KAMU
‘Seçimin Galibi’ Asgari Ücretli
Asgari ücret her yıl aralık ayında toplanan komisyonu tarafından belirleniyor. Bu komisyonda işçi, işveren ve devlet temsilcileri var. Ancak bu üçlü yapıya rağmen asgari ücret artış kararları her dönem devletin ve dolayısıyla işverenin istediği şekliyle çıkıyor. İşçiler çıkan artış kararlarından memnun kalmıyor. Son yıllarda artış oranlarında bir iyileşme var ama bu iyileşme işçi sendikalarını dolayısıyla çalışanları mutlu etmiyor. Görünen o ki, işçileri mutlu edecek asgari ücret artışını komisyon yerine bu sefer seçim sağlayacak.
Asgari ücret açısından bizi diğer ülkelerden ayıran bir başka husus, istihdam edilenler içerisinde asgari ücret elde edenlerin fazlalığı. Eurostat verilerine göre Türkiye’de istihdam edilenlerin yüzde 43’ü asgari ücretle çalışıyor. Bu oran İngiltere’de yüzde 4, Yunanistan ve Portekiz’de sırasıyla yüzde 2 ve yüzde 3. Dolayısıyla asgari ücret Türkiye’de diğer ülkelere nazaran çok daha hassas bir konu.
Herkesi ilgilendiriyor
Asgari ücretle geçinenlerin oranı yüzde 50’lere yakın olunca, asgari ücrette yapılacak herhangi bir düzenleme çok geniş halk kitlelerini ilgilendiriyor. Aileleriyle birlikte düşününce 55 Milyon kadar insan bu artıştan etkileniyor. Diğer yandan çalışma hayatında pek çok gösterge asgari ücrete endeksli olduğu için neredeyse her kesim asgari ücretteki artıştan etkileniyor. Bu nedenle seçim öncesi partilerin en büyük kozu da asgari ücret oluyor.
Asgari ücret belirlenirken seslerini çok yükselten işverenlerden şimdi ses çıkmıyor. Seçim sonucunda bir artış yaşanacağı, maliyetlerin artacağı endişesini belli ki taşımıyorlar. Bu sessizlik de bir nevi çalışanlar, ücretinin artacağını düşünenler açısından umut verici bir durum.
Büyüme kritik nokta
Partiler asgari ücret düzeyini belirlerken kritik soru ekonomik büyümenin yüzde kaç artacağıdır. Yüzde 2-3 düzeyindeki büyümeyle asgari ücretin bu kadar artması pek mümkün görünmüyor. Ancak yüzde 5 düzeyinde bir büyüme yaşanması halinde bu artışlar anlamlı olabilir. Bu nedenle partilerin asgari ücreti ne kadar arttıracaklarından çok ekonomik büyüme konusunda ne yapacakları daha önemli hale geliyor.
Diğer yandan “asgari ücret artışı çalışanları daha üretken hale getirecektir” tezi modern bir işgücü piyasasının varlığında doğru bir yaklaşım olabilir.
Hassas bir denge var
Asgari ücretin yükselmesi çalışanların yüzünü elbette güldürecektir. Ancak istihdam üzerindeki vergi ve prim yüklerinin de artmasına neden olacak ve işverenleri yeni istihdam konusunda zorlayacak bir seviyeye çıkılması refahı artırmaz. Bu nedenle asgari ücretin vergi dışı bırakılması konusu çok daha önemli. Asgari ücretin artması ile birlikte teşviklerin de artarak sürmesi halinde bu denge sağlanabilir.
AKP, “Asgari ücreti 1.300 TL yapacağız” dedi. Bu, şimdiki net asgari ücrete göre yaklaşık yüzde 30’luk bir artışa işaret ediyor. Diğer yandan Ali Babacan asgari ücret konusunda parçalı bir yapı olacağının da şifrelerini verdi. Buna göre, asgari ücret işyerlerinin tehlike sınıfına göre farklılaşacak. Yani çok tehlikeli işlerde çalışanlar daha yüksek asgari ücret alacak, tehlikeli ve az tehlikeli işyerlerinde çalışanlar da bunlara göre kademeli olarak daha düşük asgari ücret alacaklar.
CHP, asgari ücretin 1.500 TL olacağını açıkladı. CHP’nin vaatleri arasında asgari ücretin vergi dışı bırakılması da var. Bu konu aslında asgari ücretle ilgili tartışmaların en hassas noktası. Bu konu hep gündemde ancak hem vergi gelirlerinin azalmasının engellenmesi, hem de mali denge düşünülerek bu yönde bir adım atılmadı. Asgari ücretin vergi dışı bırakılması yani gelir vergisi ve damga vergisinin işçiden kesilmemesi her ay 82 TL’nin işçinin cebinde kalmasını sağlayacaktır.
Asgari ücretin 2.000 TL’ye yükseltileceğini söyleyen HDP, asgari ücretin tespit biçiminin de değişeceğini söylüyor. Toplu pazarlıkla asgari ücretin belirleneceğini vaat eden HDP, en düşük emekli aylıklarının da asgari ücretle eşitlenerek 2.000 TL’ye çıkartılacağını ifade ediyor.
cem kılıç milliyet