SENDİKA
Memurların İş Güvencesi Kaldırılmak Üzere...
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'ndaki torba yasa tasarısına son anda eklenen bir maddeyle memurların en önemli güvencesi olan iş güvencesine son veriliyor. Yani görevine son verilen memurun mahkeme kararıyla dönmesinin önü kapatılıyor. Bu tasarı bu haliyle yasalaşırsa devlet memurluğu, özel sektörde çalışan işçilerden daha güvensiz meslek haline gelecektir. Sendikamız bu düzenlemeye şiddetle karşı çıkmaktadır.
Plan ve Bütçe Alt Komisyonunda tasarıya, idare hukukun temel ilkelerini ve özellikle devlete güven, idarenin sürekliliği gibi ilkeleri hiçe sayan hükümler eklendi.
Tasarıya eklenen bu hükümler en başta Anayasanın 125. maddesinde yer alan “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.”hükmüne aykırı olacaktır. Yine idare hukukunun yerleşik mevzuat ve uygulamalarını bir anda yok sayılarak, idareye adeta sıkıyönetim yetkileri verilmektedir.
Torba yasa tasarısı ile henüz birkaç ay önce değiştirilmiş olan İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun aynı maddeleri tekrar değiştirilerek memurların iş güvencesi ortadan kaldırılıyor ve idari yargı kararları uygulanamaz hale geliyor.
İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 28. maddesinin 1. Fıkrasının mevcut hali;
“Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez.Kamu görevlileri hakkında tesis edilen atama, görevden alma, göreve son verme, naklen veya vekâleten atama, yer değiştirme, görev ve unvan değişikliği işlemleriyle ilgili olarak verilen iptal ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin mahkeme kararlarının gereği; dava konusu edilen kadronun boş olması hâlinde bu kadroya, boş olmaması hâlinde ise aynı kurumda kazanılmış hak aylık derecesine uygun başka bir kadroya atanmak suretiyle yerine getirilir. Eski kadro ile atandığı yeni kadro arasında mali haklar bakımından bir fark bulunması durumunda, bu fark 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 91 inci maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen usul ve esaslar çerçevesinde ödenir.” Mevcut maddede, idari yargı kararlarının “30 gün içinde” uygulanması ve kamu görevlisinin öncelikle eski kadrosuna atanması öngörülüyor.
Hukuk güvenliği ve idarenin tüm eylem ve işlemlerinin yargı denetimine tabi olması ilkesi açısından kritik önem taşıyan bu madde TBMM Alt komisyonunda aşağıdaki şekilde değiştirildi:
“Ancak, kamu görevlileri hakkında tesis edilen atama, görevden alma, göreve son verme, naklen veya vekâleten atama, yer değiştirme, görev ve unvan değişikliği işlemleriyle ilgili olarak verilen iptal ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin mahkeme kararlarının gereği iki yıl içinde; ilgilinin kazanılmış hak aylık derecesine uygun başka bir kadroya atanması suretiyle yerine getirilir.”
Bu düzenleme ile kanunda “en 30 gün” olan idari yargı kararlarının uygulama süresi iki yıla çıkarılıyor. İdari yargı kararının uygulanmasının iki yıla çıkartılması hukuk devleti ve yargı kararları ile alay etmektir.
Alt komisyonda bununla da yetinilmedi. Kamu görevlisinin boş kadro olması durumunda eski kadrosuna atanma imkanı tümüyle ortadan kaldırıldı ve başka bir kadroya atanması hükmü getirildi.
Maddede eklenen bir diğer hükümle idari yargı kararlarının uygulanmaması durumunda kamu görevlisi hakkında ceza soruşturması ve kovuşturması açılmasının önü de kapatıldı:
“Kamu görevlileri hakkında tesis edilen atama, görevden alma, göreve son verme, naklen veya vekâleten atama, yer değiştirme, görev ve unvan değişikliği işlemleriyle ilgili olarak verilen iptal ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin mahkeme kararlarının gereğini yerine getirmeyen kamu görevlisi hakkında ceza soruşturması ve kovuşturması yapılamaz; ancak disiplin hükümleri saklıdır.”
Bu düzenlemeye göre yargı kararı iki yıl sonra da uygulanmayabilecek çünkü uygulamayana karşı dava hakkı da yok. Yapılan bu değişikliklerle Anayasa tarafından güvence altına alınan “idarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolunun açık olması” hükmü ortadan kaldırılmaktadır. Memurlara ilişkin idari yargı kararlarının uygulanma süresi iki yıla çıkartılmakta ve iki yıl sonunda bu kararların uygulanmaması durumunda da yargı kararını uygulamayan kamu görevlisi korunmaktadır.
İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 28. maddesine eklenen bir başka hükümle, kamu görevlileri hakkında yapılan atama, görevden alma, göreve son verme, naklen veya vekâleten atama, yer değiştirme, görev ve unvan değişikliği işlemlerinin telafisi güç veya imkansız zararlar doğurmayacağı hükme bağlanıyor. Böylece idari yargının yürütmeyi durdurma kararı vermesi imkansız hale getiriliyor.
Torba yasa tasarısında yer alan bu hükümlerin (yasalaşması durumunda) açık anlamı kamu görevlisinin iş güvencesinin ortadan kalkması ve idarenin sıkıyönetim yetkilerine kavuşmasıdır.
İdare artık siyasi olarak cezalandırmak istediği memur hakkında kolaylıkla ve hukuksuz bir biçimde görevden alma, göreve son verme, naklen veya vekâleten atama, yer değiştirme, görev ve unvan değişikliği işlemleri yapabilecek,
İdarenin bu işlemleri eskiden olduğu gibi “telafisi güç veya imkansız zararlar doğurmuş” sayılmayacak ve bunlar hakkında yürütmeyi durdurma kararı vermek imkansız hale gelecek.
İdarenin bu kararlarıyla ilgili olarak açılacak davalarda verilen yargı kararları iki yıl süreyle uygulanmayacak,
Memur idari yargıdan yürütmeyi durdurma ve iptal kararı alsa bile işe yaramayacak çünkü iki yıl sonra memur aynı kadrosuna döndürülmeyecek,
İki yıl sonra bile yargı kararları uygulanmazsa yargı kararlarını uygulamayan kamu görevlileri ceza soruşturma ve kovuşturmasından muaf tutulacak.
Böylece torba yasa tasarısı ile idari yargı ve hukuk güvenliğini ortadan kaldıran son adımlar atılıyor. Torba yasa tasarısının bu haliyle yasalaşması halinde hukuk güvenliği rafa kaldırılmış olacak.
Torba yasa tasarısı ile idareye sıkıyönetim yetkileri tanınmakta ve yargı denetimi olmaksızın bürokrasiyi istediği gibi tanzim etme imkanı verilmektedir. Böylece idare istediği memuru sürebilecek, istediğini görevden alabilecek ve hatta meslekten atabilecektir. Memurların akibeti, amirlerinin iki dudağı arasında olacak ve keyfi görevden almalar ile sürgünlerin önü açılacaktır. Yani “özel sektör gibi tuttuğumuzu işten atamıyoruz” diye serzenişte bulunan yürütme erki daha öte bir yetkiyi kendisine tanımak üzere…
Kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal ve meslekî hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için kurulan sendikamızın yüce meclisten talebi; böylesine hukuksuz ve antidemokratik yasalara karşı çıkmasıdır. Milletin temsilcisi olan, meclisin seçkin milletvekillerinin sağduyusuna güveniyor, kamu vicdanının sesi soluğu olacaklarına yürekten inanıyoruz.
Aktif Eğitimciler Sendikası
Genel Merkezi