SENDİKA
Kamu-Sen'den Başbakan'a Cevap
Bir çalışan için kazanılmış en büyük haklardan biri, iş güvencesidir. İktidar geldiği günden beri, memurluk güvencesini ortadan kaldırarak, güvensiz ve güvencesiz bir çalışma hayatı oluşturmak için altyapı hazırlamakta, türlü söylemlerle kazanılmış haklarını yok edecek uygulamalarla, memurlarımızı adeta bir ateş çemberinin içine atmak istemektedir. Türkiye Kamu-Sen defalarca Hükümetin işçi-memur ayrımının kaldırılması yolundaki gizli gündemini kamuoyuna duyurmuş, memurların bu konuda uyanık olmasını önermiştir. Son olarak başbakan Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz gün gerçekleştirilen Çalışma Meclisi Toplantısı’nda yaptığı konuşmada işçi- memur ayrımının kaldırılacağını ancak bunun tarihinin netleşmediğini belirtmiştir. Başbakan İşçi-memur ayrımının kaldırılma çalışmalarına gerekçe olarak da işçi ve memurların mali ve özlük haklarındaki farklılıklara dikkat çekmiştir.
Türkiye Kamu-Sen olarak, yıllardır her ne ad altında olursa olsun tüm çalışanların iş güvencesine kavuşturulması için mücadele etmekteyiz. Ancak kamuoyuna yansıyan açıklamalardan siyasi iktidarın, kamu kesiminde memurluk güvencesini yok etmeye, tek tip istihdam modeli diyerek memurları çalışan adıyla özel sektör işçileriyle aynı potada eritmeye ve iş güvencesini kaldırmaya çalıştığı görülmektedir.
Bilinmelidir ki, cilalanmış paketler eşliğinde sunulan bu istihdam biçimi, her türlü güvenceden mahrum, tayin hakkı olmayan, aile bütünlüğünün korunmadığı, türlü istismarlara açık, sendikasız, güvensiz ve güvencesiz bir modeldir. Bu yolla memurların Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan beri elde ettikleri en büyük kazanım olan iş güvenceleri gasp edilmek üzeredir. Bu nedenle tüm memurlarımızı karşı karşıya oldukları bu tehlike konusunda uyarıyor; yapılan yanlış yönlendirmelere kanmamaları ve güvencelerine sahip çıkmaları için harekete geçmeye davet ediyoruz.
Sorunları çözmenin yolu, sorunların temelinde yatan nedenlerin doğru tespit edilmesinden geçmektedir. Yalnızca ülkemizde değil tüm dünyada istihdam alanında yaşanan sorunların temelinde sürekli, güvenceli işlerin azalması, esnek istihdamın, güvencesiz çalışmanın ve sendikasızlaşmasının artması yatmaktadır. Bu gelişmeler tüm dünyadaki yoksulluk oranlarının da artmasına, gelir dağılımındaki adaletsizliğin derinleşmesine neden olmaktadır. Bununla birlikte işçi ve memurların çalışan olarak tek hukuki çatı altında toplanması, özellikle devletin asli ve sürekli görevlerini yürütmekte olan memurlarımızın işçiler gibi sözleşmeli statü ile çalışmalarına ve devletin devamlılığı ilkesinin zedelenmesine yol açacaktır.
İş güvencesi, bir devletin varlığının ve hüküm sürdüğü topraklardaki egemenliğinin temsilcisi olan memurluk kavramının ayrılmaz bir parçasıdır. Memurların iş güvencelerinin ellerinden alınması demek, o devletin hâkim olduğu topraklardaki temsil kabiliyetini kaybetmesi ve kamu hizmetlerini özel sektöre, dolayısıyla küresel sermayeye devretmesi anlamına gelmektedir. Bu bakımdan memurluk ve memurların sahip olduğu haklar, yalnızca mesleki bir kavram olmaktan öteye, devletin şeklini ve egemenliğini de belirleyen bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.
Türkiye Kamu-Sen olarak, devletin yönetim şeklinin de değiştirilmesini içeren bir paketin ilk belirtileri olarak gördüğümüz memurluk güvencesinin kaldırılması ve işçi ve memurların çalışan olarak aynı statüde değerlendirilmesi yolundaki girişimlere en şiddetli tepkiyi vereceğimizden kimsenin şüphesi olmamalıdır. Bu bakımdan memurlarımız da sahip oldukları hakların gasp edilmesi noktasında son derece uyanık olmalı, hak ve çıkarlarını gerçek anlamda koruyan sendikalara daha fazla destek vermelidirler. Yarınlara daha güvenle bakabilmek, ateş çemberiyle sarılmış ülkemizin geleceğine ışık tutmak ve kamu görevlilerimizin haklarının gasp edilmesi değil geliştirilmesi için tüm memurlarımızı Konfederasyonumuz çatısı altında mücadeleye davet ediyorum.
Her fırsatta memurluk kavramını iğdiş ederek esnek ve güvencesiz bir kamu istihdamı yaratmaya çalışanları son kez uyarıyorum: Türk memurunun güvencelerini yok etmek isteyenler, 2 milyon 600 bin kamu çalışanının çelikleşmiş iradelerini karşılarında bulur. Böyle bir girişim durumunda, Türkiye’yi en etkili eylemlerle inleteceğimizden kimsenin şüphesi olmamalıdır. Bu nedenle Türk memurunun en büyük kazanımını gasp etmeye çalışanlar, akıllarını başlarına almalı ve daha aklıselim hareket etmelidirler. İş güvenceleri ellerinden alınırken 2 milyon 600 bin kamu görevlisinin sessiz kalacağını düşünenler burnunun ucunu dahi göremeyenlerdir diyor, iktidarı yeni bir tehlikeyi maceraya atılmaması konusunda uyarıyorum.