SENDİKA
Koncuk'tan Alan Değişikliği Açıklaması
MEB TEOG’da tuş oldu.
Programda yönetici atamalarından, 24 Eylül tarihinde yapacağımız eyleme, Türkiye’deki sendikacılık anlayışından, Bursa’da MEB Müsteşar Yardımcısının okul müdürlerine yönelik tepkisine kadar birçok konuya değinen Koncuk sözlerine TEOG yerleştirmeleri ile başladı.
TEOG yerleştirmelerine değinen Koncuk, şunları kaydetti: “Bakan, ‘TEOG konusunda son derece başarılı bir yerleştirme dönemi geçirdik’ dedi. Hangi başarı Sayın Bakan? TEOG’da MEB tuş oldu. İstediği okula hala yerleşemeyen birçok öğrenci var. Velilerin bir kısmı bu sıkıntıdan kurtulmak için bin bir güçlükle çocuğunu özel okula göndermek zorunda kaldı. Bazen ‘Sayın Bakan’a doğru bilgiler verilmiyor mu?’ diye düşünüyorum. Bakan TEOG konusuna el atmalıdır. Bu sorunu çözseniz dahi velilere son 10-15 gün boyunca yaşattığınız travmanın bedeli olmalıdır. Veliler okulların kapısında nöbet tuttular. Bu zulmü yaşattıktan sonra ‘Son derece başarılı bir yerleştirme dönemi geçirdik’ demeyin.
Sen tecrübeli müdürleri görevden aldığın zaman yönetici boşluğunu nasıl dolduracaksın?
MEB’de çok ciddi problemler olduğunu, okullarımızda hala müdür olmadığını kaydeden Koncuk, “Müdür görevlendirme takvimi son derece geç yayınlandı. Bu takvim başlı başına yanlıştır. Keşke bu dönem hiç uygulamasalardı” dedi.
MEB’de müdürleri görevden almanın birilerine keyif verdiğini kaydeden Koncuk, “Sen tecrübeli müdürleri görevden aldığın zaman yönetici boşluğunu nasıl dolduracaksın? Okulların kaliteli hizmet üretmesi, okul açılmadan önceki dönemde yapılacak hizmetlerle okulun eğitim-öğretime hazır hale getirilmesi ciddi bir beceri gerektirir. Ama siz küstürdüğünüz müdürler ile o işleri yürütmeye çalıştınız. Yıllarca alın teri dökmüş insanları ilçe milli eğitim müdürü ve ilçe milli eğitim şube müdürünün puanıyla değerlendirip, görevden aldınız ve onları küstürdünüz” diye konuştu.
Yönetici atama konusunun Türkiye açısından ciddi bir kaos olduğunu kaydeden Koncuk, “Sağlık Bakanlığı’ndan, Orman Bakanlığı’na, Enerji Bakanlığı’ndan TRT’ye kadar birçok kurumda yönetici atama konusunda bir sistem yok. Sistemin olmadığı yerde yöneticilerin başarılı olması mümkün değil. İşini iyi yapanları tenzih ediyorum ama genel anlamda o işin yükünü taşıyacak çapta olmayan, bilgisi, kabiliyeti, liyakati olmayan insanları tüm kurumlarda yönetici olarak görüyoruz” dedi.
Sayın Başbakan’a yönetici değerlendirilmesi, şube müdürlüğünde yaşananlarla ilgili tüm süreci anlatan raporu sundum. Başbakan nasıl bir yol takip eder bilmiyorum ama yönetici atama sistemi adam gibi bir sistem olana kadar her türlü mücadeleyi meşru göreceğiz.
Geçtiğimiz günlerde Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun toplantısına katıldığında yönetici değerlendirmeleri konusunu gündeme getirdiğini ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun kendisinden özellikle Milli Eğitim Bakanlığı’nda yaşananlar ve çalışma hayatını ilgilendiren konuları içerin bir raporu iletmesini istediğini söyleyen Genel Başkan Koncuk, bu görüşmeye istinaden hazırladığımız raporu Türkiye Kamu-Sen’in de aralarında bulunduğu AB-Türkiye Karma İstişare Komitesi üyelerinin Başbakan Davutoğlu’na hayırlı olsun ziyaretinde ilettiğini bildirdi.
Sayın Başbakan’a yönetici değerlendirilmesi, şube müdürlüğünde yaşananlarla ilgili tüm süreci anlatan raporu sunduğunu, diğer bütün kurumlarda buna benzer sorunların yaşandığını ifade eden Koncuk, yöneticilerin liyakatli kişilerden oluşması gerektiğini belirttiğini söyledi. Başbakan Davutoğlu’na dinimizin ‘İşi ehline veriniz’ talimatını hatırlattığını da ifade eden Koncuk, işi ehline vermek için tüm kamuda mevzuatın sil baştan ele alınması gerektiğini, iyi yönetici seçmeyi başaramayan hiç bir kurumun başarılı olmasının mümkün olmadığını, bundan sonraki dönemin Ahmet Davutoğlu dönemi olarak anılacağını, başarı ve başarısızlıkların tümden kendisine ait olacağını kaydettiğini de bildirdi. Başbakanın yorum yapmadığını söyleyen Koncuk, “Başbakan nasıl bir yol takip eder, nasıl bir irade ortaya koyar bilmiyorum ama yönetici atama sistemi adam gibi bir sistem olana kadar her türlü mücadeleyi meşru göreceğiz. Tüm illerimizde eylem ve etkinlikler yaptık, gerginlikler oluşturduk. 24 Eylül’de iş bırakma eylemi yapacağız. Bundan sonra önü alınamaz gerginlikler yaşayabiliriz. Biz bunu istemiyoruz” diye konuştu.
Yandaş sendika bu eylemden rahatsız. Bunların oluşturmaya çalıştığı bilgi kirliliği içinde neye inanacağını bilmeyen kamu çalışanları var. Biz Eğitim-Sen ile tarih birlikteliği yaptık, aynı alanda eylem yapmayacağız. Eğitim-Sen kendi inandıklarını söyler, Türk Eğitim-Sen kendi inandıklarını söyler.
24 Eylül tarihinde yapacağımız eylemin çağrıcısının Türk Eğitim-Sen ve Eğitim-Sen olduğunu, diğer sendikaların da destek vereceğini söyleyen Koncuk, “Eğitim-Sen ve Türk Eğitim-Sen’in dünyaya bakış açılarının farklı olduğunu, Eğitim-Sen’in ana dilde eğitimi savunduğunu, Türk Eğitim-Sen’in ‘Eğitim dili Türkçedir’ dediğini, Türk Eğitim-Sen’in din eğitimini bir ihtiyaç olarak gördüğünü bildirdi. Zaman zaman birtakım yandaş sitelerde Türk Eğitim-Sen ile Eğitim-Sen’in aynı kefeye konulmaya, eylemi sabote etmeye yönelik gayretler olduğunu söyleyen Koncuk, “Yandaş sendika bu eylemden rahatsız. Bunların oluşturmaya çalıştığı bilgi kirliliği içinde neye inanacağını bilmeyen kamu çalışanları var. Biz Eğitim-Sen ile tarih birlikteliği yaptık, aynı alanda eylem yapmayacağız. Eğitim-Sen kendi inandıklarını söyler, Türk Eğitim-Sen kendi inandıklarını söyler. Biz kendi fikirlerimizden, kendi ifadelerimizden sorumluyuz. Ben istiyorum ki tüm sendikalar bu iş bırakma eyleminde sorumluluk alsın. Gönül ister ki; Eğitim Bir-Sen’de bu eyleme katılsın. Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu ‘Düşük puan verilen üyelerimiz var’ dedi. Siz kendi üyelerinizin de hakkının yendiğini düşünüyorsanız, siz de gelin, bu eylemin içinde olun. Ama gelemezler. Çünkü yönetici sayıları belli. Tüm kurum ve kuruluşlarda yönetici sayısında Memur-Sen’in üstünlüğü var. Sendikalaşma oranı bakımından Türk Eğitim-Sen yüzde 22, Eğitim-Sen yüzde 12, Eğitim-İş yüzde 4, Aktif Eğitim-Sen yüzde 2, Eğitim Bir-Sen yüzde 26. Şu anda kamuda idarecilik yapanların oranlarını söyleyeyim: Türk Eğitim-Sen yüzde 9, Eğitim-Sen yüzde 4, Eğitim-İş yüzde 1, Aktif Eğitim-Sen yüzde 1, Eğitim Bir Sen yüzde 81. Burada alenen sistemin Eğitim-Bir-Sen üyelerinin öncelendiğini görüyoruz.
Biz eylemde yönetici atama konusunda yandaş anlayışın öne çıktığını, eğitimin niteliğinin bozulduğunu, öğretmenlerin ve diğer eğitim çalışanlarının itibarlarının azaldığını, eğitim çalışanlarının ekonomik ve sosyal anlamda kayıpları olduğunu, 2014 yılında ilk defa enflasyon farkı alamadığımızı, akademisyenlere zam sözünün yerine getirilmediğini, 4/C’lilerin kadroya geçirilmediğini dile getireceğiz. Bu arada Başbakana enflasyon farkının tüm kamu çalışanlarına verilmesi konusunu da ifade ettim. Başbakan söz verdi. Bakalım sözünde duracak mı? Biliyorsunuz hakim ve savcılara 1155 TL verilmesi gündemde. Oysa kamu çalışanları enflasyon farkı dahi alamadı. Eylemde bu konuyu da gündeme getireceğiz” diye konuştu.
Türkiye’de kamu çalışanları bakımından nasıl bir sendikal anlayış var? Doğruları söyleyebilen, mücadele edebilen mi yoksa iktidarla el ele veren sendikal anlayış lazım? Kamu çalışanları bu noktada bir irade ortaya koyarsa, sağlam bir sendikacılık zemini oluşabilir.
Sendikaların gücünün neden olmadığını da anlatan Koncuk, şunları kaydetti: “Burada tüm kamu çalışanları şu soruyu sormalıdır: Türkiye’de kamu çalışanları bakımından nasıl bir sendikal anlayış var? Doğruları söyleyebilen, mücadele edebilen mi yoksa iktidarla el ele veren bir sendikal anlayış lazım? Kamu çalışanları bu noktada bir irade ortaya koyarsa, sağlam bir sendikacılık zemini oluşabilir. Eğer akademiyeler, öğretmenler, din görevlileri, memurlar amirlerinin bakısıyla sendikal tercihlerini ortaya koyarsa, anladığımız anlamda sendikal mücadeleye ulaşamayız. Sendikacılık muhalif bir duruş gerektirir. Yönetici atamalarda yandaşı koruyan, memurlara 123 TL veren, enflasyon farkını vermeyen bu iktidardır. Dolayısıyla biz bu sorunları kimden düzeltmesini isteyeceğiz? Elbette bu iktidardan isteyeceğiz. Bunu iktidarla el ele kol kola girerek isteyemezsiniz. Eylem yapıp, tepki ortaya koyacaksınız.
Yönetici atamalarında 20 yıllık okul müdürleri görevden alındı. Kendini eğitime adamış okul müdürleri yandaş olmadığı için görevden alınıyor. Şahsiyetli insanların ayağa kalkması ve ‘Benim emek vererek, alın teri dökerek hak ettiğim makamı kimse elimden alamaz’ demesi lazım ama ne yazık ki az da olsa kendisine bu sonu hazırlayanlara teslim oluyorlar. Böyle bir anlayış olduğu sürece sendikal mücadeleyi nasıl yapacağız? Sendikaların paralı askerleri yok. Bunu şeref sahibi insanlarla yapacağız. Şerefli insan hakkını savunan insandır. İnsanın şahsiyeti gittikten sonra müdür de olsa hiçbir şey ifade etmez. Şahsiyetini pazarlayanlarla işim olmaz. Ben genç arkadaşlara şunu söylüyorum: Şahsiyetli olun. Korkan inasnların üzerine gelirler. Cesur insanlara bir şey yapamazlar.”
Sen pirinç mi ayıklıyorsun? Esas senin gibi adamları ayıklamak lazım. Ayıkladık dediğin adamların binde biri kadar eğitimde hizmetin var mı? Yazıklar olsun.
Bursa’da İl Milli Eğitim Müdürünü protesto eden Türk Eğitim-Sen ve diğer sendika üyeleri hakkında MEB Müsteşar Yardımcısı Muhterem Kurt’un, “Burayı eylem alanına çevirenlerin inşallah eğitimci olmadığını düşünüyorum. Eğitimci sıfatını kullanan insanların böyle bir düşünce içerisinde olması mümkün değil. Bu sıfat ile okullarda bulunuyorlarsa demek ki bakanlığımız arkadaşlarımızı sistemden ayıklayarak doğru bir şey yapmış” dediğini hatırlatan Koncuk, “Sen pirinç mi ayıklıyorsun? Esas senin gibi adamları ayıklamak lazım. Ayıkladık dediğin adamların binde biri kadar eğitimde hizmetin var mı? Yazıklar olsun. Bakan Nabi Avcı Muhterem Kurt’u görevden almazsa ona da yazıklar olsun. Kimsin sen? Böyle bir adam ne yazık ki MEB’de müsteşar yardımcısı” diye konuştu.
2. il dışı atamaları konusunda da değinen Koncuk, “2. il dışı atamaları ile ilgili MEB ile resmi olarak yazışmalarımız oldu. 2. il dışının 2. özür atamalarından sonra yapılması doğrudur. Ama MEB yetkilileri ‘Okullar açıldı, artık tayinler yapılamaz’ diyor. 2. il dışı ve il içi özür grubu tayinlerinin yapılmasından yanayım ama okulların açılması göz önüne alındığında MEB buna sıcak bakmıyor. MEB yetkilileri bunu Şubat ayı içinde bu işi yapabileceklerini ifade ediyorlar. Arkadaşlarımız taleplerini dile getirsinler ama çok umutlu olmasınlar. Türk Eğitim-sen olarak Şubat’ta yapılması için her türlü gayret sarf edeceğiz.”
Alan değişikliği konusunda da açıklamalar yapan Genel Başkan Koncuk, “Alan değişikliği uygulaması büyük ihtimalle yapılacak. Alan değişikliği isteyenler olduğu kadar alan değişikliğine kızan insanlar da var. Bazen iki ateş arasında kalıyoruz. Branş öğretmenleri sınıf öğretmenlerinin kendi alanlarını doldurmasından haklı olarak endişe duyuyorlar. Ama alan değişikliği Zihinsel Engelliler ile Teknoloji ve Tasarım Öğretmenliğinde kurs alanlar için düşünülüyor. Bu MEB’in tasarrufudur. Şu haklıdır, bu haksızdır diyemem. Bizi de lütfen iki ateş arasında bırakmasınlar. Yan alan konusunda talep var ama MEB’in alan değişikliğini geniş tutacağını düşünmüyorum, yüksek lisans yapanlara da bu hakkı vereceğini düşünmüyorum. Alan değişikliği ilk atamadan sonra olabilir, kapsamını MEB belirleyecek.”
Şubat ayında özür grubu tayinlerinin olabileceğini bildiren Koncuk, öğrenim özrünün de yeniden özür grubu tayinleri içinde yer almasını istedi. Öğrenim özrüne yönetmelikte yer verilmediğine dikkat çeken Koncuk, konuyu yargıya taşıdıklarını söyleyerek, “İnşallah kazanırız. Öğrenim özrü özür grubu içinde olmalıdır.” dedi. Koncuk, eğitim-öğretime hazırlık ödeneği tüm eğitim çalışanlarına ve üniversite çalışanlarına verilmesi gerektiğini bildirdi.