SENDİKA
Övüldük Mü, Dövüldük Mü?
Her yıl 24 Kasım geldiğinde, sefalet, bitmişlik, tükenmişlik, itibarsızlık, borç, batak, intihar vb. gibi negatif, olumsuz kavramlardan ne varsa öğretmenle eşleştirilmeye çalışılır. Ne acayip, ne acı, ne garip bir durum. Bir tarafta milletin geleceğini inşa eden, peygamberler,âlimler mesleği olarak tanımladığımız bu kutsal mesleği nasılda ayaklar altına seriyoruz? Mesleğin kahramanları, halk, vatandaş, sendika, siyaset herkes koro halinde, öğretmenin cinnet geçirdiğini-geçireceğini konuşuyor.
80’li-90’lı yılları düşündüğünüzde öğretmenlerin sorunlarının dillendirilmesi, gündem yapılması için 24 Kasımlar iyi bir fırsat olurdu. İletişim, habercilik, sosyal medya ve en önemlisi sendikacılık bu kadar yaygın olmadığından, öğretmenlerimiz,projektörlerin üzerlerine çevrildiği bu günleri, sorunların dillendirmesi adına fırsat olarak görür ve o şekilde gündem olmaya çalışırdı. Haklıydılar, ne söylemin, ne eylemin gücü bu günkü kadar değildi. Zira örgütlenme yok gibiydi.Cunta, tüm meslek örgütlerinde olduğu gibi öğretmenteşkilatlarının da kapısına kilit vurmuştu. Sonra da bir 24 Kasım tesellisi vermeyi de ihmal etmemişti.
Bu güne geldiğimiz de öğretmenlerimizin dörtte üçü artık bir sendikaya üye. Bırakın öğretmenler gününü, her gün hatta her an tepki verme refleksine kavuşmuş durumda. İnternet, cep telefonu, mesaj, mail, kamu siteleri ya da sosyal medya aracılığı ile anında tepki verilip, gündem oluşturulabiliyor. Atanamayan öğretmenler olsun, çalışan öğretmenlerimiz olsun, haklı sorunlarında mutlaka seslerine yankı bulabilmektedirler. Daha yönetmelikler ana rahmine düşmeden kız mı erkek mi tartışılır olmuştur. Şunu söylemek istiyorum; sorunlarımızı her an her yerde haykırma ve gündem olma refleksini kazanmış durumdayız. Eskiden olduğu gibi 24 Kasımları beklemek gerekmez. Artık öyle bir noktaya geldi ki 24 Kasım demek öğretmen demek, öğretmen demek, borçlu, meteliksiz, kredi kartı batağında boğulan zavallı demek oldu. Yapmayalım, hep beraber mesleğimizi itibarsızlaştırmayalım. Elbette maaş yetersizliğini ve diğer sorunları her zaman dillendirelim ama öğretmenleri bunlarla özdeştirmeyelim. Her şeye rağmen biz ÖĞRETMENİZ. Gelecek bizim elimizde ve biz şekillendireceğiz. Biz şefkat bakımından, milletin çocuklarının hem annesi hem babasıyız. Çocuklarımızın rol modeliyiz. Onların tırnağına bir şey olsa sorumluluk hissederiz.
Biz, negatif iyon değil, pozitif iyonları taşırız.
Biz,inanmak, başarmak için varız.
Biz, dünyayı değiştiren liderler yetiştiririz.
Biz, istersek dünyayı değiştiririz.
Ama, biz asla tükenmişlik sendromu yaşayamayız. Biz, borçlu olsak da dünyanın en zengin kaynağı olan insan kaynağını elimizde bulunduruyoruz. Biz, toplumun öncüleri olarak rota belirleriz. Toplumların kaderini belirleriz.
Öğretmenler olarak, maddi ve manevi sorunlar yaşıyor olsak da, kendi sorunlarımız dâhil, tüm sorunların yegâneçözüm kaynağının bizden gayri kimsenin olamayacağını biliyoruz. Buna Başbakan ve Cumhurbaşkanı da dâhil. Mesleğin itibarsızlaştırıldığı değil, gücünün, etkisinin tartışılıp, idrak edildiği günler dileğiyle.
Emrullah AYDIN
İstanbul 1 Nolu Şube Başkanı