SENDİKA
Mayısta Üye, Eylülde Delege; EBS Nereye?
Hemen itiraz edecekler biliyorum, şimdi sırası mı diye. Ama bence tam da sırası. “Kol kırılır yen içinde kalır” diyecekler onu da biliyorum. Ama bu kez kırılan sadece kol ya da bacak değil, kalpler kırıldı!
Efendim, Eğitim-Bir-Sen’den bahsediyorum. Delege seçimleri, şube kongreleri derken genel merkez seçimleri ile nihayete erecek bir süreç başladı malum. Ancak uzun yıllar Eğitim-Bir-Sen’e hizmet etmiş birisi olarak bugünlerde yaşananlar pek çok insan gibi benimde fena halde canımı sıkıyor, içimi daraltıyor. “Ne hizmetin var ki” diyecekler olabilir, kısaca ifade edip asıl mevzuya geri dönelim. Herhalde en büyük hizmetimiz sıfırdan bir teşkilat kurup yetkili sendika olmasını sağlamak olmuştur. Yetkili sendika sonrasında ilimizde ikinci bir şube oldu ve halen faaliyetine devam ediyor.
Rahmetli Erol Battal hocanın teşvikiyle bir başladık, altı ayda faaliyet bölgesinde yetkili sendika kıldık. Üye yaptığım dostların listesini yazmaya kalktığımda rakam üç yüzü geçince “yoruldum” bıraktım. Fakat ne gariptir ki rica minnet üye yaptığım bir kısım insanlar bugün bana sendikacılık dersi vermeye kalkıyor. Esas mevzumuzda işte bu. Kurban bayramı vesilesi ile dostlarımız ve sevdiklerimizle görüştük hasbihal ettik. Laf döndü dolaştı sendikaya geldi. Gördüm ki herkes aynı şeyden rahatsız. Bir dostum diyor ki “bizim burada bizim camia ile uzaktan yakından alakası olmadığını herkesin bildiği birisi daha 4 ay önce mayısta sendikaya üye oldu. Şimdi şehrin en iyi okuluna müdür yaptılar.” Sevgili dostuma sözüm şu oldu “bir sen değil herkes rahatsız, sadece sizde değil her yerde durum aynı.”, 11 yıllık eğitimci, sendikaya üye olalı 2 yıl olmuş olmamış, delege adayı gösteriliyor iktidardaki yöneticiler tarafından. Çok iyi bir insan ve dava adamı ise 9 yıl neden beklemiş diye sormak hakkımız değil mi?
Yıllar önce birkaç kez katıldığım Eğitim-Bir-Sen Türkiye buluşmalarında hep bir yanım acır ve yanımdakilere “bu teşkilatı samimiyet büyüttü; korkarım enaniyet bitirecek” derdim. Sendika büyümeye devam ediyor ancak pek olağan bir büyüme değil bu; sanki biraz hormonlu gibi. Öyle olmasa bayramlaşmalarda 20 kişi Gazze eylemlerinde 25 kişi toplanmazdı. Öyle değil mi?
Tuhaf olan ise kurumsal aidiyet içerisinde davrananların bugünlerde sendikada tu-kaka konumuna düşürülmeleri ve yerlerine “her devrin adamı olan gri tiplerin getirilmeleri. Her konuşmalarında Mehmet Akif İnan’dan bahsedenler, adaletten, vefadan dem vuranların ne kadar sahtekâr ve ikiyüzlü olduklarını gördükçe “keşke” diyorum… Keşke ….” Bir şube başkanını paralelle mücadele ediyoruz derken gördüm; yanında iki tane paralel vardı. Sendikada yeniden köklere dönmeliyiz diyen bir büyüğümüzü dinlerken yanındaki “köksüz”leri görünce hayıflandım. Ne diyordu Halil Cibran: “Bugün hava ne kadar güzel derken yere doğru bakıyor insanlar.”
Aynen öyle… Üç günlük dünya menfaati için kırk üç takla atan, “şöyle geniş, nezih bir mekanda” diye cümle kuranlara cemaziyelevvellerini hatırlatıyor ve diyorum ki “mezar çok dar.” MUHAMMED ENİS mebpersonel.com