğramasına ve nihayet insanların uzaklaşmasına neden olmaktadır.
Bu nedenle bu durum başta demokrasiye ve sendikacılığa zarar vermektedir. Dahası sendikaların “hakları koruma ve geliştirme” merkezi olarak yüceltmek yerine “bireysel çıkarları elde etme ve geliştirme” seviyesine düşürmektedir. Bu durumda haliyle sendikacılık herkesin çıkarı oranında anlamlı olmakta, herhangi bir çıkar beklentisi olmayan insanlar için ise hiç bir şey ifade etmemekte hatta tepki toplamaktadır.
Özetle sendikacıların aday adayı yarışında kuyruğa girmiş olmaları, üyelerin inançlarını, duygularını, umutlarını, ortak beklentilerini ve nihayet samimi sadakat duygularını istismar ettikleri yönünde bir siteme neden olmaktadır. Daha da kötüsü sendikaların memuriyet sırasındaki bireysel çıkarların da ötesine geçerek aslında bir zıplama tahtası olarak kullanıldığı imajını vermektedir. Bu acı gerçek de sendikacılık adına bir değer kaybıdır ve üzücüdür.
Ha tam da yeri gelmişken devlet memurlarına siyaset yapma yasağını kaldırarak hem temel bir hakkın sahiplerine teslim edilmesi hem sendikaların arka bahçeye dönüşmesinin engellenmesi ve hem de ülkemiz siyasetindeki “ilgililer bilgisiz, bilgililer ilgisiz” özdeyişini hatırlatan aslanı kediye boğdurma durumunun düzeltilmesi sağlanmış olur ama nerde…
Sözün özü sendikaların zıplama tahtası olarak kullanılması sendikacılığın itibarını hepten düşürmekte, güveni sarsmaktadır.
Cafer GÜZEL / kamuajans