SENDİKA
Öğretmenler Angarya İstemiyor!
Milli Eğitim Bakanlığı hazırladığı "Örgün ve Yaygın Eğitimi Destekleme ve Yetiştirme Kursları Yönergesi" ile Eylül 2015`te kapatılacak dershanelerin yaratacağı boşluğu, öğrencilere yönelik ücretsiz destek kursları açarak doldurmak istemektedir.
Yayınlanan yönergeye göre ücretsiz olan kurslar, hafta içi saat 22.00`ye kadar eğitim verilebilecektir. Ayrıca hafta sonu, yarıyıl ve yaz tatillerinde de devam edecek olan kurslarda dönemlik en az 36 saat, yıllık ise 72 saat ders verilecektir. Hafta sonları yapılan kurslar ise her gün en fazla 8 saat olacak biçimde düzenlenmiştir. Okulunda kurs açılmayan öğrenciler ise diğer okullarda açılan kurslara kayıt yaptırabilecektir.
Belirtmek gerekir ki esas olan kurs açmak değil, eğitimin niteliğini artırmak olmalıdır. Elbette dezavantajlı öğrenciler için takviye kurslar da açılabilecektir. Bu açıdan söz konusu kursların ücretsiz olması, öğrencilerin kendi öğretmenlerinden eğitimlerindeki eksikliklerine dair destek görebilmeleri şüphesiz çok önemlidir. Ancak yönerge, gerek öğrenciler gerekse öğretmenler açısından bir dizi sorunu beraberinde getirmektedir.
Örneğin, hangi derslerden kurs açılacağına ve hangi öğretmenin ders vereceğine dair konularda öncelikle veli ve öğrenci seçimleri belirleyici olmaktadır. Bu durum öğretmeni performans değerlendirmesine açık hale getirmektedir. Özellikle MEB`in performans değerlendirmesini, güvencesizleştirme politikasının bir uzantısı olarak hayata geçirmeye çalıştığı gözetilirse, durumun vahameti anlaşılabilecektir. Kaldı ki uzman öğretmenlik uygulamasında olduğu gibi öğretmenleri ayrıştıran subjektif yaklaşımların bir gerçekliği olmadığı iyi bilinmektedir. Yönergede açıkça "bilgi ve tecrübesi ile branşında temayüz etmiş, çevresi ile iyi ilişkiler kurabilen öğrenme ve öğretme yöntem ve tekniklerine hâkim, teknolojik araç-gereçleri eğitim ortamında kullanabilenler" denilerek bu değerlendirmeye kapı açılmıştır. Bu durum, öğretmenleri kategorize edecek ve öğretmenin başarısını sınavlardaki öğrenci başarısına indirgeyecektir. Halbuki öğretmen, öğrencisinin kendi yeteneklerini fark edebilmesinde ve geliştirebilmesinde, dünyaya başka pencerelerden bakabilmesine yardımcı olan kişidir. Öğretmenin başarısı, öğrencisiyle bu yönde kurduğu ilişkide ortaya çıkar ve bu başarı ölçülebilir değildir.
Bir diğer sorun ise öğretmenin ders vermek istememesi halinde ortaya çıkmaktadır. Yaklaşık 10 lira olan ek ders ücreti yerine 18 lira verilmesine rağmen, öğretmenlerin birçoğu kurslarda çalışmak istememektedir. Bir öğretmeni, saatlik 18 lira gibi komik bir ücretlendirme ile günlük derslerinin ardından saat: 22.00`a kadar okulda kalmaya zorlamak, tam olarak angaryadır. Öğrenciler açısından da bu saatlere kadar okulda kalmak kabul edilemezdir. İnsani olmayan, öğretmenlerin özveri ve emeğinin karşılığını gözetmeyen bu koşullar, gerek öğretmenlerin kişiliklerine ve özel yaşamlarına gerekse okul dışında bir hayatı olması gereken çocuklarımıza büyük bir haksızlıktır.
Bir başka sorun ise kursta disiplini bozan öğrenciye bulunduğu sınıf kademesinin ilgili mevzuatına göre işlem yapılacak olmasıdır. Bu durum öğrencilerin sürekli bir denetim ve baskı altında olmasını beraberinde getirebilecektir. Elbette okullarda kimi kurallar ve ilkeler olmalıdır. Ancak disiplin yönetmeliklerinin baskıcı, cinsiyetçi, yasakçı mantığı bunun ötesine geçmekte ve öğrencilerin özgürce kendilerini var edebilecekleri bir ortamı daha baştan yok etmeyi hedeflemektedir.
Eğitim Sen olarak, eğitimin niteliğini artıracak ve eğitim sistemini sınav odaklı olmaktan çıkaracak politikaların hayata geçirilmesini; öğretmenleri basit iş gücü olarak gören, üç kuruş para verilince her şeyin hallolacağını sanan yaklaşımdan vazgeçilmesini; öğrencileri disipline edilmesi gereken değil, temel hak ve özgürlüklere sahip bireyler olarak gören politikaların hayata geçirilmesini istiyoruz!