SENDİKA
Koncuk: Babam İçin Memleketimi Satmam
Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Adana 2 No’lu Şubeye bağlı Ceyhan İlçe Temsilciliğinin düzenlediği istişare toplantısına katıldı. Toplantıda Genel Mevzuat ve Toplu Sözleşme Sekreteri M. Yaşar Şahindoğan, Genel Dış İlişkiler ve Basın Sekreteri Sami Özdemir, Türkiye Kamu-Sen Adana İl Temsilcisi ve Türk Eğitim-Sen Adana 2 No’lu Şube Başkanı Kamil Köse, Adana 1 No’lu Şube Başkanı Selahattin Dolğun, Adana 3 No’lu Şube Başkanı Rıfat Çelik, Ceyhan İlçe Temsilcisi Erkan Totan ve üyelerimiz hazır bulundu.
Ülkemize kötüye giderken maalesef birçok insanın kulaklarını, gözlerini kapattığını; sadece bugünü yaşayan insanların sayısının arttığını görüyorum. Böyle olduğu zaman ülkemizin geleceği tehlikede demektir.
Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşının okunmasıyla başlayan toplantıda Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk bir konuşma yaptı. Ülkemizin iyi günlerden geçmediğini kaydeden Genel Başkan Koncuk, “Bunu siyasi angajmanla söylemiyorum. Bunu, Türk milletinin bir evladı, 450 bin üyesi olan bir sivil toplum örgütünün genel başkanı, Türk tarihini bilen bir insan olarak söylüyorum. Ülkemize kötüye giderken maalesef birçok insanın kulaklarını, gözlerini kapattığını; sadece bugünü yaşayan insanların sayısının arttığını görüyorum. Böyle olduğu zaman ülkemizin geleceği tehlikede demektir.
Sorumluluk sıralaması yaparsak akademisyenler, öğretmenler ve din adamları en üstte yer alır. Zira bu üç meslek grubu toplumun dinamikleridir. Dolayasıyla öğretmenleri, akademisyenleri ve din adamlarını sigortaya benzetiyorum. Kablo ısındığında sigortalar atar. Sigortanın atması evimizde yangın çıkmasını engeller. Toplumun geleceği ile ilgili bir olumsuzluk varken, toplumun sigortası olması gereken bu kesimler, eğer sigorta görevini yerine getirmiyorsa, bu toplumu düzeltecek başka hiçbir mekanizma yoktur.
Bu üç meslek grubu, tüm olanları sineye çekiyorsa, zarar görmemek için sessiz kalıyorsa, o zaman topyekûn ‘yandık’ demektir. Peki topumun aydın kesimi olarak nitelendirdiğimiz insanlar görevlerini yapmazsa, kime umut bağlayacağız?
Peygamberimiz ‘Din güzel ahlaktır’ demiş. Güzel ahlak ne demek? Güzel ahlak; haram yememektir, büyük günahlar işlememektir, kul hakkı yememektir. Bakınız Hz. Peygamberimiz, Bedir Savaşı’nda bir sahabenin belinde kemer görür ve ‘Nereden aldın?’ diye sorar. O da ‘Öldürdüğümüz düşmanlardan birinin belindeydi’ der. Bunun üzerine Hz. Peygamber Efendimiz, ‘Sen beline cehennem ateşinden bir kemer takmışsın. O milletin malıdır’ der. Yine Hz. Peygamberimiz bir babanın evladına kaşı vazifelerini sayarken "helal rızıkla beslemek" ifadesini kullanır. Biz evlatlarımızı helal rızıkla rızıklandırmakla sorumlu olacağız.”
Hem Müslümanım diyeceğiz hem de Allah’ın emirlerini görmezden geleceğiz, ‘benim hırsızım ne güzel’ diyeceğiz. Hırsızlık anlayışının değirmenine su taşıyan insanlara ‘arkadaşımız’ diye referans mı olacağız?
“Memleketteki her türlü namussuzluğu, ahlaksızlığı sineye mi çekeceğiz? Böyle bir Müslümanlık var mı?” diye soran Koncuk, “Hem Müslümanım diyeceğiz hem de Allah’ın emirlerini görmezden geleceğiz, ‘benim hırsızım ne güzel’ diyeceğiz. Hırsızlık anlayışının değirmenine su taşıyan insanlara ‘arkadaşımız’ diye referans mı olacağız? İsterse babamızın oğlu olsun, hırsızın yanında olmamalıyız. Neye, kime hizmet ettiğimizi iyi bileceğiz.” diye konuştu.
Ben babam için memleketimi satmam; bu millete ihanet edenlerle kol kola girmem.
Koncuk sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu ülkenin bölünmez bütünlüğünü, milletimizin birlik ve beraberliğini hayatının merkezine koyan insanlar hangi saiklerle olursa olsun birtakım yanlış işlerin figüranı oluyorsa, o insanların kendilerini değerlendirmesi lazım. Ben babam için memleketimi satmam; bu millete ihanet edenlerle kol kola girmem. Hatır için ihaneti nasıl normal görebiliriz, bunu nasıl sineye çekebiliriz?
Milletimizin geleceği sizin gibi mili hassasiyeti en üst noktada olan insanların gayretiyle doğru orantılıdır. ‘Birileri düzeltir’ diye düşünmeyin. O birileri ya sizsiniz ya da sizden başka kimse yok; vallahi de yok billahi de yok.”
Sustuğumuz, anladığımız anlamda ayağa kalkmadığımız ve sorumluluklarımızı yerine getirmediğimiz müddetçe bu vatanı kaybederiz, Irak’a ve Suriye’ye döneriz.
Türkiye’nin 90 yıldır demokrasi mücadelesi verdiğini belirten Koncuk, “Aziz şehitlerimizin emaneti olan bu vatanı kamil bir demokrasiye kavuşturmak için 90 yıldır mücadele veriyoruz ama ne yazık ki demokrasi mücadelesi bir çırpıda kenara atıldı” dedi.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin mili piyangodan çıkmadığını, bu coğrafyanın kuponla vatan yapılmadığını ifade eden Koncuk, “Bu coğrafya şehit kanlarının bedeli ile vatan yapılmıştır. Dolayısıyla vatanımızı, milli birlik ve beraberliğimizi korumak için mücadele etmeliyiz. Irak ve Suriye’yi görüyoruz. Sustuğumuz, anladığımız anlamda ayağa kalkmadığımız ve sorumluluklarımızı yerine getirmediğimiz müddetçe bu vatanı kaybederiz, Irak’a ve Suriye’ye döneriz. O zaman şerefimiz ve namusumuz da elden gider” diye konuştu.
Hukuk devletinin hâkim olduğu bir ülkede, ister sevin ister sevmeyin hiç kimsenin herhangi bir mazeret ortaya konulmadan ve bu iddialar sübut bulmadan görevden alınması mümkün değildir. Dolayısıyla bu yapılanların adı zulümdür.
17 Aralıktan sonra Türkiye’de antidemokratik uygulamaların hız kazandığını ifade eden Genel Başkan İsmail Koncuk, “ Emniyet Müdürlüğünde binlerce polis görevden alındı. Yargıda yüzlerce insanın yeri değiştirildi. Paralel örgüt diyorlar. Bir insanın hatası varsa, cezalandırmanın yolları bellidir. Soruşturma açarsınız, suçu sabit hale gelirse idari yönden ceza verirsiniz, yargılanması gerekiyorsa suç duyurusunda bulunursunuz. Hukuk devletinin hâkim olduğu bir ülkede, ister sevin ister sevmeyin hiç kimsenin herhangi bir mazeret ortaya konulmadan ve bu iddialar sübut bulmadan görevden alınması mümkün değildir. Dolayısıyla bu yapılanların adı zulümdür. Zulüm başkalarına yapılırken, bundan keyif alarak seyredenler varsa, onlar da zulme ortak olmuş demektir” dedi.
“Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin her vatandaşı bu ülkeyi yönetenler tarafından saygı görmelidir” diyen Koncuk, “Herkes kanunlar önünde eşittir. Bunun adı demokrasidir. Eğer bunun tam dersi uygulamalar var ise, o zaman demokrasiden bahsetmek mümkün değildir” diye konuştu.
Şu yaşadıklarımızdan sonra bağımsız bir yargıdan, insan haklarından, hukukun üstünlüğünden bahsetmek mümkün değildir.
Türkiye’ninKopenhag kriterlerini imzalamış bir devlet olduğunun altını çizen Koncuk, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kopenhag kriterleri demokrasi demektir, insan hakları demektir, insan haklarına saygılı bir devlet demektir, hukuk devletine ve yargı bağımsızlığına saygı demektir. Şu yaşadıklarımızdan sonra bağımsız bir yargıdan, insan haklarından, hukukun üstünlüğünden bahsetmek mümkün değildir. Bakınız; 40 bin evladımız teröristler tarafından katledildi ama Diyarbakır’da sarı, kırmızı, yeşil paçavralar asıldı, caninin mektubu okundu. Kimseden tık yok, kimseye ceza yok. Ama İsmail Koncuk, geçtiğimiz yıl yapılan Türkiye Kamu-Sen istişare toplantısındaki “Dün Erzurum’da bayrak açtı bazı gençlerimiz, bizim sendika başkanlarımızda vardı. Türk Bayrağı açtılar. Biber gazı ile müdahale edildi. Türk Bayrağı açan bu kardeşlerimize Erzurum’da Nene hatunun memleketinde biber gazı ile müdahale edildi. Bu emri bu talimatı veren zevata kuş beyinliye soruyorum o kadar yüreğin varsa gideydin Diyarbakır meydanında ki o paçavraları açanlara biber gazı sıkaydın yüreğin varsa” sözleri nedeniyle ceza aldı. Bu nasıl hukuk anlayışı?”
Bu insanların unvanlarını gömlek çıkarır gibi ellerinden alırsanız, o zaman demokrasinin varlığından söz edemezsiniz.
MEB Yasasını da eleştiren Koncuk, “73 bin okul yöneticisinin unvanlarını bir gecede ellerinden aldılar. İsterseniz 550 milletvekili ile iktidar olun, insanların yıllar içinde emek vererek, alın teri dökerek elde ettiği sosyal statülerini kanun çıkararak ellerinden alamazsınız. Bu insanların unvanlarını gömlek çıkarır gibi ellerinden alırsanız, o zaman demokrasinin varlığından söz edemezsiniz. O ülke artık antidemokratik bir ülke olmak durumunda kalır” dedi.
Eğer dostunuzu, düşmanınızı bilmezseniz, devlet memurluğu sıfatını ve dolayısıyla iş güvencenizi bağırta bağırta elinizden alacaklar. Allah birilerine bu fırsat vermesin.
Bu yasayı, müdürünü sevmediği için destekleyen bazı öğretmenler olduğunu kaydeden Koncuk, “Mesele senin müdürün değil ki. Yarın sana yapılırken, bu kez başkaları seyredecek. Sarı öküzü kaptırmayacağız” diye konuştu.
Kamu çalışanlarının bu devletin anlamı olduğunu söyleyen Koncuk, devlet memuru olmazsa geriye sadece soğuk duvarların kalacağını ifade etti. Kamu çalışanlarının devletin eli, ayağı olduğunu belirten Koncuk, “Sel gider kum kalır” dedi.
Devlet memurluğunun kaldırılmak istenmesine de dikkat çeken Koncuk, “Şu anda devlet memurluğu kavramı ortadan kaldırılmaya çalışılıyor. Dostunuzu, düşmanınızı bilin. Eğer dostunuzu, düşmanınızı bilmezseniz, devlet memurluğu sıfatını ve dolayısıyla iş güvencenizi bağırta bağırta elinizden alacaklar. Allah birilerine bu fırsat vermesin.
17 Aralık operasyonunun ardından bir gazeteci Pakistan gezisinden dönerken Başbakana ‘Emniyet müdürlerini, polisleri neden meslekten atmanız?’ diye sordu. Başbakan da, ‘657 sayılı DMK bu insanları koruyor. Eğer bu kişiler fabrikada çalışsaydı, ihbar ve kıdem tazminatını verirdik, kapının önüne koyardık. Ama aklımız başımıza geldi. En kısa sürede 657 sayılı DMK’yı değiştireceğiz’ dedi. Başbakan bu sözleri ile 2 milyon 600 bin kamu çalışanına rest çekti. Hükümete tavsiyemiz macera aramamalarıdır. Kamu çalışanlarının hakları ile oynanmamalıdır” diye konuştu.
Kamu çalışanları 730 günümüzü çalanları yine yetkilendirirse, bunlar bir kez daha 730 günümüzü çalar.
Kamu çalışanlarının 123 TL’ye pazarlandığını belirten Koncuk, 2014 yılında kamu çalışanlarına enflasyon farkı verilmeyeceğinin de altını çizdi. Türkiye’nin cari açığının 65 milyar dolara ulaştığını, bunun bedelini memur, asgari ücretli, dar ve sabit gelirli, çiftçi ve esnafın ödeyeceğini kaydeden Koncuk, 2014 yılı itibariyle enflasyonun çift haneli rakamlara çıkmasının sürpriz olmayacağını bildirdi. Yüzde 5.3 olarak ilan edilen enflasyon hedefinin orta noktasının yüzde 6.6’ya çıkarıldığını ifade eden Koncuk, “Sanal enflasyon hedeflerinin tutmadığını biliyoruz. Dolayısıyla bu doğru çıkmayacak, çift haneli enflasyon rakamları ile karşılaşacağız. Ortalama devlet memurlarının maaşına yapılan zam yüzde 5.2’dir. 2014 yılının sonunda enflasyon yüzde 15 olursa, 10 puanlık kaybı nasıl karşılayacağız? 2015 yılında verilecek yüzde 3+3 zam da kaybımızı karşılamayacaktır. 730 günümüzü çaldılar. Kamu çalışanları tüm bu yapılanları görmezse ve 730 günümüzü çalanları yine yetkilendirirse, bunlar bir kez daha 730 günümüzü çalar.”
Şu anda Türkiye’de siyasi güvensizliğe bağlı olarak siyasi istikrasızlık ve ekonomik istikrarsızlık var.
Koncuk sözlerini şöyle sürdürdü: “Siyasi istikrar söylemi vardı. ‘Siyasi istikrar bozulursa ekonomik istikrarda bozulur’ deniliyordu. Peki şu anda siyasi istikrar var mı? Siyasi istikrarın temeli siyasi güvendir. Sadece millet olarak güven duymanız da yetmez; uluslararası alanda da güven duyulması gerekmektedir. Aksi taktirde ülkemize sıcak para girmez. 2010 yılından bu yana ekonomik göstergeler kötüye gitmektedir. Dolayısıyla şu anda Türkiye’de siyasi güvensizliğe bağlı olarak siyasi istikrasızlık ve ekonomik istikrarsızlık var. Dolar ve avro TL karşısında değer kazandı. Son bir yılda kamu çalışanlarının alım gücü yüzde 16 azaldı. Bu, hepimizi yakından ilgilendiren bir durumdur.”