SENDİKA
Memur-Sen'den Memurlar.net'e Sert Cevap
Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdunun, Ağrıda gerçekleştirilen teşkilat toplantısında, Ardahan yolunda karşılaştığı bir çobanla arasında geçen diyalogu aktarırken kurduğu,
-Çobanla konuşuyorum dün Ardahan yolunda.
Çoban, Başkanım biz bayram ediyoruz. Sığırlarımın bile yüzü güldü diyor.
-Nasıl güldü diyorum.
-Yaylaya çıkacaklar diyor.
Şimdi çözüm sürecini hayvanlar bile anlamış, bazı insanlar anlamıyor şeklindeki cümlelerin memurlar.net sitesinde anlatılmak istenilenin dışında bir noktaya çekilmeye çalışılmasını art niyetli bir yaklaşım olarak görüyoruz. Ülkemizde yıllardır süren terör olayları yüzünden, yaylaların, köylerin güvenlik nedeniyle boşaltılmasının çarpıcı sonucunu ifade eden diyalogu, çözüm sürecine karşı çıkanlara yönelik bir itham olarak anlamayı ve kamuoyuna yansıtmayı doğru bulmuyoruz.
Hal böyleyken, memurlar.net sitesi, 27 Mayıs 2013 tarihli Ben gerçekten böyle bir şey söyledim mi? başlıklı haberinde; çarpıtmaya, gerçekleri yansıtmayan bazı cümleler ile yeni bir boyut katmaya çalışmaktadır. Haber değil, ancak yazı olarak değerlendirilmesi mümkün olan bu cümleler topluluğunun neresini düzeltelim. Mersin'de yapılmış bir toplantı yok. Ama yazıda Mersin mekan olarak gösteriliyor. Basının karşısına çıkamamak şeklinde bir durum söz konusu değil, ısrarla böyle bir ithamda bulunuluyor. Toplantıda kullanılan ifadelerin herhangi biriyle ilgili olarak, 'Ben gerçekten böyle bir söz söyledim mi?' sorusunu içeren bir diyalog yok. Kurmaylarla böyle bir diyalog geçmiş varsayımı ortaya konuyor. Kısaca yer verilen bilgilerin neredeyse tamamı yanlış ya da yalandır.
Kamuoyunu, doğru bilgilendirmek yanlış ve yalanı teşhir etmek amacıyla aşağıdaki açıklamanın yapılması zaruri olmuştur.
Çözüm sürecine karşı çıkanlar veya destek verenler şeklinde bir ayırım yapılmaksızın, çözüm sürecinin neye tekabül ettiğini ifade etme çabası içerisinde kullanılan ifadeler, hakaret kastı içermemekte aksine Ardahan, Kars, Iğdır, Ağrı ve Erzurum, ziyaretleri sırasında hasbihal edilen bir çobanın kendi durumuyla ilgili beyanları üzerinden, sürecin terörist faaliyetlere merkez yapılmak istenen illerimizde- sadece şehir hayatını ya da sadece insanların hayatını değil bütün canlıların hayatını olumlu yönde değiştireceği vurgusu yapılıyor. Kaldı ki, haberin son bölümünde yer verilen videoda sözün bağlamının çobanla yapılan sohbetten kaynaklandığı açıkça görülüyor.
Memur-Sen Genel Başkanı sıfatıyla katıldığı ve teşkilat mensuplarıyla yapılan toplantıda kullanılan ifadelerin, kamuoyunu hedef alan beyanlar olarak gösterilmesine ilişkin bu ve benzeri çabalar, çözüm sürecini akamete uğratmak isteyen kitlenin sürece ve sürece katkı sunanlara bakışını ortaya koyması yönüyle son derece manidardır. Hedefi hakaret olmayan aksine çözüm sürecinin başarıyla tekemmül etmesi durumunda ülkede ve özellikle de terör mağduru illerde nelerin değişeceğine yönelik tespitleri içeren beyanların sonunda yer verilen nüktedan bir ifadenin konuşmanın bütünü içerisindeki cümleler dikkatlerden kaçırılarak öne çıkarılmasını, özellikle medya organları ve basın mensupları tarafından itibar edilmemesi gereken mal bulmuş mağribi anlayışının zirvesi olarak görüyoruz.
Siyaset sahnesinde yer alanlar yanında internet medyası dahil olmak üzere yayın organları tarafından, bütüncül mecrası hiçe sayılarak konuşmaların belirli bölümlerinin seçilmesi ve anlamlarının farklılaştırılması suretiyle sürece yönelik karşıtlık ve akil insanlara yönelik kamuoyu baskısı oluşturma malzemesi olarak kullanılmasını doğru bulmuyoruz.
Haberden ziyade kaleme alanın yorumlarının ön planda olduğu söz konusu olduğu yazıda, daha başlangıçta yer verilen karşı çıkanları hayvanlarla mukayese eden seviyesiz üslup yorumuyla sözün değil sözü söyleyenin hedef alındığı çok açıktır. Kaldı ki, anılan yazının son bölümünde yer alan videoda da çözüm sürecine karşı çıkanlar şeklinde bir ibarenin kullanılmadığı görülmesine/bilinmesine rağmen ısrarlı bir çarpıtmayla çözüm sürecine karşı çıkanlar beyanının kullanılması, söz konusu yazıyı haber, yazanı da haberci olarak nitelendirmeyi imkansız kılmıştır.
Yazının başlangıcında çarpıtma tekniğini kullanmayı tercih eden kalem sahibi, yazının son bölümünde ise çakma-asparagas haber tekniğine sığınarak kaleminin haber yazmaya uygun olmadığını bir anlamda itiraf etmiştir. Yazanın (daha doğru bir ifadeyle uyduranın) Bizim aldığımız bilgilere göre ifadesiyle gerçeklik makyajı yapmaya çalıştığı hafta sonunda Mersin'de basın mensuplarının karşısına çıkamayan Gündoğdu ifadesi, bir taşla birkaç kuş vurma hevesinin tezahürüdür. Bu ifadeler, Türkiyenin en büyük Konfederasyonu olarak üyesiyle, teşkilatıyla, sendikalarıyla ve Genel Başkanıyla sorumluluk aldığı her konuda çözüm, taraf olduğu her zeminde kamuoyu desteği geliştiren Memur-Senin toplumla temasını minimize etmek için çabalayan ve toplumun ve basının karşısına çıkmayan Ahmet GÜNDOĞDU ifadesi hırsla bezenmiş bir iradenin hayallerinin ürünüdür. Basın mensuplarının karşısına çıkmayı gerektirecek bir program, etkinlik olmadığı halde basının karşısına çıkmak için fırsat kollamamayı da basından ve basın mensuplarından bir talep geldiğinde medyanın karşısına çıkmaktan kaçınmamayı da dün olduğu gibi bugün de erdem olarak gördük, yarın da bu tavrımızı devam ettireceğiz. Hafta sonu Mersin'de olmamasına rağmen basının karşısına çıkamamak olarak haberleştirmek, hangi basın mensubunun, hangi basın organının ve televizyon kanalının röportaj ya da programa katılım talebinin reddedildiğini ifade etmeyi gerektirir. Ancak, zihninde kurguladığı cümleleri kağıda dökmeyi/ekrana yansıtmayı haber, yaptığı işi habercilik ve medya faaliyeti sananlar biliyoruz ki; karalama ifadeleri bulmakta zorluk çekmezler ama yalanlarına yönelik "kanıtlayın" restini görmezden gelirler.
Yorumlarla haber sıfatını kazanması imkansız hale gelen yazının, anlamsız ve bir o kadar da izansız cümlesi; kurmaylarıyla görüşme yaptığı iddiası ve bu görüşmede Genel Başkan GÜNDOĞDUya atfedilen "Ben gerçekten böyle bir söz söyledim mi?" soru cümlesidir. Yazıyı kaleme alan ne söylediğini bilmeyen GÜNDOĞDU profili oluşturmak hedefiyle kendini oldukça zorlamış. İlk olarak Mersin'de bulunmayan bir kişinin Mersin'de temasta bulunması ya da basının karışışına çıkamaması aklen mümkün değildir. İkinci olarak yazının içersinde belirtilen süreçte genel başkanın danışmanlarıyla toplantı yapması durumu söz konusu değildir. Buna rağmen basının karşısına çıkamamak görüşme yapamamak ve özellikle de 'danışmanlara hitaben 'Ben böyle bir şey söyledim mi'? sorulduğu iddiaları ancak bir başka yalanla doğrulanabilir türden yalanlardır. Ağrı'da toplantıda yapılan konuşmada kullanılan sözler ilgili video kaydında vardır. Ve genel başkan bu videodan önce de sonra da söylediği her hangi bir sözü reddetmiş değildir. Daha önceki konuşmalarında olduğu gibi söz konusu toplantıda da kullanılan tüm cümleler bilinçli, gerekçeli, mecrası ve kapsamı belirlenerek kullanılmıştır.
Anlaşılan o ki, yazının sahibi hayallerini hırslarını ve yalanlarını habere dönüştürme azmiyle ne yazdığını bilmez bir halde kaleme almış ve buna toplumun inanmasını beklemektedir. Unuttuğu bir hususu biz hatırlatalım
"HABERCİLİK YERİNE MÜHENDİSLİK YAPMAYI TERCİH EDENLER
KAYBETMEYE MAHKUMDUR"
Söyleneni ve yapılanı anlamamak bir yere kadar mazur görülebilir, anlamadığını konularda konuşmak ve yazmak insani bir refleksle tolere edilebilir. Ancak, kendi yazdığının ne anlama geldiğini anlamayanları, yorumlarını/hayallerini/yalanlarını haber diye yutturmaya çalışanları makul görmek çok da mümkün değil.
Kamuoyunu bilgilendirir, habercilik ilkelerinin ihlal edilmemesinin ve etik kurallara uygun davranılmasının önemini hatırlatırız.