SENDİKA
Milli Bütünlüğümüz Tehdit Altında
Türkiye Kamu-Sen Konfederasyonu 5. Olağan Genel Kurulu Büyük Anadolu otelde başladı.
Genel Kurulumuz başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve aziz şehitlerimiz için Saygı duruşu ve İstiklal Marşını okurken, hemen ardından divan teşekkülü yapıldı.
Türkiye Kamu-Sen’in eylem ve faaliyetlerinin yer aldığı kısa bir video izletisinin ardından Genel Kurulun açılışını yapmak üzere Genel Başkanımız İsmail Koncuk kürsüye geldi.
KONCUK: 5. OLAĞAN GENEL KURULUMUZ HAYIRLI VE UĞURLU OLSUN
Genel Kurul delegeleri ve davetlileri selamlayarak sözlerine başlayan İsmail Koncuk, Türkiye Kamu-Sen 5. Olağan Genel Kurulunun hayırlı ve uğurlu olmasını diledi. Koncuk, “Siyasi partilerimizin değerli temsilcileri, Saygıdeğer bürokratlar, İşçi, memur ve meslek kuruluşlarının çok kıymetli başkan ve temsilcileri,Sendikalarımızın değerli genel başkanları ve yönetim kurulu üyeleri,Türk dünyasından gelen sendika ve sivil toplum kuruluşlarının çok değerli genel başkan ve temsilcileri,Bizleri bu özel günümüzde yalnız bırakmayan, basınımızın güzide temsilcileri,Sevgili şube başkanı ve delege arkadaşlarım,Muhterem konuklar,
“Bayrak inmez, ezan dinmez, şehitler ölmez” diyen,
Vefakâr, cefakâr Türkiye Kamu-Sen sevdalıları,Hepinizi sevgiyle, saygıyla, muhabbetle selamlıyorum. Sendikamızın 5. Olağan Genel Kurulu’na hoş geldiniz, şeref verdiniz.
Cahit Sıtkı’nın dizelerindeki gibi:
“Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.
Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.
Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikâyet ölümden olsun.”
Diyerek, memleketimiz için en güzel duygularla 22 yıl önce çıktığımız yolda; 5. Olağan Genel Kurulumuzu da şanla, şerefle, alnımızın akıyla gerçekleştirmenin gurunu ve mutluluğunu yaşıyorum.
Tüm İslâm âleminin Kutlu Doğum Haftası’nı kutluyor; insanlığın İlahi mesaja icabet ederek, “Hakk’ı Hak bilip Hakk’a tabi olan; batıla batıl deyip ondan uzak duran” kullardan olmasını Yüce Rabbimden niyaz ediyorum.
Kuruluşundan bugüne kadar vermiş olduğu, hak ve demokrasi mücadelesiyle, Türkiye’de ve dünyada saygın bir yer edinen Konfederasyonumuzun kurucularını, sendikalarımızın genel başkanlarını, yöneticilerini ve mücadelemize ses, sesimize nefes veren bütün kamu görevlilerini saygıyla anıyorum.
Hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaşayanlara sağlıklı ve mutlu, nice yıllar diliyorum. Konan göçecek; doğan gün elbet batacaktır. Allah teşkilatımıza zeval vermesin diyerek, İlahi emre uyup aramızdan ayrılan dostlarımızın aziz hatıralarını bu dünya döndükçe yaşatacağız.Türk terlemeden ölmezmiş. Onlar bu teşkilat ve bu dava için terlerini sonuna kadar akıttılar. Bu millete hizmet ederken aramızdan ayrıldılar.
Bu kubbede hoş bir seda bıraktılar. Mekânları Cennet, ruhları şad olsun. Biz onlardan razıydık. Rabbim de onlardan razı olsun.Sevgili yol arkadaşlarım, kardeşlerim; Sizler, yıllarca durmak bilmeden çaba sarf ettiniz. İlkelerimizden taviz vermeden, her türlü fitneye karşı destanlaşan bir mücadele örneği gösterdiniz. Türlü olumsuzluklarda kararlılığınızı yitirmeden yola devam ettiniz; fırtınalara karşı yılmadan dimdik durdunuz.
Sizler, her biriniz ayrı bir onur abidesi, her biriniz ayrı bir destanın kahramanlarısınız. Sizler, herkesin sindirildiği, korkutulduğu; mevki, makam ve menfaat vaadiyle saf değiştirmeye zorlandığı bugünlerde, her türlü sıkıntıya katlanarak, “Biz yalnızca Allah’ın gazabından korkar, yalnız O’nun Rahmetini umarız.“ diyen gönül erlerisiniz. Allah sizlerden de razı olsun.
Sevgili Türkiye Kamu-Sen’liler,
Burası hesap verme yeridir, biz de hesabımızı vermek için buradayız.Bizler yönetim olarak, üç yıl önce sizlerin teveccühü ile seçilerek göreve başladık. Üç yıl boyunca birlikte sendikacılık adına güzel çalışmalarımız oldu.Yaptıklarımızla, yapamadıklarımızla ama alnımızın akıyla, çok şükür üç yılımızı tamamlamış bulunmaktayız.Sizden aldığımız emaneti, sizin adınıza Divana teslim etmiş bulunuyoruz.
Yapılan güzel ve olumlu işlerin gururunu yaşıyor, olumsuzlukların ve eksikliklerimizin sorumluluğunu da yönetim kurulumuzla birlikte paylaşıyorum.Bu üç yıllık süre içinde, Hamdolsun sendikalarımızın ve değerli üyelerimizin fedakârlık ve çabaları ile büyüklüğümüze yaraşır bir Genel Merkez binasına kavuştuk. Olumsuzluklar içerisinde verdiğimiz mücadelede, mevzi kaybetmeden, bir adım dahi geri atmadan üye sayımızı 450 binlere çıkardık.
Burada haksızlığa boyun eğmeyip, zulme rıza göstermeyip, ailemizde yer alan ve bizim yol arkadaşımız olan üyelerimizi de unutmamak gerekir. “Selam olsun haksızlığa boyun eğmeyen 450 bin Türkiye Kamu-Sen’liye” diyor, hepsine tek tek teşekkür ediyorum.
Bu dönemde başardığımız birçok şey olduğu gibi yapamadıklarımız da elbette olmuştur. Geride kalan zaman diliminde başardıklarımızı, yaptıklarımızı siz değerli delegelerimizin teveccühlerine bırakıyorum.
Biz; kimsenin arkasına saklanmadan, Allah’tan başka kimseden medet ummadan; kimseden de korkmadan, Üyelerimizi ve memurları toplu sözleşme masasında satmadan,Memurları kimsenin kirli hesaplarına yem yapmadan, Türk milletinden başka hiç kimseye bağlanmadan gerçek sendikacılık yapıyoruz. Sendikaları kendisine köle isteyen iktidara,Kraldan çok kralcılık yapan bürokratlara,Makam ve mevkiyi zulüm ve baskı aracına dönüştürenlere,
Memuru tehditle, korku salarak üye yapanlara, Yandaşlara, yalakalara, şakşakçılara ve menfaatçilere rağmen onurlu mücadelemizi sürdürüyoruz.
Çünkü bizim yolumuz Hak yolu, çünkü bizim yolumuz Hakikat yolu; çünkü bizim yolumuz “Bir elime güneşi, diğer elime ay’ı verseler yine de davamdan dönmem” diyen Peygamber Efendimizin (sav) açtığı Allah yoludur” dedi.
KONCUK: MİLLİ BÜTÜNLÜĞÜMÜZ TEHDİT ALTINDADIR
Genel Başkan İsmail Koncuk, “Terör örgütü siyasallaştırılıyor adeta meşrulaştırılıyor. Bölücü başı bebek katiline itibar kazandırılmaya çalışılıyor. Ülkemiz adım adım özerk bir federasyona doğru götürülüyor.
Kısacası Türk milletine, Türk töresine ve Türk devletine ihanet ediliyor ama tarihin hiçbir döneminde ihanet böylesine aşikâr olmadı” dedi. Koncuk, “Ülkemiz üzerinde oynanan oyunlar hepimizin malumu. Demokrasi, özgürlük, sivil Anayasa gibi maskeler altında Türk milletinin birlik ve beraberliğinin altını oymak isteyen mihraklar var.
Yeni dünya, Yeni Türkiye gibi söylemlerle yeni bir soygun düzeni oluşturmak için yeni dengeler kuruluyor. Yerelleşme, etnik milliyetçilik ve yozlaşma yoluyla ortak milli değerlerimiz tahrip edilmek isteniyor. Demokratikleşme adıyla çıkarılan paketler, milli bütünlüğümüzü tehdit ediyor.
Terör örgütü siyasallaştırılıyor adeta meşrulaştırılıyor. Bölücü başı bebek katiline itibar kazandırılmaya çalışılıyor. Ülkemiz adım adım özerk bir federasyona doğru götürülüyor. Kısacası Türk milletine, Türk töresine ve Türk devletine ihanet ediliyor ama tarihin hiçbir döneminde ihanet böylesine aşikâr olmadı.
Hiçbir zaman Şivan Perverler baş tacı edilip, vatanperverler böylesine yaralanmadı. Görüyoruz ki, Türk devletinde Türklüğe savaş açılmış, milletimizin arasına nifak tohumları saçılmıştır. Bizden olan-olmayan; laik-antilaik; dindar-dindar değil; başı örtülü -başı açık; Alevi-Sünni; Kürt-Türk; paralel-paralel olmayan gibi ayrımcılıkla, her kavramın karşısına bir düşman anlayış yerleştirilmektedir.
İktidarı eleştirenleri terörist olarak gören, gençlerimizi ahlaksızlıkla suçlayan, Türk’üm demeyi suç sayan anlayış, ülkemizi tehlikeli bir cepheleşmenin kucağına itmiştir.
12 yıllık iktidarın yaptıklarına hep birlikte şahit olduk:
Sosyal devlet, tüccar devlete dönüştürüldü.
Sağlıkta dönüşüm, tam bir kaosa dönüştü. Sağlık paralı hale getirildi.
Kamu hizmetleri kâr-zarar hesabıyla piyasaya açıldı.
Özelleştirmeler yoluyla, kamu varlıklarımız yabancıların tekeline bırakıldı.
Esnek istihdam yaygınlaştı.
Enflasyon oyunları ile ücretler düşürüldü.
Memurun iş güvencesini kaldırmak için her yol denenir oldu.
Memur, işçi, emekli, dul ve yetim perişan…
Devletin kırmızı çizgisi, ilkesi, ciddiyeti yerle bir edilmiş…
Sınırlarımız delik deşik…
Yargı, emniyet, basın kuşatılmış; milletin haber alma özgürlüğü Alo Fatihlere kalmış…
Ormanlarımız, madenlerimiz talan edilmiş…
Limanlarımız, fabrikalarımız peşkeş çekilmiş…
Tüm kurumlarımız yağmalanmış…
Milli ve manevi değerlerimiz yozlaştırılmış…
Savcısı örgütçü, polisi çeteci, teröristi âkil adam ilan edilmiş bir ülke yaratılmıştır.
KONCUK: KAMU GÖREVLİLERİ ARTIK TEPKİLERİNİ ORTAYA KOYMALIDIR
Çalışma hayatında yaşanan gelişmelere de değinen Genel Başkan İsmail Koncuk, “Kamu görevlileri, memurları masada satanlara gerekli tepkiyi göstermelidir” dedi. “Kimsesizlerin kimsesi olacağım.” diyerek iktidara gelenler; mesailerini, tanıdıklarını âbâd etmeye harcadı, kendi yakınlarından başka kimsenin bir şeyi olmadı.
Harun’um diyenler Karunlaştı; mücahitler müteahhit oldu.Bu arada olan ise vatandaşa oldu. Yılın ilk üç ayında enflasyon %3,6 olarak gerçekleşti.Gıda fiyatları üç ay içinde %8,5 zamlandı. Benzin 5 lirayı aştı. Peynir, zeytin, fasulye, pirinç el yakıyor, patates lüks tüketim haline geldi. Toplu sözleşme tiyatrosunun figüranı malum konfederasyonun, memurlara reva gördüğü 123 TL’lık zam da 3 ayda eridi.
İktidar, şişirip meydana saldığı sözde sendikasıyla 3 toplantıda memur zammını karara bağladı. Yandaş sendikalar, kraldan fazla kralcı olanlar, kendi tekliflerinden daha düşük bir teklife evet diyenlerle birlikte, kamu çalışanının iki yılını çaldı. Bu öyle bir toplu sözleşme ki, 123 TL’lik seyyanen zamma evet denilerek 1,5 milyon memurun Hükümetin teklifinden bile daha az zam almasına neden olunmuştur.
Hükümetin %3+3 teklifine rağmen, malum sendikanın gayreti ile memurlarımız yıllık ortalama %5,1’lik zamma mahkûm edilmişlerdir.Ek ödeme, aile yardımı, doğum yardımı, nöbet ücreti gibi maaş dışı ödemelerin 2 yıl artmaması kabul edilmiştir.
Dövizin alıp başını gittiği, gıdadan, akaryakıta her şeyin hızla zamlandığı bir dönemde, enflasyon farkı verilmemesine de evet denilmiştir. Memur maaşlarının son bir yıl içerisinde dolar karşısında yüzde 15; Euro karşısında yüzde 16 eridiği göz önüne alınırsa memurlar ne kaybettiklerini daha iyi anlayacaklardır.
Bu hezimeti kabul edene, buna gönüllü olarak “evet” diyene sendika değil, ancak sözde sendika denir. Altı ay sonrasını bile göremeyecek kadar basiretsiz idarecilerce yönetilen, şahsi ve siyasi menfaatleri uğruna 2,5 milyon kamu görevlisini, 1,8 milyon emekliyi, aileleriyle birlikte 20 milyon vatandaşımızı gözünü bile kırpmadan satan malum konfederasyon, bu durumun baş sorumlusudur.
Bu yıl yaşadıklarımız bile Türk memurunun Türkiye Kamu-Sen’e ne denli ihtiyaç duyduğunu ortaya koymaktadır. Artık kamu görevlileri, memurları masada satanlara gerekli tepkiyi göstermelidir.
Hâlâ bunların gerçek yüzünü görmeyenler için ihanet vesikası ellerinde, memurun sırtına saplanmış hançer oradadır. Bunu yapanlar da ortalıkta pişkin pişkin dolaşmaktadır.
Meydanlara inmeye yüreği yetmeyenler; memurun yanına gidecek yüzü olmayanlar. Kapalı kapılar ardında memuru satmak için yapılan gizli toplantıları, en büyük sendikal faaliyet olarak görenler,Sadece kamu sendikacılığını değil, dayanışmayı, hak aramayı, sivil toplum olgusunu da ayaklar altına almışlardır.
Bunlar; sendikacılıkta kara bir leke, kamuya sıvanmış bir çamur, çalışana zulmün aracıdır. Bunca haksızlık karşısında susanların, yetki dönemlerinde sendikacılığı hatırlamaya hakları da, yüzleri de yoktur.
Ufacık bir menfaat uğruna, milyonlarca memurun hezimetine göz yumanlar unutmasınlar ki “Haksızlık karşısında rıza gösterip boyun eğenler, muhakkak ki haklarıyla beraber, şeref ve onurlarını da kaybederler.”
Onlar sussun; biz susmayacağız.
Onlar dursun; biz durmayacağız.
Onlar boyun eğsin; biz boyun eğmeyeceğiz.
Onlar diz çöksün; biz diz çökmeyeceğiz.
Onlar memurları, onurlarını, şereflerini pazarlasınlar; biz ne pazarlayan ne de pazarlanan olacağız.
Sevgili arkadaşlarım, kardeşlerim, kıymetli misafirler;
Yoksulluğu bitirme iddiasıyla iktidara gelenlerin yarattığı tabloda, resmi rakamlara göre; vatandaşlarımızın yüzde 16’sı, yani tam 12 milyon 300 bin vatandaşımız yoksulluk sınırının altında yaşıyor. 25 milyon vatandaşımız, eskiyen elbisesini değiştiremiyor. 62 milyon vatandaşımız, ev masraflarını karşılayamıyor.
Memurlarımızın %97’si her ay düzenli olarak borç ödüyor; yüzde 5’i ise hacizlik olmuş durumda. Yetersiz istihdam, fazla çalıştırma, ağır iş yükü, geçici görevlendirmeler gibi birçok uygulama ile memurlara hayatı zehir ediyorlar. Mobbing, psikolojik şiddet almış başını gidiyor.
Tüm kurum ve kuruluşlarda yönetici pazarlama masaları kurulmuş, “Ruhumu sattım!” diyene yöneticilik sözü veriliyor. Ek ödeme, ek ders, ek gösterge, özel hizmet tazminatı uygulamalarındaki adaletsizlikler iş barışını bozuyor.
“Çalışırken rahat ettirmediniz bari memuru emeklilikte sefalete mahkûm etmeyin”, diye gündeme getirdiğimiz, tüm ek ödemelerin emekliliğe yansıtılması için hiçbir adım atılmıyor. OECD ülkeleri içinde en fazla iş yükü ile karşı karşıya kalan, en fazla sayıda vatandaşa hizmet veren memurlarımız, emeğinin karşılığını dahi alamıyor.
Memurlar, sarı sendikalara, eriyen maaşlara, heba edilen yıllara, fakirliğe ve haksızlıklara dayanmaya çalışıyor. Memur, dar ve sabit gelirli fakirleştikçe, mutlu azınlık servetine servet katıyor.
Yusuf Has Hacip Kutadgu Bilig’de; “Ülkenin düzeninin temeli, bu temelin sağlamlığı iki esasa bağlıdır: Halkın hakkı olan yasalar, çalışanların hakkı olan ücret… Devlet memurundan fakirliği gidermeyen nasıl bey olur? İnsan emeğini takdir etmeyene insan denmez, o ancak bir hayvan olur. Çünkü devlet kapısı huzur kapısıdır. Huzur kapısında haksızlık olmaz.” diyor.
Şimdi ise devlet kapısında hak ve huzur olduğunu kim söyleyebilir!
Kıymetli misafirler;
Mücadelemiz erdemli bir devlet, erdemli bir millet içindir. Erdemden kasıt fazilet, maharet ve liyakattir. Devleti idare edenler faziletli olacak, maharetli olacak ve devlet adamı kimliğine yaraşır, liyakat sahibi olacak.
Nisa Suresi’nde “Allah size, emanetleri, kamu görevlerini, devlet işlerini, sorumluluk gerektiren meseleleri mutlaka ehline, kabiliyetli, liyakatli, bilgili, dürüst ve güvenilir kimselere vermenizi, insanlar arasında hakem, idareci olduğunuz zaman, adaletle icraat yapmanızı, hüküm vermenizi emrediyor. Allah size ne güzel öğütler veriyor, sorumluluklarınız konusunda sizi uyarıyor.” buyrulmaktadır.
Öyleyse İlahi emirdir: İdareci devlet işlerini liyakatli kimselere emanet edecek. Adil olacak, dürüst olacak. Özü, sözü bir olacak. İdare ettiği devlete erdem katacak. Platon, “En iyi yönetilen devlet, tek bir insana benzeyen, her bir ferdinin acısını kendi acısı olarak gören devlettir.” diyor.
Öyleyse erdemli yönetici kimseyi dışlamayacak, kimseyi ötekileştirmeyecek. Ülkeyi kutuplaştırmayacak, milleti kamplara ayırmayacak. Her bir ferdi, devletin ayrılmaz bir parçası olarak görecek. Herkesi kucaklayacak, herkesin idarecisi olacak.
Millet de erdemli olacak. Hainliğe, yolsuzluğa, hırsızlığa, haksızlığa geçit vermeyecek. Hani Hz. Ömer Halife olduğunda halka sormuştu: “Ben yanlış yaparsam beni nasıl düzelteceksiniz?”
Vatandaşlar “Seni kılıçlarımızla düzeltiriz.” Deyince, Emir-ül Müminun sevinmiş ve Allah’a şükretmişti. Yani “Ben Halifeyim, hesap vermek zorunda değilim” dememiş, halk da haksızlığa geçit vermeyeceğini ta en başında ifade etmişti.
İşte erdemli devlet, erdemli millet; fazilet ve liyakat budur” dedi.
KONCUK: ÜLKENİN, MİLLETİN KAYNAKLARINI İÇ EDİP, YANDAŞLARA, EVLATLARA PEŞKEŞ ÇEKENLER HESAP VERMEKTEN KURTULAMAYACAKLAR
Son dönemde Türkiye’de yaşanan konuları da değerlendiren Genel Başkanımız İsmail Koncuk, “Türkiye Kamu-Sen, bedeli ne olursa olsun, Hak yolundan, adalet terazisinden, millet çizgisinden sapanların karşısında dimdik durmaya devam edecektir” dedi. Koncuk, Ülkemizde ise bütün sorunlar bir kenara bırakılmış ve paralel yapılanma avına çıkılmış, adeta bir cadı avı başlatılmıştır. Kafasını kuma gömerek, gözlerini gerçeklere kapatarak paralel devlet arayanlar, en büyük paralel devletin KCK olduğunu nasıl görmezler?
En büyük paralel yapılanmanın, memurlarımızın içine sızdırılan yandaş sendikaları olduğunu nasıl bilmezler?Ayakkabı kutularından etrafa saçılan pislikler, ihalelerden taşan yolsuzluklar,
Atamalardaki adaletsizlik, terfilerdeki liyakatsizlik; iktidarın, Türk milletine karşı kendi elleriyle oluşturduğu paralel bir yapının eseri değil midir?Bir tarafta açlıktan, soğuktan donarak ölen çocukların olduğu yerde, kendilerine zevk-i sefa içinde paralel bir dünya kuranlara neden müsaade edilmiştir?
Memuru mutsuz, Emekliyi umutsuz,Milleti çaresiz bırakan, Türk milletinin, şehitlerimizin, şehit analarının hassasiyetlerini görmezden gelen bu anlayış, hangi paralel yapılanmanın eseridir?
Ayakkabı kutularından, çelik kasalardan, para sayma makinelerinden rezillikler taşarken, mağdur edebiyatıyla, uluslar arası operasyon palavraları, paralel devlet yakıştırmalarıyla paçayı kurtarmaya çalışan yüzsüzler, mağduriyeti nereden bilecekler?
Mağdur edebiyatının arkasına saklanarak koltuklarını korumaya çalışanlar, mağduriyeti özelleştirilen kuruluşlarda çalışanlardan sorsunlar.
Aileleri darmadağın edilmiş memurlardan sorsunlar.
Özelleştirmelerden dolayı maaşları dondurulanlardan sorsunlar.
Bir sivil darbe ile bir gecede görevlerinden alınan 73 bin okul yöneticisinden sorsunlar.
Bir ay içinde dört kez görev yeri değiştirilen kamu görevlilerinden sorsunlar.
Mağduriyeti, peşkeş çekilen KİT’lerde çalışanlardan sorsunlar.
İdarenin gasp ettiği haklarını, mahkeme kapılarında almaya çalışanlardan sorsunlar.
Yalılarda, villalarda oturanlar mağduriyeti nereden bilecekler, ay sonunda kira parasını nasıl denkleştireceğim diye, kara kara düşünenlerden sorsunlar.
Asker kaçakları ve onların ana-babaları; mağduriyeti, gençliğinin baharında toprağa giren şehitlerden, şehit analarından, gazilerden sorsunlar.
Bakara Suresi’nde “Allah boyası ile boyanmış olmaktan güzel ne olabilir.” buyruluyor. İliklerine kadar Dolar yeşiline bulananlar, Allah boyası ile boyanmayı anlayamazlar!
Birileri kollarında 700 bin liralık saatlerle, iş adamlarının uçaklarıyla, rüşvet ve yolsuzluk parasıyla Umre ziyareti yaparak bazılarını aldatabilirler ama Allah’ı aldatamazlar!
Ülkenin, milletin kaynaklarını iç edip, yandaşlara, evlatlara peşkeş çekerek, dünya nimetlerini toplayanlar, adalet terazisini sandıklara taşıyarak hesap vermekten kurtulamazlar! Kurtulamayacaklar!
Yıllar yılı milletin ismini ağzına almayanlar, milliyetçiliği ayaklarının altında ezdiğini söyleyenler, başları sıkışınca milli iradeye sarılarak, millete günah çıkaramazlar!
Savcıyı görevden alacaksınız, polisi sürgün edeceksiniz, meclisi işgal edeceksiniz, yargıyı ele geçireceksiniz, bu sayede dünyanın adaletinden belki kurtulabilirsiniz ama Allah’ın adaletinden kaçamazsınız. Kaçamayacaksınız!
Rasulullah (sav); “Sizden önceki ümmetlerin helak olmasının sebebi, içlerinden şerefli birisi hırsızlık yaptığında onu cezasız bırakıp zayıf biri aynı suçu işleyince onu cezalandırmalarıdır.” diyor ve ekliyor; “Vallahi suç işleyen kızım Fatıma bile olsa cezasını tatbik ederim.”
Mukaddes dinimizin kavramlarını şahsi ve kurumsal çıkarları için kullananlar, zalimane baskılarını Allah ve din adına meşru gösterenler, halkı bin bir çeşit sindirme yöntemleriyle korkutanlar, muhalif olanları hizaya getirmeyi, imha etmeyi, bertaraf etmeyi maharet sayanlar bir gün elbet, bu yaptıklarının hesabını verecektir.
Fatır Suresi’nde Yüce Allah; “Ey insanlar, hiç şüphesiz Allah'ın va'di haktır; öyleyse dünya hayatı sizi aldatmasın ve aldatıcılar da, sizi Allah ile (Allah'ın adını kullanarak) aldatmasın.” buyurmaktadır.
O halde yazıklar olsun, dünya hayatını kazanmak için dini alet edenlere, kirli işlerini meşrulaştırmak için Allah adını kullananlara…
İşte bu gerekçelerle Türkiye Kamu-Sen, bedeli ne olursa olsun, Hak yolundan, adalet terazisinden, millet çizgisinden sapanların karşısında dimdik durmaya devam edecektir.
Dünden bugüne dindarlık adına, vatanın parçalanmasına, teröristlerin baş tacı yapılmasına, kamu görevlilerinin toplu sözleşme masalarında pazarlanmasına ve yapılan her türlü haksızlıklara suskun kalanlar, “Haksızlık karşısında susanlar dilsiz şeytandır.” sözünü akıllarından çıkarmamalı ve durdukları yeri bir daha gözden geçirmelidir.
Hiç kimsenin “Almayan mı var, çalmayan mı var?” diyerek haksızlıklara, hırsızlıklara geçit verme lüksü yoktur.
Heba edilen bu vatanın kaynakları, iç edilen bu milletin hakkı olunca, bizim için “Rüşvet verene de alana da lanet olsun!” diyen Hz. Peygamber’in kıstasından başka, bütün hükümler anlamını yitirir” dedi.
KONCUK: HEP BİRLİKTE, TÜRKİYE KAMU-SEN’İN ÖNÜNE KONULMAK İSTENEN ENGELLERİ YERLE BİR EDECEĞİZ.
“Türk milleti isminin yok sayılmaya çalışıldığı bir dönemdeyiz” diyen Genel Başkan İsmail Koncuk, “Bu kirlenmişlik içinde temiz kalmak isteyenlerin, Türk’üm demekten hicap duymayanların sığınacağı tek yer Türkiye Kamu-Sen’dir” dedi. Koncuk, “ Türk milleti isminin yok sayılmaya çalışıldığı bir dönemdeyiz. İşte böyle bir süreç içerisinde binlerce yıllık töremiz olan kurultayımızı, 5 Olağan Genel Kurulumuzu gerçekleştiriyoruz.
Bu nedenle kongremiz özel, önemli ve anlamlıdır. Kurulan kirli tezgâhlara ve Konfederasyonumuza düşmanlık besleyenlere karşı birlik ve beraberliğimizi, sarsılmaz gücümüzü bir kez daha göstereceğiz. Gücümüze güç katıp, aynı zamanda demokrasi dersi de vererek kongremizi tamamlayacağız.
İçimizde sönmez bir kuvvet, irade ve ateş kaynağı olan millet aşkıyla mücadelemizi sürdüreceğiz. Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız. Hep birlikte, Türkiye Kamu-Sen’in önüne konulmak istenen engelleri yerle bir edeceğiz.
Dilde, işte, fikirde birliğimizi muhafaza edeceğiz. Gördünüz; memurları satanları gördünüz. İktidarın eteğine yapışanları gördünüz. Yalan söyleyenleri gördünüz.
Bu kirlenmişlik içinde temiz kalmak isteyenlerin, Türk’üm demekten hicap duymayanların sığınacağı tek yer Türkiye Kamu-Sen’dir. Kamu çalışanlarının grevli, toplu sözleşmeli, siyaset ve yönetime katılma haklarını içeren sendikal hakların kazanılması yolunda verdiğimiz mücadelede, milli ve manevi değerlerimizden asla vazgeçmeyeceğiz.
“Tek devlet” diyerek, kahraman ecdadımızın mübarek emekleriyle Anadolu’da hayat bulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti ülküsünü;
“Tek millet” diyerek, binlerce yıllık mazimizde her türlü farklılığı zenginliğe dönüştürerek insanlık tarihine mümtaz medeniyetleri hediye eden Türk milleti ülküsünü;
“Tek dil” diyerek, dünyanın en saygın ve yaygın dillerinden tarihimizin, kültürümüzün ve milli değerlerimizin taşıyıcısı olan güzel Türkçe ülküsünü;
“Tek vatan” diyerek, yüz binlerce şehidimizin aziz kanlarıyla sınırları çizilmiş olan cennet vatanımız, güzel Türkiye’miz ülküsünü;
“Tek bayrak” diyerek, rengini şehitlerimizin mübarek kanından almış ve büyük milletimizin hür yaşama arzusunun simgesi olan ay yıldızlı al bayrak ülküsünü asla terk etmeyeceğiz.
Bizleri kimse doğruya doğru; yanlışa yanlış demekten alıkoyamayacak. Bizleri başarıya götürecek şey, haklılığımız, kararlılığımız, imanımız ve azmimiz olacaktır.
Biz azmimizi, kararlılığımızı, Bizans topraklarında ilerlerken; “250 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor.” diyen haberciye; “Endişelenme, biz de 27 bin kişilik kuvvetle onlara yaklaşıyoruz.” diyen Sultan Alparslan’dan alıyoruz.Bizim azmimiz, davamızın büyüklüğünden kaynaklanıyor.
Biz cesaretimizi, Afrika’dan İspanya’ya geçip, geldiği gemileri yaktıktan sonra, 7 bin imanlı er ile 100 bin kişilik orduya karşı gelip, Avrupa’yı İslam’la şereflendiren, 800 yüz yıl Avrupa’yı nurlandıran Endülüs Devleti’nin kurucusu, Tarık Bin Ziyad’dan alıyoruz. Bizim cesaretimiz; davamızın haklılığından kaynaklanıyor.
Biz gücümüzü, kudretimizi, çıplak ayaklarını çuvalla, çaputla sararak, kanayan yaralarına tuz basarak, açlıktan ağaç kabuklarını kemirerek yedi düveli dize getiren aslanlarımızdan; atacak tek bir mermisi dahi yokken; “Türk'ün haysiyeti, gururu ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa, mahvolsun daha iyidir! Öyleyse Ya İstiklal, Ya Ölüm!” diyen Gazi Mustafa Kemal’den alıyoruz. Bizim kudretimiz; damarlarımızdaki asil kandan kaynaklanıyor” dedi.
KONCUK: BİZİM İLKEMİZ ÖNCE ÜLKEMİZ
Zaman içinde nice Genel Kurulların yapılacağını söyleyen Genel Başkan İsmail Koncuk, “şundan eminim ki, üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe, bu devlet var oldukça, sizin gibi kendisini davasına adamış kahramanlar oldukça, Türkiye Kamu-Sen de var olacak” dedi. Koncuk, “Bu ülkeyi, yüce Türk milletini karşılıksız seven “Bizim ilkemiz önce ülkemiz” diyen değerli dava arkadaşlarım;
Yaptıklarımızı ne yok saymak ne de yeterli görmek gibi bir lüksümüz yok. Bundan sonra, her zamankinden daha fazla çalışmak, birlik ve beraberlik içinde hareket etmek en önemli görevimizdir. Kırılmadan, gücenmeden, aramızdaki sevgi bağlarını daha da kuvvetlendirerek yarınlara yürümek en büyük hedefimizdir.
Geçmişimizden aldığımız emaneti; geleceğe en güzel şekilde teslim etmek tek gayemizdir.Nefesimizin kesildiği yerde, arkamızdaki 450 bin neferin desteği, nefesimize nefes; sesimize ses katacak.Akıp giden zaman içinde, daha nice Genel Kurullar gerçekleştirilecek.
Nice yönetimler gelecek ve gidecek. Çok iktidarlar değişecek; bugün var olan; yarın yok olacak.Ama şundan eminim ki, üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe, bu devlet var oldukça, sizin gibi kendisini davasına adamış kahramanlar oldukça, Türkiye Kamu-Sen de var olacak!
Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz.
Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz;
Düşer mi tek taşı sandın harim-i namusun,
Meğer ki harbe giden son nefer şehid olsun.
Şu karşımızdaki mahşer kudursa, çıldırsa,
Denizler ordu, bulutlar donanma yağdırsa,
Bu altımızdaki yerden bütün yanardağlar
Taşıp da kaplasa afakı bir kızıl sarsar,
Değil mi cephemizin sinesinde iman bir;
Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir;
Değil mi ortada bir sine çarpıyor, yılmaz,
Cihan yıkılsa, emin ol bu cephe sarsılmaz!
Diyor; sözlerime son verirken Genel Kurulumuzun tüm sonuçlarıyla Konfederasyonumuza ve ülkemize hayırlar getirmesini temenni ediyor; sizlere, genel kurulumuzu onurlandıran tüm delegelerimize ve misafirlerimize şahsım ve Türkiye Kamu-Sen adına sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Allah yar ve yardımcımız olsun” diyerek sözlerini noktaladı.
GENEL KURULUMUZUN AÇILIŞINDA YAPILAN PROTOKOL KONUŞMALARI
Genel Başkan İsmail Koncuk’un ardından Devlet Personel Başkanı Mehmet Ali Kumbuzoğlu Genel Kurulumuza hitap etti. Kumbuzoğlu, “Türkiye Kamu-Sen’in 5. Olağan Genel Kurulunun hayırlı olmasını diliyorum. Devlet Personel Başkanlığı olarak birçok konuda çalışmalar yaparken bunlardan en önemlisi sendikalarımızla yaptığımız çalışmalardır. Kamu çalışanlarının sorunlarını yakından biliyoruz ve bu çalışmalarımızda başta sayın Genel Başkan İsmail Koncuk olmak üzere birçok arkadaşımızdan önemli destekler görüyoruz. Sayın İsmail Koncuk enerjisi ile gerçekten sorunların çözümü noktasında ciddi katkılar sağlamaktadır” dedi.
MHP Genel Başkan Yardımcısı Atilla Kaya ise, “Kamu çalışanlarının hak ve iş güvencesi mücadelesini çok iyi biliyoruz. Bu mücadele hepimizi yakından ilgilendirmektedir. Devleti bir şirket mantığı ile gören ve yöneten siyasi iktidar çalışanları da köle gibi görmektedir. Açıklamalarıyla kamu çalışanlarına aba altından sopa gösterilmekte ve huzurları kaçırılmaktadır.
Kamu çalışanlarının hakları gaspedilirken dikensiz bir gül bahçesi yaratılmak istenmektedir. İşte bu ortamda Türkiye Kamu-Sen bu mücadelenin simgesi ve bayraktarı durumdadır. Tekrar Genel Kurulun hayırlı olmasını diliyor sevgi ve saygılarımı sunuyorum” dedi.
DSP Genel Sekreteri Hasan Erçelebi ise, “Türkiye Kamu-Sen’in sendikal yaşam ve çalışma hayatına katkılarının göz ardı edilemeyeceğini belirterek 5. Olağan Genel Kurulun hayırlı olmasını diledi.
BBP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Gürhan ise, “ 21 yıllık sendikacılık geçmişi olan ve bugün 450 bini aşkın üyesiyle doğru, dürüst, vatan ve bayrak sevdalısı Türkiye Kamu-Sen’in Genel Kurulunu kutluyorum” dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Yakup Akkaya “ Türkiye Kamu-Sen, duruşu ve mücadelesiyle, tavizsiz anlayışıyla sorunların çözümüne katkı veren bir konfederasyondur. Ayrıca Türkiye’de yaşanan ekonomik ve siyasi gelişmelere tepki koyan, duruş sergileyen bir konfederasyon olarak her kesimin takdirini kazanmaktadır. Genel Kurulunuzun hayırlara vesile olmasını diliyor, başarılar temenni ediyorum” dedi.
Devlet ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik eski Bakanı Murat Başesgioğlu ise yaptığı konuşmada, “Tüm ülke olarak ciddi bir gelecek kaygısı içindeyiz. Milli birliğimiz, devletimizin bekası tehdit altında. Hukuk devleti ilkelerinden hızla uzaklaşıyoruz. 12 bini aşkın polisin yeri değişti, son MEB kanunu ile kitlesel bir yer değiştirme ve görevden alma operasyonu yapılıyor. Darbe dönemlerinde bile bu kadar sıkıntı yaşamayan kamu görevlileri bugün ne yazık ki bunları yaşıyor.
Mücadeleniz çok zor ama unutmayınız ki bu mücadele de yalnız değilsiniz. Türkiye Kamu-Sen son derece önemli bir konfederasyon olarak yoluna devam edecek, kamu çalışanlarının kararlı mücadelesinin adresi olacaktır” dedi.
Azerbaycan Hemkarlar İttifakı Konfederasyonu Başkanı ve Milletvekili Settar Mehbaliyev ise, “Türkiye Kamu-Sen ile dostluğumuz bizi çok mutlu etmektedir. Biz Türk’üz, dilimiz dinimiz birdir. Bu değerler bizleri birbirine bağlamaktadır. Sizin gücünüz Azerbaycan’ın gücü demektir. Genel Kurul hayırlı ve uğurlu olsun” diyerek Genel Başkanımız İsmail Koncuk’a halı hediye etti.
Azerbaycan Türk Kadınlar Birliği Başkanı Tenzile Rüstemhanlı ise yaptığı konuşmada, "Bu salondaki coşku ve heyecandan guru duyuyorum. Bugün burada dünyaya Türklük dersi veriyorsunuz. Genel Kurulunuz hayırlı ve uğurlu olsun" dedi.
KKTC Türk Memur-Sen genel Başkanı Şener Özbudak ise, "KKTC halkı adına bu coşku dolu salonu selamlıyorum. Türkiye Kamu-Sen çatısı olmaktan büyük mutluluk ve gurur duyuyoruz" dedi.
Kosova öğretmenler Derneği Genel Başkan yardımcısı Orhan Volkan ise, "5. Olağan genel Kurulun hayırlı ve uğurlu olmasını dileyerek, sizlerin varlığı Balkanlarda bizlere her zaman güç vermektedir" dedi.
5. Olağan Genel Kurulumuza Mhp Genel Başkan yardımcıları Atilla Kaya, Mevlüt Karakaya, Chp Genel Başkan yardımcısı Yakup Akkaya, Devlet Personel Başkanı Mehmet Ali Kumbuzoğlu, Mhp Milletvekilleri, Mehmet Günal, Reşat Doğru, Murat Başesgioğlu, Yol İş Sendikası Genel Başkanı Ramazan Ağar, Bbp partisi Genel Başkan yardımcısı Ahmet Gürhan, Dsp Genel Sekreteri Hasan Erçelebi, Türk Dünyası Kadınları Dostluk ve Dayanışma Derneği Genel Başkanı Şenol Bal, Mhp Myk üyesi Hamit Kocabey, Sanatçı Ahmet Şafak, Azerbaycan Türk Kadınlar Birliği Başkanı Tenzile Rüstemhanlı, Azerbaycan Hemkarlar ittifakı Konfederasyonu Başkanı ve Milletvekili Settar Mehbaliyev, Kosova öğretmenler Derneği Genel Başkan yardımcısı Orhan Volkan, Türkav Başkanı Sinan Yüksel, Türkiye Kamu-Sen'e bağlı sendikalarımızın Genel Başkanları, Genel Merkez Yöneticilerimiz, Delegelerimiz, Sivil Toplum örgütü Temsilcileri, Gazeteciler ve çok sayıda davetli katılıyor.