SENDİKA
Memur-Sen'in Başbakan'dan İstekleri
Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, Memur-Sen’in adalet ve merhamet konfederasyonu olduğunu söyledi. Memur-Sen’in, barış ve hakkaniyet temelli yeni bir dünya mücadelesi veren adalet ve merhamet hareketi olduğunu vurgulayan Gündoğdu, “Memur-Sen Türkiye’nin en büyük emek örgütüdür. Toplu Sözleşmede elde edilen başarı Memur-Sen’in rakipsizliğini tescillemiştir” dedi. 17 Aralık operasyonuna değinen Genel Başkan Gündoğdu, şöyle konuştu; “son operasyonda, hedef AK Parti Genel Başkanı değil Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı ve Başbakan üzerinden Türkiye olduğu açıktır. Bu yüzden, kime oy verdiği, hangi ideolojiden olduğu, hangi cemiyetin ya da camianın mensubu olduğuna bakmadan herkes bu operasyona karşı ortak tavır almalıdır.”
Memur-Sen’in ATO Congresium Salonunda Büyük Türkiye Buluşması Medeniyetimizi, İnsan, Demokrasi ve Şehirlerimiz Buluşmasında konuştu. Gündoğdu, medeniyetimizin, hem millete hem de millete hizmetle sorumlu olanlara; Halka hizmeti Hak’ka hizmet saymayı, insanı yaşatmayı devleti yaşatmanın ön şartı görmeyi, kurda yem olan kuzunun hesabını dahi vermeyi salık verdiklerini kaydetti. Genel Başkan Gündoğdu açıklamalarını şöyle sürdürdü; “Biz, bilir ve inanırız ki; dünya üzerinde Allah’a kulluktan daha büyük bir makam, Allah’ın rızasını gözeterek insana hizmet etmekten daha büyük bir onur yoktur. Hakikat yolculuğumuzun bineği medeniyetimiz, insan ve iman arasındaki kadim birlikteliği esas alıyor. Zamanda yolculuk yaparak “Asr-ı Saadet” devrinde yaşama imkanımız yok. Beton yapılara dair imar planlarıyla şekillenmiş esaret şehirleri yerine, Asr-ı Saadeti var eden irfan değerleriyle imar edeceğimiz Şehr-i Saadet’lerde yaşama imkanımız var. Bu noktada, belediyelerimize, belediye başkanlarımıza büyük görevler düşüyor. İnsan odaklı, insani değerleri önceleyen, “değerli” deyince akla “insanların” geldiği Saadet Şehirleri kurabiliriz.”
SON OPERASYON BAŞBAKAN ÜZERİNDEN TÜRKİYEDİR
Genel Başkan Ahmet Gündoğdu, son operasyon göstermiştir ki 17 Aralık operasyonuyla “Büyük Türkiye” hedefini akamete uğratmaya dönük sivil vesayet çabası ve paralel devlet yapılanması, milleti ve devleti demokratikleşme, özgürleşme yolculuğundan döndürme çabasının yattığını söyledi. “Yorulmadan daha demokratik devlet, daha özgür millet hedefine uzanmalıyız” ifadelerini kullanan Gündoğdu, “12 Eylül 2010 referandumuyla daha da netleştirdiğimiz yol haritasına sadık kalmalı, hukukun üstünlüğüne dayanan demokratik sosyal hukuk devletini gerçek anlamda tesis etmeliyiz. Paralel devleti ve uzantılarını, yolsuzluk iddialarını hukukun evrensel kurallarına, adil yargılamaya ve bağımsız yargıya dair ilkelere sadık kalarak açığa kavuşturmalıyız. Ancak, kayıt dışı siyasete de göz yummamalıyız” diye konuştu. “17 Aralıkla birlikte varlığı açığa çıkan emniyet ve yargıdaki paralel devlet kurgusu üzerinden, geçmişte kurulan vesayet tezgahlarının faillerinin mağdur edilmiş olabileceği gibi bir yanılgıya düşmemeliyiz” açıklamalarında bulunan Gündoğdu, “Bugünün vesayet tasarlayıcılarına kızgınlığımız, dünün vesayetçilerine merhamet kapılarını açmak gibi bir hatayı tetiklememelidir. Dün bu milletin önüne vesayet mayınları döşeyenler en az bugün bu işe tevessül edenler kadar, millete ve millet iradesine saygıda kusur etmişlerdir. Hukuk, merhamet değil adalet aracıdır. Adaletin tesisinde hatalar varsa, hakkı ihlal edilenler varsa bu ortaya çıkarılmalıdır. Ancak, hata yapıldığı hatta kumpas olduğu ön kabulüyle geçmişin vesayetçilerine kanun yoluyla yeniden yargılama hakkı verilmesi, milletin vicdanında yaralara neden olur. Yeniden yargılanma, vesayete odaklanmışların yeniden yapılanması tehdidini kendi ellerimizle oluşturmak olur. Son operasyonda, hedefin AK Parti Genel Başkanı değil Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı ve Başbakan üzerinden Türkiye olduğu açıktır. Bu yüzden, kime oy verdiği, hangi ideolojiden olduğu, hangi cemiyetin ya da camianın mensubu olduğuna bakmadan herkes bu operasyona karşı ortak tavır almalıdır. Türkiye’nin küresel yapının at oynatma alanı haline gelmesini, milletin yeniden vesayet altına alınmasını istemeyen herkes devletin bağımsızlığından, milletin egemenliğinden, sivil siyasetten yana olmalıdır” ifadelerine yer verdi.
17 Aralık operasyonunun fitilini ateşleyenlerin, çözüm sürecini sona erdirmeyi ve Türkiye’nin yeniden terör girdabına düşmesini isteyenlerin Yeni Türkiye ve Yeni Anayasa hedefini akamete uğratmak için didinenler olduğunu kaydeden Gündoğdu, “Büyük Türkiye yolculuğunun sona ermesini ve Türkiye’nin eski günlerine dönmesini dileyenlerdir. Milletin sivil siyasete olan inancını kaybettirerek vesayete ve darbelere vize kolaylığı sağlayan üstünlerin hukuku anlayışını yeniden hayata geçirmek isteyenlerdir. Bütün bu planların, hayallerin ve hedeflerin gerçekleşmesi için “Uzun Adamı”, “Direnen Adamı” devre dışı bırakmaya odaklandılar. Türkçe ezan zulmune son verip ezanın tekrar Rabça okunmasını sağlayan Menderes niçin hedef alınmışsa “Direnen Adam” onun için hedeftir. Bu ülkeyi dünyayla tanıştıran ve küresel rekabetin öznesi olacağına inandıran ÖZAL niçin hedef alınmışsa “Direnen Adam” onun için hedeftir. Namlusu millete dönmüş tanka selam durmam çıkışıyla vesayete karşı koyan “Muhsin Başkan” niçin hedef alınmışsa “Direnen Adam” onun için hedeftir.
Devletin kasasına çöreklenmiş şebekenin defterini düren, D-8’le İslam dünyasını ayağa kaldırmaya çalışan ve kendisini İslam birliğine adayan “Savunan Adam Erbakan Hoca’mız” niçin hedef alınmışsa “Direnen Adam” onun için hedeftir. Ancak, milleti unuttular. Liderlerine, egemenliğine, bağımsızlığına kurulan tezgahları kavrayan ve idrak eden bir millet var artık. O yüzden bu sefer başaramayacaklar. Mısır’da Mursi’ye yapılanın Türkiye’de hayata geçirilmesine hem millet hem Memur-Sen izin vermeyecektir.” dedi.
MEMUR-SEN’İN RAKİPSİZLİĞİNİN TESCİLİ TOPLU SÖZLEŞMEDİR
“Toplu sözleşmede elde ettiğimiz başarılar Memur-Sen’in rakipsizliğini tescilliyor” diye konuşan Gündoğdu, “ Memur-Sen, Türkiye’nin en büyük emek örgütüdür. Emeğin değerli olmasının ve ekmeğin artmasının ön şartının, özgür, sivil ve demokratik bir siyasal sistem olduğunun bilincindeyiz. Bugün, Suriye’de sendikadan bahsetme imkanı yoktur. Özgürleşmeyi, demokratikleşmeyi, sivilleşmeyi, mazluma destek olmayı, zulmü ortadan kaldırmayı, insanı ve insan onurunu korumayı da görev ve sorumluluklarımız arasında görüyor, varlık nedenleri arasında kabul ediyoruz. Memur-Sen, özgürlük insana aittir, insana dairdir anlayışıyla hareket eden aksiyoner bir özgürlük hareketidir. Bu düşünceyle, darbe dönemlerinin, vesayet süreçlerinin eseri kanun ve kararlarla uygulamaya konulan bütün yasakların kaldırılması mücadelesi verdik, vermeye devam ediyoruz” dedi.
Bu mücadeleyle elde edilen kazanımların sonuncusunun ve ülke kadınları açısından en değerlisinin, kamudaki başörtüsü yasağının kaldırılması olduğunu sözlerine ekleyene Gündoğdu, “Bunu milletimize inanarak ve güvenerek başlattığımız “Özgürlük için On Milyon İmza” kampanyasında topladığımız 12 Milyon 300 bin imzayla başardık. Memur-Sen, “bin yıllık desende bir ve beraberiz” çağrısını sürekli seslendiren bir kardeşlik hareketidir. Biz, etnik kimliklerin birini diğerinden daha değerli ya da değersiz gören ırkçı ideolojileri, birliğimize, dirliğimize yönelik bir tehdit olarak değerlendiriyoruz. Kardeşlik ikliminin bu toprakların mütemmim cüzü olduğu inancıyla, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesine de “Çözüm Süreci”ne de destek olduk, destek oluyoruz. Akil İnsanlar Heyeti’nde yer almayı millet tarafından verilmiş bir görevin ifası olarak gördük. Türkiye’yi tabiri caizse karış karış gezdik. Çözüm iradesini destekleyecek girişimlerin ya öncüsü ya da paydaşı olduk.”
MEMUR-SEN BARIŞ VE HAKKANİYET TEMELLİ YENİ BİR DÜNYA MÜCADELESİNİN ADIDIR
Memur-Sen’in, barış ve hakkaniyet temelli yeni bir dünya mücadelesi veren adalet ve merhamet hareketi olduğunu ifade edene Gündoğdu, Arakan’da, Doğu Türkistan’da ve Suriye’de zalim yönetimlerin zulmüne maruz kalanlara el uzattıklarının altını çizdi. Memur-Sen’in Mısır’da demokrasiye vurulan darbeye ve özgürlük diyenleri katleden darbecilere karşı Mısır halkının yanında yer aldığını anımsatan Gündoğdu, “Mısır İçin Direniş, İnsanlık İçin Diriliş” mitingimizle, dünyaya ses ver dedik. Rabia Platformunun kuruluşunda ve eylemlerinde sorumluluk almayı, “önce insan ve mutlaka insan onuru” duruşumuzun gereği olarak gördük. Filistine ve Gazze’ye olan muhabbetimizi, katil İsrail devletine yönelik lanetimizi her fırsatta dile getirdik. Memur-Sen, kendisini cüzdan sendikacılığıyla sınırlamayıp bütün eylem ve söylemlerinde vicdan sendikacılığını ön plana çıkarmıştır. Biz, “insan”, “insan onuru”, “medeniyet”, “adalet”, “hakkaniyet”, “özgürlük”, demokrasi” ve “kardeşçe yaşamak ve hakça bölüşmek” kavramlarını merkeze almış değerler sendikacılığı hareketiyiz. Memur-Sen hak karşısında vav, haksızlık karşısında elif olmaya adananların bu çağdaki gür sesidir” şeklinde konuştu.
Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu'nun Konuşma Metninin Tamamı
Ölüm bir tohumsa kefen zarında/Gün olur fışkırır bir orman olur” dizeleriyle Bir çekirdekte bir filizi, bir filiz de bir fidanı, bir fidanda bir çınarı, bir çınarda bir ormanı düşleyen, medeniyetimizin aksiyoner dava adamı, çağın soylusu ve soylu mücadelemizin mimarı Mehmet Akif İnan ağabey başta olmak üzere millet, medeniyet ve Hakikat davası mücadelesinde vefat edenlere Allah’tan rahmet diliyorum.
Türkiye, milleti ve devletiyle; insani değerlere, kardeşliğe, hikmete, ahlaka, “Hakikate” çağrıya dayanan kadim medeniyete asırladır mesken olmuş bir coğrafyanın merkez ülkesidir. Medeniyetimiz, hem milletimize hem de millete hizmetle sorumlu olanlara; Halka hizmeti Hak’ka hizmet saymayı, insanı yaşatmayı devleti yaşatmanın ön şartı görmeyi, kurda yem olan kuzunun hesabını dahi vermeyi salık veriyor. Biz, bilir ve inanırız ki; dünya üzerinde ALLAH’a kulluktan daha büyük bir makam, Allah’ın rızasını gözeterek insana hizmet etmekten daha büyük bir onur yoktur.
Hakikat yolculuğumuzun bineği medeniyetimiz, insan ve iman arasındaki kadim birlikteliği esas alıyor. Zamanda yolculuk yaparak “Asr-ı Saadet” devrinde yaşama imkanımız yok. Beton yapılara dair imar planlarıyla şekillenmiş esaret şehirleri yerine, Asr-ı Saadeti var eden irfan değerleriyle imar edeceğimiz Şehr-i Saadet’lerde yaşama imkanımız var. Bu noktada, belediyelerimize, belediye başkanlarımıza büyük görevler düşüyor. İnsan odaklı, insani değerleri önceleyen, “değerli” deyince akla “insanların” geldiği Saadet Şehirleri kurabiliriz.
Bu çerçevede, bugün aramızda bulunan Sayın Melih Başkanımıza; Ankara’yı “Türkiye’nin boşkenti” olmaktan kurtarıp; “yeşil doğası”, “hızlı ulaşımı”, “temiz havası ve suyu”, “sosyal belediyeciliği”, “yoksul dostu yerel yönetim anlayışı” ile “Türkiye’nin çağdaş başkenti”ne dönüştürdüğü için teşekkür ediyorum. Hacı Bayram Veli’nin mekanı artık içimizi acıtmıyor, ruhumuza huzur yüklüyor. Bırakın yurtdışından gelen yabancı konukları, Ankara’nın kendi sakinlerini bile ürküten havaalanı yolu kenarındaki ucube görüntülerin yerinde bugün estetik zenginlik var. Önümüzdeki döneme yönelik “fuar alanı”, “Ankara boğazı”, “Anka Park”, “İnanç ve Tarih Müzesi”, “Havaalanı Metro” gibi projelerle daha da yaşanır bir başkente hazır olmamız gerektiği anlaşılıyor. Sayın Gökçek’in bu icraatları birlikte gerçekleştirdiği, gerçekleştireceği ekibin içerisinde büyük çoğunluğu Bem-Bir-Sen’imizin üyesi olan kamu görevlisi arkadaşlarımız var. Bu noktada, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde görev yapan kamu görevlisi arkadaşlarımız adına Sayın Başkana Ankara Büyükşehir Belediyesinde ilk defa sosyal denge sözleşmesi imzalanmasındaki katkıları nedeniyle teşekkür ediyor ve 30 Mart’tan sonra yapacağı ilk işlerden birinin de büyükşehir belediyesindeki kamu görevlilerine yönelik yeni sosyal denge sözleşmesi imzalamak olacağı konusunda söz istiyorum.
Belediye çalışanlarının mali ve sosyal haklarını artıran sosyal denge sözleşmesinden bahsedip, ikinci dönem toplu sözleşmesinden ve kazanımlarından bahsetmemek olmaz.
Bu sene toplu sözleşme masasından önce genel başkanlarımızla birlikte öncelikli hedeflerimizi;
1- En yüksek maaş ile en düşük maaş arasındaki makası daraltmak
2- Çalışırken alınan maaş ile emekli maaşı arasındaki farkı kapatmak
3- Emekli maaşlarını artırmak
4- Emekli ikramiyesini artırmak
5- Ek ödemede unutulan öğretmen ve akademik personelin mağduriyetini gidermek
6- 4/C’li personelin maaşlarını artırmak ve kadroya geçirilmelerini sağlamak
olarak belirledik.
Bunlardan ilk dördü için tek yol, taban aylığa zam almaktı. İstediğimiz zammı aldık.
ü Taban aylığa 175 TL= %17 zam aldık.
(Bu zamana kadar, taban aylığa tek seferde alınan en yüksek zam. 1978’den beri 1027 TL’ye çıkabilen taban aylık şimdi 1.202 TL)
- Her ay her kamu görevlisinin maaşına 123 TL zam.
- Emekli maaşlarına yansıması her ay 146 TL
- Emekli ikramiyesine yansıması ise rekor bir rakamla 5,250 TL’dir.
Ayrıca;
- Öğretmene 75+75=150 TL ilave zam
- 4/C’li bekara 253 TL net, Evli ve iki çocuklu 4/C’liye 493 TL net
Maliye Bakanı Mehmet ŞİMŞEK, “Toplu sözleşme için bütçeye ilave 5 Milyar TL ayırmışken, imzalanan toplu sözleşmeyle bu tutarı 8 Milyarın üzerine çıkarmak zorunda kaldık.” diyor(yüzde 60’ın üzerinde artış)
Başta Başbakanımız ve Çalışma Bakanımız olmak üzere bu toplu sözleşmenin imzalanmasında emeği ve katkısı bulunan herkese teşekkür ediyorum.
Rakiplerimizle daha doğrusu bize rakip olamayacaklarla aramızdaki fark;
1- Onlar sorunlu sendikacılık yapar, biz sorumlu sendikacılık yapıyoruz.
2- Onlar etnik sendikacılık yapıyor, biz kardeşlik sendikacılığı yapıyoruz.
3-Onlar kaldırım sökme sendikacılığı yapıyor, biz emek-ekmek için ter dökme sendikacılığı yapıyoruz.
4- Onlar kan ve gözyaşı sendikacılığı yapıyor, biz analar ağlamasın, kan akmasın sendikacılığı yapıyoruz.
5- Onlar millete kazan kaldırmanın derdinde, biz millete kazanım üretmenin peşindeyiz.
6- Onlar darbecileri misafir ediyor, biz demokrasiye ev sahipliği yapıyoruz.
7- Onlar milleti ötekileştirme hevesiyle, biz bütün milleti birleştirme hedefiyle sendikacılık yapıyoruz.
8- Onlar tehdit sendikacılığı yaparken, biz teklif sendikacılığı yapıyoruz.
Sayın Başbakanımızın burada bulunmasını da fırsat bilerek, teklif sendikacılığımız kapsamında; toplu sözleşme görüşmelerinde ve Kamu Personeli Danışma Kurulu’nda gerçekleştirilmesi konusunda fikir birliğine vardığımız teklif ve taleplerimizin de hayata geçirilmesi beklentimizi bir kez daha ifade ediyorum. Bu kapsamda,
ü Reel ücret artışı konusunda mağdur konumdaki akademik personele ilave zam yapılmasını istiyoruz.
ü 4/C’li personelin kadroya geçirilmesi düzenlemesinin ivedilikle yapılmasını bekliyoruz.
ü Üzerinde defalarca uzlaştığımız 2005 yılından sonra göreve başlayanlara bir derece verilmesini
ü Disiplin cezalarının affedilmesini istiyoruz.
ü Emekli ikramiyesindeki 30 yıllık süre sınırlamasının kaldırılsın diyoruz
ü İş ve meslek danışmanlarının kadroya geçiş kaynaklı maaş mağduriyetinin giderilmesini bekliyoruz
ü Memurlarla benzer görevleri yürüten yükseköğretim mezunu işçilerin memur kadrolarına geçirilmesini istiyoruz.
ü Kadın çalışanların çalışma şartlarının iyileştirilmesi ve kamuda kadın istihdamının arttırılmasına ilişkin çalışmanın ivedilikle yürürlüğü girmesini, gecikme olacaksa eş ve çocuk yardımı tutarının arttırılmasını istiyoruz.
Toplu sözleşmede elde ettiğimiz başarılar Memur-Sen’in rakipsizliğini tescilliyor. Memur-Sen, Türkiye’nin en büyük emek örgütüdür. Emeğin değerli olmasının ve ekmeğin artmasının ön şartının, özgür, sivil ve demokratik bir siyasal sistem olduğunun bilincindeyiz. Bugün, Suriye’de sendikadan bahsetme imkanı yoktur. Özgürleşmeyi, demokratikleşmeyi, sivilleşmeyi, mazluma destek olmayı, zulmü ortadan kaldırmayı, insanı ve insan onurunu korumayı da görev ve sorumluluklarımız arasında görüyor, varlık nedenleri arasında kabul ediyoruz. Memur-Sen, özgürlük insana aittir, insana dairdir anlayışıyla hareket eden aksiyoner bir özgürlük hareketidir. Bu düşünceyle, darbe dönemlerinin, vesayet süreçlerinin eseri kanun ve kararlarla uygulamaya konulan bütün yasakların kaldırılması mücadelesi verdik, vermeye devam ediyoruz. Bu mücadeleyle elde ettiğimiz kazanımların sonuncusu ve bu ülkenin kadınları açısından en değerlisi, kamudaki başörtüsü yasağının kaldırılmasıdır. Bunu milletimize inanarak ve güvenerek başlattığımız “Özgürlük için On Milyon İmza” kampanyasında topladığımız 12 Milyon 300 bin imzayla başardık.
Memur-Sen, “bin yıllık desende bir ve beraberiz” çağrısını sürekli seslendiren bir kardeşlik hareketidir. Biz, etnik kimliklerin birini diğerinden daha değerli ya da değersiz gören ırkçı ideolojileri, birliğimize, dirliğimize yönelik bir tehdit olarak değerlendiriyoruz. Kardeşlik ikliminin bu toprakların mütemmim cüzü olduğu inancıyla, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesine de “Çözüm Süreci”ne de destek olduk, destek oluyoruz. Akil İnsanlar Heyeti’nde yer almayı millet tarafından verilmiş bir görevin ifası olarak gördük. Türkiye’yi tabiri caizse karış karış gezdik. Çözüm iradesini destekleyecek girişimlerin ya öncüsü ya da paydaşı olduk.
Memur-Sen, barış ve hakkaniyet temelli yeni bir dünya mücadelesi veren adalet ve merhamet hareketidir. Arakan’da, Doğu Türkistan’da ve Suriye’de zalim yönetimlerin zulmüne maruz kalanlara el uzattık. Mısır’da demokrasiye vurulan darbeye ve özgürlük diyenleri katleden darbecilere karşı Mısır halkının yanında yer aldık. “Mısır İçin Direniş, İnsanlık İçin Diriliş” mitingimizle, dünyaya ses ver dedik. Rabia Platformunun kuruluşunda ve eylemlerinde sorumluluk almayı, “önce insan ve mutlaka insan onuru” duruşumuzun gereği olarak gördük. Filistine ve Gazze’ye olan muhabbetimizi, katil İsrail devletine yönelik lanetimizi her fırsatta dile getirdik.
Memur-Sen, kendisini cüzdan sendikacılığıyla sınırlamayıp bütün eylem ve söylemlerinde vicdan sendikacılığını ön plana çıkarmıştır. Biz, “insan”, “insan onuru”, “medeniyet”, “adalet”, “hakkaniyet”, “özgürlük”, demokrasi” ve “kardeşçe yaşamak ve hakça bölüşmek” kavramlarını merkeze almış değerler sendikacılığı hareketiyiz. Memur-Sen hak karşısında vav, haksızlık karşısında elif olmaya adananların bu çağdaki gür sesidir.
17 Aralık operasyonunu tezgahlayanların, yolsuzluk iddia ve ithamlarının altına gizlediği, yetim hakkıyla kamufle etmeye çalıştığı sivil vesayet hedefi gün gibi ortaya çıkmıştır. Bu millet, devletin kasasına el uzatanları bugüne kadar affetmediği gibi yolsuzluk iddia ve ithamlarının adil yargılamayla ve kesinleşmiş bir mahkeme kararıyla doğrulanması halinde son süreçte adı geçenleri de affetmez.
17 Aralık’la birlikte ortaya çıkan “Büyük Türkiye” hedefini akamete uğratmaya dönük sivil vesayet çabası ve paralel devlet yapılanması, milleti ve devleti demokratikleşme, özgürleşme yolculuğundan döndürmemelidir. Yorulmadan daha demokratik devlet, daha özgür millet hedefine uzanmalıyız. 12 Eylül 2010 referandumuyla daha da netleştirdiğimiz yol haritasına sadık kalmalı, hukukun üstünlüğüne dayanan demokratik sosyal hukuk devletini gerçek anlamda tesis etmeliyiz. Paralel devleti ve uzantılarını, yolsuzluk iddialarını hukukun evrensel kurallarına, adil yargılamaya ve bağımsız yargıya dair ilkelere sadık kalarak açığa kavuşturmalıyız. Ancak, kayıt dışı siyasete de göz yummamalıyız.
17 Aralıkla birlikte varlığı açığa çıkan emniyet ve yargıdaki paralel devlet kurgusu üzerinden, geçmişte kurulan vesayet tezgahlarının faillerinin mağdur edilmiş olabileceği gibi bir yanılgıya düşmemeliyiz. Bugünün vesayet tasarlayıcılarına kızgınlığımız, dünün vesayetçilerine merhamet kapılarını açmak gibi bir hatayı tetiklememelidir. Dün bu milletin önüne vesayet mayınları döşeyenler en az bugün bu işe tevessül edenler kadar, millete ve millet iradesine saygıda kusur etmişlerdir. Hukuk, merhamet değil adalet aracıdır. Adaletin tesisinde hatalar varsa, hakkı ihlal edilenler varsa bu ortaya çıkarılmalıdır. Ancak, hata yapıldığı hatta kumpas olduğu ön kabulüyle geçmişin vesayetçilerine kanun yoluyla yeniden yargılama hakkı verilmesi, milletin vicdanında yaralara neden olur. Yeniden yargılanma, vesayete odaklanmışların yeniden yapılanması tehdidini kendi ellerimizle oluşturmak olur.
Son operasyonda, hedefin AK Parti Genel Başkanı değil Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı ve Başbakan üzerinden Türkiye olduğu açıktır. Bu yüzden, kime oy verdiği, hangi ideolojiden olduğu, hangi cemiyetin ya da camianın mensubu olduğuna bakmadan herkes bu operasyona karşı ortak tavır almalıdır. Türkiye’nin küresel yapının at oynatma alanı haline gelmesini, milletin yeniden vesayet altına alınmasını istemeyen herkes devletin bağımsızlığından, milletin egemenliğinden, sivil siyasetten yana olmalıdır.
17 Aralık operasyonunun fitilini ateşleyenler, Çözüm sürecini sona erdirmeyi ve Türkiye’nin yeniden terör girdabına düşmesini isteyenlerdir. Yeni Türkiye ve Yeni Anayasa hedefini akamete uğratmak için didinenlerdir. Büyük Türkiye yolculuğunun sona ermesini ve Türkiye’nin eski günlerine dönmesini dileyenlerdir. Milletin sivil siyasete olan inancını kaybettirerek vesayete ve darbelere vize kolaylığı sağlayan üstünlerin hukuku anlayışını yeniden hayata geçirmek isteyenlerdir.
Bütün bu planların, hayallerin ve hedeflerin gerçekleşmesi için “Uzun Adamı”, “Direnen Adamı” devre dışı bırakmaya odaklandılar. Türkçe ezan zulmune son verip ezanın tekrar Rabça okunmasını sağlayan Menderes niçin hedef alınmışsa “Direnen Adam” onun için hedeftir.
Bu ülkeyi dünyayla tanıştıran ve küresel rekabetin öznesi olacağına inandıran ÖZAL niçin hedef alınmışsa “Direnen Adam” onun için hedeftir.
Namlusu millete dönmüş tanka selam durmam çıkışıyla vesayete karşı koyan “Muhsin Başkan” niçin hedef alınmışsa “Direnen Adam” onun için hedeftir.
Devletin kasasına çöreklenmiş şebekenin defterini düren, D-8’le İslam dünyasını ayağa kaldırmaya çalışan ve kendisini İslam birliğine adayan “Savunan Adam Erbakan Hoca’mız” niçin hedef alınmışsa “Direnen Adam” onun için hedeftir.
Ancak, milleti unuttular. Liderlerine, egemenliğine, bağımsızlığına kurulan tezgahları kavrayan ve idrak eden bir millet var artık. O yüzden bu sefer başaramayacaklar. Mısır’da Mursi’ye yapılanın Türkiye’de hayata geçirilmesine hem millet hem Memur-Sen izin vermeyecektir.
Türkiye’de binlerce Rabia meydanı, milyonlarca Esma olduğunu herkes bilmelidir. İnanarak, güvenerek ve isteyerek seçtiğimiz siyasi iradenin de milletin oylarıyla seçilen Başbakanın da yanındayız. Sandıkla gelenlerin, vesayetle gitmesine asla müsaade etmeyeceğiz.
Davosta dünya mazlumları adına çıkardığın “One Minute” sesi bizim sesimizdi.
ü 27 Nisan e-muhtırasına karşı soylu direnişin, milletin özlediği dik duruştu
ü Din eğitiminin önündeki engelleri kaldırışın ve kesintili eğitime geçişin Genç Memur-Sen’imizin, gençlerimizin özlemiydi
ü Referandumdaki öncülüğün, devletin milletinden, milletin devletine geçişti
ü Mavi Marmara’daki duyarlılığın, ümmetin haykırışıydı
ü Çözüm sürecindeki kararlılığın, kardeşliğin ve eşit yurttaşlığın hayata geçişiydi
ü Başörtüsüne özgürlük talebimize verdiğiniz olumlu cevap, 70 yıllık hukuksuzluğun çöpe atılışıydı
ü BM’nin çarpık yapısına itirazın, batı medeniyetinin çifte standardının dünyaya deşifre edilmesiydi
ü Bediüzzaman’ın talebelerinden biri “Menderesi ezanı aslına döndürdüğü için İslam kahramanı ilan eden Bediüzzaman bugün yaşasaydı, Erdoğan için bunun onlarca kat fazlasını söylerdi.” diyor.
Direnen adam rahat ol. Bu millet, kendisine ve değerlerine hizmet edenleri asla unutmaz, asla yalnız bırakmaz
Büyük Türkiye, sadece 76 milyonun insanımızın değil, bütün İslam aleminin hatta bütün insanlığın huzurunu, mutluluğunu, refahını gözetecek bir kutup yıldızı olacaktır.
Biz, bu ülkenin ve milletin, medeniyet coğrafyamızın, dünya mazlumlarının özlemini duyduğu ve dualarıyla desteklediği Büyük Türkiye’yi hayata geçirmekten sorumluyuz. Büyük Memur-Sen ailesi, Genel Başkanlardan, Yönetim Kurulu Üyelerine, Kadınlar Komisyonundan, Genç Memur-Sen’ine, Engelliler Komisyonundan, Emekli Memur-Sen’ine şube başkanından işyeri temsilcisine, delegesinden üyesine bütün mensuplarıyla Büyük Türkiye hedefinin ve bu hedef için gecesini gündüzüne katanların, milletle birlikte yol alanların yanındadır, yanında olacaktır.
Bunun için daha büyük olmalıyız. Daha güçlü olmayıyız. Daha fazla üyeyle yol almalıyız. Büyük Türkiye’nin en büyük destekçisi Büyük Memur-Sen olmalı. Hedef 15 Mayıs’ta en az 850 bin üye, Hedef Büyük Türkiye
Dualar bizimle olsun. Dualar mazlumlara olsun. Dualar, analarımızın gözyaşı dökmesini istemeyenlere, bu ülkenin gençlerinin hayatta kalmasına çaba sarf edenlere olsun.
Dualar, bizi biz yapan değerleri ayakta tutmak, medeniyetimizi yeniden inşa ve ihya etmek için fedakarlığın zirvesine talip olanlara olsun.
ALLAH, milleti ve medeniyetimizi kendisine rehber edinen “Vizyoner Adamlara”, “Savunan Adamlara”, “Yiğit Adamlara” “Direnen Adamlara”, kendisini medeniyet davasına adayanlara, bu ülkenin bağımsızlığını, milletin egemenliğini tahkim edenlere merhamet etsin, milletimizin yar ve yardımcısı olsun.