KAMU
Malullükte Yönetmelik Değişikliği
Malullük aylığı almanın üç temel şartı var. Bunlardan ilki sigortalılık süresi, diğeri prim gün sayısı ve sonuncusu da sağlık kurulu raporu. Bu sayılanlar vatandaş tarafından çok iyi bilinmediği için, herhangi bir hastalık veya kaza geçiren sigortalılar, sigortalılık süreleri veya primlerini hiç hesaba katmadan malulen emekli olabileceklerini düşünüyorlar. Oysa ki durum hiç de sanıldığı gibi değil.
Malulen emeklilikte en kritik nokta çalışma gücü kaybının ispatı. Çalışma gücünü herhangi bir hastalık veya kaza ile kaybedenler SGK’nın yetkili kıldığı hastanelerden aldıkları rapor ile bu kayıplarını tespit ettirdiklerinde malullük aylığı alabilir. Raporda çalışma gücünde en az yüzde 60 kayıp olduğunun tespiti şart. Diğer yandan tek başına sağlık kurulu raporu da malullük aylığı alabilmek için yeterli değil.
Çalışma gücünde en az yüzde 60 veya üzerinde kaybı olduğu tespit edilenlerin, malullük aylığı alabilmeleri için en az 10 yıldır sigortalı olmaları ve asgari 1.800 gün prim ödemiş olmaları gerekiyor. Aksi taktirde aylık alamıyor. Bu konuda tek istisna rapora göre, ‘başka birisinin sürekli bakımına muhtaç’ durumda bulunan kişiler için söz konusu. Bu kişiler 10 yıldır sigortalı olmak şartı aranmaksızın en az 1.800 gün prim ödemişlerse aylık alabilir.
Malul sayılmasına sebep olan rahatsızlığı çalışmaya yani sigortaya girmeden önce gerçekleşenlerin de malullük aylığı alma imkanları yok.
Malullük işlemlerinin yürütülmesine esas olan ‘Malullük Tespit Yönetmeliği’ bir yıl önce değişti. O dönem bu değişikliği duyurmuş, sigortalılar için önemli bir avantajın geldiğini ifade etmiştik. 60 yıla yakın bir süre aynı kalan yönetmelik ortadan kalkmış ve tek bir hastalığa göre değil, birden çok hastalığı birlikte değerlendiren çalışma gücü kaybının hesaplanması yöntemine geçilmişti. Buna göre, şeker hastalığı ve yüksek tansiyonu olan bir kişinin iki rahatsızlığı birlikte düşünülerek çalışma gücü kaybının değerlendirilmesi mümkün hale gelmişti. Ancak bir yıl sonraki en son istatistikler bu değişikliğin beklendiği kadar çok kişiye malullük aylığı bağlanmasına imkan vermediğini gösteriyor.
Sadece 1.000 kişi arttı
2012 yılı sonunda malullük aylığı alan kişi sayısı 112 bin 241’di. 2014 yılının nisan ayında bu rakam 113 bin 243’e çıktı. Yani yönetmelik değişikliğinin üzerinden 1.5 yıl geçmesine rağmen sadece 1.000 kişiye malullük aylığı bağlanabilmiş. Malullük maaşı alan kişi sayısındaki artışın beklentilerin altında kalmasının önemli bir nedeni sigortalılık süresi ve prim ödeme gün sayısı şartı. Yeni yönetmeliğe göre yüzde 60 raporu alabilecek çok sayıda sigortalı ne yazık ki bu iki koşula yani sigortalılık süresi ve prim gün sayısına takılıyor.
Aylık alan çalışırsa maaşı kesilir
1 Ekim 2008’den sonra malullük aylığı bağlanmış kişiler, çalışmaya başlamaları halinde aylıklarını kaybediyor. Bu kişiler adına sigorta kolları primlerinin tamamı ödenmeli. Dolayısıyla şeker ve tansiyon hastası olan bir kişi eğer genç yaşta malullük aylığına hak kazanmış ve tekrar çalışmak durumunda kalmışsa aylığını kaybedecek. 1.10.2008 tarihinden önce sigortalı olup, malullük aylığı almakta iken tekrar çalışma yaşamına girenlerin malullük aylığına dair durumları şöyle özetlenebilir:
Malullük aylığının miktarı kişiden kişiye değişir
Malullük aylığının miktarı malul kişinin prim ödeme gün sayısına göre değişir. Dolayısıyla tek bir malulluk aylığından bahsetmek mümkün değildir. Prim ödeme gün sayısı 9.000 günden az olan malullere ödedikleri prim sayısı üzerinden emekli maaşı bağlanır gibi hesaplanan malullük aylığı bağlanır. Prim ödeme gün sayıları 9.000 günün üzerinde olanlar için ise 9.000 gün üzerinden hesaplanan malullük aylığı bağlanır.
Dolayısıyla 10 yıl sigortalılık ve 5 yıl prim ödemek suretiyle malullük aylığına hak kazanan bir kişiye bağlanacak malullük aylığı ile 25 yıl prim günü ile bağlanacak malullük aylığı birbirinden oldukça farklı olacaktır. Malullük aylığı düşük kalan sigortalıların yeniden çalışmaya başlamak istemesi de bu nedenledir. Cem Kılıç Milliyet