SENDİKA
Koncuk: Şömine Başında Meb Yönetilemez
Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk ve Genel Teşkilatlandırma Sekreteri Talip Geylan 22 Şubat 2014 tarihinde Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının, Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu’ndaki görüşmelerine katıldı.
22 Şubat 2014, Cumartesi
11 saat süren komisyon toplantısında tasarı ile ilgili görüşlerini ifade eden Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, sözlerine öğretmenlerin hizmet içi eğitim almasının gerekliliğine vurgu yaparak başladı. Öğretmenlerin hizmet içi eğitim alması gerektiğini kaydeden Koncuk, “Ben 33 yıllık öğretmenim. Öğretmenlik mesleğinde 33 yılda sadece bir kere hizmet içi eğitime katıldım. Hizmet içi eğitimde de sadece elimize fotokopi tutuşturuldu ve güle güle denildi. Yani usulen yapılan bir eğitimdi. Milli Eğitim Bakanlığı’nın tüm öğretmenleri 5 yılda bir hizmet içi eğitimden geçirmesi lazım. MEB, bunu geçmiş dönemlerde de, bu dönemde de başaramadı; inşallah bundan sonra gerçekleştirir. Öğretmenlerin meslek hayatı sürecince sadece eğitim fakültesinde elde ettiği bilgilerle görevini sürdürmesi tabi ki yeterli değildir. Çünkü eğitim dinamik bir alandır. Dolayısıyla öğretmenlerimizi dinamik olan bu alana uygun bilgiler ile donatmak öncelikli görevlerimiz arasındadır” diye konuştu.
MEB Yasa Tasarısını değerlendiren Genel Başkan Koncuk, bu tasarının yeteri kadar gündeme geldiğini düşünmediğini, günlük politikalara kurban gittiğini söyledi. Bu kanun tasarısının yeni birtakım olumsuzlukları da beraberinde getirmesi bakımından önemli olduğuna dikkat çeken Koncuk, ak süt, kara süt örneği verdi. Koncuk, “Lisede münazaralar yapardık. Süt; ‘ak mı, kara mı?’ diye tartışırdık. Sütün kara olduğunu ispat etmek için kelimelerin gücünü kullanmak önemliydi. Süt elbette aktır ama öyle bir savunursunuz ki, sütün kara olduğunu kabul ettirirsiniz. Burada da sütün kara olduğunu anlatmaya çalışan milletvekillerimiz olduğunu gördüm” dedi.
MEB öğretmenleri zorlamak istiyor. Ancak bu kadar engeli aşmış insanları biraz daha zorlamanın, onların motivasyonunu ve psikolojisini bozacağını, mesleğe korkuyla başlayacaklarını ve bu korkunun meslek hayatları boyunca süreceğini bilmemiz lazım. Bakanlığın misyonu öğretmenleri korkutmak değil, yetiştirmek olmalıdır.
Eğitimin problemlerine siyasi gözlükle bakmanın bizleri doğruya ulaştırmayacağını kaydeden Koncuk, tasarı ile ilgili sendikamızın karşı çıktığı noktaları birer birer anlattı. Tasarıda stajyer öğretmenlere getirilen uygulamayı eleştiren Genel Başkan İsmail Koncuk, şöyle konuştu: “Eğitim fakültesini kazanmak başlı başına bir iştir. Öğretmenler eğitim fakültelerinde 4 ya da 5 yıl okuduktan sonra 350 bin kişinin yarıştığı KPSS’ye girerler. Tasarıya göre, sınav kazanarak, atanacak puanı almak artık öğretmen olmak için yeterli olmayacaktır. KPSS’yi kazanan öğretmenler, performans değerlendirmesinde başarılı olursa ve hiçbir disiplin cezası almamış ise bir yılın sonunda yazılı ya da sözlü sınava girmeye hak kazanacak. Şunu belirtelim ki; işinize geç kalsanız bile uyarı cezası alırsınız. Dolayısıyla bu maddenin ‘disiplin cezası almamış olmak’ kısmı tamamen kaldırılmalıdır. Performans değerlendirmesi yönünden de şöyle bir değişiklik olabilir: ‘Performans değerlendirmesi sendika temsilcilerinin de bulunduğu bir heyetle yapılır’ denilirse, kabul edebiliriz. Çünkü ancak bu şekilde performans değerlendirmesi daha şeffaf yapılabilir. Stajyer öğretmenlerin performans değerlendirmesinin ne kadar adil yapıldığını sendikalar takip etmelidir.
Öte yandan mevcut sistemde stajyerlik programında bir problem bulunmamaktadır. MEB öğretmenleri zorlamak istiyor. Ancak bu kadar engeli aşmış insanları biraz daha zorlamanın, onların motivasyonunu ve psikolojisini bozacağını, mesleğe korkuyla başlayacaklarını ve bu korkunun meslek hayatları boyunca süreceğini bilmemiz lazım. Bakanlığın misyonu öğretmenleri korkutmak değil, yetiştirmek olmalıdır. MEB kendisini hiç eleştirmiyor, eksikliklerini masaya yatırmıyor. MEB ne yazık ki sürekli personel genel müdürlüğü gibi davranan bir bakanlık hüviyetindedir. Bakanlık sadece personel işleriyle uğraşıyor, öğretmenlerin yetiştirilmesi ve kalitesiyle ilgilenmiyor.”
Branşından 25 yıl kopmuş bir insan, bu tasarının yasalaşması halinde öğretmen olarak derslere girecek. Bu insanların haftada 30 saat derse girmesi, öğrencilerin kaderini onlara teslim etmek anlamına gelecektir. Madem bu insanlar 65 yaşına kadar çalışacak, o zaman bırakınız müdür olarak görevlerine devam etsin.
Okul müdürlerinin 4 yılda bir değişecek olmasını da şiddetle eleştiren Koncuk şöyle konuştu: “4 yılını dolduran okul idarecileri görevden alındığında, bu kişiler öğretmenlik yapacaktır. Ancak şu da düşünülmelidir ki; 25, 30 yıl idarecilik yapmış insanlar o makamla bütünleşmiş demektir.
Bakınız şu an okul müdürleri haftada bir saat derse girer. Birçok okul müdürü bir saatlik derse bile girecek zaman bulamaz. Dolayısıyla okul müdürleri branşından kopar. Branşından 25 yıl kopmuş bir insan, bu tasarının yasalaşması halinde öğretmen olarak derslere girecektir. Bu insanların haftada 30 saat derse girmesi, öğrencilerin kaderini onlara teslim etmek anlamına gelecektir. Emeklilik yaşı 65’e çıkartılmıştır. Emeklilik yaşı, insanların 65 yaşına kadar hizmet ürettiğine inanıldığı için yükseltilmiştir. Madem bu insanlar 65 yaşına kadar çalışacak, o zaman bırakınız müdür olarak görevlerine devam etsin. Başarısız olan okul müdürleri var ise, onları başka yöntemlerle tespit etmek mümkündür.
Şayet bu insanları başarısız olduğu gerekçesiyle görevlerinden alıyorsanız, okul müdürlüğünü başaramayan bir insanın, öğretmenlik mesleğini başaracağını düşünmek ise ham hayaldir. Bu insanları meslekten de atamayacağınıza göre, o makamda başarıyla çalışmasını temin edecek yollar bulmak lazım. Bu noktada okul müdürleri, müdür baş yardımcıları ve müdür yardımcıları da hizmet içi eğitime tabi tutulmalıdır. Yönetici atama konusunda milli eğitim akademisi oluşturulsun, yöneticiler buradan yetişsin diye öneri getirilmişti ancak bu hala gerçekleşmedi.
Bu kararları alanların tebeşir tozu yuttuğuna inanmıyorum. Şömine başında, masa başında MEB yönetilmez.
Okul yöneticilerini 4 yılda bir görevden almak ne demektir? Bu kararı alanların tebeşir tozu yuttuğuna inanmıyorum. Şömine başında, masa başında MEB yönetilmez. MEB ancak tebeşir tozu yutmuş insanlarla yönetilir. Öğretmenlik mesleğinin ne olduğunu bilmek lazım. Sınıf öğretmenlerinin, köy öğretmenlerinin ne yaptığını bilmek lazım. 4 yılda bir görevden aldığınız yöneticilerle milli eğitimi bir yerlere götüremezsiniz.
Bu tasarı ile okul yöneticilerine getirilen düzenleme 1995 yılından önce uygulanan bir sistemdir. Yani üzerinden 19 yıl geçmiştir. Sendikalar olarak verdiğimiz hukuki mücadeleler sonucunda okul yöneticiliklerine sınavla atamaları getirdik ama şimdi 19 yıl öncesine dönüyoruz.
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, okul müdürlerinin, müdür baş yardımcılarının ve müdür yardımcılarının süreç içinde nasıl atanacağını açıklayacağını söyledi. Okul yöneticilerinin nasıl atanacağı konusunda tasarının 22. Maddesi çok açıktır. Bunu hangi yönetmelikle düzenleyeceksiniz?
Bu tasarı ile okul yöneticilerine getirilen düzenleme 1995 yılından önce uygulanan bir sistemdir. Yani üzerinden 19 yıl geçmiştir. Sendikalar olarak verdiğimiz hukuki mücadeleler sonucunda okul yöneticiliklerine sınavla atamaları getirdik ama şimdi 19 yıl öncesine dönüyoruz.
Mevcut sistemde okul yöneticileri yazılı sınava girmektedir. Daha sonra MEB, yazılı sınavın yanında sözlü sınavı da getirdi. Sözlü sınavların torpile açık olduğunu defalarca anlattık; sözlü sınavlarda elektronik kayıt yapılmasını istedik. Tüm sözlü sınavların adil yapıldığına emin isek niye sınavları elektronik kayıt altına almıyoruz?
Şu anda şube müdürlüğü sınavı yapılıyor. Şube müdürü olmak için yazılı sınava giriyorsunuz, bu sınavdan başarılı olanlar sözlü sınava girmeye hak kazanıyor. Ancak şube müdürlüğü atamaları sözlü sınav sonuçlarına göre yapılıyor. Yazılı sınav nereye gitti? Biz buna da dava açtık. Muhtemelen tüm şube müdürlüğü atamaları iptal edilecek. Bile bile hata yapılıyor.
Kaderi 4 yılda bir valilerin, siyasi parti il başkanlarının iki dudağı arasına olan, korkan, sinen idarecilerle nasıl doğru bir mücadele yapılacak? Bugün AKP iktidardadır. Dolayısıyla AKP il teşkilatlarının belirlediği isimler okul yöneticisi olacaktır. AKP iktidardan düşüp, başka bir parti iktidara gelirse yine aynı şey olacaktır. Bu okulların siyasallaştırılması demektir.
Hal böyleyken, okul yöneticilerini 4 yılda bir değiştirirsek, bunun ne bu ülkeye ne de okullarımıza hiçbir fayda sağlamayacağının bilinmesi lazım. Şunu da belirtmeliyim ki; 18. Milli Eğitim Şurasında alınan kararlardan birisi; kurum kültürü oluşması bakımından okul yöneticilerinin ve öğretmenlerin okullarda uzun süre tutulması idi. Aksi taktirde kurum kültürü oluşturamazsınız. Kurum kültürü oluşmayan hiçbir kurumda da başarı sağlayamazsınız. Kaderi 4 yılda bir valilerin, siyasi parti il başkanlarının iki dudağı arasına olan, korkan, sinen idarecilerle nasıl doğru bir mücadele yapılacak? Bugün AKP iktidardadır. Dolayısıyla AKP il teşkilatlarının belirlediği isimler okul yöneticisi olacaktır. AKP iktidardan düşüp, başka bir parti iktidara gelirse yine aynı şey olacaktır. Bu okulların siyasallaştırılması demektir. Çalışma barışı bozulacaktır. Bunun vebali kime ait olacaktır? Şu anda görev yapan mevcut müdürlerle problemimiz nedir? Hatta şunu da söyleyebilirim; mevcut okul yöneticilerinin çoğu bizim üyemiz değildir. Bir başka sendikanın üyeleri okul müdürü, müdür baş yardımcısı, müdür yardımcısı olmaktadır. Buna rağmen okul yöneticilerinin 4 yılda bir değiştirilmesini doğru bulmuyorum. Tarihi bir hata yapılmak üzeredir. Eğitimi bu kadar politize edecek uygulamalardan kaçınmamız lazım. Aklı selimin galip geleceğini düşünüyorum.”
73 bin okul yöneticisi bu tasarıdan etkilenecektir.
MEB’in Teşkilat Kanunu’nu değiştirmesinin amacının paralel yapıyı elemine etmek olduğunu söyleyen Koncuk, “5 kişiyi görevinden almak isterken, 500 kişiyi düşman edeceksiniz” dedi. Şu anda MEB’de dolu olan yönetici kadro sayısının 73 bin olduğunu, dolayısıyla 73 bin okul yöneticisinin bu tasarıdan etkileneceğine işaret eden Koncuk, “Bu kişilerin yerine getirilecek olanlar, emin olun okullarda dosya bile bulamazlar. Çünkü okulların işleyişini öğrenene kadar aylar geçer” diye konuştu.
Mevcut okul yöneticileri başarısız değildir; birçok probleme rağmen, eğitimi buraya kadar getirmişlerdir. Dolayısıyla bu düzenleme, tarihi bir vebaldir. Gerçekten Türk milli eğitimine vurulmuş bir darbedir. Ağır bir tasarıdır. Üstelik bu ağır tasarının babacan görünümlü bir Bakana yaptırılması daha acıdır.
Başarısız okul yöneticilerinin görevden alınması konusunun sübjektif olduğunu kaydeden Koncuk, “Milli Eğitim Bakanlığı başarısız okul yöneticilerini görevden alsın ama önce gerekli doneler tespit edilmelidir. Keyfi uygulamalara zemin hazırlayacak düzenlemeler yapılmamalıdır. Aksi taktirde okullarda başarı iyice düşer” dedi.
Mevcut okul yöneticilerinin başarısız olmadığını; birçok probleme rağmen, eğitimi buraya kadar getirdiğini söyleyen Koncuk, “Bu tasarı ile ahbap-çavuş ilişkisi, siyasi ve ideolojik yapılanmalar öne çıkacaktır. Dolasıyla bu düzenleme, tarihi bir vebaldir. Türk milli eğitimine vurulmuş bir darbedir. Ağır bir tasarıdır. Üstelik bu ağır tasarının babacan görünümlü bir Bakana yaptırılması daha acıdır. Sayın Bakanın yüreğinin iyi olduğunu biliyorum. Şunu da söylemek istiyorum: “Böyle ağır tarihi vebali olan ve 73 bin yöneticiyi elimine edecek olan bir tasarıyı ben Milli Eğitim Bakanı olsam inanın imzalamazdım.”
Kendi getirdiğiniz insanları iki yılda bir neden yediğinizi ben bilmiyorum.
MEB Merkez Teşkilatının değiştirilmesine de karşı çıktıklarını belirten Genel Başkan İsmail Koncuk, Eski Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in iki yıl önce MEB Merkez Teşkilatını baştan sona değiştirdiğini hatırlatarak, iki yıl sonra MEB Merkez Teşkilatının yeniden neden değiştirildiğini sordu.
“Kendi getirdiğiniz insanları iki yılda bir neden yediğinizi ben bilmiyorum” diyen Koncuk, şube müdürleri ve tüm il milli eğitim müdürlerinin de görevden alınacağını belirtti.
MEB Merkez Teşkilatının iki yılda bir değişmesinin -bunu hangi anlayıştan insanlar getirmiş olursa olsun- insan haklarına vurulmuş darbe olarak görüyorum.
Şube müdürleri ve il Milli Eğitim müdürü kadrolarında bulunanların ‘eğitim uzmanı’ olarak atanacağını, bu kişilerin okullarda öğretmen olarak görevlendirileceğini hatırlatan Koncuk, Ömer Dinçer döneminde getirilen grup başkanlığının da kaldırılarak, yeniden daire başkanlığının getirildiğini bildirdi. Bunun nedenini soran Koncuk, “MEB Merkez Teşkilatının iki yılda bir değişmesinin -bunu hangi anlayıştan insanlar getirmiş olursa olsun- insan haklarına vurulmuş darbe olarak görüyorum” dedi.
Tasarı ile birçok kişinin sosyal statüsünün alt üst edildiğini belirten Genel Başkan Koncuk, Ömer Dinçer döneminde havuza atılan 700 kişi olduğunu, bu tasarının yasalaşması ile birlikte 300 kişinin daha havuza atılacağını söyledi. Havuza atılanların bir kısmının öğretmen olarak görevlendirileceğini ifade eden Koncuk, “Bu insanların öğretmenlik yapması mümkün değil. Örneğin Ankara İl Milli Eğitim Müdürü Kamil Aydoğan ya da İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Muammer Yıldız öğretmen olacak. Oysa bu insanlar il mili eğitim müdürü olarak yıllarca hizmet etmişler” diye konuştu.
Şube müdürlerinin MEB’in esas sahibi ve hafızası olduğunu da kaydeden Koncuk, tasarının bu yönüyle de tekrar gözden geçirilmesini istedi. Koncuk, “Zaten genel müdürlerinizi, müsteşar yardımcılarınızı değiştiriyorsunuz ama bu işi şube müdürlüğüne kadar götürmeyelim” dedi.
TTK’nın tavsiyeleri dikkate alınırsa Milli Eğitim Bakanı da, Müsteşar da yapacağı yanlışlardan dönebilir. Aksi halde MEB tek adam tarafından yönetilen bir kurum haline gelir.
Tasarıyla Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı’nın danışma kurulu hüviyetine dönüştüğünü söyleyen Koncuk, burada demokratik yapının oluşması gerektiğine dikkat çekti. Koncuk, “Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı Bakanın üzerinde olmasın ama verdiği tavsiyelerin dikkate alındığı bir kurul olmalıdır. TTK’nın tavsiyeleri dikkate alınırsa Milli Eğitim Bakanı da, Müsteşar da yapacağı yanlışlardan dönebilir. Aksi halde MEB tek adam tarafından yönetilen bir kurum haline gelir” dedi.
Sanki ben burada bakanlık teftiş kuruluna düşmanca bir yaklaşım seziyorum. Bunun nedeni nedir bilmiyorum. Bu insanlar ne yapmıştır?
Teftiş sistemi ile ilgili görüşlerini de açıklayan Genel Başkan Koncuk, 303 Bakanlık denetçisinin bulunduğunu, bunların içinde baş denetçi unvanı kazanmış insanların da olduğunu kaydetti. Tasarı ile bu kişilerin il eğitim denetmeni yapılacağını bildiren Koncuk, “Sanki ben burada bakanlık teftiş kuruluna düşmanca bir yaklaşım seziyorum. Bunun nedeni nedir bilmiyorum. Bu insanlar ne yapmıştır? İçlerinde ekabir adamlar olabilir ama bu ekabirlik MEB’i illerde temsil etmenin verdiği bir güç olarak oluşmuştur. Başmüfettiş yaptığınız insanları başka illere vermeniz bir zulümdür. Ben bundan kimsenin keyif alacağını düşünmüyorum. Bu kişiler yerlerinde kalmalıdır ama illa il eğitim denetmeni olacaklar ise, hiç olmazsa Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü bünyesinde değerlendirilmelidir” dedi.
İl eğitim denetmenleri de Bakanlık denetçilerinin haklarına sahip olmak istemektedir.
İl eğitim denetmenlerinin de Bakanlık denetçilerinin haklarına sahip olmak istediğini ifade eden Koncuk, “İl Eğitim Denetmenlerine Bakanlık denetçilerinin sahip olduğu özlük hakları verebilirsiniz. İl Eğitim denetmenlerinin sayısı 2 bin civarındadır. Bu kişilere özlük haklar vermekle Türkiye batmaz. Öte yandan EĞİTİM MÜFETTİŞİ unvanının yeniden kullanılması gerekmektedir” diye konuştu.
Dershaneleri kapatacaksınız ama bunun vebali var. Hücre dershaneleri nasıl engelleyeceksiniz? Dershaneleri keşke kapatabilsek ama bu mümkün değil. Dershanelerin kapatılması mevcut sistemde eşyanın tabiatına aykırıdır, kendi kendimizi aldatmaktır.
Dershanelerin kapatılmasına da değinen Genel Başkan İsmail Koncuk, dershaneleri hiç sevmediğini, dershanelerin alternatif eğitim sistemi olmasının kendisini de rahatsız ettiğini, dershanelerde çalışanlara yönelik sömürülerin olduğunu söyleyen Koncuk, “Ancak kağıt üzerinde dershaneleri kapatmanın anlamı yok” dedi. Dershanelerin kapatılması kararının pedagoji ilmi doğrultusunda verilmediğini belirten Koncuk, mevcut sınav sisteminin dershanelere olan ihtiyacı azaltmadığını, aksine arttığını bildirdi. Koncuk, “Ortaöğretime geçişte sınav sayısını 36’ya çıkardınız. Sayın Bakan ‘yazılı sınavlardan birisini merkezi yapıyoruz’ diyor ama aslında öyle değil. Çünkü merkezi sınav yaptığınız sürece buna ‘yazılı’ diyemezsiniz. Merkezi sınavın heyecanı farklıdır. Sınav sayısının artmasıyla birlikte dershaneye giden öğrenci sayısında da artış olmuştur. Dershanelerin kapatılmasıyla birlikte büyük ihtimalle HÜCRE DERSHANELER ortaya çıkacak, özel ders alanların sayısı artacaktır. Dolayısıyla bu, parası olanın faydalandığı bir hizmet haline gelecektir. Şu anda bile kayıt dışı iki bin dershane vardır. Kayıt dışı dershanelerin sayısı 5 bine, 10 bine çıkacaktır. Dershaneleri kapatmanın inatlaşma sonucu olduğunu biliyoruz. Dershaneleri kapatacaksınız ama bunun vebali var. Hücre dershaneleri nasıl engelleyeceksiniz? Dershaneleri keşke kapatabilsek ama bu mümkün değil. Dershanelerin kapatılması mevcut sistemde eşyanın tabiatına aykırıdır, kendi kendimizi aldatmaktır” dedi.
Genel Başkan ayrıca dershane öğretmenlerinin KPSS’siz, mülakatla MEB kadrosuna alınmasına da karşı çıkarak; atama bekleyen öğretmen sayısının 350 bin olduğunu, atanamadığı için 34 öğretmenimizin intihar ettiğini, öğretmenlerimizin atanmak için yıllarca alın teri döktüğünü söyledi ve KPSS’siz, mülakatla atamanın büyük haksızlık ve aynı zamanda yandaş atama modeli olacağını bildirdi.
Tasarının geneli hakkındaki görüşmeler bittikten sonra; CHP ve MHP, tasarının daha detaylı ve geniş kapsamlı ele alınması amacıyla alt komisyon kurulması ve böylesine önemli bir yasanın aceleye getirilmemesi için önerge verdiler. Ancak muhalefetin önergesi AKP milletvekillerinin oylarıyla reddedildi.
TÜRK EĞİTİM-SEN