SENDİKA
Memur-Sen Dershaneler İçin ne Düşünüyor?
Türkiye, yirmi birinci yüzyılın küresel rekabet çemberine dahil olma mücadelesi veriyor. Bu noktada, önemli başarı sağladığımız alanlar olduğu gibi hala sayfasını açmadığımız konular da var. Ancak, bu hedefte bütün konular için kapsayıcı alan hiç şüphesiz eğitim sistemimizdir. Eğitim sistemine dair yapılması ve yapılmaması gerekenler, kaldırılacak yapılar, dönüştürülecek yapılar, yeni kanallar, yeni kuram ve kurallar olduğu gün gibi ortadadır.
Son günlerin önemli gündem maddesi haline gelen “dershane” konusuna da, sadece eğitim penceresinden, eğitim sistemini merkeze alarak bakmak gerekiyor. Biz Memur-Sen Konfederasyonu olarak, dershane konusuna, tam da bu yüzden onu var eden eğitim sistemi ile bu sistemin bileşenleri olan okullar, öğrenciler, veliler, devlet, sivil girişim, seçme sınavları gibi kavram ve olgular üzerinden bakıyoruz.
Dershaneler, üst öğrenime yönelik merkezi sınavlar üzerinden oluşan yarışmanın bir sonucu olarak ortaya çıktılar. Onları var eden yarışma zemini halen varlığını devam ettiriyor. Buna rağmen, bugün dershanelerin kapatılmasını/
Dershane tartışması sağlıklı bir şekilde ve zeminde yapılmamakta, bunun sonucunda Türkiye devleti ve milletiyle enerji kaybetmektedir. Enerji kaybına son vermek, bütün tarafların kabul edebileceği bir çözüme ulaşmak için, tartışmaya taraf olması gereken tüm kesimler olaya sükunetle, sağduyuyla ve pedagojik bir perspektifle yaklaşmak durumundadır.
Konunun siyasi erk açısından öznesi konumunda olan MEB, her şeyden önce sürecin şeffaflığını sağlamalı bu kapsamda konuyla ilgili taslak çalışmasını kamuoyuyla paylaşarak toplumu bilgilendirme sorumluluğunu yerine getirmelidir. Diğer taraftan, konunun sosyal tarafı olan eğitim sendikaları, dershane sahipleri ve akademik dünya tartışmanın ortağı yapılarak, konunun bilimsel bir zemine oturmasına ve bilimsel çözümler üretilmesine fırsat sağlanmalıdır. Bütün bunlarla birlikte, hali hazırda dershanelere devam eden kitleyi oluşturan çocuklar/gençler ile ebeveynlerinin de fikir/görüş ortağı olmasına yönelik bir alan oluşturulmalıdır.
Tüm bu çalışmalar yürütülürken eğitim-öğretim hakkı, teşebbüs hürriyeti, çalışma hakkı ve benzeri temel hak ve özgürlüklerin özüne ve ruhuna zarar vermeyecek bir sonuç hedeflenmelidir. Bu çalışmalarda dikkat edilmesi gereken bir diğer husus, okul dışı eğitim destek hizmeti sistemi kapsamındaki dershanelerin kapatılması veya dönüştürülmesinin, merdiven altı eğitim kurumlarının oluşmasına ve gençler için tehlikeli alan haline gelecek alternatif eğitim yapılarının ortaya çıkmasına neden olmayacak şekilde gerçekleştirilmesidir. Bunun yanında, Türkiye’nin makro ekonomik hedefleri açısından büyük risk oluşturan kayıt dışılığı büyütecek bir yapılanmanın da oluşmaması gözetilmelidir. En önemlisi, dershaneler aracılığıyla emek dünyasıyla tanışan ve ekmeğini kazanan eğitim çalışanlarında ekmek ve gelecek kaygısı oluşturulmamalıdır.
Öte yandan dershanelerin eğitim sisteminin olmazsa olmazı şeklinde lanse edilmesi de doğru bir yaklaşım değildir. Dershaneler olsa olsa eğitim sisteminin sorunlarından neşet etmiş bir sonuçtur. Bu tespitler ışığında önerimiz, yasal düzenleme yapılarak dershanelerin kapatılması yerine, eğitim sisteminin açıklarının kapatılmasını ve sorunlarının çözümünü sağlayacak eğitim reformları yapılarak talep düşüklüğüne ve karlı olmadığı kanaatiyle dershanelerin kapanmasına aracılık edecek bir sürecin işletilmesidir. Bu süreç kapsamında, öğretmen açığının giderilmesi, sınava hazırlayan eğitim sisteminin hayata hazırlayan eğitim sistemine dönüştürülmesi ve değerler eğitiminin öncelendiği ve önemsendiği bir eğitim alanının oluşturulması hedefi esas alınmalıdır. Bu çerçevede, dershanelerin kapatılmasını değil konunun bütün taraflarının kendi mecraları açısından gerekli hazırlıkları yaptığı dört-beş yıllık bir zaman dilimi içerisinde dershanelerin kapanmasını öngören asgari müşterek arayışına odaklanmış bir ortak akıl zemini üretmeliyiz.
Türkiye’nin demokratikleşme hamlelerinde büyük adımlarla atarak hızla yol aldığı, çözüm sürecinin başarıyla devam ettirildiği, toplumsal barışın her geçen gün daha da güçlendiği bir dönemde toplumsal enerjimizi azaltacak, demokratikleşmemizin hızını kesecek, toplumsal ayrışmayı tetikleyecek veya artıracak bilimsel ve pedagojik temelde gerçekleştirilmeyen tartışmalardan kaçınmalıyız. Büyük Türkiye ideali için devletin tüm kurumları, tüm sivil inisiyatifler ve nihayetinde 76 milyon vatandaşımızın el ele, gönül gönüle ortak akılla yol alması gerekiyor. Büyük Türkiye’yi engellemek isteyenlerin en büyük korkusu da budur. Memur-Sen ailesi olarak Büyük Türkiye idealine tüm gücümüzle ve enerjimizle katkı sunmaya, destek olmaya, çözüm üretmeye, bu ideale inanmış tüm sosyal kesimlerle işbirliği yapmaya yönelik tavrımızı kararlılıkla sürdüreceğiz.
kaynak:memursen.org.tr